Ana dilimiz tehlike altında!
Toplum/Yaşam Haberleri —
- İlk Kirmanckî (Zazaki) roman olan “Kilama Pepugî”nin yazarı Deniz Gündüz, “Ana dil insanın derisi gibidir. O olmadan yaşayamayız. Dilimizi koruyup sahiplenmemiz gerekiyor. Zazakî ölmek üzere olan bir dil ve her geçen gün kötüye gidiyor. Kurmancî de hızlı bir biçimde eriyor” dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Kuzey Kürdistan’da 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı, farklı programlarla kutlanırken ana dillerinde üretim yapan yazar ve sanatçılar ise ana dile sahip çıkmanın önemine her yerde dikkat çekiyor. Bunlardan biri de yaklaşık 30 yıldır ana dili olan Kirmanckî (Zazakî) dilini yaşatıp korumaya çalışan yazar ve şair Deniz Gündüz. 1976 yılında Muş’un Varto İlçesine bağlı Canesera/Dağcılar köyünde doğan Deniz Gündüz’ün 1996 yılında çıkardığı “Kilama Pepugî” romanı ilk Kirmanckî roman olma özelliğini taşıyor. İlk romanın ardından Kirmanckî bir dergi olan ve hala yayın hayatına devam eden Vate (Söz) dergisini çıkaran Deniz Gündüz, bu süre içerisinde ana diline dair çok sayıda roman ve şiir kitabı yayınladı. Yazdığı kitaplarla ana dilinin söz ve yazın biçimine dikkat çeken ve edebiyata yeni bir soluk kazandıran Deniz Gündüz, şimdilerde Dicle Üniversitesi’nde Kirmanckî diline dair doktora yapıyor.
‘Duygusal nedenlerle başladım’
Kürt kültürünün ve ana dilinin konuşulduğu bir ailede büyüyen Gündüz, o dönem sıkça kullanılan “Kürtlerin dili yok, onların kültürleri yok” sözleri üzerine edebiyat dünyasına atılır. İlk olarak duygusal bir şekilde ana dilinde çalakalem bazı şeyler yazan Gündüz, adım adım tanınan bir yazar olur. Edebiyat ve yayıncılık çalışmalarına devam eden Gündüz, unutulmaya yüz tutmuş Kirmanckî için attığı her adımın kendisine daha çok azim verdiğini belirterek ilk çalışmalarına dair şunları söyledi: “Esasında bir roman yazarıyım. Bu dille uğraşacak çok kimse olmadığı için bu dili ilgilendiren her konuda çalışma yürüttüm. Çok uzun yıllardır, 1996 yılından bu yana dil ile ilgili çalışmalar yürütüyorum. İlk olarak çalışmalarıma duygusal nedenlerden başladım. Çünkü o dönemde bu sistem Kürtçe dilini kabul etmiyordu. Ana dilimizi ‘bilinmeyen dil’ olarak tanımlıyorlardı. Bir genç olarak bir reaksiyonla bu üretime başladım. Bizim zamanımızda da şimdiki gibi değildi, herkes ana diline bağlı ve konuşuyordu. Bu süreçte çalışmalarıma özel bir sevgim ve bağlılığım da oluştu. Ondan sonra çalışmalarıma neredeyse hiç ara vermedim.”
Vate bir üniversite gibi çalışıyor
Romanlarının yanı sıra hala yayın hayatına devam eden Vate dergisinin de sahibi olan Gündüz, birkaç kişiyle başladığı bu yolda şimdi yüzlerce meslektaşı ile çalışma yürüttüğünü dile getirdi. Verdiği mücadelenin sona ermeyeceğini ve çalışmaya devam edeceğini belirten Gündüz, Vate dergisinin Zazakî edebiyatının yayın kurulu haline geldiğini söyledi. “Zazakî dili ölmek üzere olan bir dil ve her geçen gün kötüye gidiyor. Kurmancî de bu şekilde hızlı bir biçimde eriyor” uyarısında bulunan Gündüz şöyle devam etti: “Bu diller Kuzey Kürdistan’da yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Vate de bu dili düzenleyen bir kurum aslında. Bizler Vate grubu için de bunları söyleyebiliriz; Zazacayı düzenleyen yine yazı için uygun forma sokan aynı zamanda modernize eden bir çalışma yürütüyor. Vate dergisi de, Vate grubunun üretmiş ve yaratmış olduğu bu standartla yayın organı olarak çıkıyor. Vate Şayınevi de bu destekle kitapları basıyor. Bu üç grup da Zazakî dilinin yayın kurulu gibi. Vate de 1996 yılında başladı ve yaklaşık 30 yıllık serüvenini doldurmak üzere.”
‘Ana dil derin, öğrendiğin dil giydiğin elbise’
Ana dilin yaşamın her alanda konuşulması ve yer alması için etkili çalışmaların yapılması gerektiği çağrısında bulunan Gündüz, “Ünlü bir yazar ana dile dair şu sözleri kullanıyor; ana dil senin derin, sonradan öğrendiğin dil ise giydiğin elbise gibi. Ana dilin gerçekten senin derin gibi oluyor” dedi. Bir çocuğun ana dilinde eğitim aldığı zaman çok daha başarılı olabileceğinin altını çizen Gündüz, kendi hikayesini de hatırlatarak şöyle devam etti: “Biz bu süreçlerin hepsini yaşadık. Ben Türkçeyi okulda öğrendim, biz ana dili Türkçe olan insanlarla yarışa girdik. Bu bizler için büyük haksızlık.”
Tüm diller mirasımız
Bütün dillerin insanlık mirası olduğunun altını çizen Gündüz, “Şu anda Afrika’da yok olmak üzere olan bir dil de bizim mirasımız. Her dil farklı bir zekanın ürünüdür. Bu anlamda insanları zeki kılan bir şeydir. Bizim de kendi ana dilimizi sahiplenmemiz gerekiyor. Ana dilde eğitim her insanın hakkı. Bu hakkın bir an önce hayata geçirilmesi gerekir” şeklinde konuştu.
Son olarak ana dili koruma ve sahiplenmenin önemine vurgu yapan Gündüz, “Kürtçenin durumu gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Zazacanın durumu zaten kötü. Asimilasyon anlamında bu ciddi bir başarıya ulaşmayı hedefliyor ve bu durum çok tehlikeli. Var olan tehlikelere karşı herkesin ana dilini sahiplenmesi gerekiyor. Bu süreçte bizim ciddi sorumluluğumuz var. Biz de dilimize sahip çıkmayarak onu sahipsiz bırakıp bu suça ortak olmuş oluyoruz. Özellikle ailede ve toplumda ana dil yaygınlaştırılmalı, unutturulmamalı” çağrısında bulundu.