Karayılan: Geri adım atılmayacak

Murat Karayılan

Murat Karayılan

  • PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, komplocu ve ikiyüzlü bir düşmanla karşı karşıya olduklarını belirterek, o kadar maddi imkanı, silahı, askeri, ajanları, taraftarları ve yanında 'Kürt' çeteleri olmasına yasaklanmış silahları kullandığını söyledi.
  • Girê FM’e bağlı Şehit Munzur, Cudî, Amediyê’de tepeleri ve Sîda alanındaki Şehit Doğan Tüneli’nde direnişin, 3. yılına girdiğine dikkat çeken Karayılan, Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar uzanan arazide savaşın sürdüğünü, Türk devletinin tampon bölge ve stratejik arazileri işgalinin engellendiğini belirtti.
  • Tarihi direnişin devam edeceğini, düşman saldırıları karşısında geri adım atılmayacağını ve direnişin daha da büyüyeceğini söyleyen Karayılan, yeni işgal saldırılarının da başlayacağını belirterek, şunun bilinmesini istedi: "Direniş olmasaydı düşman çok daha kapsamlı işgal saldırılarını geliştirirdi."

Sida köyündeki tünelde olan gerillaların, yalnız başlarına savaşıp şimdiden tarih yazdığını söyleyen PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, "O arkadaşların akıbetleri ne olursa olsun yiğitliklerini ispat etmiştir. Dimdim Kalesi Destanı’nı aşmışlardır. Düşman onlara karşı her türlü silahı kullanıyor. En son içlerinde KDP güçlerinin de yer aldığı Irak Sınır Muhafızlarını da o yakınlara götürmüşler. Onlar orada Türk devletine yardım ediyorlar" dedi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Dengê Gel Radyosu'nun sorularını yanıtladı.

Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar

Bugün Zap, Avaşîn ve Metîna’da gelişen savaş ve yaşanan direnişin, hem Kurdistan tarihinde hem de dünya savaş tarihinde ilk kez görüldüğünü belirten Karayılan, şunları söyledi: "Girê FM’e bağlı Şehit Munzur Tepesi’nde, Girê Cudî, Girê Amediyê’de, Sîda alanındaki Şehit Doğan Tüneli’nde şu anda yürütülen direniş, 3. yılına girmiş durumda. Bu direnişler, Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar uzanan arazide bir savaş olarak yürüyor. Türk devleti bir tampon bölge yaratarak esas olarak Güney Kurdistan’ın stratejik arazilerini işgal etmek istiyor, gerilla da buna karşı tarihi bir direniş sergilemektedir. Dört yıldır bu direniş devam etmektedir ve özellikle de üç yıldır tünel direnişine dayalı olarak arazideki yarı hareketli timlerle Zap, Metîna ve Avaşîn’deki savaş sürmektedir. Bu, tarihsel bir direniştir ve bu direniş içerisinde adını saydığımız bu dört bölge öne çıkmış durumdadır.

Böylesi bir direniş yok

Kürt savaş tarihinde en uzun ve tarihi direniş, Dimdim Kalesi direnişidir. Bir yıldan biraz fazla sürmüştür ve savaş dönemsel olarak aralıklarla yaşanmıştır. Bir de tabii ki günümüzdeki silahlar o zamanlar yoktu. Bunun için biz, Kürt halk tarihinde bir ilk olduğunu ve öncesinde böylesi bir direnişin gelişmediğini söylüyoruz. Bu direniş insanlık tarihi açısından da yeni bir şeyi ifade etmektedir. Elinde modern ve ileri teknolojiye dayalı silahlar bulunduran büyük bir ordu durdurulmuş ve ona karşı direniş gösterilmektedir. Bu, sıradan bir şey değildir."

