Dengê Berxwedan Zozan

Dosya Haberleri —

Hozan Zozan

Hozan Zozan

  • Hozan Zozan, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin yeni filizlendiği bir dönemde sesi ve müziğiyle damgasını vuran bir sanatçı. Zozan, Kanîreş’in Goma Dono mezrasında büyük acılarla sınanmış Kürt ve Alevi bir ailenin ferdi. Çocuk yaşta evlendirilir. Ardından Almanya’ya yerleşir. İlk kez tek başına 1979’da sahneye çıkar. O günden bu yana Zozan sesiyle mücadelenin yılmaz bir neferi olur.

ERKAN GÜLBAHÇE

Hozan Zozan, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin yeni filizlendiği bir dönemde sesi ve müziğiyle damgasını vuran bir sanatçı. Zozan’ı, ‘Bîngol Şewitî’, ‘Memedo Lawo’, ‘Çemê Şkestûnê’, ‘Dayika Kurdistan’, ‘Dayê ez xatir ji te dixwazim’, ‘Here Lawo’, ‘Partizan’ gibi yıllarca dillerden düşmeyen eserleri etkileyici sesiyle okurken tanıdık. Kimi zaman ‘Dayê ez xatir ji te dixwazim’la mücadeleye katılan bir genç, kimi zaman 'Here Lawo, here Lawo' diyen bir annenin sesiydi stranları. Bazen bir şehit cenazesinde söylenen ağıt, bazen de coşkulu halayların vazgeçilmezi oldu stranları. Bazen de ‘Limin Dayê’, 'Memedo’ diyerek kardeşe ağıt. Kısaca Zozan’ın sesinde ve sazından yükselen ağıtlar ve stranlar Kurdistan’ın zozanlarında esen ılık bir rüzgâr misali Kürt halkının yüreğine dokundu.

Zozan, acının her evresini yaşamış, kardeşi Mehmet Güler, yeğeni Ali Aydemir, kuzeni Alişan Onat ve kaynı Çiya’yı mücadeleye şehit vermiş, eşini trafik kazasında yitirmiş bir sanatçı. Aynı zamanda mücadeleye uzun süre emek vermiş emektar bir kadındır o.

Belki de Zozan ve ablası Güler’e, ailesinin yaşadığı acıları dillendirmesi için bu kadar dokunaklı ve yanık bir ses nasip olmuş. Ancak Zozan bu yanık sesiyle ailesinin yaşadığı acıları anlatmak yerine Kürt halkının acılarını, öfkelerini ve kahramanlıklarını dile getirmeyi seçmiş. Hozan Zozan’la yaşamını, Kürt Özgürlük Mücadelesi'yle tanışmasını, müziğe başlamasını, HUNERKOM ve Koma Berxwedan’ın kuruluşunu, Berxwedan’ın kuruluşunda yer alan Sefkan, Mizgîn, Çiya ile çocukluk arkadaşları Mazlum ve Delîl Doğan’ı konuştuk.

 

 

 

1949 Kanîreş depremi

Zozan, Kanîreş’in (Karlıova) Liçik (Kaynarpınar) köyünün Goma Dono mezrasında çok büyük acılarla sınanmış Kürt ve Alevi bir ailenin ferdi. Yaşar Kemal, İnce Memet’te ‘Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım’ sözünü adeta Zozan’ın anne ve babası için söylemiş. Babası ilk evliliğinde, 1949 Kanîreş depreminde eşini ve beş çocuğunu yitirir. Tek bir kızı hayatta kalır. Annesi de eşini ve üç çocuğunu yaşadığı evin enkazında bırakır. Hamileyken şans eseri yaralı bir şekilde evin enkazından çıkarılır. Ancak yaşadığı travma sonucu hamile olduğu bebeğini de kaybeder. Akraba olan anne ve babası yaşadıkları acıları atlatmak ve birbirlerine destek olmak için bir araya gelerek yeni bir yuva kurarlar. Zozan, anne ve babasının ikinci evliliklerinden olan dört kardeşin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelir.

Zozan’ın kısa okul macerası

Zozan, ailesiyle 7 yaşına kadar Goma Dono mezrasında yaşar. Bir kış günü akrabasının peşine takılarak okula gider. Birden beşinci sınıfa kadar bütün öğrencilerin ders gördüğü bir odada sandalye yetmediği için öğretmeni tarafından sobanın yanına tek başına oturtulur. Burada ilkokula başlar, üç ay okula gider. Depremde kurtulan kızı doğum sırasında hayatını kaybedince, babası yaşadığı acılara dayanamayarak köydeki bütün mal varlığını satar ve Dep’e (Karakoçan) taşınır.

