Hozan Şemdîn’in 36 yıllık serüveni

Dosya Haberleri —

Hozan Şemdîn

Hozan Şemdîn

  • Kürt müziğinin güçlü seslerinden Hozan Şemdîn, dengbêj halası Cemîle ve dayısı Celîl’in sesini dinleyerek büyüdü. Serhed gecelerinde amcasının evine gelen dengbêj Celîlê Hesen, Şêx Hemîd, Keremê Kor, Cemîla Teyfur’u tanıdı. Düğünlerde yanık sesli annesi şarkı söyledi, o da eşlik etti. Dengê Karker, Ala Rengîn, Ka Bûka Min, Desmala Govendê, Tevna Jînê albümlerine imza atan Hozan Şemdin ile yeni albümünü ve Kürt müziğini konuştuk.
  • O ağıt yakan kadınlardan biri de annemdi. Sesi çok yanıktı, etkileyiciydi. İnsanın ciğerini yakardı. Halam Cemile ve dayım Celil de dengbêjdi. özlü Kürt edebiyatına dair bilgisi çok güçlüydü, sesi çok güzeldi. Düğünlerde hep stran söylerdi. Sesim onun sesine uyduğu için her zaman onunla söylememi isterdi. O söylerdi ben de ona eşlik ederdim.

ARAT ARARAT/KÖLN

Sözlü Kürt edebiyatının günümüzdeki taşıyıcılarından ve üreticilerinden biri olan kültür emekçisi Hozan Şemdîn’in yeni albümü "Zozanen Me" ile müzikseverlerle buluştu.

Hozan Şemdîn daha küçük yaşlarda köy odalarında toplanan dengbêjleri, Erivan Radyosu’nu dinleyerek müziğe sevdalanır. Çok erken yaşta stranlar söylemeye başlar. Babası iki kez sazını kırar ama o pes etmeyerek müzik yapmaya devam eder.

Hozan Şemdin’in geçtiğimiz günlerde 6. albümü “Zozanên Me” dinleyicilerle buluştu. Hozan Şemdin’le sohbetimiz hem son albümü hem de Kürt müziği oldu. 

 

 

 

Öncelikle sizi biraz daha yakından tanıyalım. Hozan Şemdîn kimdir?

Iğdır’ın Panîk (Özdemir) köyünde 1955 yılında doğdum. Dört çocuklu, ne zengin ne de fakir bir ailede büyüdüm. Kardeşlerim okula giderdi ancak benim okul dönemim kısa sürdü. 1’inci sınıfa başladıktan 3 ay sonra başarılı olduğum için öğretmenlerim beni 3’üncü sınıfa aldılar. 3’üncü sınıftan sonra zaten gitmedim okula. İlk ve ortaokul diplomalarını dışarıdan aldım.

Eskiden gençleri çabuk evlendirirlerdi. Siz de bu kurala mı takıldınız mı?

Benden büyük iki kardeşim evlenmiş ve evden ayrılmışlardı. Evde büyük olarak ben kalmıştım. Benden küçük bir kardeşim vardı. O da mühendisti. Bir gün evlenmek istediğini söyledi. Ona güzel bir düğün yaptık. En son da ben evlendim. 1981’de düğünümü yaptım; 3 oğlum oldu, ikinci oğlum 1 buçuk yaşındayken vefat etti. Şimdi Vedat (42) ve Nurhat (36) adlı iki oğlum var.

Sizdeki müzik aşkı nasıl başladı? Ailede sizden başka müzikle ilgilenen var mıydı?

Büyüdüğüm yerde Kürt kültürü çok zengindi. Annemin sesi bende büyük etki yaratmıştı. Dayım Celîlê Hesen hem dengbêj hem de halk oyunlarında yetenekliydi. Akşamları amcamın evinde dengbêj geceleri olurdu. Ben de o gecelere katılır dengbêjleri ve zengin sözlü edebiyatımızı dinlerdim. Bendeki dengbêj ve müzik aşkının temelleri o günlerde atıldı.

Annenizin sesinden çok etkilendiğinizi söylediniz. Anneniz de dengbej miydi?

Köyde birisi yaşamını yitirdiği zaman kadınlar toplanır, içlerinden bir ikisi ağıtlar yakardı. O ağıt yakan kadınlardan biri de annemdi. Sesi çok yanıktı, etkileyiciydi. İnsanın ciğerini yakardı. Halam Cemile ve dayım Celil de dengbêjdi. Cemile halam hem dengbêjdi hem de toplum içinde sözü geçen bir kadındı. Sözlü Kürt edebiyatına dair bilgisi çok güçlüydü, sesi çok güzeldi. Düğünlerde hep stran söylerdi. Sesim onun sesine uyduğu için her zaman onunla türkü söylememi isterdi. O söylerdi ben de ona eşlik ederdim.

