Zilan bizim ikrarımızdır

Dosya Haberleri —

Zilan (Zeynep Kınacı)

Zilan (Zeynep Kınacı)

  • Aşka dair bilinç tek yönlüdür, bireycidir, sağlaması yapılmamıştır. Ama âşık olmak sağlaması yapılmış olandır. Artık bireyci olmaktan çıkmış bir kolektif bilinç, çoğul bir duyumsamadır.

DİLZAR DÎLOK

Anlama ulaşma arayışına tek başına girişilebilir, onun kararı tek başına verilebilir. Ama anlama ulaşmak, illa ki başkalarına ihtiyaç duyar. Kişi başka kişilerle, doğayla, nesnelerle, doğaya ait varlıklarla ve insan üretimi ilişkilerinde, şeylerle iletişimde, alışverişte, ortaya çıkan düşünsel ve duygusal farklılıkların mukayesesini yapar. Bu mukayeseden ortaya çıkan şey o kişinin hakikatidir. Ulaşılan bir yeni fikir ya da duygudur. Bir inşadır. Yeni üretilmiştir. Hem de başkalarının-başka şeylerin de katkısıyla. Ondandır, anlam her zaman çoğuldur, kolektiftir. Yoksa nasıl Önder Apo’nun kendisinin ulaştığı anlamların içinde kendimizi buluruz ki… Yoksa Önder Apo nasıl “herkes içinde gömülü insanı bende bulur” der ki…

Bir ilk...

Zilan ilk ve son eylemdir. Hem bir ilktir, ardında fiziki ve anlamsal bir ordu bırakmıştır. Ardında oluşmuş bir ordu, bir çoğulluk, bir anlam okyanusu ve bu okyanusta batmadan yürüyebilmenin ve kulaç atmanın iddiasını bırakmıştır. Bir kararlar demeti bırakmıştır. Bu kararlar tüm zamanlarda tüm mekanlarda vardır. Onu sahiplenen, görüp tanıyan, anlayan ve anlamlandırmak isteyen, kendinde bir anlam yaratmak isteyen, bir yaşam iddiası oluşturmaya çalışan herkesindir. Ve hiç kimsenin.

Marifet olmadan hakikat nedir?

Hakikat birçok düşünsel akımda, birçok yaşam felsefesinde vardır. Hatta her şeyin bir hakikatinin olduğunu kabul edenler de bulunur. Burada bize gereken hakikatin yanında, onu bedene kavuşturabilme yeteneği olarak marifettir. Marifet olmadan hakikat nedir? Marifet yoksa, hakikat potansiyel haldeki büyük anlam derinliği olabilir. Belki de insanı yutacak bir sonsuz derinlik. Anlamın yarattığı insan kuşkusuz en güçlü insandır. Hakikat de anlamı inşa ettiğinden önemlidir. Ancak anlamı inşa ederken de marifete ihtiyaç duyar. Zira anlam salt kanaatler kabilinden ulaşılan fikirsel düzeyle yaratılamaz.

Aşka dair

Aşk üzerine Mecnun’dan daha derin sözler edebilir kişi. Ya da Leyla’dan. Ama aşık olmak mecnundan söz etmekten çok başkadır. Zordur. Acıdır. Mecnun’u doğuran çölü bilmeyi gerektirir. Susuzluğu… Ve tabi dünyayı, tarihi, felsefeyi bilmeyi... Çiçeklerin rengini, mevsimini, yağmuru, suyun akışını bilmeyi gerektirir. Aşk üzerine düşünmek ve söylemek yücedir, oysa aşkı yaşamak basittir. Basitlik küçük olan söz ve eyleme büyük anlamın sığabilmesi kabilindedir. Aşka dair bilinç tek yönlüdür, bireycidir, sağlaması yapılmamıştır. Ama âşık olmak sağlaması yapılmış olandır. Artık bireyci olmaktan çıkmış bir kolektif bilinç, çoğul bir duyumsamadır. Şarkıları dinleyip ritim tutmak değildir. Sevinçle, coşkuyla şarkı gibi yaşamak, şarkıları yüreğine nakşetmek, türkülü yürüyüşle, tüm acılara rağmen neşeyle yol kat etmektir.   

 

 

Yaşamı doğurdu

Demem o ki, hakikate ulaşmak büyüktür, ama marifetle onu yaşam eylemek muhteşemdir. Zilan yoldaşın Zilan olması, Onun Zeynep Kınacı iken ulaştığı hakikati Zilan olarak marifete kavuşturmasıdır. Pek uzun sayılmayacak bir zamana büyük anlamlar sığdırmış, o anlamları pratikleştirmiş, fikirden eylem doğurmuştur. Karnında taşıdığı anlam rahminden, kendini, eylemini, Zilan’ı, bizlerin yaşamsallığını ve sürekliliğini doğurmuştur.

