Bir hakikat sayacı
Nagihan AKARSEL yazdı —
Hafızanın yapıtaşına toprak hayat verir. Bir hakikat sayacıdır toprak. Ateş, su ve hava ile birlik hayatın simgelerini taşır bağrında. Can’a can katan ne varsa hepsi topraktan alır gıdasını. Zamanın döngüsü toprakla eştir esasında. ‘Topraktan geldik toprağa gideceğiz’ sözü varlığımızın anlamına çağırır bizi usulca… Toprağın sesi olan Aşık Veysel’in, “Karnın yardım kazma ile bel ile/ Yüzün yırttım tırnak ile el ile/ Yine beni karşıladı gül ile/ Benim sadık yârim kara topraktır” dizeleri ne güzel anlatır bize rağmen bizi koruyan toprağın anlamını…
Hafızaya sadık kalan erenlere ‘eski toprak’ deriz ya hani… Yerleşik bir hikaye için yollara düşenlerin toprağıyla özdeşleştirdiği bir dünyadır ya da. Avucunda işgale, kırıma inat toprak taşıyan Efrînli Melek’tir en çok da… Ya da ağacın hafızasında kimliğini arayan kadınların hafızasıdır. Yağmur sonrası kokusuna yüreğimizi sürdüğümüz, köklerimizi saldığımız, canımıza can katan varlığımızdır toprak… Üstünde inatla duran ağacın sırrına eren kuş ile göğün yüzüne umut dağıtandır bir de… Sana kainatın bir parçası olduğunu anlatan bir hakikat…
Ve o hakikat toprağa kaydettiğimiz hikayelerimizin içinden boy veriyor… Bir masalın içinden sesleniyor. Kendinden göç eden, zorunlu acılara mahkum edilen kadınların dilinden fısıltılı bir ezgi ile ruhumuza nüfuz ediyor en çok. Masalı, ninnisi, nakışı, sözü, ezgisi, canı ile… Küçük söylenceler kadar büyük eylemler ile yüreğimizin sesinde bilmeyi düşüncenin gücünde inanmayı salık veriyor. Ve çırpınıyor. İşgal altındayım, duy beni diye… Toprak kadına kadın toprağa kulak veriyor ve her ikisi de hakikat yolunda hafızanın eylemine çağırıyor.
Toprağa kaydettiğimiz hikayelerimizin içinde boy veriyor hakikat. Mitoloji ile efsaneye, felsefe ile soyut bir oluşa, din ile uhrevi bir varlığa, bilim ile görünür bir olguya dönüştürülmeye çalışılması resmi tarih anlatısının bir sonucu. Bu tarih hakikati muğlaklaştırmak için herşeyi yapıyor. Soğuk rakamların uğultusuna hapsediyor. Yaşama dokunmayan bilgilerle anlamsızlaştırıyor. Oluşuna katkı sunan ruhsal ve düşünsel dünyana kastediyor. Oysa hakikat tam da orada beyin ile yürek arasındaki köprüde boy veriyor. Hafızamızın yükünü taşıyan toprağa sadık hikayelerimizde keşfedilmeyi ve onun için mücadele gücünü kuşanmamızı bekliyor. Hikayene sadık kalmanı salık veriyor. Hakikat yaşamanın hakkını vermektir çünkü. Ve hikayelerine sadık olanların sorumluluğu sırtlamaları ile kavuşuyor anlamına. Rakamların yada bilgilerin değil kalbinin sesi ile büyüttüğü düşünce gücünde eyleme durmayı başaranların izinden, an’ların ve anıların izinden giderek manaya erişiyor.
Faşizmin en büyük saldırısı bu hakikate karşıdır. Bireyin oluşuna katkı sunan iradesine, seni sen yapan hikayene, hafızana, toprağına karşıdır. Biyo iktidar ile yapmaya çalıştığı budur. Çünkü hikayeni anımsamayacak kadar yabancılaşasın istiyor. Çünkü toprağın yüzünü beton ile örttüğü gibi gönül gözünü beyin gözünü de örtüyor. Anlam yitimi yaratıyor. Köksüzlüğe nakaratlar diziyor. Seni sen yapan herşeye saldırıyor. Havadan ve karadan bombalıyor. Hayat damarlarını kesiyor. Suda yiten kayıp kızlar, Gülistanlar çoğalıyor. Dağını, taşını, canını, dünyanı, hayat kaynaklarını işgal ediyor. Can damarlarını kesiyor. Kemiklerin sızlıyor. Buna karşı savunman, kendini bilmek, an ile hafızayı bütünleştirmek, umudu hınç ile bileyip eyleme geçmektir.
Tarihin an’da güncellendiği, toplumun bireyde çözümlendiği bir mücadelenin içinde geçtiğimiz eşikleri doğru anlamlandırmak bu nedenle çok önemli. Geleceğe umutla baktığımız kadar an’da yaşadığımız onca acının tarihi bilincini, öfkesini kuşanmak için önemli. Toprağının hikayesini bilenler kendi hikayelerini de toprağa katık etmesini bilir çünkü. Kök hücresinden beslenir illa ki. Ve o zaman bir Êzîdî kadını olan Sitiya Nisran’ın devletli uygarlığa karşı oluşturduğu ordusunun savunma gücünün bugün YJA Star da güncellendiğini bilir. Kêla Dimdimê de, Demawend de ya da Dersim’de düşmana teslim olmamak için kendini uçurumlara bırakan özgürlük çizgisinin bugün Beritanlarda güncellendiğini de bilir. Yanlış yaşama tüm benliğiyle müdahale eden Zîlan’ın anlamlı yaşam ve güçlü eylem çağrısı olduğunu da bilir. Dünyanın en büyük ordusuna karşı cenge giren ruha siper eder kendini. Elinden ne geliyorsa onunla yapar bunu. Toprağının hafızasından dökülen hikayelerin kendi hikayesi olduğunun bilinciyle hem de. Bir hakikat sayacı olan hafıza toprağın gücünü kuşanır o zaman…