Yanlış hatırlamıyorsam bir sohbetimizde babanızın müzikle ilgilenmenizi istemediğini hatta sazınızı yaktığını söylemiştiniz…

Evet, bizim ailemiz Birukî aşireti içinde tanınan bir aileydi. Amcam ağaydı. Kendisine Awdilhadi Ağa derlerdi. O zamanlar enstrüman olarak sadece davul, zurna, kaval ve def vardı. Müzik enstrümanları küçük görülürdü. Ben kendime bir saz almıştım. Babam kızar, “Oğlum bu çingene işidir. Bırak bu işleri” derdi. Bir gün sazımı kırıp tandıra atıp yakmıştı. Üzerinden biraz zaman geçtikten sonra bir saz daha aldım. Soğuk bir kış günü eve geldiğimde soba cayır cayır yanıyordu. Babam da bana takılıp “Oxx sobamız da ne güzel sıcacık” deyince şüphelenip etrafıma baktım ki sazım yok. Hemen sordum sazım nerede diye? Babam “Sobanın içinde yanıyor” deyince çok sinirlendim. Bu olay üzerine evi terk edip İzmir’e gittim. Orada fırında çalışarak bir saz daha aldım, kursa gittim. Yaşım gelince askere gittim. Döndükten sonra 1986’da ülkeden çıkarak Libya’ya geçtim. Oradan da 1988’de Avrupa’ya geldim.

Çocukluğunuzda hangi kilamlar, dengbêjler vardı? En çok hangilerini dinlerdiniz?

Beni en çok etkileyen Êrivan Radyosu’ydu. Bizim yörede düğünlerde, eğlencelerde halaylar çıplak sesle enstrümansız söylenen şarkılarla çekilirdi. Ben de küçükken şarkı söylerdim. 14-15 yaşlarımdayken saz çalıyordum; birçok yeni şarkı da sazla birlikte ortaya çıkıyordu.

O dönem toplumun dengbêjlere yaklaşımı nasıldı?

Amcamın evindeki halk buluşmalarına dengbêj Celîlê Hesen, Şêx Hemîd, Keremê Kor, Cemîla Teyfur gibi dengbêjler gelirdi. Kaval ustaları, şairler, sohbeti hoş insanlar olurdu. Bu insanlar bende çok pozitif bir etki yaratırdı. Sürekli onların karşısında kilam söylememi isterlerdi.

 

 

Serhed yöresi çoğunlukla dengbêjî kilamları ile tanınır. Ama siz daha çok ritmik ve halay eserleri seslendiriyorsunuz. Bu tercihinizin özel bir nedeni var mı?

Serhed yöresi hem dengbêjî hem de halay müziği açısından çok zengindir. Ben de hem dengbêj hem uzun hava hem de ritmik şarkılar var. Fakat ritmik parçalar daha fazla öne çıkıyor ve müzik aletlerinin zenginliği dikkat çekiyor. Yani uzun havaya nazaran daha çok perspektif sunuyor. Enstrümanların zenginliği ritmik müziğin gelişimine, makam-melodisine zenginlik katıyor.

Dengbêjler neden yoğunlukla Serhed yöresinden çıkıyor peki? Nedir bu Serhed’in özelliği? Havasından suyundan mıdır?

Bu bölgenin coğrafyası çok geniştir. Doğası çok güzeldir. Dağları yüksek, dereleri, çeşmeleri zengindir. Özellikle kış mevsiminde söylenen hikayeler ve dengbêj geceleri öne çıkar. Serhed yöresi gırtlakta yüksek oktavlı sesleriyle meşhurdur. Bu nedenle şarkı ve dengbêjler açısından çok zengindir.

Serhed bölgesinin stranlarını diğer bölgelerden ayıran özellikler nelerdir?

Serhed bölgesi uzun hava kilamları, destan, savaş, aşk, inanç ve halay açısından Kurdistan’ın diğer bölgelerinden farklıdır. Enstrüman olarak davul, zurna, dini açıdan ise erbane öne çıkar. Fakat 1950’lerden sonra saz ve diğer enstrümanlar da stranlarımıza dahil oldu. Diğer taraftan Kürt müziğinin gelişememesinde dinin de çok etkisi var.