Yeterince yansıtamıyoruz

Bu direnişi dünya kamuoyuna, hatta tüm Kurdistan’a da yansıtamadıklarını, özgür basının çabasına rağmen dünya kamuoyuna mal edemediklerini söyleyen Karayılan, kimyasal, taktik nükleer ve her türden silahların kullanıldığını vurguladı. Mesela Şehit Munzur Tepesi’nde aynı gün içinde en az 9-10 ayrı biçimde saldırı yapıldığına dikkat çeken Karayılan, şunları söyledi: "Şimdi Kurdistan’daki veya Avrupa’daki halkımız, Şehit Munzur Tepesi’nde 24 saat boyunca daimi savaş yaşandığını hissedebiliyorlar mı? Hayır. Halkımız, ‘arkadaşlar direniyor’ diyor ama nasıl direniyor! Hatta bazı arkadaşlarımız, 'düşman daha başlamamış, Metina’ya dönük hazırlanıyor' diyor.

Zap'ta büyük savaş var

Halbuki en büyük savaş Şehîd Delîl Batı Zap ve Doğu Zap eyaletlerinde devam ediyor. Böylesi savaşlara tarihte ender rastlanılmaktadır. Mesela bakıyorsun, bir tek tepeye dönük olarak aynı gün içerisinde saatlerce kimyasal gaz bırakıyor; taktik nükleer bomba kullanıyor; sürekli bir biçimde tanklarla vuruyor, top atışları yapıyor; dronlarla patlayıcı bırakıyor; uçakla vuruyor. Yani aynı gün içerisinde her türlü silah bu alanlara dönük olarak kullanılıyor. Zap’ta bu biçimde çok güçlü bir savaş şu an devam ediyor."

Savaş tarihinde yeni sayfa

Şu an tünel ve arazideki uzman tim savaşı taktiğine dayalı olarak yürütülen savaşın, savaş tarihinde yeni bir sayfa açtığını ama bunu henüz herkese kavratamadıklarını vurgulayan Karayılan, buradaki direnişin birkaç cümleyle öyle hemen izah edilemiyeceğinin altını çizdi. Karayılan, "Hem bir irade savaşıdır ve içerisinde ideoloji ile cesaret vardır hem de büyük bir yaratıcılıkla savaş sanatının derinleştirilmesi ve geliştirilmesi söz konusudur. Bu iki olgu da bu savaşın içerisinde vardır. Zaten böyle olmasa dört gün bile direnemez. Bizim kavratma sorunumuz vardır. Biz kendimiz de kendimizi iyi ifade edemiyoruz" dedi.

Düşmanımız ikiyüzlü

"Biz komplocu ve ikiyüzlü bir düşmanla karşı karşıyayız" diyen karayılan, şöyle konuştu: "O kadar maddi imkanı, silahı, askeri, ajanları, taraftarları ve yine yanında 'Kürt' çeteleri olmasına rağmen Kurdistan Özgürlük Gerillası’na karşı korkak bir biçimde yasaklanmış silahları kullanıyor. Özellikle de son haftada Şehit Munzur Tepesi’nde (Girê FM) her gün yasaklanmış silahlar ve kimyasal gaz kullanıyor. Zaman zaman çok büyük ve zehir saçan patlamalar yapıyorlar. Bunlar da taktik nükleer gibidir. Arkadaşlarımız buna karşı direniyorlar.

Tünelde yalnız savaşıyorlar

Mesela Sida köyündeki tünelde arkadaşlar, yalnız başlarına savaşıyor ve bir tarih yazmış durumda. O arkadaşların akıbetleri ne olursa olsun yiğitliklerini ispat etmiştir. Dimdim Kalesi Destanı’nı aşmışlardır. Düşman onlara karşı her türlü silahı kullanıyor. En son içlerinde KDP güçlerinin de yer aldığı Irak Sınır Muhafızlarını da o yakınlara götürmüşler. Onlar orada Türk devletine yardım ediyorlar. Maalesef, Türk devleti o direnişçi gerillalar karşısında kimyasal silah kullanıyor, onlar da endirekt bir biçimde de olsa faşist Türk devlet rejiminin bu faaliyetine katılmış oluyorlar. Tabii bu desteği farklı biçimlerde sağlıyorlar.

