Jiyan Ateş: Özgür ama eksiğim
Dosya Haberleri —
- Amed'de 2012 yılında Dicle Üniversitesi’nde öğrenciyken gözaltına alınıp tutuklanan Jiyan Ateş, yaklaşık 13 yıl sonra 17 Aralık 2024’te Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tahliye edildi. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 12 yıl 9 ay ceza verilen Ateş’in cezası 2021’de bitmesine rağmen, tahliyesi Gözlem ve İdare Kurulu (GİK) tarafından 8 kez ertelendi.
- 13 yıl sonra tahliye olan Jiyan Ateş, "3 buçuk yıldan fazla süre cezaevinde kaldım. Yasanın ilk çıktığı 2021’de tahliyemin yaklaştığı bir dönemdi. Sincan Kadın Cezaevi’nde o dönemde cezaevi müdürü değişmeden 3 kadın arkadaşımız tahliye oldu. Sonrasında cezaevi müdürünün değişmesiyle ben ve iki kadın arkadaş tahliye edilmedik" diye konuştu.
- 30 yıldır tutsak olmasına rağmen hala tahliye edilmeyen birçok tutsağın olduğunu hatırlatan Ateş, "Tahliyesi defalarca ertelenen Rozerin Kurt, Özlem Demir var. Hicran Binici, 31 yıldır zindanda. Yine Gülşen Adet ve Nuriye Adet var. İkisinin de 31 yılı bitti. Sermin Demirbağ, Medine Yaklav’ın da 31 yılı bitmesine rağmen tahliye edilmediler" dedi.
SELİM SONTAY
Amed'de 2012 yılında Dicle Üniversitesi’nde öğrenciyken gözaltına alınıp tutuklanan Jiyan Ateş, yaklaşık 13 yıl sonra 17 Aralık 2024’te Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tahliye edildi. “Örgüt üyeliği” iddiasıyla 12 yıl 9 ay ceza verilen Ateş’in cezası 2021’de bitmesine rağmen, tahliyesi Gözlem ve İdare Kurulu (GİK) tarafından 8 kez ertelendi. Türk cezaevlerinde GİK’lerin hukuksuz kararlarıyla yıllardır tutsaklar, tahliye edilmiyor. Benzer uygulamaların en çok olduğu cezaevlerinden biri de Sincan Kadın Kapalı Cezaevi oldu. Jiyan Ateş’in yaşadığı benzer durumu cezaevindeki diğer kadın tutsaklar da yaşadı. Aynı cezaevinde kalan tutsaklardan Mukaddes Kubilay, Zeynep Han Bingöl, Rozerin Kurt, Sabite Ekinci, Özlem Demir, Sedef Demir, Nedime Yaklav, Nejla Yıldız, Dilan Oynaş, Berin Sarı, Sermin Demirdağ’ın da tahliyeleri 9-15 ay ertelendi.
Ocak 2024’te babasını kaybeden Jiyan Ateş’e babasının ölüm haberini vermeyen cezaevi idaresi, Ateş’in cenaze törenine katılmasına da izin vermedi. 17 Aralık’ta tahliye olan Jiyan Ateş, tutuklama sürecine, cezaevinde yaşadığı hak ihlallerine ve tahliyesine kadar geçen zamana ilişkin sorularımızı yanıtladı.
