Devleti devlet değil, adaleti adalet değil
Dosya Haberleri —

Pınar Gültekin eylem
Yargıtay'ın canlı canlı yakılan Pınar Gültekin davasında katili aklamasını kadın kurumları ve anne Şefika Gültekin ile konuştuk:
-
Anne Şefika Gültekin: "Dünyada böyle bir adalet var mı? Daha 27 yaşında genç bir kızdı. Yakıyorlar, ateşe veriyorlar ve buna normal diyorlar. Sanki bugün Pınar’ı bir daha öldürdüler. Allah’ım sen kabul etme, zaten biz de kabul etmiyoruz. O kadar öfkeliyim ki ne dediğimi bilmiyorum. Kararları karar değil, devletleri devlet değil, adaletleri adalet değil…"
- DEM Parti Kadın Meclisi, TJA, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, Rosa Kadın Derneği ve Kadın Zamanı Derneği, Pınar Gültekin davasının takipçisi olduklarını vurgulayarak, "Adalet yine erkek lehine şekillendi. Erkeklik indirimi ile karşı karşıyayız. Hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz. Adalet mücadelemizle gelecek. Pınar’ın sesi olacağız" ifadelerini kullandı.
GÜLCAN DERELİ
Aslında her kadın cinayeti, modern recmdir. Recm, ne sadece bir dine, ne sadece bir coğrafyaya, ne de geçmişe ait bir şey. Günümüz kadın cinayetlerini, öldürme biçimlerini biraz irdeleyince recmin modern yüzü ile karşılaşırsınız. Ortaçağ cadı avları da öyledir. Günceldir. Modern cadı avlarıdır ve her yerdedir. Gün geçmiyor ki bu geçmiş zamana aitmiş sanılan uygulamalarla karşılaşmayalım.
Bir kez daha hepimiz ürpertici bir kararla güne uyandık. Neredeyse yargının kadınların katledilmesini ödüllendirmediği gün yok. Ne kadın cinayetleri münferit, ne de kadınları katleden katillerin ödüllendirilmesi. Bitlis Hizan'dan okumak için Muğla'ya giden 27 yaşındaki Pınar Gültekin, 16 Temmuz 2020 tarihinde Cemal Metin Avcı tarafından işkence edildi, diri diri yakıldı, kardeşi Mertcan Avcı'yla birlikte delilleri karartmak için varile konulup betona gömüldü. İşte Yargıtay, yani modern Engisizyon Mahkemesi, Cemal Metin Avcı'ya "Tasarlayarak ve canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu. Canavarca olmadığını, tahrik altında cinayetin işlendiğini iddia etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin bozma kararına itiraz etti.
Biz de bu kararı Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin ve kadın örgütleriyle konuştuk. Anne Gültekin karara isyan ederken, DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, TJA'dan Rojbin Bor, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey, Rosa Kadın Derneği'nden Av. Berfin Polat ve Kadın Zamanı Derneği'nden Av. Dilşah Taş ise kadınları birleşmeye ve mücadeleyi büyütmeye çağırdı.
Pınar'ı bir kez daha öldürdüler
Pınar Gültekin’in annesi Şefika Gültekin ile konuşuyorum. Kürtçe anlatıyor. Anne Şefika'nın adeta dili tutulmuş. Ne diyeceğini, nasıl tarif edeceğini bilemiyor. Sesinde şaşkınlık, kelimelerin anlatamadığı bir dil tutulması var. Ağzından şu sözler dökülüyor: "Dünyada böyle bir adalet var mı? Daha 27 yaşında daha genç bir kızdı. Yakıyorlar, ateşe veriyorlar ve buna ‘işkence değil, normal ölümdür’ diyorlar. Sanki bugün Pınar’ı bir daha öldürdüler. Öyle hissediyorum. Allah’ım sen kabul etme, zaten biz de kabul etmiyoruz. Bu ülkede adalet kalmamış. Adalet buysa biz ne yapalım? Böyle bir karara inanamıyorum. Peki bu kararı veren hakimlerin çocuklarının başına aynı şey gelseydi bu kararı verebilir miydi?"
