Fis’den Eruh’a uzanan direniş
Dosya Haberleri —
- Seyfettin Zuğurli grup çalışmaları nedeniyle tercihini Dersim’de yaptı. Böylece ailemizin ve Fis köyündeki evimize uzanan hikayesi başlar. Seyfettin o yıllarda Dersim’de PKK önder kadroları Delil Doğan, Mazlum Doğan, Şahin Kılavuz, Mehmet Sevgat ile tanışır.
- Atılımdan önce Arapça yazılı 15 Ağustos’u anlatan bildiriler geldi. Bildirilerin üzerinde, '15 Ağustos’a kadar açılmayacak' diye not düşürülmüştü. Bildirileri getiren arkadaşlar bölgelerine geri döndüler. 15 Ağustos eylemini radyolardan duyduk.
- Êgît hevalin kaybı bizim için çok büyüktü. Kürt halkı büyük bir komutanını yitirdi. Stratejik, taktik, askeri farkındalık gerektiren özeliklere sahipti. Yerini ne kadar doldurabiliriz, onun çizgisini ne kadar doğru götürebiliriz sürekli arayış halindeydik. İnanılmaz bir zeka ve taktik konusunda uzman bir komutandı.
DENİZ BABİR/KÖLN
15 Ağustos 1984 tarihinde PKK’nin efsane komutanı Mahsum Korkmaz (Êgît) şahsında Eruh-Şemdinli’den başlayarak ilk silahlı atılımı gericiliğe, sömürgeciliğe, baskıya, faşizme, işgalciliğe karşı atılmış bir adımdı. Kürt halkının büyük bir özlemle beklediği o yıllarda, sömürgeciliğe karşı ilk fişek atıldı. Böylece PKK’nin 15 Ağustos 1984’te başlattığı silahlı özgürlük direnişi fişeği üzerinden tam 39 yıl geçti. 40. yılına giren direniş, özgürlük fişeğinin efsane komutanlarından Mahsum Korkmaz'a (Êgît) ve silah arkadaşlarına eşlik eden Zeki Zuğurli ile konuştuk. Amed’in Lice ilçesine bağlı Fis köyü doğan ve annesini çok erken yaşta kaybeden Zuğurli, hem köy hem de şehir yaşamıyla erkenden tanışıyor. O yılarda ailenin tek erkek çocuğu olmasından dolayı erken sorumluluk alan Zuğurli, "15 Ağustos baharında Zap’ın üst tarafında arkadaşların bir araya gelme durumu sıklıkla oluyordu" diyor. Ayrıca silahlı atılım öncesi hazırlıkların büyük bir titizlikle yürütüldüğüne tanıklık ediyor.
Tanışma süreci 1972’lere dayanıyor
Zuğurli ailesinin PKK ile tanışma süreci 1972’lere kadar uzandığını belirten Zeki Zuğurli, “O yıllarda gurup aşamasında bir örgütlemenin kıvılcımları vardı. Benim tanışmam ise 1977 yıllarına tekabül ediyor” dedi. Amcasının oğulları Seyfettin Zuğurli ve Alaattin Zuğurli ile birlikte PKK’nin Fis köyünde kurulma sürecine kadar köyde kaldıklarını belirten Zuğurli, o yılları şöyle anlatıyor. “Amcamın oğlu Seyfettin 1981’de Lübnan’da dönerken birlikte geldiği kişilerden biri Mardin’de bir sığınakta yakalanıyor ve çözülüyor. Bu çözülmeden dolayı benim de aranmam oldu. Böylece 1982’de Fis köyünü terk ederek yurtdışına çıkarak Lübnan, Filistin, Suriye Başûr Kurdistan gibi yerlerde siyasi faaliyetler yürütüm” diyor.
Grup çalışması için Dersim’i tercih etti
Amcasının oğlu Seyfettin Zuğurli ile birlikte 1971-72 yıllarında Lice’de okul okuyan Zeki Zuğurli Seyfettin’in hikayesini şöyle anlatıyor: “Seyfettin o zamanlar liseye hazırlanıyordu. Lise sınavına girdi ve iki yeri kazandı. Birincisi Diyarbakır Meslek Lisesi, İkincisi ise Dersim Öğretmen Yatılı Okuluydu. Fakat bir tercih yapması gerekiyordu. Grup çalışmaları nedeniyle tercihini Dersim’de yaptı. Böylece ailemizin PKK kıvılcımlarının ilerde büyüyerek bizim Fis köydeki eve kadar uzanan hikayesi başlamış oldu. Seyfettin o yıllarda Dersim’de Delil Doğan, Mazlum Doğan, Şahin Klavuz, Mehmet Sevgat ile tanışıyor."
