Kürt aklı

Dosya Haberleri —

Abdullah Öcalan

Abdullah Öcalan

  • Önderliğin 'Kürt aklı' ile ilgili değerlendirmesi hak ettiği bir tartışma ve entelektüel yoruma kavuşmuş değil. Kürt entelektüel sahası felsefe, bilim ve epistemoloji alanından kaçış yaşıyor ve aktüel politika ile sınırlı teorik yüzeyselliğini sürdürüyor. Teori diye uğraştığı şey de daha çok gelenekselin üretimi ve pro-milliyetçilik biçimindeki romantizm...
  • Kürtlerin vahim sorunları vardır ve bu sorunlar felsefik ve politik düzlemde inanılmaz sorgulamalar gerektiriyor. Bu sorgulamaların yapılabilmesinin ön koşulu da, zor sistemlerini sömürgeleştirilmenin tek nedeni görmemek ve ona neden olan iç koşullarla yüzleşmektir. Önderliğin “Ben savaşın yüzde 90’nını iç düşmana karşı veriyorum" demesi boşuna değil.    
  • Kürt orta sınıfının aklı ise sömürgesine gizli hayranlık duyuyor, ona benzeşiyor, taklit ediyor. Felsefik, yani kavramsal ve kuramsal dünyası ezberin ötesine geçmiyor. En tehlikeli yanı ise kariyer odaklı meslek ve siyaset tutkusu nedeniyle popülizm ve demagoji ile gerçekliği çarpıtmasıdır. En kötüsü de ortak akıl ve mücadeleye gelmemeyi özgürlük sanmasıdır.

“Kürtlerin özgür yaşam, özgür insan, özgür toplum arayışını gözeten bir Kürt aklını da oluşturmaya çalışıyorum.” -Abdullah Öcalan-

EZDA DENİZ

Felsefede kavram oluşturma ve bunlara göre hükmetme yeteneğine akıl denir; soyutlama ve kavramsallaştırma özelliği nedeniyle düşünen ve inşa eden zekâ diyebiliriz. Anlama ve manaları bilme kapasitesi de diyebiliriz. Din, sanat, ahlak, politika, ideoloji ve dil bu aklın asli unsurlarıdır. Toplum kendisini bu alanlarda kavramsallaştırmadan yapısallaşmıyor. Kavramlaşmak tarihselleşmek ve kültürleşmektir.

Toplumun ortak aklı

Evrensel bir değerdir akıl ama kültürler, uluslar ve sosyal gruplara doğru görecelileşir ve kendine has orijinler yaratır. Uluslar kültürel varlıklar oldukları için birbirinden oldukça farklıdırlar ve benzemezlikleri eşsizdir. Her ulusun aklının taklit edilmezliğinin nedeni, kendine has ortak endişe, jeostrateji, kaygı, hayal, yaşam sorunları gibi bir ortaklığa sahip olmasıdır. Özgür ortak aklın temel özelliği odur ki, farklılıkları ve aykırılıkları ne olursa olsun varlığını sürdürmek için toplumun bir temel düşünce, bir ana mantık etrafında stratejik birliğini gerçekleştirmesi ve bu birliği neredeyse bir toplumsal içgüdü haline getirmesidir. Tehditler karşısında birlik olmak ve gelişmelere göre birlik ilkesini-yöntemini bulmak her toplumun ortak aklı olmaktadır.

Nasıl yaşamalı?

Zerdüşt, felsefik akıl ile muazzam bir iyilik-kötülük netleşmesine dayalı çağın ortak aklını açığa çıkarmıştır. Antik Çağ Yunan felsefesi rasyonel aklın eseridir. Sürekli doğru ve ideal olanı düşünmek ve bunu toplumsal birlik ilkesi yapmak Yunan filozoflarının arayışlarının amacıdır. Yahudiler ve Araplar peygambervari yöntemlerle ortak akıl kavramlarını kitaplaştırmışlardır. İngilizler pragmatik akıl ile kendilerine has aklı geliştirmiş ve yararlı olanı seçme yöntemi ile iç toplumsal sorunlarına gösterdikleri esneklik sayesinde İngiliz demokrasisini inşa etmişlerdir. Almanlar idealist akıl ile ulusal parçalılığı ve birlik sorunlarını çözmüşlerdir. Ve tüm bunları inanılmaz felsefe sorgulamaları sayesinde geliştirmişlerdir. Felsefenin merkezinde ise etik ilke ve ‘nasıl yaşamalı’ arayışları bulunmaktadır. Yani her toplumsal akıl önce etik açıklamalar yapar, nasıl bir birey ve yaşam olmalı sorusuna cevap verir.  

