İmralı devleti ya da Öcalan’ın gücü

Selim FERAT yazdı —

  • Bu biraz da "beklenmedik imkansızlık olasılığı“ olmaktadır. Bu olasılığın tarihe not düşmesinin temelinde, politikleşerek uluslaşan Kürdistan toplumu var. Bu da Öcalan’ın gücü oluyor!

Son yaptığım online görüşmelerinden birinde, uzun soluklu bir mücadele adamının, Bahçeli’nin aşırı düzeyde ve beklenmedik çıkışlarıyla ilgili: "Bu devlete güven olmaz“ sözlerini not ettim.

 "En büyük düşman alışkanlıklarımızdır“ (Karayılan) saptamasını, Bahçeli’nin tarihe düşen pozuna cevap olarak algıladım

Neden olduğunu açmak istiyorum.

Türk Cumhuriyeti, uzun yıllardır bir İmralı Devleti’ne dönüştü.

İmralı, dünya düzeyinde bilinen, sinonimi Öcalan olan coğrafik bir terimdir.

Öcalan onyıllar boyu, sırtında Kürdistan’ın dört parçasını taşıyan, bu parçalarla, Sisifos başarısıyla ulaşılması gereken tepenin doruğuna ulaştıktan sonra, yeniden başlamaya mahkum edildi ve usanmadan, mahkum edileceğini bilerek, yeniden tepenin doruğuna çıkmayı başardı.

Alışkanlık, Öcalan’ı mahkum edenlere güvenilmeyeceği.

Bu bir kısır döngüdür.

Çünkü, Öcalan’ı sırtında taşıdığı Kürdistan’ın dört parçasıyla birlikte devralan Türkiye’nin yönü değişti ve yükün bedeli: İmralı Devleti oldu.

Bu yükü taşıyan devletin hareket kabiliyeti düştü.

Kadın sorunundan özgürlükler sorununa kadar, tüm çıkmazların çözümünü örten tarihi şifre Öcalan’a uzanıyordu.

Erdoğan’ın boynunu büken Öcalan’dı.

Bahçeli’nin histerik çıkışlarının temelinde duran isim Öcalan’dı.

Devletlerarası siyasete sürülen Serhat kökenli, çıkışından sonra başarısızlığa mahkum edilen Hakan Fidan’ın bir "çocuk havuzu“ndaymış gibi, beyhude çırpınışına neden olan adres İmralı’ydı.

Erdoğan ve Bahçeli’yle birlikte İmralı’ya endeksli Devletin sorumlularının uykusunu kaçıran isim Öcalan’dır.

Böyle olunca da, alışkanlık, güven sorunuyla ilgili saptama tıkanıp kalmayla ilgili.

Bu devlete güvenilmez!

Bu tanımlamayı yapmak, manevra gücünüzü yitirdiğinizle eşdeğer olmamalı.

Öcalan son görüşmesinde: "Gücüm var!“ dedi.

Bunu geleceğe dair tanımlamaya çalışacağım.

Dört parça Kürdistan, asker gücüyle hükmeden, koordineli faaliyet gösteren dört devlet öngörüyordu.

Sonra bu manzara değişti.

Gerilla’nın yükselişi, Talabani ve Barzani’ye endeksli güçlerin yükselişini birlikte getirmişti.

Böylece, asıl gücünü Kuzey Kürdistan’dan alan ilk parça Güney Kürdistan, devletsiz olmasına rağmen, devletlerarası tampon bölge gücü olarak, bir hükümete ulaştı.

Sonrasında, Kürdistan’ın en güçsüz sayılan parçası Rojava, Kürdistan’ın toplumsal kurtuluşu için öncü gücüne dönüştü.

Ve Mahabad havzasındaki Kürdistan parçasında tüm tarihlerin toplamından oluşan toplumsal bir güç hücresi oluşmaya başladı.

Bu tarihi gelişmeleri başlatan temel güç Gerilla menşeliydi.

Bu tablo Öcalan’ın sırtında taşıdığı, çözüm bekleyen sorunu simgeliyor.

Ve tarihten öğrendiğim: “Yenilik yaratmayan güç yenilir“ oldu.

Tez: Öcalan’ın baştan beri asli hedeflerinden biri, dört muhatabı bire indirmekti.

Şimdilerde, ayakta durmakta direnen muhatap İran’dır.

Kuzey Kürdistan’dan yükselen ve diğer parçalara yayılan Gerilla Hareketi, toplumsal, politik bir güç haline dönüştü.

Ve tarihi kırılmayı yaşadıktan sonra, kaale alınacak asıl muhatap, Kuzey Kürdistan’a askerle hükmeden İmralı’da dayanan Devlet’in sorumlularıdırlar.

Bahçeli’nin "çıkışı“ bu sahneye daha da uygun.

Öcalan’ın taşıdığı sorun, özgürlüğe götüren hafiflikte; Öcalan’ın yükünü taşıyan devlet, sırtını doğrultamayacak bir ağırlığın mahkumu.

Bundandır, beklenen son beklenmedik çıkışlar.

Bu biraz da "beklenmedik imkansızlık olasılığı“ olmaktadır.

Bu olasılığın tarihe not düşmesinin temelinde, politikleşerek uluslaşan Kürdistan toplumu var.

Bu da Öcalan’ın gücü oluyor!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.