Özgürlüğün resmi

Nagihan AKARSEL yazdı —

  • Havar, yaşamının anlamına denk düşen çocukluk hayallerinin mekanıydı. Evinin bir odasını Havar köyünün hafızasına ve köye ait olan antikalara, bir odasını özsavunmaya, odun sobasını kurduğu ve yirmi yıl öncesinden çizdiği resimlerini astığı odasını da misafirlerine ayırmıştı.

“…bir resim çizdim
 hep bakılmasını isterim
 bir ses oldum
 hep duyulmasını isterim
 ülkeme, dünyaya, evrene…”

Yeni yılın ilk gününde gittiğimiz Havar köyünde en çok bu dizeler eşlik ediyor bize. Görünenin ve dokunulanın ötesine taşan bir özlem gelip yüreğimize konaklıyor. Zamanı kolonileştiren tüm razı oluşlara meydan okuyan bir özlem aslında. Yüreğimizden taşan duygulara özgürlük türküsünü fısıldayan bir özlem. Sesinde, resminde, duruşunda özgürlüğün sırrının sosyalizm ile eş olduğunu anlatan… Sara, Rojbin ve Ronahi ile özgürlüğün resmini hayatın dokusuna dokuyan…

Dört dağın içinde, akan suyun ve kuşların sesine kayıtlı, yamaçlara kurulu evlerden oluşan bir köy Havar. Kakaîlerin direniş mekanı. Kültürel değerleriyle direnen, iktidarın tuzaklarına düşmeden sırlarına tutunan bir inanç. Adı Kürdistan’ın doğusunda Yarsan, batısında Durzî, kuzeyinde Alevi, güneyinde Kakaî olan. Kültürel değerlerini doğadan damıtan, ayın döngüsüne saatlerini kuran, ağacın gölgesine umutlarını emanet eden, güneşin ritmine yüzünü süren bir yer aynı zamanda. Taşına, toprağına, vadilerine ve suyuna anlamın düş ile birlik serüvenini süren bir yer. Dervişlerin vadisinden yukarıya doğru uzanan boğazdan sonra en tepede karşımıza çıkan ince taşlardan örülmüş bir evin yıkık duvarlarından bize seslenen bir kadının özlemi gibi. Her yaz Baxşîn bayramında bir araya gelen Kakaîlerin kutsal mekanının yanıbaşında olan dilek ağacına özlemimizi bıraktıktan sonra devam ediyoruz yolumuza.

Bol virajlı yolu, dağların en sarp yerlerinden geçen patikaları aşar gibi aştıktan sonra köye varıyoruz. Ressam olan Mamoste Salar’ın evine konuk oluyoruz. Küçük ama yirmi kişiyi konuk edecek kadar geniş bir ev. Dut ağacının gövdesine dayamıştı evin duvarlarını. Çocukluğunun geçtiği ev Baas rejimi tarafından yıkılmış, o günden bugüne aynı yerde evi yapma hayalini kurmuştu. Ancak dut ağacı da oradaydı. “Dut ağacımız 100 yaşında. Kesmeye kıyamazdık. Oda ailemizin bir parçası. Evin şeklini dut ağacına göre yaptık” diyor Mamoste Salar…

Sanatçı kimliği ile yaşamını idame eden, kültürel varlığına sıkı sıkıya bağlı olan bir dervişi divaneydi Mamoste Salar. Evli ve iki çocuk babası olmasına rağmen özgürlüğün sesine kulak vermek için inzivaya çekilmişti bir nevi. Yıllarca İsveç’te yaşadıktan sonra ülkesinden uzak yaşamanın anlamsız olduğuna karar verip yönünü toprağına vermişti. Çocukluğundan itibaren içinde büyüttüğü doğayı anlama, doğanın renklerini keşfetme ve resmetme özlemini gerçekleştirmek için gelmişti. Bahçede ateşin başında sohbet ederken yavaş yavaş dağların ardında yükselen ay ile birlikte karşıki dağlara düşen rengi heyecanla göstermesi de bunun bir ifadesiydi belki.

Havar, yaşamının anlamına denk düşen çocukluk hayallerinin mekanıydı. Gözünü dağlara her çevirdiğinde yeni bir renk ile dönüyordu. Evinin bir odasını Havar köyünün hafızasına ve köye ait olan antikalara, bir odasını özsavunmaya, odun sobasını kurduğu ve yirmi yıl öncesinden çizdiği resimlerini astığı odasını da misafirlerine ayırmıştı. Küçük bir ev olmasına rağmen yirmi kişiyi aynı anda mutlulukla konuk etmişti. Gece saat dörde kadar ateşin başında keman ve kaval eşliğinde söylediğimiz şiir ve türkülere eşlik ederken yanıbaşında sessizliğin sesine kulak vermenin önemini anlatıyordu.

Havar köyünde tanık olduğumuz özgürlüğün resmiydi. Herşeye rağmen yaşamın anlamını keşfetmekte direnenlerin kültürüydü. Kakaîlerin tarihini ve Havar’ın hafızasını kaleme alan Kak Kosela’nın dilinden dökülen şiirler ise bize yaşamın anlamını ifşa ediyordu. Bütün inançlar hakkında geniş bir bilgiye sahip olan Kak Kosela ve umutsuzluğa karşı çocukluk hayallerine tutunarak direnen Kak Salar başta olmak üzere kadim bir kültürün temsilcileri ile tekrardan buluşmak üzere sözleşiyor ve kutsal mekanlarına yüzümüzü sürüp saygı duruşunda bulunuyoruz. Bir türbenin başına bırakılan niyazlardan üzüm tanesini ağzımıza atıp yol boyunca dilimiz ile damıtıyoruz. Bambaşka bir dünyaya konuk olmanın getirdiği mutluluğun enerjisini kuşanıp başka bir dünyaya geçiyoruz.

Rêber Abdullah Öcalan’ın yüreğimizde yankılanan “..Bir resim çizdim/ Hep bakılmasını isterim…” dizeleri Havar köyünde daha bir anlam kazanıyor. Yok olma tehdidi ile karşı karşıya olan Kürdistani değerleri yaşamları pahasına koruyan Seve Demirlerin, Sakine Cansızların, Yılmaz Dersimlerin özgürlük tutkusunun işlendiği bir resimdi karşımızda duran… Direniş kültürünün yüreğimize ektiği özgürlük tutkusunun resmi ya da… Köklerinden beslenen özgürlük mücadelemizin hakikate ne kadar bağlı olduğunu gösteren bir resim aynı zamanda…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.