Zozan, burada babası tarafından okula kaydedilir. Zozan’ın deyimiyle, örgülü saçları, uzun elbisesinin üzerine erkek önlüğü gibi kısa bir önlük ile tam bir köylü kızı gibi okula başlar. Zozan, Dep’deki iki haftalık kısa okul hayatında hiç teneffüs olmasını istemez. Memur çocukları dediği öğrenciler, teneffüslerde elbisesiyle dalga geçerler. Hatta topladıkları dikenleri saçlarına atar, sürekli onu kovalar ve hakaret ederler. Zozan’la dalga geçildiğini fark eden öğretmen ise babasını okula çağırarak Zozan’ın kılık kıyafetine dikkat etmeleri için uyarır. Buna kızan babası, Zozan’ı bir daha okula göndermez. Zozan okula gönderilmese de evde çalışarak okuma yazmayı kısa bir sürede öğrenir.

 

 

 

Ayşe Şan hayranı

Zozan, müzikle ilk defa Erivan Radyosu’yla tanışır. Kendisi de o dönem Ayşe Şan hayranıdır. Özellikle yanık sesinden çok etkilenir. İzlediği bir filmde Ayşe Şan’ın okuduğu stranı dinleyince ağlar. Gençlik yıllarında Meryemxan, Mihemed Arif Cizrewî’nin evlerinde bulunan birkaç albümünü dinleyerek büyür. Sesi güzel olan ablası Güler düğünlere giderek stran söyler. Zozan çekingen bir mizaca sahip olduğu için ancak yalnız kaldığında şarkı okur. Abisi Hasan Hayri’nin de müziğe ilgisi olduğunu belirtiyor. Kısaca bütün kardeşler müziğe ilgilidir. Babası karşı olsa da Hasan Hayri bir gün eve saz getirir. Eve getirilen sazla birlikte bütün kardeşler saz öğrenmeye çalışır.

17’sinde Almanya’ya gelir

Zozan, çocuk denecek yaşta 17 yaşındayken evlendirilir. Evlendikten sonra işçi ailesi olarak Almanya’ya yerleşir. Yedi yaşındayken köyünü terk eden Zozan, 17 yaşında ülkesini bırakarak uzun soluklu mülteci hayatına başlar. Almanya’ya geldikten sonra eşinin ailesiyle birlikte aynı evde yaşar. 12 yaşındaki kaynı Şehit Çiya da kendisi gibi müziğe ilgilidir. Çiya için kayınbabası Türkiye’den bir saz getirir. Zozan, Çiya ile birlikte çalışarak bağlamayı geliştirir.

Şivan’ın kaseti

Zozan’ın eşi Erdal bir arayış içindedir. Kısa sürede bölgede etkili olan Türk soluyla ilişki geliştirir. Bir süre Halkın Kurtuluşu sempatizanları ile ilişkilenir. Çok zaman geçmeden bir gün Erdal, Şivan Perwer’in kasetini eve getirir. Aile topluca dinlediği kasette çok etkilenir. Kaset adeta Zozan ve ailesine bir nefes ve yol gösterici olur. Erdal, o dönem bölgede çalışma yürüten Şivan ile ilişki kurar ve ailenin müziğe ilgisini anlatır. Erdal, 1977’de Şivan’la birlikte eve gelir. Şivan aileyle tanışır ve burada birkaç stran söyler. Aile, Şivan’ın davetiyle müziğe daha profesyonel yaklaşır ve uzun soluklu bir mücadele hayatına başlar.

 

 

Zozan’ın müziğe başlaması

Zozan ve eşi 1978’de kayınbabasından taşınarak Essen’de ilk evlerini kurar. Evlerine taşındıktan sonra sık sık devrimciler evlerine gelir. Evleri adeta Kürt yurtseverlerin evine dönüşür. Evde çalışmalar yürütülür, etkinlikler organize edilir. O dönem dernekler olmadığı için onların evi bölgedeki Kürt Kültür Derneği olarak işlev görür.