Diyarbakır’da doğdunuz değil mi? Politik bir ortam… Kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 1992’de doğdum. 5 erkek 8 kardeşli bir ailede büyüdüm. 90’lı yıllar hak ihlallerinin fazla olduğu, köy yakmaların yaşandığı bir döneme denk geldim. Doğumumdan sonra bölgedeki köy yakmaları ve baskılardan dolayı ailem Diyarbakır’a taşındı. Yaşım itibariyle o dönemi doğrudan yaşamasam da ailem tüm bu süreçleri birebir yaşadı. Kulp’tan Diyarbakır’a taşındıktan sonra da baskılar, gözaltılar, işkenceler bitmedi. Şehirde hep baskınlarla büyüdük. Yaşamın her alanında devletin şiddetiyle karşı karşıya kaldık. Devlet, Kürt kimliğine, diline, kültürüne ve hatta varlığına hep farklı yaklaştı. Yurtsever bir ailede büyüdüm. Tüm zorluklara rağmen ailem mücadelenin içinde yer aldı. Newrozlara, eylemlere, etkinliklere giderdi. Çocukluktan gençliğe geçerken, ilk başlarda eylemlere katılmaktan imtina ederdim. Diyarbakır’da lise 1’de okurken 19 Ocak 2007'de Hrant Dink’in katledilmesi ben çok etkiledi. Ermenilerin ve Kürtlerin yaşadıkları acıları, katliamları beni çok üzmüştü. Halkların birlikteliği, mücadelesi ve özgürlük iradesi ise tam tersine beni kendime getirmişti. Tüm halkların ve kimliklerin bu topraklarda birlikte yaşayabileceği bilincine vardım. Bu yoğunlaşma ve arayışlarla liseyi bitirdim.
Nasıl, ne gerekçeyle tutuklanıp ceza aldınız?
2012’de Dicle Üniversitesi Peyzaj Bölümünü kazandım. Üniversitenin daha ilk yılında birinci dönemde gözaltına alınıp tutuklandım. Üniversitede yapılan eylem ve etkinliklere katıldığım gerekçesiyle, açık ve gizli tanıkların ifadeleri gerekçe gösterilerek, tutuklandım. İddianame diye açık bir senaryo yazıldı. Dönemin FETÖ’cüleri de bunu ustalıkla yaptı. Ortada somut hiçbir delil olmamasına rağmen ‘örgüt üyesi’ iddiasıyla 12 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Aslında tüm bunların ötesinde Kürt olmam bile onlar için bu cezayı vermek için yeterliydi. Hukuksuz bir şekilde yargılandığım davada yıllarca hapiste kaldım.
Bilindiği gibi siyasi tutsaklar, hapisliği olabildiğince kişisel gelişim ve eğitim çalışmalarıyla geçirmeye çalışır. Siz hapiste en çok hangi konulara yoğunlaşabildiniz?
Arayışların ve yoğunlaşmanın derin yaşandığı alanlardan biri de cezaevidir. Toplumda kendini nerede buluyorsun? Gelişen sürecin neresindesin? Ne yapman gerekiyor? Bu çerçevede kendime yöneldim ve okumalarımı yaptım. Kürt, Kürdistan tarihi ve kadın mücadelesi konularında da yoğunlaşmalarım oldu. Ulusal kimliğimi bilince çıkarmak için uğraştım. Bu konuda çabalarım oldu. Belirli bir bilinç edindiğimi düşünüyorum. Hatta zindanın buna vesile olduğunu söyleyebilirim. Zindanda izole ve baskıya rağmen bu alanda önemli yol kat ettim.
Kürt kadınların mücadelesini, feminist kadınların dünyadaki mücadelelerini okudum. Kara Panterleri, Angela Davis, Jineolojî okudum. Bunların her biri çok önemliydi. Kadınların mücadelesi ve kadınların yapabileceklerine her biri örnektir. Tüm bu okumalarımı da Jineolojî ile tamamladım. Bir kez daha eğitimin ne kadar önemli olduğunu anladım. Çocuk yaşta gerekli eğitimler verilmediğinde nihayetinde kötü sonuçlar çıkabiliyor. İktidar ve devlet güdümündeki okullarda gerekli eğitimler verilmiyor. Bu ailede de sağlanmadığında toplumsal bir bilinç sağlanması çok zor. Öyle de olduğunda sonuçta bu ülkede ve dünyanın her yerinde kadınlar katlediliyor, tacize, tecavüze uğruyor. Çözüm geliştirilmediği için de biz kadınlar bunun acısını çekiyoruz.
