Zîlan, Kürt-Alevi kadının çığlığıydı

Dosya Haberleri —

Zilan (Zeynep Kınacı)

Zilan (Zeynep Kınacı)

  • Zîlan (Zeynep Kınacı), 1995 yılında Dersim’de gerillaya katılır. 6 Mayıs 1996 tarihinde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik suikast girişimi yaşanır. Bu girişim, Zîlan’ın karar sürecinde büyük rol oynar. Kişisel olarak fedai eylemi kararı alır ve 30 Haziran 1996 tarihinde başarılı bir şekilde uygular.
  • Yılmaz Dersim: "Zîlan arkadaş, büyük bir cesaret ve fedakârlık gösterdi. Kendini bilinçli ve örgütlü bir şekilde feda etmek bambaşka bir şeydir. Gerçek savaşçılık ve komutanlık bu olsa gerek. Zîlan arkadaş eylemin tarihe mal olacağının bilincindeydi. Mektuplar yazıyordu. Moralli ve coşkuluydu."
  • Çeko Şimal: "Zîlan arkadaşı, dağa ilk geldiğinde tanıdım. Gerillacılığa hayrandı. Gerçekten seviyordu. Zorluklara rağmen gerilla romantizminden zevk alıyordu. Ateşi çok seviyordu. Ateş yakmayı ve ateşte çay yapmayı çok seviyordu. Zîlan aydın bir kadındı. Zevk aldığı, güzellik kattığı, moral veren her şeyi paylaşıyordu."
  • Dicle Nurhak: "Zaten onunla ilk karşılaştığımızda en dikkat çeken yanı güler yüzlü, sempatik ve içtenliğiydi. Onu tanıyan herkes ilk bunu söyler. Dolu doluydu. Yüzü de güleçti, tıpkı bazı fotoğraflarında olduğu gibi. Derler ya, hem hiç ölmeyecekmiş gibi hem de yarın ölecekmiş gibi yaşadı. Sanki geleceği seziyordu."

TANYA YILMAZ

Zîlan (Zeynep Kınacı), 30 Haziran 1996 tarihinde Dersim merkezinde yaptığı fedai eylemiyle hafızalara kazındı. O tarihten sonra Kürtler, doğan kız çocuklarına Zîlan ismini koydu. Yüzlerce Zîlan doğup büyüdü. Gerillaya katılan genç kadınlar, Zîlan kod adını aldı. 1994 yılında Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne katılan Zîlan, bir yıl Adana’da çalışma yürütür. Ardından 1995 yılı yazında Dersim’de gerillaya katılır. Arkadaşlarının anlatımıyla katıldığı andan itibaren özellikle şehirlerde gerilla eylemleri nasıl yapılır, konusuna kafa yorar. Henüz bir yılını doldurmamışken 6 Mayıs 1996 tarihinde, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik suikast girişimi yaşanır. Bu girişim, Zîlan’ın karar sürecinde büyük rol oynar. Kişisel olarak fedai eylemi kararı alır ve başarılı bir şekilde uygular. Yüz yıllık soykırıma, sömürgeciliğe dur diyen Kürt-Alevi bir kadının çığlığı olur. Kendisi de henüz çocukken bu katliamlardan payını almış, ağıtlarla büyümüş bir Kürt kadınıdır. Çocukluğundan beri ailesine, toplumuna karşı sorumluluk gösteren Zîlan, henüz 24 yaşındayken yaşamı en çok sevdiği yerde en büyük fedakarlığa imza atmış ve Kürt özgürlük tarihinde yerini almıştır.