Türk devletinin yanındalar

Türk devleti, Heftanîn ve Zap’ta tuttuğu yerlerdeki hakim arazilere yerleşmiş durumda. Buralarda askeri üsler yapmış. Vadi ve geçitlerde ise duramıyor, çünkü gerilladan korkuyor. İşte bu tür yerlerde Irak Sınır Muhafızlarını kendisine yardımcı gibi yerleştiriyor. Mesela Heftanîn’de bu güçlerin yerleştiği Keşan, Pirbıla, Şeraniş gibi yerler böyledir. Zap’ta da aynı yöntemle Rençpiraxa gibi hatlara askerleri yerleştirmek istiyorlar. Bu gücün tek bir misyonu vardır; Türk devletine yardımcı olmak. Nereden saldırı olma ihtimali varsa orayı tutma görevini şu an onlara vermişler. Kuşkusuz bu yeni bir örnektir. Herhalde dünyada bunun başka bir örneği ya yoktur ya da çok az vardır. Irak ordusuna bağlı güçler, Türk ordusunun savunmasını yapıyor. Türk ordusu da Güney Kurdistan ve Irak topraklarını işgal eden bir ordudur. Bu kadar çok karışık bir durumdur."

Direniş daha da büyüyecek

Tarihi direnişin devam edeceğini, hiç kimse düşman saldırıları karşısında geri adım atmayacağını ve direnişin daha da büyüyeceğini söyleyen Karayılan, şunları ifade etti: "Eğer bu direniş olmasaydı, işgalini tüm Medya Savunma Alanları’na yayacaktı, ancak bu direniş önünde engel olmaktadır. Yine de kısmi olarak bazı bölgelerde yeni işgal saldırılarını da geliştirmek istiyor. Zaten Metîna’da 16 Nisan’dan bu yana yeni bir yöntemle parça parça arazideki konumunu genişletmeyi esas alıyor. Yani işgal ettiği yerlerde ilerlemeye çalışıyor. Yine önümüzdeki günlerde Metîna’ya dönük saldırılarını daha da kapsamlılaştıracakları yönünde beklentiler vardır. Hakeza Bahar Tepesi’ne dönük işgal saldırısı geliştirebilecekleri yönünde kuşkular var. Xakurkê-Xinerê hattında da işgal saldırısı geliştirebilirler. Bu ihtimaller vardır. Şunu bilmeliyiz; bu son üç yıldır devam eden direniş olmasaydı düşman çok daha kapsamlı işgal saldırılarını geliştirirdi. Şayet bu yeni düşündüğü yerlerde de aynı yöntemle bir direniş gelişirse çok daha fazla tıkanacak." BEHDÎNAN

 

* * *

Bingöl'den bile korucu getiriyor

Türk devleti gerillaya karşı tek başına savaşmakta zorlandığı için ölecek kişiler aradığını; Güney’de zaten bu yönlü bir çaba içerisinde olduğunu, aynı arayışları Kuzey’de de sürdürdüğünü belirten Karayılan, şunları paylaştı: "Mesela şimdi ta Bingöl’den, Siirt’ten, Mardin’den, Amed’den korucu getirmişler. Bunları Metina’da, Zap’ta, Heftanîn’de yerleştiriyor ve savaşa koyuyor. Kendisinin gidemediği tehlikeli yerlere korucuların gitmesini istiyor. Sanırım geçen yıldı, bu konuyla ilgili bir cümle kullandım ama basın o cümleyi sansürledi. Yalnız bu Kurdistan’ın bir gerçeğidir. Şimdi Türk devleti, Kürt’ün eliyle Kürt’ü yenmek istiyor. Mevcut duruma bakan bir insan, esasında Kürt halkının halen neden esaret altında olduğunun fotoğrafını da görebilir. Ne işin var ta Bingöl’den kalkmış gelmiş Metîna’da savaşıyorsun? Sen köy korucusu değil misin? Yasal olarak sen köyünü savunmalısın. Burada ne arıyorsun?

