HDK, Kürt sorununu batı yakasına anlatacak
- HDK Eşsözcüsü Ali Kenanoğlu, Kürt sorununun varlığını, yakıcılığını, çözülemediği takdirde gelecek felaketleri, herkesin yaşamına etkilerini batı yakasına anlatma sorumluluklarını olduğunu söyledi.
- Eşsözcü Kenanoğlu, şunların altını çizdi: "HDK olarak Kürt sorununun tespitiyle değil, sorunun çözümü noktasında batı yakasını bu işin içerisine nasıl katarız durumu bizim için önemli."
HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, HDK’nin batının her yerinde varlık göstermesini hedefledikerini, Kürt sorununun çözümü için de sorumluluk almaya hazır olduğunu; barışı topumsallaştırma çabasını büyüteceğini söyledi.
Türkiye’deki farklı kimlikleri, inançları ve kültürleri bir çatı altında toplamayı, toplumsal barışı sağlamayı, temel hak ve özgürlükler için mücadeleyi hedefleyen Halkların Demokratik Kongresi (HDK), 3 Kasım’da 13. Genel Kurulu'nu gerçekleştirdi. "Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe” şiarıyla yapılan Genel Kurul'da, Meral Danış Beştaş ve Ali Kenanoğlu yeni eşsözcüler olarak seçildi. Eşsözcüler Meral Danış Beştaş ve Ali Kenanoğlu, yeni dönemde yapacakları çalışmalar ile gündemdeki gelişmelere dair MA'nın sorularını yanıtladı. HDK'nin artık sadece İstanbul’da olmayacağını; Çukurova’da, Marmara’nın diğer illerinde, Trakya’da, İç Anadolu ve Karadeniz’de, yani Türkiye’nin batısının her yerinde olacağını belirten Beştaş, "HDK’nin her yerde varlık göstermesi, mücadele etmesi, toplumsal dinamiklerle buluşmasını hayata geçirmeyi hedefliyoruz" dedi.
HDK eleştirileri dikkate aldı
Yine bir süreç olacak mı olmayacak mı tartışmalarının sürdüğü, ekonominin bütün verilerinin en dipte olduğu, emekçilerin yoksulluk içerisinde yaşamaya çalıştığı, doğa katliamlarının tüm hızıyla sürdüğü, kadınlar ve gençler başta olmak üzere toplumun tüm katmanlarına yönelik baskının arttığı bir süreçte HDK'nin Genel Kurul'la kendisini yeniden bir örgütlenme sürecine soktuğunu kaydeden Kenanoğlu da "HDK’nin toplumun bütün katmanlarını örgütleyen yapıyı harekete geçirmemesi, bunu yeterince geliştirememesi, sahada uygulayamamasına yönelik eleştiriler vardı. Bu eleştirilerle birlikte önümüzdeki süreçte halkların birleşik mücadelesini öne çıkaracağız. HDP, bu vahşi kapitalizmin altında ezilen bütün emekçilerin, sosyalistlerin, kadınların, gençlerin ve doğanın da örgütlü olma zeminini taşıyor bu süreçte. Kongrede bütün bu öz eleştirilerle beraber yeniden yapılanma süreci öne çıktı" diye konuştu.
Devletin yeniden inşası
İkinci yüz yılında demokratik cumhuriyetle devletin ve toplumun yeniden inşasından bahsettiklerine dikkat çeken Kenanoğlu, şunları söyledi: "Kongre de aslında toplumu ve toplumun örgütsel alanını yeniden inşa edecek bir yapıdır. Tam da bu süreçte arzu ettiğimi gibi; Türkiye’nin demokratik cumhuriyete evirilmesi, geçmiş yüzyılın hatalarının ortadan kaldırılarak, yeni yüzyılın inşası konusunda önemli unsurlardan birisi de adalet alanıydı. Dolayısıyla bu yeni inşa sürecinin bir adalet mekanizmasıyla örülmesi hepimiz açısından elzem bir durum. Dolayısıyla biz bu süreçte HDK’nin bu alanda aktif olması, ikinci yüzyılda demokratik cumhuriyetin adalet, eşitlik ve hukuk temelinde bir zemine oturtmak için Adalet Keclisi kurduk. Eminim ki bu meclis de üzerine düşeni yerine getirecek ve önümüzdeki süreçte toplumun bu alandaki ihtiyaçlarına cevap verecek."