Zîlan’ın gerillada geçirdiği zamanlara ilişkin mücadele arkadaşları, onun ortak özelliklerine vurgu yapıyor. Arkadaşlarının anlatımıyla bilinci yüksek, paylaşımcı, heyecanlı, arayışları güçlü olan bir kadın. Ateş başında şarkı söylemeyi, şiir okumayı, doğayı, çiçekleri, yaşamayı seven bir kadındır. Ancak sömürgeci devlete karşı öfkesi de bir o kadar büyük olur. Gençliğinin ilk zamanlarından itibaren ailesine, çevresine karşı oldukça yardımsever ve fedakârdır. Arkadaşları, bu fedakarlığını, büyük bir bilinç ve örgütlülükle eyleme dönüştürdüğüne vurgu yapıyor.

 

Yılmaz Dersim

 

Eyleminin bilincindeydi

Yılmaz Dersim: Zîlan arkadaşın göstermiş olduğu cesaret ve fedakârlık karşısında kendimi küçük görüyorum Zîlan arkadaş, büyük bir cesaret ve fedakârlık gösterdi. Kendini bilinçli ve örgütlü bir şekilde feda etmek bambaşka bir şeydir. Gerçek savaşçılık ve komutanlık bu olsa gerek. Zîlan arkadaşın bu eylemi beni hep etkilemiştir. Çünkü son anların tanığıyım. Aslında Zîlan arkadaşla ilk 1994 sonbaharında Adana'da karşılaşmıştım. Bir görev için Adana'ya gönderildim. Bir evde görüştük, yaklaşık yirmi dakika konuştuk. Üzerinde bir kot pantolon ve tişört vardı. O zaman Zîlan arkadaşın kodu Ayten'di. Görüşmemiz bittikten sonra vedalaşıp odadan ayrıldı. Yaklaşık beş dakika sonra bu sefer de başka bir şekilde odaya geldi. Çok şaşırdım, benim şaşırdığımı anlayınca 'kamuflaj amaçlı giyiniyorum' dedi.

İkinci karşılaşmamız Dersim-Bilekli Vadisi'nde oldu. Biz cephe birimiydik. Karargâha toplantı için gelmiştik. Zîlan arkadaş beni gördüğü gibi tanıdı. Birbirimizi sorduktan sonra biz dinlenmeye çekildik. Karargâhta olduğumuz sürece Eyalet Komutanı İsa arkadaş, sürekli Zîlan arkadaşla konuşuyordu. Biz Zîlan arkadaşın metropole gönderileceğini tahmin ediyorduk. Daha sonra bizimle geleceği ve fedai eylemi yapacağı söylendi. Tabii ilk defa böyle bir eylem gündemimize girdi. Dağda böyle bir deneyimimiz yoktu. Biraz tuhafımıza da gidiyordu. Daha sonra eylemin nerede yapılacağını tartışıyorduk.

Tüm hazırlıklar tamamlandı

İlk aklıma gelen hedefler bayrak töreni ve polislerin bindiği otobüs oldu. Bu iki hedef üzerinde bilgi ve istihbarat toplamaya başladık. Polis otobüslerine bazen polis eşleri ve çocukları da biniyordu. Bu bilgi netleşince bu hedeften vazgeçtik. Tamamen bayrak törenine odaklandık. Cuma ve Pazar günleri akşama doğru cumhuriyet meydanında tören olduğunu biliyorduk. Alana yaklaşmak kolay olacaktı. Tören esnasında eylem yapılacaktı. Artık hedef tümden netleşmişti. En temel sorunlarımızdan biri Zîlan arkadaşı merkeze göndermekti. Çünkü o dönem merkeze girmek kolay değildi. Üç ayrı noktada kimlik kontrolü yapılıyordu. Ayrıca Zîlan arkadaşın kimliği de yoktu. Epeyce düşündükten sonra göndermenin bir yolunu bulduk. Bir dosta teslim ettik. Ama Zîlan arkadaşın ne yapacağını bilmiyordu. Son hazırlıklarımızı yaptık. Şehit Jihat arkadaş, bomba düzeneklerini ayarladı. Tedbir amaçlı el bombası da verildi. Tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra birbirimize sarılıp vedalaştık.