Aferin bekleyen Kürt!

İşte şimdi Siirt’ten gelmiş, ölmüş. Nasıl ölmüş? Öne veriyorlar. Asker kendisi gelemiyor, onları önden gönderiyor. Kürt’tür işte. O sansürlenen söz de 'Bir Kürt, bir aferin için 7 kantar bok yiyebilir' şeklindeydi. Yani düşman bir Kürt’e, 'aferin, sen böyle yeteneklisin, şöyle yiğitsin, güçlüsün' dese ve elini sırtına vursa o kişinin yönünü her hedefe verebilir. Bu bir gerçektir. Herhalde bu kişiyi de böyle ısıttılar; ‘sen şöyle yetenekli, cesaretli bir adamsın’ dediler, sırtını sıvazladılar; o da öne geçti ve arkadaşların üzerine geldi. Aha işte öldü. Kısacası böyle yapmamalıdırlar.

Koruculara çağrı

Bir kez daha tüm koruculara çağrıda bulunuyorum; eğer siz köyünüzde kalsanız kimse size saldırmaz. Bunu daha önceden de belirttik. Bizler günümüzde halkımızın içinde bulunduğu şartları ve koşulları biliyoruz. Korucuların nasıl korucu olduklarını da biliyoruz. Bunun için biz korucuları hedeflemiyoruz ama sizlerin de ne Kuzey’de ne de Güney’de bizim üzerimize gelmemeniz, öne geçmemeniz gerekiyor. AKuzey’de de durmayıp ta Güney’e gelip bize karşı savaşıyorsunuz. Böyle olmaz. Bu Kürtlere karşı savaşmaktır. Orada direnen yiğitler bu halkın evlatlarıdır. Halkı için bu kadar fedakarlık yapan bu fedailer karşısında niye savaşıyorsun? Gelmeyin. Güney’deki savaşa katılmayın. Rojava’daki savaşa katılmayın. Tüm koruculara çağrım budur.

Aynı zamanda korucuların aşiretlerine ve ailelerine de çağrım vardır: Hiçbir aile, hiçbir sülale ve aşiret, kendilerinden olan hiçbir korucunun Güney’e gelip ya da dağa çıkıp gerilla karşısında savaşmasına izin vermemeli, buna karşı çıkmalıdır.

 

* * *

Demirtaş değil, Erdoğan cezalandırılmalıydı

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, tarafsız bir hukuk olsa 6-8 Ekim Kobanî eylemleri için Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer HDP’li yetkililerin değil, Erdoğan’ın cezalandırılması gerektiğini söyledi.

PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Dengê Gel Radyosu'nun sorularını yanıtladı. Söyleşinin ilk bölümün Kobanî Kumpas davası kararlarıyla ilgili soruları da yanıtlayan Karayılan, AKP-MHP-Ergenekon rejiminin Kürt karşıtı bir ittifak olarak Kurdistan’da soykırım siyasetini yürütmek; Özgürlük Hareketi'ni tamamıyla tasfiye edebilmek ve Kurdistan halkının kazanımlarını ortadan kaldırmak için kurulduğunu hatırlattı. 2016'da yasal demokratik Kürt siyasetine yönelim ve tutuklama furyasının da bu kapsamda olduğunu kaydeden Karayılan, "Bu temelde HDP Eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları, birçok HDP’li yetkili ve Kürt özgürlük davasına destek olan Türkiyeli sosyalistleri hedeflediler; hepsini zindanlara attılar. Bu biçimde halkımızı da susturmak istediler. Bu tutuklamalar esas olarak bunun için yapılmıştır. Önce tutukladılar, sonra onlara suç ürettiler. İşte Kobanî Kumpas Davası’nı onlar için bir suç olarak düşündüler. O olaylarda ölenler için HDP’li yetkililer suçlandı. Onun için de her birine 38 kez ömür boyu ağırlaştırılmış ceza verilmesini planladılar" dedi.