Grup üyeleri aileden oluşuyor

Doğan Karakoç, Şivan ve Erdal sık sık evde buluşur, geceler organize ederler. İlk yıllarda düzenleyecekleri gecelere sanatçı bulmakta zorlanırlar. Şivan öncülüğünde Zozan, Gülistan, Zozan’ın ablası Güler, kuzeni ve Zozan’ın kaynı Çiya’dan oluşan bir koro oluşturulur. Neredeyse Şivan ve Gülistan’ın dışındaki bütün grup üyeleri Zozan’ın ailesidir. Bir anlamda aile grubu oluşturulur. Düzenlenen gecelere program zenginliği için grup halinde çıktıkları gibi tek tek de sahneye çıkarlar. O dönem Şivan dışında pek dengbêj parçasını okuyacak kimse olmadığı için ablası Güler’in sahnede okuduğu Miho ve Lê Lê Dayikê parçaları çok büyük ilgi görür. Kitleyi coşturur, gittikleri her yerde ayakta alkışlanır.

İlk sahne deneyimi

Hozan Zozan genelde Çiya ile sahneye çıkar. İlk kez tek başına 1979’da Şivan ile Gulistan’ın düğününde sahne alır. Ondan sonra eylem ve etkinliklerin değişmez sanatçısı haline gelir. O dönem gecelere çıkarken Kürt ulusal kıyafetleri bulmakta zorlanırlar, üstelik 'burjuva özentili’ damgasını yememek için de süslenmezler. Özellikle yalnız çıktığı gecelerde çok utanır. Hata yapmaktan korkar. Gülerek, “Şimdi düşündüğümde o dönemki halime çok üzülüyorum” diyor. Sahnede çok hareketli olmanın tasvip edilmediği bir süreçtir. Gülistan ‘Serê Çiyan Mij Dûman e’ stranını okurken ellerini salladığı için büyük eleştiri alır. Kendisi sahnedeyken saz çaldığı için biraz daha rahattır.

Çocuklarla folklor grubu

Sözü bu dönemi anlatması için Zozan’a bırakıyorum: “İlk geceler çok büyük kitlelerle gerçekleşmiyordu. Hem katılım hem de sahne performansı zayıftı. O dönem gecelere pek kadın gelmiyordu. Hatta hiç kadın görmüyordum. Adeta ataerkil geceler gerçekleşiyordu. O dönem politik alanda aktif olan ve benim gibi sahneye çıkarak müzik yapan kadınlara gerek çevremde ve gerekse kitle arasında çok da hoş bakılmıyordu. İlk yılar gecelerin sahne düzenlemesi, sahneyi toplama ve kültürel programı kendimiz hazırlıyorduk. Bir folklor ekibi kurarak folklor gösterimi yapıyorduk. Hiç unutmam ablam Güler’le birlikte bir çocuk folklor ekibi kurmak için Köln, Düsseldorf ve Bochum şehirleri arasında gelip gittik. Büyük emeklerle kurduğumuz 12 çocuktan oluşan folklor grubunu sahneye çıkarma gururunu da yaşamıştık. Hakeza skeçler hazırlıyor, tiyatro gösterisi yapıyorduk. Yani hepimiz ortak bir çalışma yürütüyorduk. En büyük sıkıntı kadın arkadaşların eksikliğiydi. Müzik, tiyatro ve folklora katılacak kadın arkadaşı bulmakta zorlanıyorduk. Parti yeni kuruluşunu ilan etmişti. Geceler düzenleyerek parti propagandası yapıyor ve kitleyi mücadeleye davet ediyorduk. O dönemler gecelerde, ben ve Gulistan önümüze kefiye bağlayarak kitle arasında dolaşıyor ve yardım topluyorduk. Kitle arasında dolaşarak para toplamak beni zorluyordu. Ama halkımın çıkarı söz konusu olunca hiçbir şey düşünmüyordum.”

Ziynet eşyalarını veren ilk kadın

Mücadelenin zamanla halk arasında taban bulmaya başladığı dönemlerdir. Zozan ve eşi Erdal bu duruma çok sevinir, gittikleri her yerde mücadeleyi ve gelişmeleri anlatırlar. Elbette ki bu çalışmalar için bir bütçeye ihtiyaç vardır. Zozan’ın eşi Erdal, arkadaşlarıyla bütçe oluşturmak için toplantılar gerçekleştirir. Erdal toplantıların birinde Zozan’dan örnek olması için kendi bireysel ziynet eşyalarını bağışlamasını ister. Zozan elinde bulunan iki bilezik, yüzük ve kulağındaki küpeleri çıkararak kampanyaya destek verir. Zozan, Almanya’da kendi özel ziynet eşyalarını veren ilk kadın olduğunu gururla söylüyor.