Nasıl bir etki?

Davul-zurna için ‘haramdır, günahtır’ diyorlardı. Dini açıdan bakıldığında ezanın okunması, beyitler, Kuran’ın okunması müzikaldır. Ancak davul, zurna, def, billur enstrümanlar yasaktı. Aslında din, Kürt kültürünün gelişmesine engel oluyordu. Köyde düğün olduğu zaman biz gençler inadına davul-zurna getirip gizlice çaldırırdık. Düğün sahipleri, büyükler gelene kadar halay çekerdik. Sonrasında yeni enstrümanlar ve cesaretli sanatçıların, Şivan Perwer, Koma Berxwedan gibilerin sayesinde müziğin önü açıldı.

Kürt müziğinin gelişimine başka neler engel oluyordu? Sadece din değildir sanırım…

Değil tabii. Mesela yeniden yorumlanan anonim stranlar. Bu stranlar için seçilen enstrümanlar otantik olmalıdır. Ses, makam, enstrüman, birbirini tamamlamalıdır. Kimileri sadece teknik ve biraz da nota öğrenmiş, Kürtçeyi de bilmiyor. O zaman yaptığı o stranın yönü zaten doğru yerde olmaz. O strana modern oldu diyemeyiz.

 

 

Peki bir stran nasıl modern olur? Ya da modern müzik nasıl olmalıdır?

Modern Kürt müziğinde önemli olan eski, tarihi Sîyabendê Xecê, Dewrêşê Ewdî, Mem û Zîn, Zembîlfroş, Ker û Kulik, Ewdalê Zeynikê, Huso û Nazê gibi destanlarımızın orjinalliğinin korunmasıdır. Bir melodi Kurdî ruhlu olmalıdır. Gitar, klarnet, saksafon, bateri gibi yeni müzik enstrümanları yerine göre, doğru kullanılmalıdır.

Doğru kullanım nasıl olur?

Birincisi, bizim bir dilimiz var. Dilimiz ne Arapça ne Türkçe ne de Almancadır. Dilimiz yerli bir dildir ve Kürtçedir. İkincisi, bizim bir yaşayışımız var. Oturuşumuz, kalkışımız, terbiyemiz, töremiz, edebimiz, huy, karakter ve bir üslubumuz var. Bizim bu özelliklerimiz şarkılarımızda, ritimlerimizde ve stranlarımızda yer alsın ki Kürt müziğinin Arap, Türk, Acem, Fars, Ermeni ve diğer milletlerin müziğinden farkı olsun. Kendi kimliği olsun. Şayet biz eski stranlarımızı bilmezsek onun yeni haline de yanlış yaklaşırız.

Yine size dönecek olursak, profesyonel müziğe geçişiniz Avrupa'ya çıktığınız tarihle aynı sanırım.

1984’ten beri şarkı söylüyorum; 1988’de ise profesyonel müziğe başladım. Dilimiz, kimliğimiz, sanatımız her şeyimiz yasaktı. Sanatımızı, varlığımızı bu istilacı sistemin içinde yürütmek imkansızdı. 86 yılında ülke dışına çıktım ve artık geri dönemiyordum. Sonra Avrupa’ya geldim. Çünkü halkımızın üzerindeki baskıcı, inkarcı ve asimilasyoncu sistem şiddetlenerek devam ediyordu. Avrupa'da Koma Berxwedan, Huner-Kom, Akademiya Çand û Hunera Kurdî’nin içinde yer aldım. Birçok kurumda, organizasyonda çalıştım. Tiyatro ve folklor çalışmalarında yer aldım. Televizyonun yayına başladıktan sonra, 20 sene boyunca program yaptım.

Çok sayıda Kürt sanatçı sizin gibi siyasi ve kültürel yasaklar yüzünden ülkesinden ayrılıp Avrupa'ya gelmek zorunda kaldı. Kürt müziği ve özelde dengbêjlik açısından Avrupa'daki durumu nasıl görüyorsunuz?

Biz Avrupa'da kendi kültürümüzü yaratma ve koruma amacıyla bir sistem oluşturduk. Kürtçe televizyon olarak MED TV yayın hayatına başladı. Koma Berxwedan müzik alanında yeni bir çığır açtı. Yüzlerce genç Koma Berxwedan’ın müziklerinden etkilenerek devrim çalışmalarına ve aktif faaliyetlere katıldı. Bu çok önemli çünkü Avrupa’da kurumsal olarak kültür ve sanat mekanlarımız olmazsa insanlar kendi kültürlerinden uzaklaşabilirler.