 

 

Kürt entelektülerinin kaçışı

Önderliğin yukarıda alıntıladığım ‘‘Kürt aklı” ile ilgili değerlendirmesi hala hak ettiği bir tartışma ve entelektüel yoruma kavuşmuş değil. Kürt entelektüel sahası felsefe, bilim ve epistemoloji alanından ısrarlı bir kaçış yaşıyor ve aktüel politika ile sınırlı teorik yüzeyselliğini ısrarla sürdürmek istiyor. Teori diye uğraştığı şeyin de daha çok gelenekselin üretimi ve pro-milliyetçilik biçimindeki romantizm sınırlarını aşmıyor. En önemlisi de ezilen ulus gerçeğini unutarak sanki özgür bir ulus üyesi gibi sömürge aydın tarzında eleştiri ve teori yapıyor. Bu durumun Fanon’un “Sömürge tebaa, sömürgecinin bölgesine imrenerek, şehvetle bakar" tespiti ile muhakkak ki alakası vardır. Kendini inkâr ederek sömürgeye benzemek ya da sömürge aydın diyalektiğini taklit ederek sömürgeye benzeyerek özgürleşeceğini sanmak ezilen ulusların anlam kaymasını ifade eder. Velid Seyf’in “Toprak üzerindeki çatışmadan daha tehlikeli olan şey anlamlar üzerindeki çatışmadır” sözlerini burada hatırlatmak isterim.

Toplumsal iç sorgulama

Bu bağlamda öncelikle Önderlik neden sadece “Kürt Aklı’’ değil de, "Kürtlerin özgür yaşam, özgür insan, özgür toplum arayışını gözeten bir Kürt aklını da oluşturmaya çalışıyorum" dediğini düşünmek lazım. 

Kürtlerin vahim sorunları vardır ve bu sorunlar felsefik ve politik düzlemde inanılmaz derecede sorgulamalar yapmamızı gerektiriyor. Bu sorgulamaların yapılabilmesinin ön koşulu da, dış saldırı ve zor sistemlerini sömürgeleştirilmenin tek nedeni görmemek ve bu sömürgeleşmeye neden olan iç koşullar ile yüzleşmektir. Önderliğin sömürgeci gerçekleri yaratan sebepleri sorgularken, bu sorgulamaların büyük kısmını Kürtlerin kendini tarihsel toplum olarak oluşturma aklından kopuşlarına ayırmasının ve her şeyden önce kendini oluşturacak bir Kürt aklını inşa etmeye öncelik vermesinin nedeni de budur. Ortak akıl ve birliğe gelmeyen, yaşam sorgulaması büyük olmayan ve sadece içgüdüsel seviyelerde isyancı olmayı aşmayan her gerçeğe karşı “Ben savaşın yüzde 90’nını iç düşmana karşı veriyorum" dedi.  

 

 

Kürtler klasik sömürge değil

Kürtlerin durumu hiçbir sömürge statüsüne uymamaktadır; klasik ve yeni sömürgecilik biçimlerinde sömürge uluslar inkâr edilmemekte ve işgal altında olsalar da bir yönetim biçimine, kimlik tanımına sahiptirler. Kürtlerin maruz kaldığı kimliği inkâr ve imha siyasetine dayalı soykırım rejimidir. Ancak sömürgeleşme sorununu sadece hegemonik güçlerin aklı, şiddeti, stratejik ittifakları temelinde izah etmek her zaman özgürleştirici olmadığı gibi, sürekli tek taraflı izah özgürleşme önünde doğrudan engel olacak yegâne şey olacaktır. Sömürge halk durumuna gelmenin doğrudan o halk gerçekliğinin kendi içinde taşıdığı tarihsel toplum sorunlarıyla alakası vardır. Kürtlerin uzun süreli ortak akıl gücünü-stratejik aklı açığa çıkarmaması ve ısrarlı parçalılığı tercih etmesi sömürgeleştirilmesinin temel nedenidir. Unutmamak gerekir ki kendinde güçsüzlüğü gördüğün oranda özgürleşirsin.  

