Ranya’nın Şahmaran’ı, Sadako’nun turnaları
Zozan SİMA yazdı —
- Türk devletinin saldırısından şehit düşen Ranya, Jineoloji Akademisine hediye edilmek üzere bir Şahmaran resmi çizmişti. Şahmaran’ın her pulunu bir genç kadın boyamıştı.
Eğitim gördükleri okulun bahçesinde voleybol oynarken Türk devleti tarafından katledilen Ranya Eta, Zozan Zêdan, Dîlan Izedîn ve Diyane Elo’nun haberini duyduğumdan bu yana dilimde dolanıp duruyor çocuklar öldürülmesin şarkısı. Şiirini Nazım Hikmet’in, bestesini Zülfü Livaneli’nin yaptığı şarkının en çok da ‘Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar’ dizesi dokunuyor içime. Hiç büyümüyor ölü çocuklar ve kalıyorlar öldürüldükleri yaşlarda. Ceylan Önkol ve Uğur Kaymaz 12’sinde, Cemile Cagırga ise 9’unda, Berkin Elvan 14’ünde, Mehmet Uytun ve Solin bebek daha 1 yaşında kalması gibi…Hiroşima’ya atılan atom bombasından etkilenen Sadako Sasaki 10 yaşına geldiğinde kanserden ölmüştü. Nazım Hikmet bu şiiri onun anısına yazmıştı. Sadako ve Bin Turna Kuşu romanının yazarı Eleanor Coerr "İnsanlara Hiroşima'da iki yüz bin kişinin atom bombası yüzünden öldüğünü söylemek, küçük bir kızın öyküsünü anlatmak kadar etkili değil’ sözleri ile yaşamı, hikayesi ve bu dünyada bir yeri olan insanların bilançolardaki rakamlarla ifade etmenin duygusuzluğunu dile getiriyor. Romanda sürekli ölüm, barış, savaş üzerine sorgulamalar yer alıyor küçük bir kızın dünyasından. Ona yaşam umudu aşılamak için kağıttan bin adet turna kuşu yaparsa iyileşebileceğini ve tanrının onun dileklerini kabul edeceği söylenir. Büyük bir umutla kağıttan turnalar yapmaya koyulur. Fakat tamamlayamadan ölür. Rengarenk bin turna kuşuyla bezenmiş heykeli savaşta katledilen çocukların anısına adanmıştır.
Ölümün bir vakti yok elbet, her ölüm vakitsizdir. Ama çocukların ölümü en vakitsiz olanı. Daha ağır bir duygu hali yaratıyor insanda, daha büyük bir öfke, daha derin bir acı. Bu nedenle bir sahada voleybol oynayan pırlanta değerindeki genç kadınların şehadetinin etkisi bir başkaydı. Onlar savaş, göç yoksulluğa tanık olmuş çocuklar. Şehirleri, köyleri işgal edilmiş çocuklar. DAİŞ zulmüne, onlara karşı kahramanca direnişe tanık olmuş çocuklar. Kadın kimliğinin somutlaşmaya başladığı andan itibaren kısıtlamalar, yasaklamalar, ayıplar ve günah kavramlarının devreye girdiği bir coğrafyanın çocukları. Bedeninin belirginleşmekte olan kısımlarını gizleyerek, sesini kısarak, varlığını girdiği her ortamda görünmez kılmanın dayatıldığı cinsiyetçi bir kültürün hakimiyetinde adım atarlar yaşama. Birinin namusu, birinin arzu nesnesi, birinin potansiyel çocuk yapma makinesidir o beden. Bunun için kapatılır, bunu için hazırlanır, süslenir, zayıflar, şişmanlar, çocuk yapmaya uygun değilse tedavi edilir.
İşte o voleybol sahasında hedef alınan genç kadınlar daha küçücük yaşlarında özgürlük adımları atmak istemişlerdi. Kimisi kendi isteği ve zoruyla, kimisi ailelerinin beklenti ve yönlendirmesi ile cinsiyetçi topluma, ataerkil geleneklere göre değil özgürlük ilkelerine göre yaşamayı tercih etmişlerdi. Bunun için spordan, müziğe, resimden tarih ve sosyolojiye, sağlıktan coğrafyaya, matematikten fiziğe kadar her alanda kapsamlı bir eğitim görmekteydiler. Daha yakın bir zamanda kadın anatomisi dersi görmüşlerdi. Kendi bedeni hakkında bilgi sahibi olmanın genç kadınları özsavunmalı kıldığını fark etmişlerdi. Her bilgiyi hevesle, heyecanla öğreniyor hızla yaşamlarına uygulamak istiyorlardı. Önüne set çekilmez, yaşam enerjileri kısıtlanmazsa kadınların yaşamı güzelleştirmesinin en nadide örneğiydiler.
Geçen sene Jineoloji Akademisinden genç bir kadın arkadaş derste onlara Şahmaran hikayesini anlatmıştı. Türk devletinin saldırısından şehit düşen Ranya bu hikayeden çok etkilenmiş, Jineoloji Akademisine hediye edilmek üzere bir Şahmaran resmi çizmişti. Şahmaran’ın her pulunu bir genç kadın boyamıştı. O küçük ellerden çıkan güzel resim bizlere genç kadınlara dönük sorumluluklarımızı hatırlatırdı. Onlar kadın devriminin geleceğini örecek yeni nesilleri temsil ediyorlardı. Şimdi o resme her baktığımızda daha farklı sorumluluklarımızın da farkında olacağız. Sadako’nun turnaları, Ranya’nın Şahmaran’ı onları katledenlerden hesap sorma, her katliam karşısında direnişi büyütme sorumluluğunu hatırlatacaklar bizlere…