Çok moralli ve coşkuluydu

Zîlan arkadaş eylemin tarihe mal olacağının bilincindeydi. Mektuplar yazıyordu. Bizimle kaldığı sürece çok moralli ve coşkuluydu. Her çalışmaya büyük bir istekle katılıyordu. Zîlan arkadaşın en belirgin yanı çok yardımseverdi. Biz göreve gidip döndükten sonra bizi karşılardı. Çayımızı demlerdi. Yine her görev dönüşümüzde büyük bir heyecanla eylemle ilgili yeni bilgiler var mı diye sorardı. En çok da eylem tarihini merak ederdi. Gayet sabırlı ve soğukkanlı davranırdı. Niçin böylesi bir eylemi istediğini bize anlatırdı. Mektuba yansıttıklarını bize de aktarırdı. Birlikte olduğumuz süre boyunca Zîlan arkadaşta bir kırgınlık, moralsizlik, en ufak bir olumsuzluk görmedim. Grubun en genci ve yenisi ben olduğum için benimle daha fazla ilgilenir, evin küçüğü diye takılırdı. Güvenlik konusunda çok hassastı, biraz açık hareket ettiğimizde bizi eleştirirdi. Her çalışmaya titiz yaklaşırdı.

 

 

 

Gerillacılığa hayrandı

Çeko Şimal: Zîlan arkadaşı, dağa ilk geldiğinde tanıdım. Gerillacılığa hayrandı. Gerçekten seviyordu. O yağmurda göreve gittiğimizde ister istemez yağmurdan çamurdan şikâyet ediyorsun. Ama o yağmurda ıslanmaktan zevk alıyordu. Zorluklara rağmen gerilla romantizminden zevk alıyordu. Sigara saramıyordu, ona sigara sarıyordum. Ateşi çok seviyordu. Çok özel bir ilgisi vardı ateşe. Ateş yakmayı ve ateşte çay yapmayı çok seviyordu. Zîlan arkadaş okumuştu, aydın bir kadındı. Yapıyla kaynaşmada sorunu yoktu. Genelde tüm arkadaşlarla diyalogu vardı. Zorlu bir dönemdi. Gerillacılığın en zor dönemine denk gelmiş, operasyonlar çok yoğun, yaşamda gördüğü her şey ilk ve yeniydi. Birlikte olduğumuz zamanlarda çok operasyona katıldık. Bunlar içinde zevk aldığı, güzellik kattığı, moral veren her şeyi paylaşıyordu. Ateş, yağmur. Sonuçta ıslanıyoruz bundan şikâyet etmektense bunu sevmek. Zorlanıyordu ama yürümeyi seviyordu.

Öncü oldu

Gerillacılık sevilmeseydi, böyle bir eylem mümkün müydü? Senin amacın olurdu ama amaç için de motivasyon, enerji vb. önemliydi. İlk görüyor dağı, zorlukları görüyor ona rağmen kış eğitiminde üç ders geçmesine rağmen yoğunlaşmasını zirveleştiriyor. Bireysel çözümlemesinin yapılmasını istiyor. Bu yoğunlaşma öyle sıradan bir yoğunlaşma da değil. Taktik önderliğin, savaşın tıkandığı bir yerde öncü oluyor. Müthiş bir yoğunlaşma. Kişi kendini tanıdıkça mücadeleye katkı sunabiliyor. Zîlan, katılımla birlikte geçmişi noktaladı. Yeni bir başlangıç yaptı. Bu başlangıçta çok kısa bir zaman diliminde bu yaşamın şifresini çözebildi, bu yaşamın asıl formülünü yakalayabildi. Taktik önderlik tıkanmıştı. O bunu gördü, tarihsel süreci çok iyi değerlendirdi. O tarihin militanı olabildi. Bu halkın içinden çıktı. Mücadelenin bir yoğunlaştırma biçimi, çıkışı.