Planladıkları cezaları veremediler

AKP-MHP-Ergenekon rejimi, Kürt Halk Önderi ve tutsakların duruşunu, gerillanın direnişini ve halkın tutumunu bastırabilse; Kürt Özgürlük Hareketi'ni tasfiye edebilse HDP’lilere çok daha fazla ceza vereceğini kaydeden Karayılan, şunları söyledi: "Özgürlük Hareketimizi yenemediler; çok büyük saldırılar oldu. Buna karşı Önder Apo’nun çok kararlı duruşu, gerillada fedai bir ruhla gelişen direniş ile halkımızın yurtsever çizgisindeki duruşu, Kürt yasal demokratik hareket ile Türkiye sol demokrasi hareketini geriletememesi tasfiye planını engelledi. Hedefine varamayan rejim, bir tür boşluğa düşme durumunu yaşadı. Artık o cezaları veremezlerdi. Etkili savunmalar da oldu, o cezayı verecek herhangi bir durum yok; hiç ceza vermese o da olmazdı. Cezasız da bırakmak istemiyorlardı, bu yenilgiyi kabul etme anlamına gelirdi. Bunun için HDP’li yetkililere hiçbir yasal-hukuki dayanağı olmayan temelsiz cezalar verdiler. Mesela, bu kişiler önce neyle suçlandılar? ‘İnsanları öldürdünüz’ dediler, ancak öldürülen hiç kimseden dolayı cezalandırılmadılar. Oraya buraya çekerek, ‘örgüt üyesisiniz' vb. diyerek HDP’li yetkililer hakkında bu kararı verdiler."

Suçlu Erdoğan'dır

Eğer gerçekten tarafsız bir hukuk olsa 6-8 Ekim olayları için Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer HDP’li yetkililerin değil Erdoğan’ın cezalandırılması gerektiğini vurgulayan, Karayılan, şöyle izah etti: "Çünkü Erdoğan kendisi Antep’e gelip, 'Kobanî düştü, düşecek' dedi. Bu sözler toplumda rahatsızlık yarattı ve toplum sokaklara çıktı. Toplum, DAİŞ saldırıları karşısında Kobanî halkına destek olmak istedi. Bunun için de Türkiye’nin uyguladığı ambargo siyasetini durdurmasını istediler. Kısacası toplum, DAİŞ’i protesto etmek ve direnişçilere destek olmak için sokağa çıktı. Bu sefer Erdoğan, polise talimat verdi ve ‘vurun, öldürün’ dedi. Yani suçlu da suçlayan da Tayyip Erdoğan’dır. Hem kendisi gündem yarattı hem de halk sokaklara çıkınca ‘vurun’ dedi. Vurma talimatı veren kendisidir. HDP’li yetkililer ne çatışmalara katılmış, ne o süreçte yer almış ne de bunun talimatını vermiştir. Sorumlusu AKP rejimi ve Erdoğan’ın kendisidir. Kendileri suç işlemiştir ama bu davayla HDP’lileri suçlu göstermek istemektedirler. Kaç gün önce Tayyip Erdoğan, ‘onlar devlete karşı ayaklandılar, suçludurlar’ dedi. Açıkça yalan söylüyor. Öyle bir şey yoktu. Halkımızın direnişi ve Kurdistan Özgürlük Mücadelesi'nin yenilmezliği faşist rejimin planlarını boşa çıkardı. Bu suçu işleyen HDP’liler ve Kürt halkı değil; bu faşist rejimin kendisidir."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.