Kongre paradigması
Kurulun sonuç bildirgesinde “Bir kez daha yaşadığımız ideolojik, politik ve örgütsel krizlerin aşılmasının yegâne yolunun Kongre paradigmasında buluşmak olduğu ispatlanmıştır” vurgusunun öne çıktığı hatırlatan Beştaş, bunu şöyle açtı: "Kongre paradigması, aslında Türkiye’nin her tarafıyla temas etmeyi, toplumsal kesimlerle birlikte mücadeleyi örgütlemeyi esas alıyordu. Birleşik toplumsal mücadele, toplumsal örgütlenmenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. İşte son yaşadığımız seçimler, tartışmalar, ekonomik buhran, ülkenin kadın mezarlığına dönüşmesi, çocuklara yönelik suçlarda giderek artan ivme ve yine doğa talanı almış başını gidiyor. Kaz Dağları’ndan Akbelen’e kadar burada muhalefet edenlere yönelik baskının arttığı, muhalefet edenlerin birlikte hareket edemediği bir yaşam soluyoruz. İşte burada kongre paradigmasıyla, mesela bütün çevre savunucularının buluşması, Cûdî’den Akbelen’e, Akbelen’den Kazdağları’na, Kaz Dağları’ndan Kürt illerinde yaşanan herhangi bir kırıma karşı ortak mücadelenin ne kadar belirleyici olabileceğini tespit ediyor. Teorisinde cumhuriyetin demokratikleşmesi, demokratik bir toplum, ortak vatanda birlikte yaşam ve demokratik ulus perspektifiyle bu yaşamın devam ettirilmesi, bence kongrenin can damarlarını oluşturuyor. Kongrenin en çok heyecan duyduğum bölümlerinden birisi şu; Kürtler, sadece Kürt meselesi için mücadele etmemeli. Bir Türk de Kürt meselesinin çözümü için elini taşın altına koyup mücadelesini vermeli. Herkes ‘kendi derdimin çözümünü istiyorum' yerine, 'birlikte bütün dertlerimizin mücadelesini verelim’ demeli."
Sorunları ortaklaştırmalıyız
Sonuç bildirgesinde tüm kesimlere çağrıda bulunularak birlikte mücadelenin ortak adresi olarak "HDK" denildiği; HDK'nin bu konuda ne kadar yol kat ettiği ve neler yapacağı sorulan Kenanoğlu, HDK’nin, egemen sistemde sorun yaşayan herkesin ortak mücadele örgütü olmasını istediğini vurgulayarak, şunları dile getirdi: "HDK bu amaçla kuruldu. Dolayısıyla Kürdistan’daki halkların kendi yaşadığı özgün sorunlarla batı yakasındaki insanların sorunlarını ortaklaştıramazsak tek başına kurtuluş mümkün değil. Ben yakın zamanda Kaz Dağları’nda gerçekleşen eylemdeydim. Orada HDK bileşeni olan ve Kürt coğrafyasından gelen çok sayıda insan da vardı. Her birisi oradaki ağaçlara, ormana, börtü böceğe sahip çıkmak için gelmişti. Oraya Cengiz Holding üzerinden atanmış bir kayyum var ve adeta ormanı talan ediyor. Onları oradan def etmek için ortak bir kürsü kuruldu. İşte biz bunu sadece batı yakası için değil, aynı zamanda Cûdî'deki orman talanına karşı da birlikte mücadele hattının olmasını istiyor ve bunu örmeye çalışıyoruz. Bütün insanların sorunlarının ortaklaştırılması ve hepsinin ortak bir cephede mücadele etmesini sağlamak istiyoruz. Kürt coğrafyasındaki insanların da batı coğrafyasındaki insanların da huzurlu, adaletli, eşit ve onurlu bir şekilde yaşayabileceği bir Türkiye’yi oluşturmak. Önümüzdeki ikinci yüzyılın böyle bir Türkiye olmasını sağlamak."
