Perdeyi kim açar/kim kapatır?

Selim FERAT yazdı —

  • Bir film sahnesi açtılar ve zannettiler ki Kürdistan Hareketi’nin temsilcileri bu filmde yedek roller alacaklar… Sahnenin ilk perdesini, korkak, deyim yerindeyse, pusu kurarak açtılar.

 

Ortalık pek de karışık değil.

Oyunun perdesini ne Bahçeli ne de Erdoğan açtı.

Bu ikinci plandaki, baş oyuncuların harekete geçmelerini sağlayan, bir Kürdistan hikayesidir.

Kürdistan filminde oynayan as oyuncular:

Kürdistan Kurtuluş Hareketi’ni temsil edenlerdir.

Berrak olan tablo şudur:

Öcalan;

Kürt Hareketi’nin bilinen adresi Kandil;

Rojava‘daki Konseylere dayalı yönetim;

Kürdistan Hareketi’nin siyaset sahnesine yansıyan güçleri DEM, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’deki diğer siyasi temsilciler.

Ve bu üç güce konuşma yetkisi veren, örgütlü toplumsal canlı politik halk hücreleri.

Öcalan konuşsun dediklerinde, Kandil’in konuşacağını hesaplayamayanlar, yolda kaldılar.

İmralı, Kandil, Rojava, Diyarbekir ve DEM, HDK vd. güçlerin konuştukları bir dil var.

Bahçeli diz çökerken. Ortak tecrübelere dayanan bu dili, çevirenler, Bahçeli’yi de Erdoğan’ı da yanıltmış oldular.

Bahçeli, Erdoğan da kendilerine ait olmayan bir filmde oynamak istediler.

Bu film bir Kürdistan filmidir.

Eğer kendi filmlerinde; bir Türk filminde oynayıp, Kürdistan seyircilerinin algılamasını isteseydiler, belki seyircileri olurdu.

Bir film sahnesi açtılar ve zannettiler ki Kürdistan Hareketi’nin temsilcileri bu filmde yedek roller alacaklar.

Yanıldıkları neden ortaya çıktı?

Sahnenin ilk perdesini, korkak, deyim yerindeyse, pusu kurarak açtılar.

Oyun tutmadı ve kanıksatmaya çalıştıkları şey, Kürdistan Hareketi’nin birkaç parçaya bölündüğü oldu.

Us’a dair konuşmadığını bildiğim Altan Tan bile, dört parçaya bölünmüş Kürdistan Hareketi’ni Saray’a servis etti.

Bu bedavadan daha da ucuzlaşan iddianın tutmayacağını biliyorlardı.

Unuttuklarını sanmıyorum:

Türk devletinin yöneticilerinin, baş aktörlerinin, danışmanlarının anlayamayacağı dili konuşan ulusal ve sosyal bir Kurtuluş Hareketi var.

"Susuz havuzda yüzülmeyeceğini“ biliyorlardı.

Bir tokalaşmayla Kürtlere, yüzmeleri için bir okyanus açtıklarını kanıksatmak istediler.

"Namlular geri tepti“.

Çünkü, bağırarak konuşan baş oyuncunuz Bahçeli, korkudan sessizleşti.

Ve hiçbir şey olmamış gibi, yeniden konuştular:

“Bizim için hassasiyet taşıyan ana husus, Suriye topraklarının üçte birini ABD desteğiyle işgal eden PKK/YPG terör örgütünün bölgeden temizlenmesidir“. (H. Fidan)

İnanıyorum, bir hiç uğruna başlatılmadı o tam açılmayan sahne.

Kafese kanadı olmayan bir kuş koymanın marifet olmayacağına birlikte şahit olduk.

Çeliştiler, sistemlerinde çatlaklar oluştu.

Bir film sahnesi açmaya çalıştılar ve Kürdistan Hareketi’nin deneyimli oyuncularının bu filmde yardımcı rolde rol alabileceğini ümit ettiler.

Ve sonunda hayal kırıklığı yaşadılar.

Perdeyi onlar açtı, başaramadılar.

Sonunda, Kürdistan filminin perdesinin devamını açacaklar ve bu perdeyi kapatacaklar konuşmaya başladılar;

HDK Kurulu’nun tarihi notu:

"Gücümüzü görmeli ve cesur olmalıyız“.

Bunun ne anlama geldiğini Kürdistan Filmi’ni yapanlar biliyorlar.

Ya siz, susuz havuzda yüzmekten kurtulmayan, sahnesi bir türlü tam aralanmayan Türk filminin baş oyuncuları?

Orijinleri olan bir filmin nasıl yapılacağını bilmiyorsanız, Kandil’e gidin, belki orada bir filmin ilk sahnesinin, nasıl yanlış hayata dayanmayacağını öğrenme şansınız olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.