 

 

Görevini yapmanın huzuru

O dönem özellikle ablası Güler’in öncülüğünde maddi destek toplamak için çok ciddi çalışma yürütürler. Zozan o süreci şu çarpıcı cümlelerle anlatıyor: “Ablam sürekli yaşadığı çevrede Alman veya yabancılar tarafından hazırlanan etkinliklerin nerede olduğunu araştırıp buluyordu. Her hafta mutlaka o etkinliklerde para kazanmak için çay, yiyecek ve yemek hazırlayarak stant kurup satıyorduk. Bazen satmak için sabahlara kadar lahmacun hazırlıyorduk. Bütün gün çalışma yürütürken acıktığımızda, bir şeyler yediğimizde veya içtiğimizde kendimiz hazırlayıp götürmemize rağmen parasını kasaya koyduktan sonra yiyorduk. Tabii bütün bu hengamenin içinde görevini yapmanın mutluluğu ve huzuru da başka oluyordu.”

İlk arkadaşlar çok nitelikliydi

Mücadeleyle tanıştığı dönemde çalışma yürüten arkadaşların çok yetkin ve çok fedakar olduklarını ekliyor Zozan, şöyle devam ediyor: ''Hepsi üniversite mezunuydu. Kendilerini çok iyi eğitmişlerdi. Siyaseti çok iyi analiz edip, halkın ihtiyaçlarını çok iyi tespit ediyorlardı. Günümüzde nicel olarak çok geliştik ama nitel olarak aynı şeyi söyleyemem. Kurumlarımızda da ilk dönemde var olan coşku ve heyecanı yakalayamıyoruz. Kültürel anlamda kurumların içi çok doldurulamadı.”

 

* * *

Zozan ve Çiya’nın ilk kasetleri

1982, 12 Eylül darbesinden iki yıl sonrası. Diyarbakır’daki 5 Nolu Zindanı’nda tüm işkence ve vahşete rağmen sömürgeciler amacına ulaşmamış. Amed Zindanı'nda yükselen çığlıklar adeta düşmana bir tokat gibi iniyordu. Bu çığlıklar, Kurdistan’ın her bölgesinde ve Avrupa’da özgürlük tohumunu serpiştiriyordu. Zindanlardaki direnişe ses olmak için propaganda ve kültürel çalışmaları yürütmeleri için gruplar oluşturularak Kurdistan’ın her köşesine ve Avrupa’ya gönderilmeye başlanır. O dönem kültürel faaliyet yürüten bir arkadaş, Hozan Zozan ve Çiya’ya gelerek halkın duygularını harekete geçirecek, zindandaki direnişi dünyaya anlatacak, bir anlamda propaganda albümlerini yapmalarını ister. Hayatlarında hiç müzik stüdyosu görmeyen Zozan ve Çiya arayış içerisine girerler. Çiya, Almanya’nın Bottrop kentinde bir stüdyo bulurlar. İki günde Zozan “Heps û zindan ji bo me cennet”, Şehit Çiya ise “Roja 13 Nîsan” adlı albümü yaparlar.

Zozan o iki kasetin çok amatörce hazırlandığını belirterek şunları söylüyor: “Süreç propaganda dönemiydi. Örgüt, kitleye ulaşmak istiyordu. Bizim müziğimiz de buna göre şekillenmişti. Adeta normal şarkılar okumuyor sadece insanların duygularını harekete geçirecek propaganda parçalarını seçiyorduk. O iki kaseti dinlerken ne kadar amatörce bir çalışma yaptığımızı düşünerek üzülüyorum.”

 

* * *

Bireysel 5 albüm...

Zozan’ın kimlikteki doğum tarihi 1951. Ablası yaşamını yitirince ona yeni bir kimlik çıkartmazlar ve o da ablasının kimliği ile yaşar. Gerçek doğum tarihinin 1958 veya 1959 olduğunu tahmin ediyor. 1975 yılından beri Almanya’da yaşayan Zozan, Koma Berxwedan albümlerinin yanı sıra şimdiye kadar bireysel Heps û Zindan ji bo me Cennet (1982), Partîzan (1983), Here Lawo (1988), Gulek Sore (2001), Memedo (2006) isimli beş albüm yaptı.

 

Yarın: 'İyi ki Hozan Zozan olmuşum’

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.