İkinci bir neden ise, Kürtler de egemen sınıfın işbirlikçi karakterde gelişmesi ve sömürgeciliği bizzat Kürt toplumunda örgütleyen bir iç sömürgeci güç olmasıdır. Günümüzde bu işbirlikçi sınıf 5. sömürgeci güç olmuş durumdadır. Egemen ulusların ataerki ve sınıf ideolojilerini kendini inkâr temelinde Kürt aklının yerine ikame etmişlerdir. Kürt aydınları hala bu akıl ve gerçek ile yüzleşemiyor. Aşiret, hanedanlık formuna duyulan romantik hayranlık ve sezilerle devlet kuracağını düşünen, ağlamaklı bir halde ‘devletimiz olsaydı bunlar başımıza gelmezdi’ cümlesi dışında söyleyecek bir şeyi olmayan, egemen sınıf aşiretçiliğini burjuva particilik ile modernize eden, tarih yazımını hanedanlık övgüsü sanan ve sırf bu neden ile olsa da devletleşmeyi imkânsız hale getiren akılsızlığı akıl sanma var. Egemen sınıfa dayalı olduğu için bu kesim asla ulusun ortak aklına kuramsal katkıda bulunamaz. Aklınız nerede ise oradasınızdır.

 

 

Kürt orta sınıfının yanılgısı

Kürt orta sınıfının aklı ise sömürgesine gizli hayranlık duyuyor, ona benzeşiyor, taklit ediyor. Felsefik, yani kavramsal ve kuramsal dünyası ezberin ötesine geçmiyor. En tehlikeli yanı ise kariyer odaklı meslek ve siyaset tutkusu nedeniyle popülizm ve demagoji ile gerçekliği çarpıtma oportünizmini üretebilmesidir. Kolay aldanır ve aldatır ve bu neden ile yaşamı ile sömürgeciliği en fazla esir aldığı bir gerçeği temsil eder. En kötüsü de kendi toplumu karşısında üstünlük kompleksini yaşadığı için ortak akıl ve mücadeleye gelmemeyi özgürlük sanmasıdır. Ortak akla gelmemeyi birey olmak sandığı için Kurdistan’da en deklase kesimi temsil ediyor. Bu kesim hala bu devrimin bireyini, yaşamını, edebiyatını, teorisini merak edip araştırma konusu yapmamıştır. Bir şiir, bir hikâye yazmamıştır. Mücadelenin aklını, bir kavramını kullanamaz ama başka dünyaların kavramlarını, dilini sular seller gibi yazar ve çizer. Küçük burjuva kompleksi kadar bunaltıcı bir şey olamaz. Sömürgeciliğin inşa ettiği bu iki sınıf aklına karşı özgür bir Kürt aklı inşa etmeden Kürtlerin bu soykırım kıskacını kırması zor olacaktır. Soykırımcısının ideolojileriyle ve aklı ile ancak yeni bir sömürgecilik ilişkisi kurulur.

 

 

Önderliğin diyalektiği

Önderlik ulusal akıl özgür birey aklının tam da içinde gelişir ve ortak akıl özgür yaşamın tam da içinde oluşur diyalektiğini bize öneriyor. Bu sömürgeciden özgürleşmenin biricik yoludur. Dikkat edin hiçbir sömürge halk işbirlikçi burjuva sınıf öncülüğünde özgürleşmemiştir. Tüm ezilen uluslar sosyalizm perspektifli birey ve toplum ideolojileri sayesinde kurtuluşa ermişlerdir. Çünkü ezilen ulusların bir iç sömürgecileri vardır ve işbirlikçi karakter burjuvaziden, zihnen ve ruhen asimile olmuş orta sınıftan özgürleşmeden işgalci sömürgeciden kurtuluş gerçekleşmiyor. Ancak reel sosyalizmin devrimlerinin toplum üzerinde kurduğu yeni devlet ve sınıf iktidar sorunu yeni bir sömürgeleşme sürecine neden olmuştur. Salt bir sınıfın kurtuluşu yeni bir iktidar, ataerki, sınıflaşma demekti. Kadınların, gençlerin, düşün dünyasının ve iktidar odakları dışında tüm ezilen toplumsal kesimlerin özgürlüğünü esas alan toplumun özgür yaşam arayışı çağımızın özelliğidir. Anti-sömürgeci, anti-iktidar, anti-ataerkil, anti-tekelci akıldır bu. Kürtlere dayatılan yaşamın lanetini, düşmüşlüğünü, köleliğini sorgulayacak ve iç sömürgeciliği yargılayacak politikacı, filozof, aydın ve edebiyatçıların gelişmesi umudu ile.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.