Almanya’nın seyahat uyarısı
Elif SONZAMANCI yazdı —
- Almanya Dışişleri Bakanlığı da 7 Ağustos günü Türkiye'ye yapılacak seyahatlere ilişkin bir uyarı yaparak hem Türkiye’de iktidarın uygulamalarını özetlerken, hem de aslında bir sorumluluktan da kendini kurtarmış oluyor.
İktidar her alanda bir savaş politikası yürütüyor. Bir taraftan operasyonlarına devam ederken, diğer taraftan baskı araçlarını genişleterek, kendinden olmayanları tahakküm altına almaya çalışıyor. Bu konuda sayısız örnek var kuşkusuz ama, bu yazıda özellikle Avrupa’dan gidenlere yönelik zorba tutumu hatırlatacağız.
Yaz sürecinin gelmesi ile birlikte Türkiye’ye artan seyahatler havaalanlarında yaşanan gözaltıları bir kez daha gündeme getirdi. Aslında bu uygulama genel bir süreci kapsıyor. Öyle ki kimliğinden dolayı insanlar havaalanlarında keyfi gözaltılara maruz kalabiliyor.
Bunun için kimsenin bir şey yapmasına gerek yok, iktidarın paşa gönlü nasıl buyurursa, mağduriyetin ölçüsü de o kadar artıyor.
Nitekim temel hak ve özgürlükler açısından dünya ülkeleri sıralamasında sonlarda yer alan Türkiye’de bu şana yaraşır gelişmeler bildiğiniz üzere devam ediyor.
Sokak’ta yürüyen insanı çevirip gözaltına alan, Kürtçe müzik eşliğinde halay çektiği için gözaltına alan, inancına sahip çıktığı için gözaltına alan, haber yaptığı için gazeteciyi gözaltına alan anlayış icraatlerine her gün yenisini ekliyor. İnstagramın engellenmesi de son dönemlerde gerçekleşen icraatlardan yalnızca biriydi. Öyle ki kısıtlandıklarını iddia eden iktidar mensupları, yıllardır zaten neredeyse bir harf paylaşımını bile suç unsuru sayarak paylaşım ve paylaşıma beğeni gözaltıları yapıyor.
Türkiye cephesinde bu rutin (!) yaşanırken Almanya Dışişleri Bakanlığı da 7 Ağustos günü Türkiye'ye yapılacak seyahatlere ilişkin bir uyarı metni yayımlayarak yaşanan süreci de özetlemiş oldu. Onların deyimi ile var olan metne teknik eklemeler yapıldı.
Metinde, "Sosyal medyada yapılan paylaşımlar, yorumlar veya beğeniler dahi kovuşturmaya sebep olabilir," ifadelerine yer verilirken, "Almanya'daki yasalara göre ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek ifadelerin, Türkiye'de mesleki kısıtlamalara ve cezai kovuşturmalara yol açabileceği" kaydedildi.
Yine uyarı metninde listelere de işaret edildi ki, aslında bu konu uzun süredir gündemde.
Almanya’da Kürt sorunlarıyla ilgili olarak yapılan gösterilere katılım veya yasal olarak kayıtlı bir derneğe üyeliğin de tutuklamalara, çıkış yasaklarına veya giriş engellerine sebep olabileceğine dikkat çekildi.
Özellikle darbe girişiminin ardından başlayan bir süreçle birlikte havaalanlarına girişlerde yapılan kontrollerde sanal medya paylaşımları ve yahut ellerinde bulunan listelerde isimlerinin yer almasından dolayı bir çok insan gözaltına alındı, haklarında davalar açıldı, aylarca, hatta yıllarca mağdur edildiler.
Medya’ya yansıyan bazı örnekler dışında, bu uygulamalarla kaç insanın mağdur olduğu ise bilinmiyor. Kürt ve Alevi kimliğine sahip olmak, hakkında bir soruşturma açmak için yeterli oluyor.
Başta Almanya olmak üzere yurtdışında yaşayan insanlara yönelik bilinçli bir şekilde uygulanan bu politikada muhalif kimliği ile bilinen insanların toprakları ile bağı koparılmak isteniyor. Nitekim Almanya geçtiğimiz yıllarda Kürt ve Alevi kimliğini de anarak direk uyarıda bulunmuştu. Almanya bu uyarıyı yaparak hem Türkiye’de iktidarın uygulamalarını özetlerken, hem de aslında bir sorumluluktan da kendini kurtarmış oluyor. Nitekim konsoloslukların yardımının yetmeyeceğine de dikkat çekiliyor. Alman devleti uyarı noktasında bıraktığı bu zorba uygulamalara yönelik yaptırımlarda ise geri planda kalmayı tercih ediyor. Bunun yerine Türkiye ile ticaret hacmi genişliyor, askeri ve siyasi ilişkiler artıyor.