Zilanlar tarih sahnesine çıkacaktır

Hakikat sahibi kişi, kendini, toplumunu, değerlerini, kültürünü ve ahlakını koruma bilincini ortaya koyamıyorsa, marifetten nasiplenememiş sayabilir kendini. Ve bu durumda hakikat tek boyutlu kalmaktan kurtulamayacaktır. Zeynep Kınacı’nın Zilan olma eylemi, Onun tarih olma eylemidir. Tarihin, bir kadının bedeninde toplanıp kendi elleriyle yaptığı ikinci bir rahimden kendini ikinci kez doğurması eylemidir. Tarihin bize söylediği hakikatin marifetle birleşerek düzeni yıkması eylemidir. Yıkıcıdır. Yapılması gerekenlerin varlığının bilincindedir, ancak var olanların yıkılmadan yenisinin yapılmayacağının bilincindedir. Bunları bilmek hakikattir. Çoğumuz biliriz. Ancak bunları yıkmanın yöntemini bulmak, araçlarını üretmek ve eyleme geçmek ve hele de sonuç almak marifettir. Hakikat olgusunun hakkını yemeden… Ulaştığı hakikate denk bir marifet sahibi olan kişinin ürettiği ise artık herkesin olacak bir yeni hakikattir.

Sonrası… İlk eylem gerçekleştiği andan itibaren yeni Zilanların yaratılması, yeni Zilanların ortaya çıkması ve her kadının ve kendini kendinden doğurmayı öğrenerek kadını az da olsa anlama eşiğine varmış olabilen her erkeğin, kendini kendinden doğuracağı bir rahim örmesi, bir anlam yaratma rahmi inşa etmesi kaçınılmaz olacaktır. Ve Zilanlar tarih sahnesine çıkacaktır. Zilanlar kafile kafile uçacak ve göğümüzü kaplayacaktır. Zilanlar gelip göğümüzde duracak ve çoğunda kara bulutları çekip götürecektir uzaklara. Ve Zilanlar hep tarihin söylediğini bize aktaracak, bizim tarihimizi yaratacaktır.

 

 

Yıkmayı bilmek!

Düzen denir ya kapitalist modernitenin ortaya çıkardığı ve ne yazık ki güzel görünen, çekici gelen yaşamına. İşte o düzenin düzen olmadığını, bir düzensizlik, bir insan ötesi-insan olma dışında bir sistem olduğunu, ve nihayetinde bir zehir olduğunu bize en iyi anlatan eylemdir Zilan eylemi. O, bu zehri bize anlatabilmek için, kendini panzehir yapmayı bilen, bunun için tüm direniş tarihini bir kez daha kendinde, yüreğinde ve beyninde süzen, damıtan bir kadındır. Yoksa nasıl bunca düzeni yıkabilirdi! Düzeni yıkabilmek, ondan çok daha fazla yıkıcı olmayı, yıkma bilincine sahip olmayı gerektirir. Yıkma bilinci olmayan düzeni yıkamaz. Düzenin yıkma saldırılarına maruz kalmaktan da kurtulamaz. Yıkmayı bilmeyen, devrimciliğe soyunamaz. Biyolojik yaşamların kıyılarında seyreder, tercihleri sınırlıdır, azdır, hatta yoktur yıkmayı bilmeyenin.

Yıkmayı bilen devrimcidir. Biyolojik yaşamın ötesindedir. Devrimcilere kimileri bir kaderi yaşıyorlar gibi bakar. Oysa devrimciler an an kaderi, feleğin dokuz kat çarkını gözden geçirmenin ve yaşamı her an kararlaştırmanın, anlamlandırma mücadelesinin mukavemetli duruşunu yaşarlar. Zordur. Anı anına "yaşam nasıl olmalı?" sorusunu sormak kimi zaman, yaşamı kendi anında ve mekânında yaşamamayı da getirebilir. İşte o, devrimcinin feda ettiğidir. Yoksa nasıl kadere, kaderi var eden, var ettiğini söyleyen ve bizim boynumuza zincir gibi dayatanlara karşı durabilir ki… Yoksa nasıl yıkabilir ki tüm bunlarla bağlanmış sistemin duvarlarını. Yoksa nasıl kurabilir ki bu yıkıntıların üzerinde damıtılmış bir yürekle, kendini panzehir etmiş ve zehir yaşamları bize dayatan kapitalist modernitenin ağlarına atılarak ve o ağları, öyle yok ederek…

