Canavarlar da sevebilir: Bayan Caliban

Kültür/Sanat Haberleri —

Rachel Ingalls’ın

Rachel Ingalls’ın "Bayan Caliban" kitabı

  • Guillermo Del Toro’nun 2017 yapımı The Shape of Water filmi, o zamanlar dikkatimi çekmemişti. Oscar’a uzanarak hem Akademi’yi hem de izleyiciyi şaşırtan bu filmin enteresan yönünü, geçenlerde okuduğum bir kitaptan sonra fark ettim.

BİLGE AKSU

Guillermo Del Toro’nun 2017 yapımı The Shape of Water filmi, nedense o zamanlar dikkatimi çekmemişti. Dört ayrı dalda Oscar’a uzanarak hem Akademi’yi hem de izleyiciyi şaşırtan bu filmin enteresan yönünü, geçenlerde okuduğum bir kitaptan sonra fark ettim. Film, bir su altı canlısına aşık olan sıradan bir kadını anlatıyor. Elbette dümdüz bir aşk hikayesi yok ortada, bu ‘yasak’ aşkın etrafında ele alınan toplum baskısı, aile, medyanın manipülasyonu gibi alt başlıklar da mevcut.

Bahsettiğim kitap da ‘nasıl oluyorsa’ bu hikayenin neredeyse aynısını anlatıyor. Jaguar Kitap’ın 2018’de başladığı Prospero Kitaplığı Serisinden bir kısa roman bu. Rachel Ingalls’ın 1981’de yayınlanan Bayan Caliban adlı kitabı. Hikayeyi tekrarlamama gerek dahi yok, bir su altı canlısına aşık olan sıradan bir kadın…

Jaguar Kitap bu eseri yıllar sonra belli bir amaçla gün yüzüne çıkarmış. Prospero, Shakespeare’in Fırtına adlı oyununda geçen bir karakter. Kızıyla birlikte yıllarca yaşadığı adadan ayrılırken, sihirli asasını ve kitaplarını gömüyor. İnsanlık, Prospero’nun kitaplarından mahrum kalınca, kendi rüyalarını (ütopya), kabuslarını (distopya), hayallerini (fantastik) ve geleceğini (bilimkurgu) yazmak zorunda artık. Dolayısıyla Jaguar Kitap’ın soyunduğu bu işin temeli belli. Bayan Caliban da onlardan biri.

Kitabın adını aldığı Caliban da Shakespeare’in aynı oyunundan. Caliban, Prospero tarafından eğitilmesi gereken bir yarı canavar olarak çizilmiş. Esasen birçok eserde gördüğümüz, beyaz üstünlükçü kesime göre insandan sayılmayacak ırkları da içeren bir sınıflandırma bu. Örneğin Robinson’un Cuma’sı da buna dahil, Köpek Kalbi’nin yarı insan köpeği de. Hepsinde, bu yarı insani canavarların bir şekilde düzeltilmesi ve topluma kazandırılması gerek. Bittabii, çoğunda bu bir sebepten başarısız oluyor.

Dorothy mutsuz bir kadın

Kitabın ana karakteri Dorothy, mutsuz bir evliliğin içinde yıllar harcamış bir kadın. Kocası Fred sürekli işte zaman geçiriyor. Buna dair ilk sebep, çiftin ilk yıllarında bir çocuklarını kaybetmiş olması olarak açıklanıyor. Bu vahim kayıptan sonra evlilikleri epey etkilenmiş ve bir daha dikiş tutturamamış. Daha ilk sayfalarda öğrendiğimize göre Fred, iş yerindeki reklamcı kızla gizli bir ilişki yaşıyor. Sabahları günaydın ve hoşça kal öpücüğünün olmayışına alıştığı gibi, Dorothy bu gizli ilişkinin fikrine de alışmış. Fred’den sonra günlük ev işleriyle uğraşıyor, arka planda yalnızca sesini duyacağı eski bir radyo mevcut. Dorothy yıllar içinde öylesine içe dönük ve depresif biri olmuş ki, zaman zaman radyodan kendisine öğütler verildiğini duyar olmuş. Elbette bunların gerçekliğini sorgulayacak kadar kendinde. Hatta ona özel anonslardan birinin başkaları tarafından duyulup duyulmadığını dahi sorgulamış. Cevap: Hayır. Yani bu anonslar Dorothy’e özel…

İşte böyle bir sabah, radyodan duyulan uzun bir anonsla giriyoruz hikayeye. Anonsa göre üniversite bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsünden çok tehlikeli bir yaratık kaçmış. Her an her yerde olabilecek bu yaratığın bir an önce yeniden hapsedilmesi gerekiyormuş. Görenlerin ivedilikle ihbar etmesi falan filan… Dorothy için ilk merak konusu, bu yaratığın kim olduğu değil elbette; anonsun başkaları tarafından duyulup duyulmadığı. Neyse ki ona özel anonsların hem daha kısa hem de daha duygusal olduğunu düşünerek, bu uyarının gerçek olduğuna hükmediyor.

