Açlığın ve sefaletin göstergesi: Asgari ücret
Dosya Haberleri —
Disk Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, emekçiye dayatılan sefaleti gazetemize yazdı.
- Çalışanların neredeyse yüzde 50'sinin asgari ücret, büyük bir kısmının da asgari ücretlilere yakın bir ücretle çalışmaya zorlandığı günümüzde birleşik mücadeleden, sokakta, işyerinde eylem halinde olmaktan başka yol yok. Bu düzen artık çekilmez olmuştur.
ÖZGÜR KARABULUT
Asgari ücret, tüm dünyada kabul görmüş işçi ve temel sosyal haklardan biridir. 1800 yılların sonlarında bazı ülkelerde uygulanmaya başlayan, 1900 yıllarda da uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bir durumdur. Normal koşullarda asgari ücret uygulaması, işçilerin sermayenin insafına bırakılmaması için ücretlerin en alt düzeyinin saptanmasını ve işçilerin düşük ücret dayatmasına karşı korunmasını sağlar. İşçilerin ve ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak, insan onuruna yaraşır asgari ücret temel bir insan hakkı olmasına rağmen asgari ücretin belirlenmesinde durumun pek de öyle olmadığını yaşayarak görüyoruz…
Türkiye hükümetlerinin imzaladığı ve uymakla hükümlü oldukları uluslararası sözleşmelere rağmen bırakın insan onuruna yaraşır bir asgari ücret belirlemeyi, tüm ücretleri aşağıya doğru baskılayan ve tüm topluma açlık ve sefaletin dayatıldığı bir durumu yaşıyoruz.
Komisyon bir tiyatro
Türkiye’de asgari ücret her ne kadar sosyal tarafların (!) bir araya gelerek oluşturduğu bir komisyon tarafından belirleniyor gibi görünse de komisyon görüşmelerinin bir tiyatro olduğu ve figüranların hiçbir söz hakkı olmadığını bilmekteyiz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte geçmişte de sorunlu olan bu komisyon fiiliyatta lağvedilmiş ve her şey cumhurbaşkanının kararına bırakılmıştır. Asgari ücret komisyonu işçileri temsilen en fazla üyeye sahip TÜRK-İŞ, işveren örgütlerini temsilen TİSK ve hükümeti temsilen sosyal tarafların tümünün katılımıyla toplam 15 kişiden oluşmaktadır. Yapısı itibariyle anti-demokratik olan ve hiçbir zaman asgari ücretlilerin ve emekçilerin taleplerinin karşılık bulmadığı komisyonda seçim zamanları verilen zamlar dışında her zaman sermaye temsilcilerinin düşük ücret dayatmaları çıkmıştır. Zaman zaman seçim dönemlerinde oransal olarak yüksek görünen zamlar çıkmış olsa da iğneden ipliğe gelen zamlarla alım gücü düşmüş, asgari ücret ilk aydan itibaren açlık sınırının altında kalmıştır. Sermayenin çıkarları dışında hareket etmeyen ve sermaye gruplarının temsilcisi olan hükümet tarafı ile işveren tarafının ortak hareket ettiği komisyonda asgari ücretlilerin ve toplumun kazançlı çıkmasının tek yolu komisyon dışında sokakta, işyerlerinde ortaya konan mücadeleye bağlı olacaktır.
Asgari ücret ülkesi
Çalışanların neredeyse yüzde 50'sinin asgari ücret, büyük bir kısmının da asgari ücretlilere yakın bir ücretle çalışmaya zorlandığı günümüzde bir tiyatro gösterisinden farklı olmayan asgari ücret komisyonu görüşmelerinden ve sadece Aralık ayında yapılan eylemliliklerle bu cendereden çıkmak mümkün değildir. Geçmişte asgari ücret rakamları belirlenirken sendikalar ne der, nasıl karşılar diye bir beklenti içinde olan hükümet yetkilileri, artık formaliteden bile bir pazarlık dahi yapmamaktadır. En son açıklanan 2025 asgari ücret zammının açıklanmasında da bu ortaya çıkmıştır. Sabahına Balıkesir'de mühimmat fabrikasında patlama gerçekleşmiş, yaşanan katliamda 8'i kadın 11 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetmişken yangından mal kaçırır gibi komisyon toplantısı çağrısı yapılmış, TÜRK-İŞ'in sözde tepki koyup katılmadığı 10 dakikalık görüşmenin ardından ellerine tutuşturulan bir açıklama ile kamuoyuna tebliğ edilmiştir. Komisyonun dahi hiçbir hükmü kalmadığının, her şeyin direkt saray tarafından belirlendiğinin kanıtı olmuştur. Hem bütçe görüşmelerinde hem de asgari ücret görüşmelerinde ezilenlerden, emekçilerden, halktan yana bir sonucun çıkması işyerlerinde, sokakta, meydanda ortaya konulacak bir toplumsal mücadeleye bağlıdır. İnsanca yaşam için mücadele yükseltildiği zaman anti-demokratik uygulamalar son bulacak, bir avuç azınlığa aktarılan kaynaklar kesilmiş olacak, yoksulluğa mahkum edilen çoğunluk nefes alma şansı yakalayacaktır.
Bu düzen çekilmez!
AKP iktidarı içine bulunduğu krizden çıkmak için emeğin tüm kazanımlarına göz dikmiş, emekçilerin örgütsüz ve sahipsiz oluşundan da güç alarak ülkeyi ucuz emek cenneti haline getirmiştir. İşçileri düşük ücretlerle açlığa, yoksulluğa mahkum ederken bir yandan da yoksullaştırdığı yığınları “sosyal yardımlar” aracılığıyla kendine bağımlı hale getirerek biat eden bir toplum oluşturmayı hedeflemiştir. Toplumu yoksulluğa mahkum edip bir yandan farklı zor aygıtlarıyla baskı altında tutarak bir avuç azınlığı daha da zenginleştirip iktidarda kalmak için de her türlü gayri ahlaki yöntemleri devreye koymuştur. Bir yandan dünyanın en büyük ekonomileri arasına girdik diye propaganda yürütüp, İHA'lar, SİHA'lar yapıyoruz deyip silah sanayini büyütürken, “tasarruf” tedbirlerini devreye alarak emeklilere, emekçilere düşük zamları dayatmıştır.
Ekonomik krizin tüm faturasını işçilerin, emekçilerin, emeklilerin sırtına yükleyerek yandaşlara, tekelci sermayeye kaynak aktarmıştır. Bu düzen artık çekilmez olmuştur.
Birleşik mücadele şart
Doğaya, emeğe, kadına, gence, toplumun her kesimine yönelik saldırılara karşı lokal olarak mücadeleler yükseltilse de iktidar politikalarını tersine çevirecek adımlar atılamamıştır. AKP'nin yoksulluk, açlık ve sefalet dayatmalarına karşı birleşik mücadeleyi yükseltmek dışında başka bir yol yoktur.