Kayyum politikası kumpastır

Dosya Haberleri —

Colemêrg kayyum prostesto

Colemêrg kayyum prostesto

DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren ile Colemêrg Belediyesi’ne 3 Haziran'da yapılan kayyum darbesini ve arka planını konuştuk:

  • Kepez ve Menemen’de belediye başkanları İçişleri Bakanlığı tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırıldı ama her iki belediyede de Belediye Meclisi kendi içerisinde belediye başkanını seçti. Ancak Kurdistan’da bu böyle yürümüyor. Bu noktada iki ayrı hukuk söz konusu. DEM Parti belediyelerine kayyum atamak çıkar ve rantın çok ötesine tekabül eder.
  • AKP için hukuk, siyaseti dizayn etme aracıdır, yalandır, dolandır; işlemiş olduğu tüm hukuka aykırılıkların bir kılıfıdır. Madem Belediye Başkanı’nı tutuklandığı için görevden aldınız halkın iradesiyle seçilmiş olan Belediye Meclis üyelerini niye feshediyorsunuz? Kayyum politikasının temel amacı halkın seçilmişlerini bir bütün olarak tasfiye etmek.
  • Kürt halkının özgürlük mücadelesi için, demokrasi barış ve adalet için mücadele eden, söz kuran her Kürt için açılmış bir soruşturma dosyası var, açılmaya da devam ediyor. Kayyum politikası bir sonuçtur; Kürt sorununda çözümsüzlüğün bir sonucudur. Kayyum politikası kumpastır, pusu kurmaktır; pusu hukukudur. Kayyum atamalarının yasal hiçbir gerekçesi yok.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) 31 Mart Yerel Seçimleri’nde yeniden kazandığı Colemêrg Belediyesi’ne 3 Haziran'da 3'üncü kez kayyum atandı. Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış gözaltına alınarak, görevden uzaklaştırıldı. Akış'ın yerine ise yeniden Vali Ali Çelik, kayyum olarak atandı. Hakkında açılan ve 10 yıl sonra yeniden raftan çıkarılan dava 5 Haziran’da karara bağlandı ve Akış, 19 yıl 6 ay hapis cezası verilerek tutuklandı. Colemêrg Belediyesi’ne yapılan bu darbeye karşı halk ayaklandı. Başta Kurdistan kentleri olmak üzere birçok kentte kayyum darbesi protesto edilirken, sokakları terk etmeyen Colemêrg halkı ise "Kayyum defol" diyerek darbeye karşı boyun eğmeyeceğini gösteriyor. Kayyum atamalarını, altında yatan nedenleri ve hukuki dayanağını DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren ile konuştuk.

 

 

Colemêrg Belediye Eşbaşkanı Mehmet Sıddık Akış’a hapis cezası verilerek yerine kayyum atandı. Bunun geri dönüşü var mı? Hukuku ve idari olarak izlenebilecek bir yol söz konusu mu?

Colemêrg Belediye Eşbaşkanı hakkında devam eden 10 yıllık davanın rutin duruşması 23 Mayıs’ta yapılacaktı. Ancak duruşmadan 1-2 gün önce Eşbaşkan Mehmet Sıddık Akış’ın avukatları aranmış ve yapılacak duruşmada karar verileceği, avukatların savunma yapmak üzere süre talebinde bulunmaları durumunda bu taleplerinin kabul edilmeyeceği iletilmiş. Dolayısıyla kayyum atamak için hazırlığın çok önceden yapıldığı anlaşılıyor. Nitekim dosyada tamamlanmamış çok sayıda işlem olmasına rağmen, hakkında arama kararı olanlar olmasına rağmen normal şartlar altında karar çıkmayacak bir dosyayı kayyum atamak için jet hızıyla sonlandırdılar. Tabii amaçları kayyum atamayı 'hukuksal bir zemine' oturtmaktı. Belediye eşbaşkanı olmasaydı beraat edeceği dosya, sırf belediye eşbaşkanı olduğu için 19 yıl 6 ay cezayla sonuçlandırıldı ve aynı zamanda kayyum gerekçesi yapıldı.

Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen karar istinaf edilecek. İstinaf Mahkemesi cezayı bozabilir, eksiklik olduğu gerekçesiyle yerel mahkemeye gönderebilir ya da yerel mahkemenin verdiği kararı onayabilir. Verilen karar temyiz süreçlerinden geçmeden sonuçlanmaz. Ancak tutukluluk durumuyla ilgili her zaman için itiraz edilebilir. Ve eşbaşkan yasal olarak İstinaf ve Yargıtay aşamasında da tahliye edilebilir. Yetki ve usulde paralellik ilkesi gereğince İçişleri Bakanlığı aldığı kararı elbette geri alabilir. Anayasa'nın 127’nci maddesi gereğince, hakkında göreviyle ilgili bir soruşturma ya da kovuşturma olan belediye başkanı ile ilgili bakanlık yapılacak yargılamayı beklemek zorundadır. Yapılacak yargılama sonunda Eşbaşkan ceza alırsa bu durumda Belediye Meclisi'nin kendi içerisinde bir başkan seçmesini sağlar. Ancak AKP anayasayı hele hele Kürtler söz konusu olduğunda ihlal etmekten asla imtina etmez.