Adaletleri adalet değil
Anne Gültekin, bu kararın kadınların 'katli vaciptir' anlamına geldiğini belirterek dehşete düştüğünü söylüyor: "Bu karar uygulanırsa bundan sonra kadın cinayeti işleyenlerin hepsi serbestçe gezecek. İstedikleri gibi öldürseler, yaksalar, betona gömseler bile ceza almayacaklar. Bundan güç alarak daha çok cinayet işlemekten korkmayacaklar. İnsan böyle bir ölümü hak eder mi? Kaç tane rapor var, profesörlerinin imzası var, canlı canlı yakıldığını söyleyen. Bu vicdan mı, adalet mi? Biz sesimizi çıkarmazsak bu davayı böyle kapatıp gidecekler. Karara o kadar öfkeliyim ki ne dediğimi bilmiyorum. Kime ne konuştuğumu bilmiyorum. Kararları karar değil, devletleri devlet değil, adaletleri adalet değil…"
***
Hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz
DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu: "Kadın cinayetlerinin bir kadın kırımına dönüşmesinde AKP iktidarının kadın düşmanı politikalarından bağımsız değildir. Yargı süreci cezasızlık, iyi hal indirimi, tahrik indirimi gibi kararların erkeklerin kadınları katletmesini meşru gören tutumlar. Bu da yargının erkek egemen, kadın düşmanı yüzünü bizlere katledilen kadınların davalarında net göstermektedir. Pınar Gültekin’in katledilme şekli bir zihniyetin tezahürüdür. Kadına düşman bir zihniyet. Ortadoğu’da DAİŞ’in kadınları katletme şeklidir. Planlıdır, tasarlanırken bile vahşetin yüzünü göstermektedir. DAİŞ kadınları katlederken kadınlara ve topluma da mesaj vermektedir. Ne yazık ki AKP iktidarında kadın katliamlarında özellikle de Pınar Gültekin davasında yargı kadınlara ve topluma kadınların vahşice ve DAİŞ’in yöntemleri ile katledilmesini meşru gördüğünü göstermiştir. Şu an sayısız şüpheli kadın katliamları, kadınların katledilmesi kadar katledilme yöntemlerinin her geçen gün daha da korkunç bir hal aldığı toplumsal bir çürümenin içindeyiz. Kadınlar katledilmeyle karşı karşıya kalmakta ve yargı en temel yaşam hakkının kadınların elinden alınmasını meşru görmekte, katliamların artmasında rol almaktadır.
Kendi yaşamını savunan kadınlar erkek egemen iktidarın yargısı tarafından bir kez olsun iyi hal indirimine maruz kalmazken, canavarca hisle, planlayarak kadınları katleden erkekler korunmaya devam edilmektedir. Kadınların mücadelesiyle bazen bu kararlar bozulabilmektedir. Ancak çok iyi biliyoruz ki kadın düşmanlığında yargının tutumunu teşhir etmek kadar daha örgütlü bir mücadeleye, katledilen kadınların hesabını sormaktan bir an olsun vazgeçilmemelidir. Çünkü bu örgütlü erkek egemenliğine karşı ancak kadın örgütlenmesiyle yaşamlarımızı savunabiliriz."
