Korkağız!
Selim FERAT yazdı —
- Bazen korkak olmak, katil olmaktan daha fazla acı verebilir. Katil olan birinin, korkak olan birinden daha fazla acı çektiğini kim saptayabilir ki? Bu vicdanla ilgili bir sorgulama. Duyarsız olanlar için, katil olmanın ya da korkak olmanın hiçbir şey ifade etmediğini söyleyebilirim.
Kürdistan, Sartre’nin deyimiyle "adım adım faşistleşmiyor".
Harap edilen bir ülke coğrafyasında, insan eğilmedi.
Benim de umudum bu.
Narin’in katledilmesiyle, Kürdistan’da toprak bir kez daha ağladı.
Böylece Narin, kolonyal faşizmin kırılacağı en zayıf halka olarak tarihe geçecek.
Narin, son elli yılda yaşanan vahşetin zarif ve çaresiz titreyen;
Bir anlamda, yaşananların toplamını simgeleyen bir çığlık gibi yükselirken, kırıldı.
Eskilerde ve şimdi 80’inde komünist, büyüğüm Fatma Dikmen’in geçen hafta sonunda altını çizdiği bir öngörü ve ata lafını aktarıyorum: "Düşebilirsiniz, kırılabilirsiniz, ama asla eğilmeyin".
Narin eğilmedi.
Kırıldı ve geride bir harabe bıraktı.
Sonrasında, bu tufanı Ankara’yı sarsacak bir depreme çevirme şansı varken, gündeme el koyanlar, yüksek oranda korkak bir Türk toplumunu, aile içi sorunlara endeksleyerek, katli azmettiren bir sistemin gölgesine ittiler.
Sükuneti kanıksattılar.
Ve mevcut tabloda aslolanı:
Konuşmayanlar, korkak…
Korkmak insani; korkaklık hiç de insani değil.
Korkmak doğal bir tepki, korkaklık, kişinin bir iç hesaplaşma sonucunda, korkunun sosyal davranışı olumsuz etkilemesine müsade etmesidir.
Günü birlik mücadele edenler; sabahları yola çıkan ve akşamla ilgili yaşam garantisi olmayanlar korkabilirler.
Akan mücadele ırmağını terkedenler, korkaktırlar.
Jean Paul Sartre yazıyor: "..harap olan bu ülkede, kitleler, kendilerini savunmak için özgürlük savaşçıları ile yeni ve derin bir dayanışmaya girmek zorunda olduklarının bilincine varmışlardır artık".
Bu resim Kürdistan’a uyar.
Ve ağırlıklı olarak Türk toplumuna uyan tabloyu, Fransa Cezayir bağlamında Sartre çiziyor:
"Bu savaşı yargılıyorsunuz, ama hala Cezayir Savaşçılarıyla dayanışma cesaretini gösteremiyorsunuz. Korkmayın!"
Sartre’nin Fransızlarla ilgili vardığı saptamalardan biri:
"Hepimiz katiliz!"
Her şeyin bir insan öyküsü olduğunu unutmadan yazıyorum:
Korkak olduğumuz anların altını çizmek için yazıyorum:
Gazeteci Seyit Evran, Gurbetelli Ersöz’le tanıştı.
Yazdı ve yazılarını, "Hayatın kıyısına yolculuk" eserine yansıttı.
Sadece yazmadı, 2012 yılında "yaşamın kıyısı" Rojava’ya gitti.
Rojava yolculuğunun 11. yılında, 22 Eylül 2023’te aramızdan ayrıldı.
Gurbetelli ile Özgür Gündem Yayın Yönetmeni olduğu dönemde, o dönemde yayınlanan yazılarımla ilgili Kırmanckî (Zazaca), eleştirisel bir telefon görüşmesi yapmıştım…
Çıkarımım: Seyit Evran "yaşamın kıyısına" gitti.
Bu saptamanın hesabını ben yapıyorum.
Sorumluluk duygusu taşıyan insanların bir öyküsü var.
Ben de öyküme, "yaşamın kıyısı" notunu düşüyor ve Seyit Evran’ın anısına saygı duyuyorum.
"Korkağız", "Hepimiz katiliz" saptamasından çok mu hafif?
Bana göre göreceli bir ölçü.
Bazen korkak olmak, katil olmaktan daha fazla acı verebilir.
Katil olan birinin, korkak olan birinden daha fazla acı çektiğini kim saptayabilir ki?
Bu vicdanla ilgili bir sorgulama.
Duyarsız olanlar için, katil olmanın ya da korkak olmanın hiçbir şey ifade etmediğini söyleyebilirim.
Bunun en özgün örneklerinden biri, Narin’le birlikte bir kez daha harabeye dönen o ülkede: "Bilip de söylemememiz gereken şeyler var" dedi.
Ensarioğlu korkak mı, katil mi?
Ensarioğlu’nu Kürdistan’ın Başkenti Diyarbekir’de tercüme ediyorum:
Korkağız!