Dünden sonra, yarından önce
Sezai TEMELLİ yazdı —
- Politik mücadele ve bu eksende örgütlenmenin maalesef geliştirilemediği, siyasetin yeterince toplumsallaşamadığı, paradigmal referanstan uzaklaşıldığı hatta zaman zaman kopulduğu, üçüncü yol stratejisinin merkezi rolünün ihmal edildiği konular başta olmak üzere kapsamlı bir değerlendirme süreci kaçınılmaz olarak bizi bekliyor.
Birçok açıdan kritik ve tarihsel önemi büyük seçimleri geride bıraktık. Sonuçları itibariyle önümüzdeki sürece olası etkileri üzerine düşünmeye acilen başlamamız gerekiyor. Ama önce dünden sonra, mutlaka dönüp düne bakmamız ve geçmiş süreci karşı karşıya kaldığımız sonuçlar üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor. Bahanelerden arındırılmış, politik-bilimsel bir düzlemde ve sahici bir özeleştiri zemininde bu değerlendirmenin tüm yapılar özelinde yapılması kaçınılmaz bir sorumluluk olarak önümüzde duruyor. Geçmiş değerlendirmesi bir yanıyla seçim sonuçları özelinde yapılmalı ama bunun yeterli olamayacağını da biliyoruz.
Seçim sonuçlarıyla birlikte politik karar alma mekanizmalarını etkileyen tüm süreç dinamiklerinin mücadele sürecine etkileri de bu çerçevede mutlaka değerlendirilmeli.
Seçim ve mücadele süreçlerinin dünü iki boyutta ele alınmalı diye düşünüyorum. Birincisi politik düzlem, diğeri seçim dönemi çalışmaları. Politik mücadele ve bu eksende örgütlenmenin maalesef geliştirilemediği, siyasetin yeterince toplumsallaşamadığı, paradigmal referanstan uzaklaşıldığı hatta zaman zaman kopulduğu, üçüncü yol stratejisinin merkezi rolünün ihmal edildiği konular başta olmak üzere kapsamlı bir değerlendirme süreci kaçınılmaz olarak bizi bekliyor. Yarından önce bu minvalde yapılacak çalışmalar yarının örgütlenmesi ve mücadele hattının yeniden sağlıklı bir güzergâha kavuşabilmesi adına büyük önem taşıyor.
Kampanya dönemi de kuşkusuz yukarıda dile getirdiğim süreçten bağımsız gelişmedi. Sonuçları itibariyle seçimlere dönüp baktığımızda belki de kampanya aklının gelişmesi üzerinde en önemli etkiyi politik düzlem kampanya arasındaki sağlıklı kurgulanamayan ilişkinin yarattığını söyleyebiliriz. Neye karşı mücadele ettiğimizi ve bu mücadelenin nasıl bir seçim süreciyle istenilen sonuçlar yaratabileceği konusunda var olan bütün riskleri yeterince göremeyen, geçmişin hatalarını iyi değerlendiremeyen bir seçim süreci yönetimi karşılaştığımız tablonun ortaya çıkmasına önemli ölçüde etki etmiştir.
Sosyal medya fenomenliği ve pop star kampanyacılığının etrafı kapladığı bir süreçte politik söylemlerin ve paradigmal referansın gölgelenmesine karşı maalesef güçlü bir hamle geliştirilemedi. Bütün risk analizleri ve araştırma sonuçlarının ısrarla gösterdiği, bilimselliği merkezine alan açıklamalara rağmen nefessiz kalma hali bu sonuçlarla karşılaşmamıza neden olmuştur diyebiliriz.
Aday meselesinden kampanya stratejisine, yönetilemeyen ittifak siyasetinden tüm kurgusal tercihlere kadar politik düzlem tartışmaları kadar seçim dönemi çalışmaları da tüm boyutlarıyla mutlaka değerlendirilmeli. Yarından önce yapılacak tüm sağlıklı değerlendirmeler ve çıkarılacak sonuçlar yarının örgütlenmesi ve mücadelenin büyütülüp güçlenmesi adına kritik öneme sahiptir.
Diğer taraftan, bizden öte, muhalefetin sürüklendiği öngörüsüzlük çukurunun bizim üzerimizdeki etkilerini de dikkate almalıyız. Her türlü uyarıyı dikkate almak yerine bizim üzerimizden siyaset yapmayı tercih eden muhalefet iki seçim arası daha da belirginleşen ama tüm süreç boyunca sürdürülen ırkçı, milliyetçi söylemleriyle iktidarın değirmenine su taşımıştır. Tüm kampanya sürecinin büyük kısmını aday tartışmalarıyla geçiren, ittifak yerine pazarlık anlayışına sıkışan muhalefet en büyük zararı demokrasi mücadelesine vermiştir. Demokrasi cephesini var etmek ve güçlendirmek yerine sabah akşam bizim değerlerimize saldıran ve toplumdan kopuk bir anlayışın başarılı olacağını beklemek zaten ham hayaldi, sonuçlar bizi şaşırtmadı. Şaşıranlar bu ham hayali gerçeklikle karıştıranlar oldu. Sürekli olarak mücadelenin seçimler sonrası da bu zihniyete karşı süreceğini dile getirenleri dinlemek yerine efsane yaratma peşinde koşanlar büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Muhalefet ile olan ilişkiler ittifak içi ve ittifak dışı olmak üzere yarından önce mutlaka değerlendirilmek zorundadır. Önümüzde zor bir süreç var diyorsak bu sürece doğru hazırlık yapmak, mücadele buluşmalarını doğru bir zeminde oluşturmak zorundayız.
Hırsızın hiç mi suçu yok? Hırsızın suçu çok, bunu biliyoruz, bunu geçmişin tüm deneyimlerinden hem de çok iyi biliyoruz. Bildiğimiz halde neden aynı sonuçları yaşıyor olmamızı da birbirimize sormak zorundayız. Çavuşundan generaline, trafik polisinden emniyet müdürüne, mafyasından çetesine, tarikatından müteahhit çetelerine kadar her türlü kirli ilişki ağıyla ve yöntemleriyle seçim sürecine müdahale eden, bir seçimi daha çalan bu iktidarın meşruiyeti yoktur; bu anlamda iktidara karşı ortaya koyacağımız her türlü mücadele meşrudur. Yarın yeni bir sürecin örgütlenmesi ve yola düşülmesi adına düne dair yaşananları tüm boyutlarıyla ele alıp değerlendirmek zorundayız. Umutsuzluğa, kaygılanmaya yer yok. Örgütlü Kürt halkının ortaya koyduğu irade ve kararlı mücadele yol gösterici olmaya devam ediyor. Bu mücadelenin tüm toplumsal kesimlere yayılması, bu mücadeleyi var eden düşüncenin ve onun ürettiği politik hattın toplumsallaştırılması bu süreçte öncelikli grevimiz olmalı…