***
Yargı şiddetin suç ortağı
TJA'dan Rojbin Bor: "Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Pınar Gültekin’i vahşi bir şekilde katleden Cemal Metin Avcı’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozarken, cinayetin 'canavarca hisle işlenmediğine' hükmetti. Oysa Pınar’ın bedeni parçalara ayrıldı, yakıldı, varile konuldu ve üzerine beton döküldü. DAİŞ’in infaz yöntemlerini aratmayan bu erkek şiddeti için Yargıtay’ın verdiği karar, failleri cesaretlendiren açık bir cezasızlık pratiğidir. Bu kararın kadınlar için anlamı çok nettir: Erkekler kadınları en vahşi yöntemlerle katlederken bile, yargı failleri koruyacak, cezalarını hafifletecek bir gerekçe bulacaktır. Kadınların yaşam hakkı için var olan 6284 sayılı kanun işletilmezken, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınlar şiddete karşı savunmasız bırakılmışken, şimdi de yargı erkekleri aklamaya devam ediyor. Pınar’ın maruz kaldığı şiddet, bireysel bir sapkınlığın değil, sistematik bir kadın kırımının sonucudur. 'Canavarca his' tanımına dahi sığmayan bu vahşeti aklayan yargı düzeni, erkek şiddetinin suç ortağıdır.Biz kadınlar, bu adaletsizliğe boyun eğmeyeceğiz. Erkek-devlet-yargı üçlüsünün kadın düşmanı ittifakına karşı her alanda mücadelemizi büyüteceğiz. Adalet, ancak kadın mücadelesiyle gelecek!"
***
Adalet yine erkek lehine
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey: "Pınar Gültekin’in vahşice öldürülmesi, erkek şiddetinin ve yargı sisteminin kadınlar üzerindeki baskısının acımasız bir gerçeği. Yıllar süren bu yargı sürecinin sonunda, adalet yine erkek lehine şekillendi. Pınar’ın öldürülmesinin ardından biz kadınlar bir an olsun geri çekilmedik. Duruşma salonlarından sokaklara kadar her yerde seslerini yükselttik. Muğla’da başlayan davayı İstanbul’dan Ankara’ya kadar tüm Türkiye takip etti. Kadın örgütleri, adaletin sağlanabilmesi için her duruşmada vardı. Ancak bu mücadeleye rağmen yargı, erkek egemen reflekslerini sürdürerek failleri koruma yoluna gitti.
Adli Tıp raporlarına göre Pınar, hayattayken üzerine benzin dökülerek yakıldı. Bu kadar net bir vahşetin ardından tasarlama olmadığına nasıl karar verildi? Cemal Metin Avcı, Pınar’ı yayla evine götürdü. boğmaya çalıştıktan sonra bilincini kaybeden Pınar’ı bir varile koyup üzerine benzin dökerek yaktı. Ardından delilleri yok etmek amacıyla varili dere yatağına attı ve olay yerini temizledi.
Çifte standart
"Adli Tıp raporlarında Pınar'ın hayattayken yakıldığı kesinleşmişken, bu vahşetin sadece 'eziyet çektirerek öldürme' kapsamına alınması, adaletin sınırlarını sorgulatan bir karar oldu. Düşünün ki bir kadın hayattayken yakılıyor ve sistem bunu canavarca bulmuyor.
Cemal Metin Avcı, mahkemede verdiği ifadede 'İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması beni kurtarır diye düşündüm' dedi. Bu cümle, faillerin yargıya duyduğu güvenin ve sistemde kendilerine nasıl bir kapı açıldığını bildiklerinin göstergesidir. Bu yalnızca bir kişinin ifadesi değil; Şule Çet, Özgecan Aslan gibi kadın cinayetlerinde de faillerin benzer avantajlardan yararlandığını biliyoruz. Yargının çifte standardı, kadınları öldüren erkekleri korurken, adalet arayan kadınları susturmaya çalışıyor.
Değişene kadar susmayacağız
"Eğer Yargıtay’ın bozma kararının ardından davada sanığa haksız tahrik indirimi uygulanırsa, Cemal Metin Avcı 12 ila 18 yıl hapis cezasına çarptırılabilir. Şartlı tahliye ve denetimli serbestlik hükümleri göz önüne alındığında, bu cezanın yalnızca 7 ila 11 yılını yatarak tamamlayabilir ve ardından serbest kalabilir. Bu, adaletin tamamen sarsılması anlamına gelir ve kadın cinayetlerini caydırıcı olmaktan uzaklaştırır ve potansiyel faillerin cesaretini artırır. Pınar Gültekin’in davasında verilen bu karar, kadınların adalet mücadelesini baltalamayı amaçlasa da kadınlar bu mücadeleden geri çekilmeyecek. Adalet istiyoruz, yaşam hakkımızı savunuyoruz. Faillerin cezalandırılmadığı her durumda yeni bir kadın cinayetinin yaşanacağını biliyoruz. Bu sistem değişene kadar susmayacağız. Pınar için ve daha niceleri için mücadeleye devam edeceğiz. Faillerin serbest bırakıldığı her gün, biz kadınlar daha büyük bir tehdit altındayız. Ama biz o tehditlere boyun eğmeyeceğiz. Bir kadın daha eksilmemek için mücadelemiz sürecek."
