AP seçimleri ve AfD’nin yükselişi

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Avrupa ekonomisini reddeden, yeni bir birlik önerisi olan, iklim koruma programlarına karşı duran, ırkçı ve milliyetçi çizgideki AfD’nin yükselişi süreceğe benziyor. Bu da AfD ve politikalarına karşı etkin bir mücadele yürütülmediğinin, alternatif oluşturulamadığının göstergesi.

6-9 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimleri sonuçları açısından önemli bir tartışma yarattı. Seçimlerde aşırı sağın yükselişi endişeleri daha da artırdı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron erken seçim ilan ederken, Almanya’da da erken seçim sesleri yükselmeye devam ediyor. Hristiyan Birlik Partileri erken seçim çağrısı yaparken, hükümet bu çağrıya sıcak bakmadığını açıkladı.

Almanya’da seçim sonrası tartışmalar ise sürüyor.

Avrupa genelinde uzun bir süredir aşırı sağ ve merkez sağ partilerinin yükselişi devam ederken, Almanya açısından da iklim benzer bir eğri çiziyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Almanya açısından sürpriz olmayan ama ileriki süreçte seçmen profilini belirleyen bir sonuç elde edildi.

Öncelikle oy oranlarına bakalım…

Seçim öncesi AfD’nin yükselişine dikkat çekilmişti, ki sonuçlar da tahmin edildiği üzere, aşırı sağcı parti AfD oy potansiyelinin yoğun olduğu Doğu Almanya’da birinci parti , Almanya genelinde ise oyların 15,6'sını alarak ikinci parti oldu.

Merkel’in ardından büyük bir hezimet yaşayan Muhafazakar Birlik Partileri CDU/CSU ise seçim sonuçlarına göre yüzde 30 oy alarak birinci parti oldu. Koalisyon’un en büyük partisi SPD seçimlerde yüzde 13,9 oy alarak üçüncü olurken, Yeşiller ise yüzde 8.6 oranında oy kaybederek yüzde 11.9 oranında oy alabildi. FDP’nin oy oranı ise yüzde 5,2 oldu.

Avrupa seçimlerinde Sol Parti de kayıp yaşayarak oyların yüzde 2.7’sini alırken, Sol Parti’den ayrılarak kurulan Birlik Sahra Wagenknecht (BSW) ilk kez katıldığı seçimlerde oyların yüzde 6,2’sini aldı. Wagenknecht  AfD’nin seçmen kitlesini hedef kitle olarak belirleyip, seçim propagandasını da ona göre şekillendirmesi ile, bir sol hareket olarak eleştiriler almıştı.

Aşırı sağın neden bu kadar yükseldiğini anlamak için, koalisyon partilerinin neden düşüş yaşadığını da görmek gerekiyor.

26 Eylül 2021 yılında yapılan seçimlerde iktidarda en uzun kalan liderler arasına giren Merkel’in partisi büyük kan kaybetmiş, seçimlerin galibi SPD aldığı oylarla tek başına bir hükümet kuramamıştı. Büyük bir başarı elde eden Yeşiller ve bunun yanında FDP ile uzun süren koalisyon tartışmaları sonucu Trafik Lambası adı verilen koalisyon oluşturuldu. Fakat Korana süreci, Ukrayna-Rusya Savaşı, İsrail-Filistin Savaşı sürecinde koalisyonun duruşu partilerin oy oranında büyük bir kayıp yaşattı.

Süreci Yeşiller açısından hatırlarsak, özellikle genç nüfusun rağbet ettiği ve klişe, muhafazakar seçim vaatleri yerine, genç, dinamik, doğa dostu bir parti gelecek açısından umut vadeden bir tablo çiziyordu. 

Fakat ülke yönetimine dahil olan Yeşiller, savaş yanlısı, silah satışını destekleyen, sermaye güçlerinin yanında duran, iklim politikalarında geri atım atan, yoksul kesimin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak bir politika ile Avrupa seçimlerinde, Almanya seçimlerindeki başarısının tersine büyük bir düşüş yaşadı, ki anketlere göre Almanya’da da Yeşillere rağbet giderek düşüyor.

Yeşiller savaş karşıtı, iklim dostu bir profilden, savaş destekçisi ve iklim konusunda yeterince adım atmayan bir parti konumuna gelirken, sosyal reformlar yapması beklenen SPD ise beklentileri karşılayamadı.

Gelişen savaş politikaları karşısında artan zorunlu göç ise AfD’nin en büyük seçim propagandası olmaya devam etti. Bunun karşısında muhalefet partileri de, koalisyon partileri de mültecilerin koşullarını iyileştirmek yerine, zorlaştıran düzenlemeleri desteklemeyi tercih etti.

Solun kendini tekrar eden ve alternatif sunmayan politikaları da AfD’nin hedef kitlesine odaklanan Birlik Sahra Wagenknecht’i güçlendirdi.

Yine seçim sonrası konuşulan bir başlıkta aşırı sağ ve merkez sağın koalisyon olasılığı. CDU bu tartışmalar gündeme geldiğinde, AfD ile işbirliğini sürekli reddetti. Geçtiğimiz yıl CDU lideri Friedrich Merz'in bir televizyon programında AfD ile belediye düzeyinde işbirliği yapılabileceğini söylemesinin ardından başlayan tartışmalar kendi partisinden de büyük tepki almıştı. Fakat bu konu Avrupa seçim sonuçlarının ardından da gündemden düşmüyor. Şimdilik böyle bir olasılık reddedilse de, imkansız gözüyle de bakılmıyor.

Anayasa Koruma Teşkilatı’nın ‘şüpheli’ kategorisine dahil edip faaliyetlerini takibe aldığı AfD, siyasi atmosferin yarattığı boşluk üzerinden, milliyetçi duyguları körükleyerek, güçlü bir propaganda çalışması ile kendisini bir alternatif olarak sundu. Avrupa ekonomisini reddeden, yeni bir birlik önerisi olan, iklim koruma programlarına karşı duran, ırkçı ve milliyetçi çizgideki AfD’nin yükselişi süreceğe benziyor. Bu da AfD ve politikalarına karşı etkin bir mücadele yürütülmediğinin, alternatif oluşturulamadığının göstergesi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.