Zuğurli, Seyfettin'in bu yıllarda etkilendiği arkadaşlardan aldığı görüşleri aile içerisine kadar taşıdığını söylüyor ve ekliyor: “Ailemizin örgütü tanıma konusunda en çok katkısı ve etkisi olan Seyfettin’dir” diyor. Zuğurli, "Bu örgütlemenin asıl amacı ilerde bunu bir silahlı atılıma dönüştürmek ve büyütmekti. Kuşkusuz 15 Ağustos Atılımı her Kürt'ün hayatında önemli bir yer edindi. Elbette bizim ailemiz içinde anlamlı ve değerlidir" diye belirtiyor.
Atılım öncesi Zap’ta buluşuyorduk
Zuğurli, 15 Ağustos baharında Zap’ın üst tarafında konuşlandıklarını anlatırken silahlı atılım öncesi hazırları şöyle anlatıyor: “Bulunduğum yerde arkadaşların bir araya gelme durumu sıklıkla oluyordu. Çünkü bütün hazırlıklar burada yapılıyordu ve tartışılıyordu. Toplantılar ve hazırlıklar için buradaydık. Fakat ben bu süreçlerde daha çok Zap’ta kalıyordum. Her arkadaşın kendine özgün özelikleri vardır, ama bazı arkadaşların özellikleri gerçekten biraz daha farklı ve örgüt içinde kendini daha çok eğitmişti. Gerek kişilik boyutuyla gerekse nitelik açıdan oldukça iyilerdi. Mesela benim en çok etkilendiğim iki arkadaş vardı; biri Süleyman arkadaştı, Ahmet Türk’ün ailesindendi. Gerçekten çok değerli ve yoldaşına değer veren bir arkadaştı. Diğer arkadaşta Hacı isminde bir arkadaştı. Oda benim için aynı değerdeydi.”
Silahlı atılım çok titizlikle planlanmıştı
Eruh, Şemdîn’li ve Çatak’da yapılacak eylemlerden tutalım genel düzenlemelere kadar bütün hazırlıkların Zap’ta titizlikle yapıldığını belirten Zuğurli, o süreci şöyle anlatıyor. “Arkadaşların düzenlemeleri genellikle Zap’ta yapılıyordu. Burada yapılan düzenlemeler doğrultusunda pratik sahalar dediğimiz bazı yerler vardı örneğin; Dersim, Amed, Botan’a kadar gidilecekti. Böylece direniş her yere yayılacaktı. Fakat bu düzenlemeler yapıldıktan sonra kendi aramızda aynı zamanda moral geceleri de düzenliyorduk. 15 Ağustos’ta Kurdistan’da askeri boyutta bir atılım olacaktı. Ama bu nasıl olacak, nereleri kapsayacak, hangi kapsamda olacak bu detaylar hakkında pek bilgimiz yoktu. Ama böyle bir şeyin olacağını biliyorduk. Atılım daha erken olacaktı ama hazırlıkların gecikmesi nedeniyle biraz geç yapıldı. Fakat atılım oldukça büyük bir titizlikle planlanmıştı.”
Bildirileri Zap ve çevre köylerde dağıttık
15 Ağustos Atılımı nedeniyle çok sayıda bildirinin ellerine ulaştığını anlatan Zuğurli o zorlu şartlar altında köy ve kasabayı nasıl gezdiklerini büyük bir heyecanla anlatıyor: “Atılımdan önce bize Arapça yazılı 15 Ağustos’u anlatan bildiriler geldi. Bildirilerin üzerinde, '15 Ağustos’a kadar açılmayacak' diye not düşürülmüştü. Yani 15 Ağustos Atılımı sonrasında bu bildiriler açılacak ve dağıtılacak. Bildirileri getiren arkadaşlar bölgelerine geri döndüler. 15 Ağustos eylemini biz daha çok radyolardan duyduk. Gelişmeleri güncel olarak sıklıkla temin ettiğimiz radyolardan dinleyerek alıyorduk. BBC, Türkiye’nin Sesi, Alman radyoları üzerinden alıyorduk. Mesela Eruh eylemi Êgit heval’in komutasındaki eylemdi ve çok başarılı geçmişti. Aynı zamanda Şemzînan’da başarılı olmuştu. Çatak eylemi Terzi Cemal komutasındaydı ve başarısız olmuştu. Elbette ilk sıkılan kurşun çok önemliydi. Haber alır almaz elimizdeki bildirileri dağıtmaya koyulduk ve köy, mıntıka, bölge geziyorduk. İlk, Başûr Kurdistan’daki örgütlere gittik. Örneğin KDP ve Irak Komünist Partisi, Türkiye’de gelen reformist guruplara verdik.”