 

 

Bir çiçek kadar narin bir dağ kadar da güçlü

Dicle Nurhak: Zaten onunla ilk karşılaştığımızda en dikkat çeken yanı güler yüzlü, sempatik ve içtenliğiydi. Onu tanıyan herkes ilk bunu söyler. Sohbet etmeyi severdi. Yeni tanıştığı kişilerle dahi hemen bir sohbet ortamı yaratabilirdi. Dolu doluydu. Yüzü de güleçti, tıpkı bazı fotoğraflarında olduğu gibi. O dönemler çok zordu, düşman saldırıları çoktu, ambargodan dolayı yiyecek bulmak zordu. Sürekli hareket halindeydik. Zîlan arkadaş, düz taban olduğundan biraz zorlanırdı. Ama zorlandığında üzülürdü. Nasıl güçlenebilirim arayışına girerdi. Yani zorluklar onda yapamam düşüncesine yol açmadı. Aksine o zorlukları nasıl yenebilirim, onlarla nasıl mücadele edebilirim şeklinde düşünürdü.

 

Birikimliydi

Edebiyat ve şiiri çok severdi. Ahmed Arif’in şiirlerini ezbere okurdu. Özellikle, “İçerde” ve “Terk etmedi sevdan beni” şiirleri dilinden düşmezdi. Klasik romanların çoğunu okumuştu. Kürtlerin yanı sıra özgürlük mücadelesi yürütmüş olan ve yürüten halkların mücadelelerine de ilgi duyardı, okuyup takip etmişti, bu konuda birikimi vardı. Gerilla şehadetlerini kabul edemiyordu. Eylemlerde kayıp verilmemesi gerektiğini söyler, bu konuda değişik eylem tarzları geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapardı. Bu konuda sürekli tartışmaları olurdu. Mesela ilk geldiği andan itibaren acaba şehir merkezlerinde eylemler yapılamaz mı diye tartışmalar yürüttüğünü hatırlıyorum.

 

 

Doğayı ve yaşamı seviyordu

Zîlan doğayı, çiçekleri çok sever; en zorlu koşullarda bile doğanın güzelliği gözünden kaçmaz, ondan ilgisini esirgemezdi. Hatta bir düşman pususunda arkadaşlardan kopmuştu. Gece ay ışığında çiçek toplamıştı. Yaşadığı her an’a, ülkesinin her adımına biçtiği anlam ve değerden kaynaklıydı. Doğayı ve yaşamı seviyordu. Bir çiçek kadar narin ve hassas ama bir dağ kadar da güçlü. Yaşamda paylaşımcıydı. Göreve giden ve dönen arkadaşları için yapılan hazırlık çalışmalarına büyük bir gönüllülükle katılırdı. Görevden yorgun gelen arkadaşları için çay yapar, yiyecek hazırlardı.

Sanki geleceği seziyordu

Baharda yenilen otları toplamayı çok severdi. Zîlan, ateşin etrafında oturup, kara demlikte demlenen çayı içerek sohbet etmeyi, şarkı söylemeyi severdi. Günün herhangi bir anında şarkı mırıldanırdı. “Karlı kayın ormanında yürüyorum geceleyin", şarkısını söylerdi.

Eyleme büyük anlam biçiyordu. Gitmeden önce birlikte nöbetteydik. Elimde nöbet listesini yazdığımız bir not defteri vardı. Defterini ver, sana bir şeyler yazayım, dedi. Defter anı yazmak için pek iyi değildi. Çünkü anılarımızı yazdığımız defterler bizim içi önemliydi. Bu deftere mi, dedim. Bir şey olmaz, sen ver, dedi. Aldı, o anki düşüncelerini, duygularını yazdı kısacık. Derler ya, hem hiç ölmeyecekmiş gibi hem de yarın ölecekmiş gibi yaşadı. Sanki geleceği seziyordu.

* Yılmaz Dersim’in 10 Kasım 2020 yılında Dersim’de yaşamını yitirmeden önce Zîlan üzerine yazdığı yazıdan alıntıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.