Bulduğumuz her zerre güzelliktedir

Ve yıkarak inşa etmenin büyük marifetine maildir Zilan. Kendini panzehir yapmayı bilen yaşam iddiası yüksek bir kadındır. Yaşam coşkusuyla doludur. Ve nihayet o panzehir yıkıp yok ettikten sonra bengisu olur. Ab-ı hayat olur ve yeni bir anlamı-kararı inşa etmenin damlasını oluşturur. Zilan, kendini damla etmiş ve ardından coşkun ırmak akışlarını gerçekleştirebilmiş bir kadındır. Büyük yaşam iddiası yaratmıştır. Zafer kazanmıştır düşmana karşı, aynı zamanda yaşam iddiasının büyüklüğünü de göstermiştir. Yaşama layık bir yaşam düzeninin olması gerektiğini de ortaya koymuştur. Ki o yaşamda düşmana, soykırımcılara, faşizme zerre yer yoktur. Müsamaha yoktur. Ortak noktalarda buluşma ya da iyimser bir gül uzatma yoktur. Netlik vardır. Bu yanıyla da zafer ve aşk tanrıçalığını yeniden yaratandır. 

Bizim anamızdır, o kirli düzenle göbek bağımızı kesen ebemizdir.

Bizi doğuran, apak sütüyle besleyen ve bizi hayata bağlayan Zilandır.

O bizim havamız, suyumuzdur. Tenimiz soğumamışsa hala, Zilan, o damardaki kandır bizi ısıtan.

Bir karış el değmemiş toprağımız varsa, işte o Zilandır.

Bulduğumuz her zerre güzelliktedir.

Tadını alıyor muyuz her lokmanın. İşte… O tadı veren bilinç zerresinin kendisidir.

Kokusunu duyuyor muyuz papatyanın… hele de nergisin… O koku, ve o kokuyu duymamıza vesile olan duyumsamadır Zilan. 

Kendisi marifet sahibi, bize hakikattir.

O bizim ikrarımızdır.

***

'Yaşam iddiam çok büyük'

Zilan, Dersim’de düzenlediği eylemden önce kaleme aldığı mektupta, "Yaşam iddiam çok büyük. Anlamlı bir yaşamın ve büyük bir eylemin sahibi olmak istiyorum. Yaşamı ve insanları çok sevdiğim için bu eylemi gerçekleştirmek istiyorum. Kürt kadınının sembolü olmak istiyorum" diyerek tarih yazar.

Zilan'ın eylem öncesi yazdığı son mektubundan kısa bir kesit şöyle…

Tüm dünyaya haykırıyorum!

"Duyun artık! Açın gözlerinizi, biz vatanı elinden alınmış, dünyanın dört bir tarafına muhacir gibi dağılan bir halkın evlatlarıyız. Bizler artık vatanımızda, özgürce yaşama, insanca yaşama olanaklarına kavuşmak istiyoruz. Kan, gözyaşı ve zulüm halkımın kaderi olmamalı artık. Barışa, kardeşliğe, sevgiye, insana, doğaya ve yaşama en çok sevgi dolu olan biziz. Bu sevgidir bizi savaşa zorlayan. Ölmek ve öldürmek istemiyoruz. Ama özgürlüğümüzü kazanmanın da başka yolu yoktur. Bu savaşın suçlusu emperyalist güçler ve onun uşağı TC'dir. Susmak en büyük suçu işlemektir. Eğer gözlerimizin önünde akan bu kanı görüyor ve sessiz kalıyorsanız, en büyük suçlu sizlersiniz.

Bütün insanlığa sesleniyorum!

Eğer bu insanlık suçunu işlemek istemiyorsanız, Kurdistan halkına omuz verin, destek olun, Emperyalizmin dumura uğrattığı beyinlerinizin ve yüreğinizin pasını silin ve bir halkın özgürlük çığlıklarına kulak verin. Bu seste kardeşlik var, insanlık erdemleri var, dostluk var.

Yurtsever halkım!

Bu eylemle yüreklerinizin dili olmaya çalışacağım. Bizler dağlarda binlerce evladınız sizlerin özgür yarınları için bir kez değil, binlerce kez canımızı feda etmeye hazırız. Savaşımızın bu en kızgın günlerinde sizler de saflarınızı netleştirmelisiniz artık. Savaşımımızın adı halk savaşıdır, öyleyse halk savaşının gereklerini yerine getirelim. Özgürlük ağacı kanla sulanır diye bir deyim vardır. Özgürlüğünüzü ucuz terk etmemelisiniz. Şunu çok iyi bilince çıkarmak gerekiyor ki, ülkemiz çok değerli. Bunun için düşman bu kadar ısrarlı. Biz neden ısrarlı olmayalım ki? Canımızdan başka kaybedecek neyimiz var? Onurluca ölmeyi, onursuzca yaşamaya tercih edelim. Özgürlüğe çok yakınlaştığımız bu süreçte halkımızın şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da PKK'nin başlattığı direniş mirasına sahip çıkacağına, ödediği bunca bedelden sonra bir o kadar da ödeyeceğine ve özgür yarınları kendi elleriyle yaratarak dünya toplumları içerisinde şereflice yerini alacağına olan inancımla selamlıyorum!"

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.