KDP’nin üst komutası rahatsız oldu
Irak Kominist Partisi ve KDP’nin en üst komuta kademesinde yer alanların birçoğu 15 Ağustos silahlı atılımdan çok hoşnut kalmadıklarını anlatan Zuğurli bu süreci şöyle anlatıyor: “Büyük bir heyecanla KDP’ye gittiğimizde, KDP’nin komuta yapısının bir kısmı bizi iyi karşıladı ve tepkileri çok olumluydu. Diyebilirim ki, Kürt ulusu için gerçek anlamda en az bizim kadar sevindiler. Fakat KDP’nin en üst komuta kademesi ve Barzanî ailesiyle yakından ilişkide olanlar çok rahatsız oldular. Hatta ‘zamanımı şimdi, bu bir provokasyondur’ gibi ifadeler ile nitelendirmeye dönük imalı konuştular. Bu eylemlerin Botan değil de neden başka yerlerde yapılmadı şeklinde bir yaklaşımları oldu. Aynı şekilde Irak Komünist Partisi de rahatsız oldu. Biz de onlara ‘ulusların kendi kaderini tahin hakkı’ örneğini verdik. Ama nafile çok rahatsız olmuşa benziyordular. Zaten sonradan bu durum bir çatışmaya dönüştü ve bunlar Behdînan bölgesine kamp kurmuşlardı. Bize diyordular burası bizimdir. Kürt bölgesine yerleşmişler ve Kürt direnişçilerine karşı savaş açan Irak Kominist Partisinin ‘her ulus Kendi kaderini tayin hakkı’nı hatırlattık. İkazda bulunduk.”
Köy, köy gezerek haberi verdik
“Daha sonra bu müjdeli haberi elimizdeki bildiriler ile köy, köy gezerek dağıtıyoruz” diye Zuğurli, “Kuzey Kurdîstan’da bir silahlı atılım başladı, propagandasını git gide yayıyorduk” dedi. Zuğurli 15 Ağustos Atılımın etkisi Zap ve Behdînan bölgesindeki köylerde yaşayan Kürtler için büyük bir umut olmuş diyerek şöyle devam ediyor: “Gittiğimiz köyler gayet büyük bir umutla yaklaşıyor ve atılımın etkisi onlarda yarattığı ulus bilinci, duygusu uzun yıllar sonra böyle bir haber duymak büyük bir umut olmuştu. O zaman Sadıqê Emer adında bir Peşmerge komutanı vardı. İsmi kadar da sadık biriydi. Kendisi KDP’nin Duhok ve Zaxo (Behdînan) Peşmerge Komutanlığında önemli bir isimdi. Gittiği her eylemde de kesinlikle sonuç alan biriydi. Bu haberi ona vermemizde en çok mutlu olan oydu. İnanılmaz bir sevinç duygusu yaşadı. Sadık 1983 yılında kendisi bizimle ilişki kurmuştu. Hatta Êgît arkadaş ile bir eylem yapmak istiyordu. O dönem Zaxo’ya yakın Batufa Alayı diye bir yer vardı. Buraya dönük eylem yapmak istiyordu. Buradaki amacı arkadaşlara askeri açıdan tecrübe kazandırmaktı. Ulusal bilinç, Kürt olma, bir bütün olma duygusu bir tek Sadık’da gördüm.”
Peşmerge tarzına dönüşmesine karşıydı
Gerillanın Peşmerge tarzına dönüşmemesi için yoğun çaba sarf eden Öcalan’ın bu sürece müdahalesini anlatan Zuğurli, şöyle devam ediyor: "Önderlik gerillanın kesinlikle Peşmerge tarzına dönüşmemesi için çok dikkat ediyordu. Titizlikle bunun üzerinde durduğunu hatırlıyorum. Yani pasifin ötesinde bir tarzdır. Bu yüzden Sadık’ın babası Emer Ağa, Barzanî ailesi için şunu söylüyordu; 'ben elimdeki damarları ne kadar iyi tanıyorsam, Barzanî’yi de o kadar iyi tanıyorum. Bunların Kürtlükle zerre kadar alakası yok. Bunlar aşiretliğin ötesinden bir şeye varmazlar. Asla ideolojik bir hareket olamazlar. Bunların tek amacı kardeşlik kavgasıdır' diyordu. Bundan dolayı KDP’ye asla güven olmazdı. KDP bazı noktalarda bizi dinliyordu çünkü buna mecbur kalıyordu. Ama sonra KDP komutanlığından peşmergelere talimat geldi ve bizimle biraz mesafe koymaları gerektiği konusunda mesafe konulması istenildi. Bu mesafe 15 Ağustos Atılımı sonrası geliştirildi.”