 

 

Kepez’de yapılan neden Colemêrg’de yapılamıyor. Bunun yasal bir dayanağı var mı? Buna karşı ne yapılabilir?

Kepez ve Menemen’de belediye başkanları İçişleri Bakanlığı tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırıldı ama her iki belediyede de Belediye Meclisi kendi içerisinde belediye başkanını seçti. Ancak Kurdistan’da bu böyle yürümüyor. Bu noktada iki ayrı hukuktan bahsetmek mümkün. Kurdistan’da farklı, Türkiye’de farklı bir hukuk uygulanıyor. Söz konusu DEM Parti belediyeleri oluğunda dönemin siyasal iklimine uydurulan sömürge hukuku uygulandığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu yaklaşımı 2016’dan şimdiye kadar deneyimlemiş durumdayız. DEM Parti belediyelerine kayyum atamak çıkar ve rantın çok ötesine tekabül eder. Birinci ayağı Kürt'ün iradesini tanımamak, Kürt'ün seçme seçilme hakkının olmadığını ortaya koymak, bir yurttaş olarak görmemek. Bunların sonucu olarak belediyelerimizde Kürtçeyi yasaklamak, kültür ve sanat alanında yapılan çalışmaları engellemek ve Kürt halkının değerlerini ve sembollerini yok ederek hafızasızlaştırmak hedefleniyor.

Colemêrg Belediyesi’ne kayyum atanmış olmasının başkaca bir anlamı da sınır kenti olmasıdır. Colemêrg uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığından büyük rant elde eden devlet içi çetelerin çok arzuladığı bir kenttir. Kürt'e uygulanan hukuk düşman hukukudur, düşman ceza hukukudur. Cezaevlerinde düşman ceza infaz hukukudur. Düşmana uygulayacağınız idari tedbirlerdir. Dolayısıyla Türkiye’de Belediye Meclisi yeni başkanını seçerken Kurdistan’da Anayasa’ya aykırı adım atıyorlar.

 

 

Belediye Meclisi Viyan Tekçe’yi başkanvekili olarak seçti. DEM Parti, kayyum geri çekilmeli çağrısında bulundu. Belediye çalışmaları kayyumla sekteye mi uğradı? Durum nedir?

Colemêrg Belediyesi’ne atanan kayyumun ardından belediye meclisi Viyan Tekçe’yi başkanvekili olarak seçti. Aslında olması gereken budur. Alınan karar doğru ve anayasaya uygundur. Bu karara kayyum olarak atanan Vali’nin de, İçişleri Bakanlığı’nın da uyması gerekiyor. Bu Anayasa’ya uygun hareket etmenin bir gereğidir. Tabii meselenin kendisi, Belediye Eşbaşkanı’nın ceza almış olması ya da hakkında bir ‘terör soruşturması’ olması değildir. Orası işin hukuka uydurma kısmı. AKP için hukuk, siyaseti dizayn etme aracıdır, yalandır, dolandır; işlemiş olduğu tüm hukuka aykırılıkların bir kılıfıdır. Madem Belediye Başkanı’nı tutuklandığı için görevden aldınız halkın iradesiyle seçilmiş olan Belediye Meclis üyelerini niye feshediyorsunuz? Kayyum politikasının temel amacı halkın seçilmişlerini bir bütün olarak tasfiye etmek. Belediye Meclis üyelerine ilişkin bir karar olmamasına rağmen kayyum olarak atanan vali üç beş memuru bir araya getiriyor ve kenti Meclis üyeleri olmaksızın o memurlarla yönetiyor. Daha doğrusu yönetmiyor talan ediyor.

Zaten kayyum politikası kayyumun görevde kaldığı süreyle değerlendirilemez. Her ne kadar belediyeleri kazanmış olsak da kayyumun yaratmış olduğu tahribatlar devam ediyor. Bütün belediyeleri borç altına sokmuş durumdalar. Halkın öz kaynaklarını talan etmiş, belediyeye ait olan aslında halkın olan, halka hizmet için tahsis edilecek arsaları satmış, halkın hizmet alma hakkını on yıllarca süre engellemiş durumdalar. Belediyelerin halka hizmet sunma zorunluluğunu fiilen ortadan kaldırdılar.

Şu anda Viyan Tekçe başkanvekili olarak seçildi ancak kayyum zaten Belediye Meclisi’ni toplamıyor ve kararları daire başkanlarıyla alıp uyguluyor. Fiili durumda Belediye Meclisi'nin tamamı çalışamaz halde. Kayyum bu iradeyi tanımazsa partimizin de halkımızın da direnişi mücadelesi devam edecek ve halkın gözünde tüm belediye çalışmaları meşruiyetini yitirecektir.

