Başarısızlığın nedeni mülteciler mi?
Elif SONZAMANCI yazdı —
- Şimdilerde mültecilerin gelişi ile sağ hareketlerin yükselişini paralel bir cephede görüp buna yönelik önlem alma önerileri siyasetin gündemine yerleşmiş durumda.
İktidara geldiğinden bu yana güvenlik, ekonomiyi canlandırma ve ekonomik durgunluğu giderme adına adımlar atan koalisyon hükümetinin önünde duran sorunlardan biri de mülteci sorunu. Zira bu sorun Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana Avrupa’nın temel gündemleri arasında yer alıyor. Mülteci sorununu çözmeye yönelik kafa karışıklığı ise, dolayısıyla birçok sorunu beraberinde getiriyor.
Avrupa’ya gelen mülteci dalgasının önüne geçmek amacıyla Türkiye ile yapılan anlaşmalar ve bu uğurda verilen ödünler uzun bir süredir eleştiri konusu olmaya devam ediyor.
Şimdilerde ise mültecilerin gelişi ile sağ hareketlerin yükselişini paralel bir cephede görüp buna yönelik önlem alma önerileri siyasetin gündemine yerleşmiş durumda.
Bu ayın başında Yunanistan Göç ve İltica Bakanı Dimitrios Kairidis, ülkedeki mülteci sorununa dikkat çekerek Türkiye ile yeni bir mülteci anlaşması önerdi, Almanya’nın bu konuda ağırlığını koyması gerektiğini ifade etti, zira Bakan Almanya'nın Türkiye ile sıkı ve çok yönlü ilişkilere sahip olduğunu hatırlattı.
Elbette Almanya’nın Türkiye ile imzalanan mülteci anlaşmasında ne kadar çaba harcadığı hepimizin malumu. Erdoğan’ın her başı sıkıştığında sınır kapılarını açmakla tehdit ettiği Avrupa ülkeleri, yaşanan tüm insan hakları ihlallerini görmezden gelme, sadece ülkelerinin iç huzuruna odaklanma edimini bir gelenek edasıyla sürdürüyor.
Almanya yaşanan yoğun mülteci akını karşısında bir çok obsiyona baş sallama niyetinde.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier İtalya ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada, "Almanya da İtalya gibi kapasitesinin sınırına ulaşmış durumda" dedi. Almanya'nın bu yılın ilk 6 ayında 162 bin sığınma talebi aldığını ve Ukrayna'dan 1 milyonun üzerinde mültecinin bulunduğunu söyledi.
Federal Cumhurbaşkanı bu sözleriyle yeni bir tartışma başlattı, daha doğrusu mevcut tartışmalara yön verdi. Dolayısıyla mülteci akınının ülkeye girişlerinin nasıl aşağıya çekileceğine odaklanan bir tartışma da ülke gündeminde tekrardan alevlendi.
Süddeutsche gazetesinde yer alan Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'nin verdiği bilgiler ekseninde bu yılın ilk sekiz ayında ilk kez sığınma başvurusunda bulunan 204.000 kişinin yüzde 60'ı, Suriye (60.000), Afganistan (36.000) ve Türkiye’den (29.000).
Yine aynı gazetede Sol Parti tarafından sunulan soru önergesine verilen cevaplar da yer aldı. Buna göre yılın ilk yarısında Federal Daire'nin başvurularını karara bağladığı kişilerin yüzde 71,3'ü koruma statüsü aldı. Suriyeliler için bu oran yüzde 100, Afganlar için ise yüzde 99,1. Verilen bilgilere göre Türkiye’den sığınmacıların ise sadece yüzde 21,9'u kabul edildi.
Almanya’da yereller tarafından seslendirilen ve mülteci barınma alanlarının sınıra dayandığı açıklamaları çözüm arayışlarını artırdı. Çözüm arayışları dediysek, aslında çözmeme üzerine gelişen ve mültecileri bir an önce ülkeden uzaklaştırmanın yolu da diyebiliriz.
Mültecilerin kabulüne yönelik en çok tartışılan ve basında yer alan modellerden biri de Danimarka modeli. Bu model de aslında sorunu sadece mültecilere bağlayarak, yoğun mülteci akını nedenlerini görmezden gelmeyi hedefine koyan bir çözüm modeli.
Adalet Bakanı Marco Buschmann da Danimarka modeli tartışmalarına yönelik sıcak mesaj vererek, “ülke olarak aşırı yük altına girmekten de kaçınmamız gerekiyor" diyerek, aslında Almanya’nın bundan sonra mültecilere yönelik tavrını daha da sertleştireceğinin mesajını vermiş oldu.
Danimarka 2015 yılında temellerini attığı mülteci politikalarında sertleşmeye gitti. Şu an en sert yasalar uygulanıyor. Mültecileri sınır dışı etmeleri hızlandırdı ve bir yılda izin verilen mülteci oranında azaltmaya gitti. Almanya’da ise bu modelin tartışılmasının önemli bir nedeni yükselen aşırı sağ oylarını mülteci politikalarını sertleştirerek düşürmek.
Oysa ülkenin gündeminde mültecilere yönelik sertleştirilen politikalar yerine savaşı durdurmaya yönelik, güvenlik politikalarını sorgulamaya yönelik hiç bir adım atılmıyor. Bunun yerine Almanya güvenlik politikalarında yenilenmeye gidiyor, mülteci politikalarını sertleştiriyor.