Silahlı atılım bir umut yeşertti
“Zap civarında bir köy vardı. 15 Ağustos Atılımı duyulduktan sonra bu köyün cami hocasının bir ön görüsü vardı” diyen Zuğurli, o ana ilişkin yaşananları şöyle sıralıyor: “Oldukça bilinçli biriydi. Bu köy Sadiqê Emer’in köyüydü. Bu köyün hocası derdi ki, 'her şey güzel iyi ama sorun şu ki, bu silahlı atılıma neden bir isim vermiyorsunuz.' Biz de diyorduk çerçeveyi biz koyduk artık siz bunu isimlendirin. O kadar çok etkilenmişlerdi. Çünkü geçmiş yıllarda isyanlar hep kanla bastırılmış ve bu denli bir örgütleme hiç olmamıştı. Doğal olarak bunu başarmak güç ister. İnsanlar bu gücü PKK’de gördü ve inandı. Silahlı atılım onlarda büyük bir umut, cesaret verdi."
Irak Kominist Parti PKK’yi istemiyordu
1985’de Irak Kominist Parti ile aralarında çıkan gerginliğin giderek çatışmaya dönüştüğünü aktaran Zuğurli, bu sürece Êgît’in müdahale etmesiyle birlikte aşıldığını söylüyor: “Nisan 1985’de bizimle Irak Komünist Partisi arasında bir gerginlik oluştu. Gerginlik o kadar büyüdü ki, sonuçta büyük bir çatışmaya dönüştü. Bu sırada Selahattin arkadaş vardı beni çağırdı ve dedi ki, 'acil bir not var ve bu notun arkadaşlara ulaştırılması gerekir.' Yaşanan bu çatışmadan dolayı durduğumuz yere gelebilecek arkadaşlar bu yaşananlardan haberleri yok ve tez bir şekilde onlara ulaşamam gerekiyor. Mesele arkadaşların bu duruma gafil yakalanmaması gerekir. Bunun üzerine yola koyuldum ve Zap’a doğru yol aldım. Hiç durmaksızın ilkin Êgît arkadaşın komutasındaki gurup ile karşılaştım. Êgît arkadaş genel durumları sordu. Biz de aktardık ve Kominist Parti ile yaşanan hadisenin çatışmaya dönüştüğünü belirttim ve bu durumu acil olarak iletmek için geldiğimizi anlattık. Notu kendisine teslim ettikten sonra Êgît arkadaş dedi ki ‘arkadan bir gurup daha geliyor onları bilgilendirin ve öyle geri dönün.’ Ben de acilen geri dönmem gerektiğini anlattıktan sonra Êgît hevale, 'o zaman sen dön' ama yanımdaki arkadaşa, 'sen arkadaki guruba git durumu ilet."
8 arkadaş şehit oldu
“Irak Komünist Partisi bizleri Heftanîn bölgesinde istemiyordu ve zorluk çıkarıyordular. Bu tarzları için onları eleştirdik fakat bunu kaldıramadılar ve saldırıya geçtiler” diyen Zuğurli, yaşananları şöyle aktarıyor: "Biz geri döndüğümüzde bir köyde Bu parti yola pusu atmış ve iki arkadaş yaralanmıştı. Bizim arkadaşlarda bu saldırı üzerine kamplarını basınca bunlarda dağlara çekilmişlerdi. O gece geç olunca arkadaşlar camiye gidiyor ve Karşılarına Komünist Parti militanları çıkıyor ve haliyle bizimkilere soruyorlar, 'kimsiniz diye.' Arkadaşlar da biz ‘PKK’liyiz’ der demez bunlar hemen oracıkta arkadaşları tarıyorlar. Bu saldırıda iki arkadaş şehit oluyor. Zaten ben bu durumu Êgît hevale anlattığımda bu durumun normal olmadığını söyledi. Êgît heval bu saldırıya hemen cevap verilmesi gerektiğini söyledi. Genel olarak Komünist Partisi ile yaşanan çatışmalarda 8 arkadaş şehit oldu."