HDK ve Kürt sorunu
HDK olarak Kürt sorununu batıya aktarma, anlatma ve onu anlaşılır kılmak gibi bir görevleri olduğunu vurgulayan Kenanoğlu, şöyle devam etti: "Kürt sorunu; Kürtler ne diyorsa odur. Kürtler için ‘Sizin sorununuz o veya bu değil, şudur’ deme lüksüne sahip değiliz. Keza Aleviler kendileri açısından sorunu ne olarak görüyorsa sorun odur. Yaşam savunucuları, kadınlar sorun olarak neyi görüyorsa sorun odur. Biraz bu perspektifle bakan bir anlayışa sahibiz. O yüzden alan meclislerimiz var. Herkes kendi alanında çalışıyor ve alanın sorunlarını tespit edip HDK’nin politikalarını ve çözüm yollarını oluşturmaya çalışıyor. Bu anlamıyla Kürt sorunu meselesinde bizim aktarmamız gerekenler batı yakasınadır. Yani bu sorunun varlığını, yakıcılığını, bu sorunun çözülemediği takdirde ülkenin başına gelecek felaketleri, herbirimizin yaşamını nasıl etkilediğini anlatmak gibi bir sorumluluğumuz var. HDK olarak Kürt sorununun tespitiyle değil, sorunun çözümü noktasında batı yakasını bu işin içerisine nasıl katarız durumu bizim için önemli."
HDK’ye sorumluluklar
Kürt sorununun çözümü için barışın toplumsallaştırılması meselesinin önemine işaret eden Kenanoğlu, "Trakya’da yaşayan insanların da bu barışın Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu bilmesi ve barışması gerekiyor. Batı yakasında zehirli bir dil kullanılıyor. Kürt siyaseti ve Kürt halkının neredeyse tamamı terörize edilmiş. Dolayısıyla bu dili mahkum edecek bir gelişmeye ihtiyacımız var. Adı konulmamış bir şeyler yaşanıyor ve bu yaşanılan şeyin bir sürece evirilmesini ve devamında bir barışın oluşması noktasında HDK’ye görevler düşüyor. Örneğin toplumsal alanı örgütleyerek, barışın tesisi açısından bir toplumsal baskı kurmak" dedi.
Çözüm kendini dayatıyor
Beştaş da "HDK olarak tabii ki diyalog ve müzakerenin destekçisi oluruz. Toplumun desteklemesi için barışın toplumsallaştırılması ve inşası gibi bir perspektifimiz var. Şu anda hem yandaş basın hem de muhalif basın farklı perspektiflerle bunu tartışıyorlar. Neticede çatışmasız bir ortamın sağlanması, demokratik siyaset kanallarının sonuna kadar açılması, bu konuda gerekli adımların atılması ihtiyacı, gün gibi ortada. Başka bir yol, başka bir çıkış yok. Bunun yolu kayyum atamaktan geçmiyor. Kürt sorununun çözümü için ilk olarak tecrit kaldırılmalı. Tecrit, bir işkence yöntemidir ve işkencelerde zaman aşımı yoktur. Ne zaman olursa olsun bu suç olarak not ediliyor. Bunun hukuksuzluğu, işkence yöntemi olduğu birçok kesim söylüyor. Ayrıca Kürt meselesinin çözümünde Sayın Öcalan’ın belirleyicilik ve muhataplık rolünü birçok kesim söylüyor" şeklinde konuştu. İSTANBUL