Cehennemin kapılarını kapatalım
Nevra AKDEMİR yazdı —
- AKP'nin suç işleme özgürlüğü işte bizim cehennemimiz. İktidar bloğuna katılan Hüda-Par ise hala korkunç katliamlarla ve domuz bağı gibi bir canice katletme metoduyla hafızamızda capcanlı duruyor.
Brezilya seçimlerinde Bolsonaro karşısında oluşan muhalefet ittifakı ile özdeşleşen bir söz var; mealen ittifakı tanımlamak için, cennetin kapılarını açmayı vaat etmek için değil, cehennemin kapısını kapatmayı hedeflediğini ifade ediyor. Zira, seçimi kaybeden Bolsanaro Lula’ya başkanlık görevini devretmeden iki gün önce kaçtı. Türkiye ile bağı olan herkesin kolayca anlayacağı gibi, suçlarının büyüklüğü nedeniyle yargılanmaktan kaçtı. Bir kaç sene sonra dönüp yeniden iktidar için mücadele edip etmeyeceğini, Brezilya’daki güçlü mücadele belirleyecek elbette. Ancak Türkiye’ye odaklandığımızda benzer tabloya tanıklık etmek ve benzer sonuçlar almak için mücadele ettiğimizi, cehennemin kapısını kapatmayı asli işimiz kıldığımızı görüyorum.
Türkiye’de korkunç bir talan yaşanıyor. Depremden sonra meşru olmayan kamulaştırmalar ve el koymaların zemini insanların acısı üzerine ve yakınlarının hala içinde olduğu enkazlar üzerine konuldu. Her gün bir uluslararası uyuşturucu ticareti haberi, eski bakan yakınlarının da içinde olduğu çetelerle birlikte anılıyor. Korkunç cinayetler, çocuk istismarları karşısında bu faillerin yargılanması bir yana, cezasız bırakıldıklarını, mağdurların bu tarikatların eline teslim edildiğini ve hatta milletvekili adaylıkları ile ödüllendirildiklerini görüyoruz. Sokaktaki herhangi bir trafik kazasında bile yakını veya kendisi zarar gören kişinin mağduriyetinin giderilmesi, karşısında kim olduğuna bağlı. Rabia Naz’ın adı mıh gibi aklımızda hala. Nadire Kadirova’yı hatırladınız mı, AKP millet vekili Şirin Ünal’ın evinde “ölü bulunan”, resmi belgelere göre. Bu partinin suç işleme özgürlüğü işte bizim cehennemimiz. İktidar bloğuna katılan Hüda-Par ise hala korkunç katliamlarla ve domuz bağı gibi bir canice katletme metoduyla hafızamızda capcanlı duruyor.
Şimdi bunlar benim başıma gelmez, diye düşünenlere geçelim. Böyle katliamları 2015 Haziran ve Kasım seçimleri arasında gördük. “400 milletvekili verseydiniz bunlar olmazdı” cümlesini de duyduk hepimiz. Bunlar dediği, onlarca patlama ve yoldaşlarımızın dostlarımızın katli idi. Hala unutamadığım o sağ kalmaktan duyduğum suçluluk. Deprem döneminde de ise işi ve tüm hazırlığı böyle bir deprem karşısında arama ve kurtarma olan ekiplerin bekletilmesi, çalıştırılmaması yoluyla bir etnik ve bölgesel kırım yaşatıldı. Kaybımızın telafisi yok, ölçüsü yok, yasımızı öfkemizle yaşadık. Karşısında görevlerini yapmayarak sevdiklerimizin ölümüne neden olanların azarlamaları ve şakalarını duyduk. Başka bir cehennem var mı?
Bunlar da arızi şeylerdi, doğal felaketti veya asrın felaketiydi diyorsanız; o halde gündelik cehennemimizi tanımlayalım.
Türkiye'deki gıda enflasyonu dünyadaki en yüksek orana sahip. Her gün değişen etiketlerin yanı sıra, süte ve bebek mamasına konulan alarmlar kocaman bir açlık riskini bize gösteriyor. Yetersiz beslenme, çocukların en önemli sorunu bugün. Çalışmak borçları ödemenin tek yolu, borçlar ise yaşamak için, kirayı ve yemeği karşılamak için. Patronlar ise artan enflasyon karşısında ücretleri yükseltmeyerek reel anlamda ücretleri düşürüyor. Kârları böylece daha da artırıyor. Daha fazla işi daha az işçiye yaptırıyor. Evet, altın yakalı çalışkan çocuk, o işçi sensin. Bedenimizi ve ruhumuzu tehlikeye atan işlere ve süreçlere gözleri kapalı bizleri atıyorlar. Zira bizler çalışabilme gücü ve kapasitesine sahip, 65 milyon kişi arasında seçilmiş, 22 milyonuz. Önümüzdeki 43 milyon kişi bizim rakibimiz. Dahası işten mi çıkarıldınız, işçilerin yüzde 90’ının işsizlik ödeneği almaya hak kazanamadığını biliyor muydunuz? Nereye gidiyor o ödenek derseniz patronların cebini, kamu işyerlerinde dağıtılan huzur hakkı alanların banka hesaplarını ve ayakkabı kutularını aramanıza tavsiye ederim, henüz sıfırlamamışlardır.
Eski rejimin kurucuları, bugün muhalif olabilir. Yine de eski sistemin öz evlatları onlar. Yeni bir hayatı kurmak için de olsa, cehennemin kapılarını kapatmak için de olsa, eski ve eskimiş politikacılar ve kanaat önderleri önümüze düşüp duruyor. Cehennemi içindekilerle geride bırakmanın zamanı geldi!