1985 yılında Önderlik müdahale etti
Bu olaylardan sonra çevre biraz daha sakinleşti diyen Zuğurli, "Bir grup arkadaşı ile beraber Hakkari’ye geçiyor. Büyük kayıpların verildiği o dönemde Öcalan’ın 1985 yıllarında bu duruma müdahale ederek yaşanan kayıpların önüne geçti diyor. Zuğurli, şöyle devam ediyor: “Bir grup arkadaş ile Kato’ya gidecektik. Giderken yolda pusuya girdik bir arkadaş şehit oldu. Bazı zorluklar sonrası Kato’ya vardık. Düşman gruplar içinde büyük nitelikli arkadaşlar olduğunu öğrendiğinde o grup üzerinde büyük operasyonlar yapıyordu. Çok fazla pusular atıyordu. Önderlik sürece müdahale ederek daha fazla şehadetlerin yaşanmaması için bu durumu düzeltti. Hatta Kato’da bu kapsamda bir toplantı bile yapıldı. Bu toplantı alınan kararları bazı arkadaşlar tekrardan tartışılması için tartışmaya açsa da heval Êgît alınan kararların tekrardan tartışılmasına itiraz ederek izin vermedi.”
Êgît’in şehadet haberi
Zuğurli, "1986 yılında Besta’ya geçtiği sırada Êgît’in şehadet haberini Gabar’dan aldık. Besta ve Gabar bir günlük yol mesafesi ile bir birinden uzaktır. Êgît hevalin şehadet haberini aldığımızda bunun doğru olup olmadığını teyit etmeye çalıştık. Maalesef şehadet haberi doğrulandığında ben uzun zaman bunun etkisinde kaldım. Hatta bir dönem depresyon geçirdim ve kabullenemiyordum” diye anlatıyor.
Seyar karakolu
Zuğurli, Êgît'î şöyle anlatıyor: “Öyle bir kayıp bizim için çok büyüktü. Kürt halkı büyük bir komutanını yitirdi. Stratejik, taktik, askeri farkındalık gerektiren özeliklere sahipti. Yerini ne kadar doldurabiliriz onun çizgisini ne kadar doğru götürebiliriz sürekli düşünce halindeydik. Örneğin Önderliğin 1985’de sürece müdahale etmesi sonrası bir toparlanma yaşanırken bir taraftan da yeni eylemler ile inisiyatifi ele alma konusunda bir yoğunlaşma var. 1985’de Çukurca’da bir seyyar karakol vardı. Biz oradaydık son anda Êgît heval yetişti bize ve inanın bu seyyar karakolu 15 dakika da ele geçirdi. İnanılmaz bir zeka ve taktik, savaş konusunda komutan gibi cesur ve cesaretliydi. Düşman eylemin yapıldığı karakolda bir tatbikat yapmıştı ve yapılan eylemin çok profesyonel yapıldığını itiraf etmişti. Bu eylemde her hangi bir kayıpta verilmedi, bu askeri başarıların komutanı Êgît hevaldi.”
Şehadetine eylemlerle cevap verdik
Zuğurli, Mahsum Korkmaz'ın (Êgît) şehadetine ilişkin de şunları ekliyor: "Êgît arkadaşın şehadetinden sonra Seyfettin arkadaş ve grubu eylem hazırlığı yapmaya başlıyorlar. Bu eylem üç zırhlı araca karşı gerçekleştirilecekti. Her bir araç için bir tim hazırlanıyor. Eylem yapılacağı gün üç araç yerine 4 araç geliyor. Araçlarda bir binbaşı 2 subay 11 asker öldürülüyor 15 asker de yaralanıyor. Dördüncü araç ise, savunmaya yöneliyordu. Eylemde Seyfettin arkadaş yol üzerinde şehadeti yaşanıyor. Seyfettin aynı zamanda PKK kurucu üyelerindendir. Bir arkadaş daha yaralı bir şekilde uzaklaşır ve saklanır. Çok kan kaybı yaşadığı için saklandığı yerde şehadete gidiyor. Kısacası Êgît arkadaşın şehadetinden sonra eylemlerin durdurulmaması düşman üzerinde büyük bir korku yaratmıştı. Bu süreçte Kürt halkı iradesini bu eylemler ile ortaya koymuştu. Bu mücadele elbet büyük umutlarla başarıya ulaşacaktır. Yarım asırlık bir mücadele olmasına rağmen adeta düşmana korku salmış halka ise umut vermiş bir harekettir. Düşmanın bize yönelik yapılan saldırıları, düşmanın güçlü olduğunu göstermiyor. Önemli olan etti kemiğe kavuşturmaktır. PKK bunu başardı. Önderlik diyordu, 'eğer özgür bir Kurdistan istiyorsanız önce beyninizde, yüreğinizde, duygularınızda geliştirin. Bunları gerçekleştirdikten sonra zaten Kurdistan’ı kurmuş olursunuz."