“Boşanmak için fazla mutsuzuz”

Rachel Ingalls böylesi bir girişle, okuyucunun zihnine ilk tekinsizlik tohumunu atıyor. Anonsta belirtildiğine göre, bu canavar adam sıradan bir deniz canlısı olamaz. Onun bakımını yapan iki görevliyi bilinçli bir biçimde öldürüp kaçmış. Fantastiğe bir adım mı atıyoruz, yoksa bir kadının zihninin katmanlarına mı iniyoruz, belli değil.

Dorothy’nin mutsuz evlilik hayatından başka bir de Estelle adlı yakın arkadaşı var. Zaman zaman onunla görüşüp dertleştiğini anlıyoruz. Estelle de mutsuz bir evlilik sürmüş fakat zamanı gelince gerekeni yapıp adamı boşamış. Dorothy’e de sürekli bunu tavsiye ediyor. Dorothy’nin verdiği cevap dikkat çekici: “Sanırım boşanmak için fazla mutsuzuz.”

Radyo anonsunu duyduktan sonra Estelle’le görüşmeye giden Dorothy, akşam yemeğine kocasının misafir getireceğini hatırlayınca apar topar eve dönüyor. Çok büyük bir telaş içinde yemeği hazırlamaya uğraşırken, arkasına döndüğü bir an, radyoda bahsedilen yaratıkla karşılaşıyor. İlk andaki şokun etkisi, ocakta kızaran peynirlerden gelen yanık kokusuyla karışıyor. Dorothy hem kendini sakınıp yaratığı gözlerken hem de peynirleri ocaktan almaya çalışıyor. Bu iş bittikten sonra, bir nebze rahatlayan kadın, yaratığı gözlemeye başlıyor.

Kitabın bu vurucu girişin arasına serpiştirdiği mesaj oldukça net. Böyle bir evliliğin içinde, böyle bir kadının başına açacağı en büyük işlerden biri, kuşkusuz ondan bekleneni kusursuz yapamaması. Can havliyle kızaran peyniri alıp canavara fırlatamazsınız, onların düzgünce pişirilmesi ve kocasının masasına servis edilmesi gerekli.

Bu ilk karşılaşmada canavarın ondan yardım istemesi karşısında şoka uğruyor Dorothy. Aklına ilk gelen, kendisinin de yardıma ihtiyacı olduğu. Kimden, belirsiz. Kime karşı, o da belirsiz. Canavardan izin isteyip kocasına götürdüğü yemeğe karşın, Fred’in başını kaldırmaya tenezzül etmemesine bakılırsa, cevap biraz belli.

Canavar: Larry

Bu andan sonra, Dorothy ve Canavar arasındaki ilişki hızla ilerliyor. Dorothy’e göre bu kaçak, insanlar tarafından dışlanmış ve anlaşılmamış. İyi davranılmasına ihtiyacı var. Nitekim bunu ona kendisi verebilir. Aynı şey muhatabı tarafından da düşünülüyor. Baş başa kalıp sohbet ettikleri anlarda, kocası hakkında seviyeli ama meraklı sorular soruyor canavar. Kışkırtıcı ya da üzücü değil, Dorothy’nin içini açacak ve boşalmasını sağlayacak sorular bunlar. Böylece bu dostluk ilerleyip romantik bir özellik kazanıyor. Buralarda canavara isim de geliyor: Larry.