Tahliyeniz 8 kez ertelendi. İdare ve Gözlem Kurulu ile görüşmelerde ne tür sorularla muhatap olmak zorunda kalıyordunuz?
3 buçuk yıldan fazla süre cezaevinde kaldım. Yasanın ilk çıktığı 2021’de tahliyemin yaklaştığı bir dönemdi. Sincan Kadın Cezaevi’nde o dönemde cezaevi müdürü değişmeden 3 kadın arkadaşımız tahliye oldu. Sonrasında cezaevi müdürünün değişmesiyle ben ve iki kadın arkadaş tahliye edilmedik. Kurul görüşmeleri ve yargısı bize dayatıldı. İlk etapta hukukta bir yeri olmayan bu uygulamayı kabul etmedik. Zaten düzenlenmiş bir müddetname vardı. Buna göre gidilmesi gerekiyordu. Başka bir gerekçe bulunmayınca kurula çıkmama gerekçe yapıldı. Cezaevi idaresinin tek gerekçesi bu ise o zaman çıkalım dedik. Çıkınca da absürt sorularla ve hukuksuz uygulamalara maruz kaldık ve nihayetinde sonuç değişmedi, tahliyemiz yine engellendi.
“Pişman mısın”, “Cezaevinde neden okul okumuyorsun”, “HDP’ye neden oy verdin”, “Çıkınca ne yapmayı düşünüyorsun” gibi sorular yönetildi. Hatta bana 2021’de pandemi döneminde tahliyemi engelleyen gerekçelerden biri “dezenfektan kullanmadı” olmuştu. Hukuki olmayan bu sorulara karşı biz de savunma yaptık. Bu gerekçelerin hiç biri tahliyemizi engelleyecek gerekçeler değildi. Ama bizi yıldırmak için tüm bunlar yapıldı. Benzer durumda birçok tutsak arkadaşımızın tahliyeleri engelleniyor. Bu hukuksuzluğu da onursuzluğu da kabul etmediğimizi her defasında belirtik. Bir kez daha belirtmek istiyoruz. Ahlaki olmayan hiçbir şey yapmadık.
Son görüşmenizde ne oldu da İdare ve Gözlem Kurulu hakkınızda tahliye kararı verdi? Siz bekliyor muydunuz tahliye edilmeyi?
Tahliye kararını İdare ve Gözlem Kurulu vermedi. Müddetnamede “koşullu salıverme” tarihi var. Koşullu salıverme tarihim 2021 yazıyordu. Bu tarihte tahliye olmam gerekiyordu. Bir de “hak etme tahliye kararı” var. Bu da 2024’tür. Yani kesin tahliye olmam gereken tarihtir. İdare ve Gözlem Kurulu, hak ediş tarihine kadar tahliyeyi engelleyebiliyor. Beni artık cezaevinde tutacak bir gerekçeleri kalmadı. Aslında yaptıkları infaz yakmaydı ve bu da hukuksuz bir durumdu. Buna tahliye de denilmez. 3,5 yıllık süre esir alma süresiydi. O süreç bittikten sonra bırakmak zorunda kaldı. Kurul da son görüşmede “Artık değerlendirme yapamayız” demişti. Tahliye kararını tabii ki bekliyordum. Ama her şeye rağmen yine de temkinliydim.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde hala infazı dolduğu halde tahliye edilmeyen kadın tutsaklar var…
Yaklaşık 13 yıllık cezaevi sürecini Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi ve Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde geçirdim. Bu sürenin çoğunu da Sincan’da kalarak geçirdim. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde benzer durumda olan birçok kadın tutsak var ve tahliye edilmiyor. Cezalarını tamamlamasına rağmen tahliye edilmeyen tutsaklar var. Birkaç ay içinde cezası bitecek birçok arkadaşımız da var. Kadın tutsakların bırakılmaması bir nevi infaz yakma olayıdır. Sincan Kadın Cezaevi pilot olarak seçilmiş bir cezaevidir. Mevcut yasaların bile uygulanmadığı bir yerdir. Kadın tutsaklara pişmanlık, onursuzluk dayatılıyor. Bunda başarı olmayınca da tutsakların tahliyelerini engelliyorlar. Kadın tutsaklar da tüm güçleriyle bu onursuzluğa karşı direniyor.