Geçtiğimiz aylarda “Zozanên Me” adıyla bir albüm çıkardınız. Biraz ondan bahsedebilir misiniz?

“Zozanên me” benim 6. albümüm; 6 Haziran'da çıktı. Bundan önce Dengê Karker, Ala Rengîn, Ka Bûka Min, Desmala Govendê, Tevna Jînê albümlerim çıkmıştı. Ayrıca Koma Berxwedan'ın albümlerinin içinde de benim okuduğum parçalar var. “Zozanên me” albümünün içerisinde halk müziği eserlerinden oluşan 12 stran var. Eserlerimi özellikle Kurdistan bölgelerinden seçtim. Aşk üzerine iki uzun hava ve 10 tane de ritmik stran var. Bu stranlarda otantik enstrümanlar kullandık. Bu albümün hazırlanması bir yıldan fazla zaman aldı. Memo Gül ve Mazlum Rewşen'in stüdyosunda hazırladık. Albümün hazırlık çalışmalarını Memo Gül yürüttü. Albüm, ART Recordes şirketi tarafından çıkarıldı. Albümdeki Zozanên Me stranının söz ve müziği bana ait. Meymokê parçasına ise Mexmûr bölgesinde klip çektik. Bu albümün yapımında emeği geçen herkese gazeteniz aracılığıyla bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.

 

* * *

Lazo değil mazo!

Diasporada Kürt kültür ve müziği sahipleniliyor mu? Bu konu hakkında eleştiri, öneri veya çağrınız var mı?

Evet var. Halkımız seferberlik ruhuyla Kürt müziğini dinlemeye yönelik çalışma yürütmelidir. Kürt, yurtsever esnaflarımızın mekanlarından Türkçe, Arapça, Almanca, İngilizce şarkı sesleri geldiğini duyuyoruz. Bu büyük bir eksikliktir. Müşterileri uzaklaşmasın diye Kürtçe müzik çalmıyorlar. Bu çok kötü bir paradokstur. Kürt dili için 40 bin şehit verildi. Elimizdeki imkanları değerlendirerek nasıl bir hamle yapabiliriz de büyük bir ilerleme gerçekleştirebiliriz diye kafa yormalıyız.

Bazıları yenilik adına müzik yapıyorlar. Bakıyorsun o müzik Türkçe ya da başka bir müziğe benziyor. Tehlikelerin önüne geçmek için Kürt müziğinin araştırmacılarının ve eleştirmenlerinin olması gerekiyor. Buna dair bir örnek vereyim: Bir müzik grubu bir festivalde prova yapıyordu; kilamı “Sipano gaz bi gazo, mexelê pezê lazo…” diye söylüyorlardı. Hemen yanıma çağırdım ve sordum; “Karadenizli Lazların koyunlarının Sipanê Xelat’da ne işi var?” Bu stranda asıl söylenen şudur: “Adilcewaz mexelê pezê mazo” Buradaki 'maz' Kürtçede 4 yaşındaki koç demektir. Bizim şarkılarımız yaşamımızın içinden doğmuştur. İşte buradaki 'mazo' kelimesini 'lazo' yapmışlar. Böyle hatalar yapılmamalıdır.

Kürtler olarak etnografyamız oldukça geniş. Kültürümüzün bir parçası olan ulusal giysilerimizin de korunması lazım. Çok güzel kıyafetlerimiz var, Kofî, Kitan, Dêre, Mêzer ve daha niceleri… İnsanın baktıkça bakası geliyor. Bugün Kürtlere bakıyorsun Türk mü, Arap mı, Kürt mü belli değil. Özellikle dini semboller toplumumuzun içine girerek ulusal giysilerimiz açısından tehlikeli oluşturuyor. En önemlisi de dilimizin korunması. Dil bizim bilincimizdir, farkındalığımızdır. Dil ile gülüyorsun, ağlıyorsun, seviniyorsun, üzülüyorsun. Eski sanatçılar olarak asimilasyon tehlikesinin önünü alabiliriz.

Çocuklarımız ve gençlerimiz telefon ve bilgisayarların başından kalkmıyorlar. Kürtçe müzik ve türkülerini dinlemiyorlar, kültürlerinden etkilenmiyorlar. Bunun önüne geçmek için sürekli konser ve festivaller düzenlenmeli.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.