***
Erkeklik indirimi!
Rosa Kadın Derneği'nden Av. Berfin Polat: "Hukuk garabeti olarak nitelendirilebilecek gerekçelerle karşı karşıyayız. Bugün bu karara karşı yükselttiğimiz tüm itirazları, uzun süredir devam eden yargılama sürecinde de göstermiştik. Pınar’ı büyük bir soğukkanlılıkla katleden ve akabinde de suç delillerini gizlemek için Pınar’ın bedenine eziyet eden fail Cemal Metin Avcı’nın Haksız Tahrik İndirimi'nden faydalandırılmasını o süreçte tüm Türkiye’de olduğu gibi Amed’de de büyük tepkiye yol açmıştı. Oluşan kamuoyu baskısı neticesinde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi yerel mahkemenin kararını bozarak Cemal Metin Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermişti. Ancak bugün yine yerel mahkeme sürecinin de gerisine düşen bir Yargıtay kararı ve erkeklik indirimi ile karşı karşıyayız. Pınar Gültekin davasında verilen bu hukuksuz karar, yarın başka kadınların katledilmesinde azmettirici rol üstlenebilecek vahamettedir. Bizler bu alanda mücadele eden aktörler olarak erkekliğin en çok da cezasızlık politikaları ile hortlatıldığını çok ağır bir şekilde deneyimliyoruz. Failler, bu cezasızlık politikaları karşısında 'zaten başlarına bir şey gelmeyeceği' algısıyla fail olmaktan da asla vazgeçmiyorlar. Yargı faillerini cesaretlendirmeye devam ediyor. Bizler toplum nezdinde bu denli infial yaratmış bir olayda dahi bizi böylesi bir kararla karşı karşıya bırakan erk sistemin cezasızlık politikalarına karşı hakikat mücadelemizi yürütmekten asla vazgeçmeyecek ve Pınar’ın sesi olmaya devam edeceğiz!"
***
Yargı canavarlaşan erkekliğin kurtarıcısı
Kadın Zamanı Derneği'nden Av. Dilşah Taş: "Bu kararla kadına karşı işlenen suçlara ilişkin uygulanan eril yargı pratiğinin ne anlama geldiğini sert bir şekilde yüzümüze çarpmaktadır. Yargıtay kararında dosyada ortaya konulmuş delilleri yok sayan bir yerden, canavarlaşan erkekliğin sırtını sıvazlayan bir karara imza atmıştır. Bu gayri insanidir. Burada Yargıtay eril uygulamasının ilk boyutunu suçun tasarlayarak işlendiği gerçeğini delilleri yok sayan bir yerden değerlendirmesiyle göstermiştir. Bir ikincisi suçun canavarca işlenmediği yönünde ki değerlendirmedir. Bu değerlendirmenin kendisi sanığın suçu işlemekteki manevi kastının canavarlaşan ve saf kötülükle dolu bir yaklaşımla ortaya konulduğuna kulak tıkamak demektir. Burada dosyadaki delillere gözünü kapatan Yargıtay, adeta canavarlaşan erkekliğin kurtarıcısı rolüne bürünmüştür. Bu karar, Pınar özelinde kadınlar için hak ve adalet terazisinin nasıl şaştığını göstermektedir. Bu kabulü mümkün olmayan insanlıktan, vicdandan, adaletten uzak, kadının en temel hakkı olan yaşam hakkını yok sayan kabul edilemez bir karardır."