Kadın tutsaklar cezaevinde süreci nasıl okuyor? Umutlu muydular? Mesajları var mıydı?
Kadınlar elbette çok umutluydular. Her birimiz yoğun bir süreçten geçiyorduk. Kadınlar, kısıtlı imkanlara rağmen süreci okumaya çalışıyordu. Umutlarını ve özlemlerini diri tutuyorlar. Ben çıktım ama orada kalan kadın arkadaşlar direneceklerini, mücadelelerini aynı kararlılıkla sürdüreceğini net bir şekilde belirtti. Arkadaşlar, dayatılan hukuksuzluğa karşı dışarıdan daha büyük bir dayanışma beklediklerini aktardı. Meclis’te tutsakların yaşadıklarının daha gür bir sesle dile getirilmesini istiyorlar. Sonuç alıcı yöntemler kullanılmalı. Tahliye edilmeyen arkadaşlarımızın dışında yaşadığımız bu zorlu süreçten kaynaklı hukuksuz bir şekilde ağır ceza alan birçok kadın arkadaşımız da vardı. Siyasi tutsaklar için genel bir düzenlemenin yapılması şarttır. Bu anlamda beklentileri de var.
Gelişen bir süreç de vardı. Kadınların umutları büyüktü ve bu umutla dışarıda konuşulan süreci okumaya çalışıyordu. Cezaevinde kısıtlı ve sınırlı imkanlarla süreci okuyup tartışmalar yürütüyorduk. Kürdistan ve Ortadoğu’da birçok gelişme yaşanıyor. Arkadaşlarımız da bu süreci doğru okumaya çalışıyordu. Meclis’te tartışılan konuları konuşuyor ve tartışmalar yürütüyorduk. Bahçeli’nin çağrısı çok önemliydi ama gerekliliklerinin de yapılması gerekiyor.
Kimi çevreler barış istiyoruz, sonra da “ama” diyor. Bence barış isteniyorsa “ama” olmamalıdır. Herkesin destek vermesi lazım. Bahçeli’nin açıklamalarını olumlu buluyoruz ama iktidar da bunun gerekliliklerini yerine getirmeli ve somut adımlar atmalıdır. Sayın Abdullah Öcalan’ın “Milliyetçilerin de katkısı olması gerekiyor” yönünde değerlendirmeleri var. Tüm bunlar ortada iken herkes kendi penceresinden barışa, sürece ve çözüme destek vermesi gerekiyor. Konuşulanları olumlu görüyoruz ama kaygılarımız, şüphelerimiz, soru işaretlerimiz var. Süreç deniliyor, çözüm deniliyor ama aksine kayyımlar atanıyor, gözaltılar, tutuklamalar sürüyor. Rojava’ya yönelik saldırılar bunun aksini gösteriyor. Bu sebeple bütünlüklü ve istikrarlı bir çözüm yürütülmelidir. İktidar, muhalefet herkes barış demeli. Türkiye’nin de Ortadoğu’nun da buna ihtiyacı var.
Şimdi dışarıdasınız. Doğdunuz yerlerin özlemi ile ilkin orayı görmek istersiniz sanırım…
Geç de olsa tahliye oldum ve fiziki olarak özgürüm. Ama hala cezaevinde benzer koşullarda kalan arkadaşlarımız var. Tüm tutsakların bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diliyorum. En çok özlem duyduğum, çocukluğumun geçtiği Amed’di. Mahallemi, ailemi, arkadaşlarımı çok özledim. Tüm anılarım buralarda geçti. Sur ilçesini, surları çok özlüyor ve gezmeyi umut ediyordum. Ama maalesef eski Sur’u, surları göremeyeceğim için çok üzgünüm.