 

 

 

DEM Partili 27 belediye eşbaşkanı hakkında daha soruşturma/kovuşturma bulunduğu ve anayasa ile belediye kanununa dayanarak kayyum atanabileceği belirtiliyor. Yasal dayanağı var mı kayyum atamanın? Bu uygulamaların devamı gelebilir mi?

Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesi için, demokrasi barış ve adalet için mücadele eden, söz kuran her Kürt için açılmış bir soruşturma dosyası var, açılmaya da devam ediyor. Öte yandan hakkında hiç soruşturma olmayan çok sayıda belediye eşbaşkanımız da bulunuyor. Ancak AKP hakkında hiç soruşturma/kovuşturma olmayan belediye eşbaşkanımız olmasına rağmen seçim çalışmaları sırasında ve seçim sonrasında onlar hakkında soruşturma açarak kayyum gerekçesi için tutuyor. Hatta seçimden hemen önce ve hemen sonra ifadeye çağrılan eşbaşkanlarımız da oldu. En basit haliyle söz söyleyen eşbaşkanlarımızla ilgili ‘terör propagandası’ yaptığı gerekçesiyle dosya hazırlayıp, zamanı geldiğinde kayyum atamak için hazırda tutuyorlar. Dolayısıyla belediye eşbaşkanlarımız hakkında daha soruşturma/kovuşturma olup olmaması o kadar önemli değil. Soruşturma ve kovuşturma kayyum atamanın bir gerekçesi değil. Kayyum politikası bir sonuçtur; Kürt sorununda çözümsüzlüğün bir sonucudur. Kürt sorunu çözülmediği sürece kayyum politikası savaşın bir parçası ve bir devlet politikası olmaktan çıkmadığı sürece risk devam edecektir. Kayyum politikası kumpastır, pusu kurmaktır; pusu hukukudur.

Kayyum atamalarının yasal hiçbir gerekçesi yok. Ancak 2016 yılında anayasanın 127’nci maddesini ortadan kaldıran bir madde kabul edildi. O da “Allah’ın lütfudur” dedikleri darbeden sonra oldu. O dönem hiç ilgisi olmamasına rağmen çok sayıda temel hak ve özgürlükleri kaldıran Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) çıkarıldı. Bu KHK’lere eklenen bir maddeyle ‘hakkında terör soruşturma/kovuşturması olan kişilerle’ ilgili kayyum atamanın yolu açıldı. Dolayısıyla 2016 yılında belediye kanununa KHK ile ekledikleri bu maddeye dayanarak kayyum atıyorlar ki bu maddenin kendisi anayasaya aynı zamanda uluslararası sözleşmeler ve Venedik Komisyonu kararlarına aykırıdır.

Eğer 2016’da bu KHK çıkarıldığında ana muhalefet partisi Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş olsaydı bu yasa iptal edilmiş olacaktı. Nitekim o tarihte aynı KHK ile kabul edilen birçok madde de vardı. O dönem ana muhalefet partisi kayyumla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne gitmedi ama o KHK kapsamındaki birçok madde ile ilgili Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu ve mahkeme bu kararları iptal etti.

1987-1988 yılında OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile belediyelere kayyum atama yetkisi tanınmıştı. O dönem Anayasa Mahkemesi’ne kayyum atama yetkisi veren KHK’lerin iptali için yapılan başvuruyu kabul etmiş ve kayyum atanamayacağına, KHK ile bu yetkinin tanınamayacağına, bunun Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin karar verildi. Sadece ve sadece Anayasa Mahkemesi’nin o kararına dayanarak da kayyumun gayri hukuki olduğunu söyleyebiliriz. Anayasa mahkemesi kararına rağmen bu kararı tanımayan bir AKP-MHP gerçekliği var ve bu kararın hiçbir şekilde hukuka uygun olmadığını söyleyebilirim.

 

 

Son olarak bu Anayasal sıkıntıyı bir üst mahkemeye taşıyacak mısınız? Hukuki açıdan nasıl bir yol izlenecek?

Partimizin avukatları eşbaşkanımızın geçici görevden uzaklaştırılmasına dair idari işlemin iptali talebiyle idare mahkemesine dava açacak. Bu davada aynı zamanda KHK ile getirilip de yasalaşan Belediye Kanunu’ndaki kayyum maddesinin Anayasaya aykırılığı ileri sürülecek. Mahkeme Anayasaya aykırılık iddiamızı haklı bulursa dosyası AYM'ye gönderecek ve böylece daha önce KHK yasalaştıktan sonra muhalefet partisi olarak iptal talep yetkisi olan CHP’nin AYM’ye götürmediği kayyum maddesi AYM’ye götürülmüş olacak.

Yani idari yargı süreci, AYM süreci uzun soluklu bir süreç. Ancak parti olarak Venedik Komisyonu’na başvuru yapacağız. Yine uluslararası hukuk mekanizmalarına da başvurular Hukuk komisyonunuzca yapılacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.