Rachel Ingalls’ın bu kısa romanda yapmaya çalıştığı şeyi aslında buradan sonra görmeye başlıyoruz. Yaratıkla zaman zaman dışarı çıkan, sahil kenarında oturan ve onun yüzmesini bekleyen Dorothy, aynı zamanda Shakespeare’in Prospero’su gibi, onu eğitmek de zorunda. Bazı hareketleri toplum içinde neden yapmayız, bazılarınıysa tam aksine, neden yapmamız gerekir gibi küçük sohbetlerle başlayan bu süreç, bir süre sonra karmaşık hale geliyor. Zekası ve becerisi oldukça yüksek olan canavar, bu eğitim esnasında öyle sorular sormaya başlıyor ki, cevabı ne Dorothy biliyor ne de biz. İnsanların sosyal ilişkilerindeki mesafeler, anlamsız nezaket çabaları, empatik olmamaları ve daha birçok husus, canavar tarafından soruldukça, aslında insana dair yeni kapılar açılıyor zihnimizde. Estelle’in aldatıldığını fark ettikleri günün akşamında geçen şu konuşma örneğin, güzel bir özet. Estelle’in duruma çok üzüldüğünü belirten Dorothy’e:

“’Neden?’ diye sordu Larry, Dorothy’i insanların eş bulma alışkanlıkları hakkında bir açıklama yapmaya davet ederek. Dorothy açıklamalarının yarısının doğru olduğundan bile emin değildi. Larry her soru sorduğunda, kendisini daha az emin hissediyordu. Mantıklı sorular gibi görünüyorlardı ve Dorothy bunları neden kendisinin hiç düşünmediğini merak ediyordu.”

Benzer bir diyalog, finale doğru gelirken tekrarlanır. Hava almak için gizlice dışarı çıktığı sırada beş adet serserinin saldırısına uğrayan Larry, kendisini savunurken hepsini öldürmüştür. Ertesi sabah olay açığa çıktığında, Dorothy şaşırsa da büyük bir tepki vermez. Fakat gazetelerde, öldürülenlerden birinin arkadaşı Estelle’in çocuğu olduğunu görünce şoka uğrar. Larry bunun üzerine sorar:

“’Onu öldürmemden hoşlanmadın. Onu tanıyor olman durumu daha da mı kötüleştiriyor?’

‘Evet.’

‘Neden? Kötü bir hareket yabancı biri yaptığında da aynıdır bildiğin biri yaptığında da. Belki bildiğin birinin yapması daha bile kötüdür.’

‘Ama bildiğin insanlar için ayrıcalık tanırsın.’”

Larry burada, kendisine kırık şişelerle saldıran korkunç birini tanısa dahi, başına gelen şeye üzülmemesi gerektiğini düşünüyor Dorothy için. Ve akabinde, eğer tanıdığı birinin yaptığı kötü bir şeye üzülmeyecekse, kendisini de affetmesi gerektiği çıkarımına varıyor. Elbette bu yepyeni bir yaklaşım Dorothy için. Altından kalkması zor. Neyse ki hikaye zavallı insan ırkının, öldürülen çocuğa üzülmeyeceği, Estelle’e dair korkunç bir sırla son buluyor da hepimiz rahatlıyoruz (Bu kısım spoiler olacağı için eklemiyorum).

Alışkanlıklar ve sorgulama

Rachel Ingalls’ın, yayınlandığı dönemde ilgi görmeyen bu eseri, zaman içerisinde önem kazanmış. Medyanın bilimsel gelişmelere ve buralarda ortaya çıkacak tehlikelere dikkat kesildiği klişe yapımlardan onu ayıran özelliği, aynı zamanda insana dair en temel alışkanlıkları sorgulatması. Yazıyı, Larry’nin insanlara dair şaşkınlık içinde dert yandığı bir pasajla bitirelim:

‘(…)hakkımda söylenenleri hayal bile edemezsin. Kaç eyalette görüldüğüme inanamazsın. Canavar şöyle, canavar böyle… İnsanlar neden böyle şeyler uyduruyor ki? Beni gören hiç kimse olmadı ama yine de gördüklerini iddia ediyorlar, (…)neden?’

‘Açıklaması zor. Bazen sadece önemli hissetmek için. Bazen anlaşılması zor bir şey görürler ve ne olduğunu bilmezler (…)ve hemen abartırlar.’

‘Hayır, yoktan var ediyorlar. Soruyorum çünkü bunun temel bir insani özellik olup olmadığını bilmek istiyorum.’

Sözün özü, tıpkı Rachel Ingalls’ın kitaba isim verirken sezdirdiği gibi, Caliban’lar bazen birbirine karışır. Böylesi büyük ve karmaşık bir medeniyette biz insanlar, kendimize dair en temel şeyleri bazen ötekilerden öğreniriz. Bayan Caliban, bunu görmek ve hissetmek için müthiş bir kitap.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.