Son olarak bir mesajınız var mı?
Çağrım da mesajım da dileğim de bu topraklara barışın amasız, fakatsız artık gelmesidir. Bunun için artık adımlar atılmalıdır. Tecrit kaldırılmalı, İmralı’ya giden yollar açılmalıdır. Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, tüm zindanlarda hatta toplumun tüm kesimleri üzerinde hissediliyor. Çıkış yolu ve çözüm yolu Sayın Abdullah Öcalan’dır. Barışın oluşacağı bir ortam diliyorum.
* * *
Rozerin, Necla, Hicran, Zeliha…
Sincan Kadın Cezaevi’nde tahliye olması gerektiği halde tahliye edilmeyen arkadaşlarınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Cezası ertelenen sadece birkaç arkadaşımız tahliye olabildi. 30 yıldır tutuklu olmasına rağmen hala tahliye olmayan birçok arkadaşımız bulunuyor. Tahliyesi defalarca ertelenen ve hak edişle kısa bir süre sonra tahliye olacak Rozerin Kurt vardı. Ondan sonra Özlem Demir var. Yani Tahliye Hakediş tarihinin dolmasıyla tahliye olacak arkadaşlar. Yine Necla Yıldız arkadaşımız Mayıs ayında tahliye olacak.
Tahliyesi gelen ama cezaevi idaresi tarafından ertelenen arkadaşlarımız da var. Hicran Binici arkadaşımızın tahliyesi ertelendi. Aynı koğuşta kaldığım arkadaşımdı. Hicran Binici, 31 yıldır zindandadır. Hicran Binici, bırakılması gereken tarihte bırakılmayınca annesi Alzheimer’a benzeyen bir hastalığa yakalandı. Sürekli unutuyor ve bu kendisinde takıntılı hale geldi. Her telefonda, her kapı çaldığında Hicran’ın kardeşlerine “Hicran mi geldi, onu bırakacaklar mı?” diye soruyor. Hatırladığı tek şey bu oluyor. Sadece buraya odaklanıyor. Yine iki kardeş, Gülşen Adet ve Nuriye Adet var. İkisinin de 31 yılı bitti ve tahliye olmaları gerekiyordu ancak tahliye edilmediler. Sermin Demirbağ, Medine Yaklav’ın da 31 yılı bitmesine rağmen tahliye edilmediler.
Artvin’in Hopa ilçesinden ve Ermeni halkından olan 10 yıldır cezaevinde tutulan Zeliha Ustabaşı, bir yıldır tahliye olması gerekiyor ama tahliye edilmiyor. Hakediş tahliye tarihine daha iki buçuk yıl var. Kimliğiyle daha sonra tanışan bir arkadaşımızdı. Öğrenciyken tutuklandı ve yıllardır, haksız hukuksuz bir şekilde cezaevinde kalıyor.
“Umut hakkı”nın ne kadar önemli olduğu ve bunun yerine getirilmesi gerektiğinin konuşulduğu bir ortamda bunların yaşanması ne kadar büyük bir hukuksuzluk olduğunu da ortaya koyuyor. Türkiye’deki yasalara göre hak olmasına rağmen kendi yasalarını bile yerine getirmeyen bir zihniyet var. Tutsakların hakları gasp ediliyor. İnsanların ne zaman çıkacağını dair belirsizliği yaşatıyorlar. Psikolojik özel savaş politikası olarak ele alıyoruz. Tüm bu hukuksuzluklar kadınlara karşı bilinçli olarak yapılıyor. Tüm bunca hukuksuzluk ve aymazlıklara rağmen kadınların direnişi ve umudu daha büyüktür. Elbette tüm kadın arkadaşlarımızın da tahliye olacağı günler olacak. Cezaevi idaresinin ve iktidarın bu politikaları asla başarılı olmayacak. Tüm kadınların özgür olacağı yarınlar diliyorum.