Çözümsüzlükteki çözüm

Selim FERAT yazdı —

  • Gelişmeler başdöndürücü hızda. Sahadaki aktörler Türkiye’ye bir rol biçerlerse, rotadan çıkmaması şartıyla yapacaklar bunu. Türkiye’nin Rojava’daki modelin Ortadoğu’da örnek olmasını engelleme gücü olmayacaktır. Gelişmeler Türkiye’nin Suriye’deki rolünün asgarinin altına düşeceğine işaret ediyor.
  • Türkiye çözüm için adım atmayabilir. Çözüm için Türkiye’ye adım attırılacağı bir tarih momentindeyiz. Sorun var. "Eğer çözüm sorunsa (Kürdistan), o zaman sorun da (Kürdistan) çözümdür“ (Watzlawick). Unutmayın: Güneş Kürdistan’dan doğacak!

Öcalan konuştu…

Deyim yerindeyse, bu döneme kadar Kürt ve Kürdistan sorununda ketum olanlar konuşmaya başladılar.

Herkes konuşuyor.

Dikkat ederseniz, konuşmasına müsade edilmeyen Öcalan konuştuktan sonra, milyonlar üstü örtülen Kürt ve Kürdistan sorunu üzerinde konuşmaya başladılar.

Herkesin bir çözümü var.

Herkesin bir senaryosu var.

Tüm bu gelişmeleri takip eden Kürdistanlıların ırmağı sonuna kadar yüzmeye kararlı olduklarını görüyor ve bu kararlı duruşa büyük bir merakla refakat ediyorum.

Mexmur Kampı’ndan Rêzbar Çelê, Rojava’daki direnişi selamlayarak:

“Kürdistan’ın Bakur, Başûr, Rojhilat ve Rojava parçalarında yaşayan tüm Kürtlerin ortak bir kimliği ve hakları olmalı. Çünkü biz bir ulusuz, dünyada tanınmamız ve hak sahibi olmamız gerekiyor“ derken, uzun soluklu bir mücadelenin kesintiye uymayacağının altını çiziyordu.

Ve Türkiye cephesindeki senaryolara bakarsak;

"Türkiye Yüzyılı; Türk ve Kürt yüzyılıdır" betimlemesine imza atan adam Erdoğan’ın başdanışmanı Uçum.

Birçok anlamı olan bu cümlenin tercümesini Erdoğan yaptı:

Son konuşmalarında, silah gömmeyeceklerin, silahlarla birlikte gömüleceklerini ifade ederken, bir panik tablosundan hitap ediyordu.

Bahçeli‘nin: "YPG bitene kadar bölgeyi boşaltamayız…Kürtler canımız, PKK, YPG ve PYD can düşmanımızdır” sözleri histerik bir çıkışa dayanıyor.

Bu kadar üst perdeden konuşmak ne anlama geliyor?

Bahçeli ve Erdoğan’ı bu kadar kızdıran ve saldırganlaştıran neden Rojava.

Bahçeli’yi el sıkışmaya zorlayan tarihsel momentin Rojava’daki gelişmeler olduğu giderek daha da belirginleşiyor.

Eğer Rojava’daki yükseliş olmasaydı, o el sıkışma da olmazdı.

Eğer Gerilla Hareketi 80’lı yıllardan sonra Rojava’dan geçip, Rojava’yı bir "Devrim Okulu“na dönüştürmeseydi, Rojava o miras üzerinden, sosyal Kurtuluş için yükselme şansına sahip olmayabilirdi.

"Hep birlikte tarihe not düşmek için önümüzde bulunmaz bir fırsat var" diyen Erdoğan, tekrarın tekrarının tekrarıyla, kapalı bir kutuya işaret ediyor.

Kaçınıyor.

Açık konuşmaktan, isim koymaktan, adres göstermekten kaçınıyor.

Ona göre tek bir gerçeklik var:Eğer varolacaksa Kürt, Türk’e biat etmeli!

Paul Watzlawik güzel tarif etmiş:

"Tek bir gerçekliğin olduğu inancı, tüm kendini kandırmaların en tehlikelisidir."

Kürtler’den, Kürdistan’dan kaçınmakla sorunu haledeceklerini sanıyorlar.

Kürtler‘in "yükümlü“ olmayacakları ve özgür yaşayabilecekleri yaşam alanları için yola koyulduklarını bilen bu adamlar, neye dayanarak bu kadar üst perdeden konuşabiliyorlar?

Onlara bu cesareti veren kim?

"Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğü tartışma kabul etmeyen bir konudur“ (Bahçeli) sözleri geçen yılbaşına ait.

Üstünden bir yıl geçmiş gibi.

Gelişmeler başdöndürücü hızda.

Sahadaki aktörler Türkiye’ye bir rol biçerlerse, rotadan çıkmaması şartıyla yapacaklar bunu.

Türkiye’nin Rojava’daki modelin Ortadoğu’da örnek olmasını engelleme gücü olmayacaktır.

Gelişmeler Türkiye’nin Suriye’deki rolünün asgarinin altına düşeceğine işaret ediyor.

Yükselen Kobanê ve sembolik olarak Mazlum Kobanî olacak.

Türkiye çözüm için adım atmayabilir.

Çözüm için Türkiye’ye adım attırılacağı bir tarih momentindeyiz.

Sorun var.

"Eğer çözüm sorunsa (Kürdistan), o zaman sorun da (Kürdistan) çözümdür“ (Watzlawick).

Unutmayın: Güneş Kürdistan’dan doğacak!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.