Türkiye’de ‘ulusalcılık’ fiili faşizmdir

Forum Haberleri —

Ulus devlet ve militarizim

Ulus devlet ve militarizim

  • Bir coğrafyanın ismini bile kabul edemeyen nefret dolu beyinler Kürtlerin gerçeğini anlayamazlar, görmezler. Bugün Erdoğan'ın Kürtlere yönelik savaş politikası, bu ulusal stratejinin devamıdır.

ROBERT PEKÖZ

Türkiye'de "ulusalcılık" üzerine birkaç not.
Türkiye'de "ulusalcılık" bir manipülasyon sistemli olarak yapılıyor. İlericilik olarak gösterilen egemen ulus milliyetçiliği, inkarcı faşist bir ideolojik çizgi halinde hep var oldu. 

Türkiye'de, ulus devlet söylemi üzerinden tarihin en büyük demagojisi dolaşımda ve devam ediyor. Ulus devletinin kurulduğu milli-misak sınırlar dahilinde devlet varlığı devam ediyorsa, orada ulusalcılık ve ulusal devleti öne çıkarmak, bütün toplumsal sorunların üstünde tutmak, ideolojik olarak şovenizmdir, Hitler ırkçılığıdır.

"Ulusalcılık" stratejide var olan sömürü sistemin devamını sağlamak, kapitalist sistemin sürekliliğini kalıcı hale getirmek için uydurulan bir burjuva ideolojisidir ve toplum için yıkıcıdır. Kürt ulusunun inkarı üzerinden yürütülen ırkçılık tarihsel bir sorun olmaya devam ediyor.

Ulusalcılık karikatürleştirilerek, çarpıtılarak ve idealize edilerek bir asır boyunca devam etti. Orduya bel bağlanarak "ulusalcılık" üzerinde şiddet ve darbeler savunuldu. Dini gericiliğe karşı" ulusalcı " bir desot ve yıkıcı anlayış yaratıldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ulusal sorunu yoktur. Ulusal sorun, ezilen, tamamen bağımlı hale getirilen, fiili olarak işgal edilen, yada halkın iradesine rağmen zorla sömürgeleştirilen ülkelerde bulunur. 

Kürdistan bunun en belirgin örneğidir. Ulusal bağımsızlığını kazanan, bu bağlamda ulus devlet kurulmuş bir ülke sınırları içinde, ulusal devlet tezini savunmak ırkçılıktır. Bu gibi devletlerde ulusal bilinci öne çıkarmak, Kürt ulusu ve diğer etnik kimlikleri yok saymak, inkar etmektir. 

Tüm varoluş süresince Türkiye'de "ulusalcılık" hep diri tutuldu ve bir baskı sopasına dönüştürüldü.
Ulus devletler kapitalizmle birlikte tarih sahnesinde yerini aldı. Ulus devletleri ortaya çıkaran tarihsel koşullar zamandında doğası gereği ilerici bir karakter atfedilen bu devlet tipini yartmıştır. Kurulan ulusal devletler toplumun bütün kesimleri adına inşa edildi. Ancak zamanın evrimi bu ulusal devletleri halkın, özelliklede çalışan kesimlerin düşmanı devletler haline dönüştürdü. Bu dönüşüm kapitalizmi korumaya ve özel mülkiyeti savunmaya yönelik olduğu için ulusal devletler tutucu ve gerici bir nitelik kazandı. Ve ulus devletler dünya gericiliğinin, saldırganlığının, emperyalist savaşların, tek sorumlusu haline geldiler. Tüm ezilenlerin, mazlumların dünyasının da yıkıcısı, faili haline dönüştüler.

Bugün Küresel kapitalizmin dayandığı en büyük ideolojik gerekçe, büyük ulus devletler argümanıdır. Ulus devletlerin  başını küresel güçler çekiyor. Hala bu ırkçı ideolojik yaklaşım durmaksızın topluma empoze ediliyor. Benim devletim tezini en çok sahiplenenler, Dünya’da ve Avrupa'da ırkçılar yani faşistler oluyor. Bu konu üzerine günü birlik hayatta karşılaştığımız durumlardan yola çıkarak bile bir çok söz söylemek mümkün.

Ancak en büyük manipülasyonlardan biri Türkiye’de yaşanıyor. Türkiye'de "ulusalcılık ve ulus devlet üzerinden yoğun ve çok boyutlu bir spekülasyon yapılıyor. Bu spekülasyon bilinçli ve örgütlü bir faaliyet olarak ortay çıkıyor. Ayrıca Atatürk milliyetçiliği bağlamı üzerinden de faşist bir devletin var edildiğini de bilmek gereklidir...

Türkiye'deki "ulusalcılar" var olan sistemin devamında yana oldukları için, sanki Türkiye'nin bir ulusal sorunu varmış gibi göstererek, politika yapmalarının altında yatan gerçeklik kendini bir kaç noktada açığa vuruyor. Bu noktalar Türkiye'nin toplumsal dokusu ile ilgilidir. Ancak "ulusalcılar" Türkiye'nin temel sorunlarını bir köşeye atarak, devletin militarist gücü üzerinden kirli ve ırkçı bir ideolojiyi geliştirmeyi bir politik çizgi haline getirdi. Irkçılık, Türkiye'de belli odaklar tarafından politik bir yaklaşım olarak sürekli gündemde tutuluyor. Kürt sorunu üzerinden yürütülen polemikler, sonuçta Kürt gerçeğinin inkar ile sonuçlanıyor. Devlet aklı, Kürt halkını kabul etmediği için, TC Kürtlere karşı bir düşmanla savaşır gibi savaşıyor.

Bir coğrafyanın ismini bile kabul edemeyen nefret dolu beyinler Kürtlerin gerçeğini anlayamazlar, görmezler. Bugün Erdoğan'ın Kürtlere yönelik savaş politikası, bu ulusal stratejinin devamıdır. Ayrıca Erdoğan’a yaşatılan seçim yenilgilerindeki Kürt başarısının intikam gerekçesi yapıldığını da unutmayalım.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.