O kerpiç evler

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Çarpıtma, üstüne oturdukları herşeyi kaybetme korkusundan, zira tüm zenginlikleri ve güçleri, kendi yağma ve talan düzenlerinin sürmesine bağlı. Bu döngüyü kırmak bu yüzden yaşamsal!

Kerpiç evler, Türkiye’de yoksulluğun bir diğer adı, daha doğrusu yoksulluk güzellemesinin ve sömürüyü örtmenin imgelemi. Kerpiç, duvar örmek üzere kullanılan bir çeşit pişmemiş tuğladır. Kerpiç malzemesi toprak, su ve samandan oluşur, bunlar karıştırılıp ezilip, balçık haline getirilip ve sonra da kalıplara dökülerek güneşte kurutulur. Son derece ucuz ve evleri sıcak tutan malzeme. Dahası ekolojik alternatif bir yapı tekniği. Bu yüzden tarihi çok eskiye dayalı olmakla birlikte, yağış az alan bölgelerdeki kırsal alanlarda yaygın olarak varlığını sürdürüyor; hatta son dönemlerde betona alternatif bir yapı tekniği olarak yaygınlaşıyor. 

Kerpiç evler, bugünün ekolojik bir alternatif olarak mimarların gündeminde yer etse de bizim gündemimize bir fotoğraf karesi ile girdi. Bir cenaze bir bayrak ve iki adam, sıvasız bir evin balkonundalar fotoğrafta. Fotoğrafın etrafındaki tüm söylemde ise şehadet kelimesini buluyoruz. Sanki gizlice bir ödül verilmiş gibi. Hatta gözlerinde parlak bir fikir bulmuş olmanın parıldaması ve “doğru tarafta” yer aldığını bilmenin özgüveni ile bir adam şöyle diyor, Twitter’da çok paylaşılan ve yorum yapılan videosunda: “Allah o evlere şehitlik gibi rütbe nişanı nasip etmiştir. Kusura bakmayın, şehadet öyle giydirmeli cepheli olan 20-30 milyon ederi olan büyük sitelerden, lüks evlerden çıkmıyor maalesef” diyor ve bu evlerin asıl zenginliğe sahip olduğunu, yani “bu evlerin içinde mertlik var, bu evlerin içinde din var, iman var ahlak var, vatan sevgisi var, fedakarlık var…“ cümleleri ile şaşmaz bir "Vatan Millet Sakarya" edebiyatını tamamlıyor. 

Fotoğrafta ev kerpiç değil ama sıvasız. Fakirliğe katlanmanın, sömürüye ses çıkarmamanın, her tür şiddete maruz kalmaya razı gelmenin, hatta sömürgecilerin savaşına kurban edilmenin bedeli olarak şehadet tüm dinlerin aralarında uzlaştığı konular arasında. Zira bu evlerde ve pek çok site içindeki apartman dairesindeki gibi hayat nasılsa ölüm de öyle geliyor. Hayat olağanüstü koşullarda ve yokluklarla bir arada olduğu için, ölüm de hayatın olağan akışını darmadağın eden yerden çıkıp geliyor. O evlerde ertesi gün ne yiyeceği, nasıl ısınacağı, kirayı nasıl karşılayacağı, çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağı, gündeliğe gittiği evin yeniden çağırıp çağırmayacağı, işçi pazarında seçilip seçilmeyeceği, borcu nasıl erteleyeceği gibi sorunlar gündelik yaşanırken; ölüm de tarlada çalışmak üzere yollarda, inşaatta, şantiyede, fabrikada, işçi servisinde, kargoyu taşıdığı motosikletinin üstünde, başkasının kirini temizlemek üzere çalıştığı evinin camında buluyor. 

Cümlelerin sahibinin fakirlik ve zenginlik edebiyatındaki ayrım, kerpiç evler ve siteler olsa da, bugün yoksulluk böylesi bir ayrım gütmüyor aslında. Kentsel dönüşüm nedeniyle giderek yükselen binalarda oturanlar da, son derece yoksul bir hayat sürmek zorunda kalabiliyor. Dahası şaşırtıcı olmayacaktır ki “Vatan Millet Sakarya” edebiyatını yapanlar, birden zenginleşerek yüksek fiyatlarla bahsettikleri giydirilmiş binalarda şehadetten yoksun ama ekonomik olarak son derece zengin hayatlarını, bu, yoksulların sömürüldüğü, yoksun bırakılarak şiddete razı edildiği ve ödül olarak da sadece ölümün gösterildiği sermaye döngüsünden elde ediyorlar. Onların emek sömürüsünün üzerinde, o sömürüyü kendilerinin dahi inanmadığı ölçüde çığlık çığlığa ortalığı inlettikleri ırkçı ve dinci hezeyanlarla örtmeye çalışıyorlar. Öyle ki bu yoksulluk ve şiddet ortamında kayıp üstüne kayıp, endişe üstüne endişe, çaresizlik üstüne çaresizlik yaşayanların öfkelerini sürekli bir nefret objesi yaratarak yönetmeye çalışıyorlar. Barış diyenleri terörle, yoksulluk diyenleri ihanetle, özgürlük diyenleri sapkınlıkla ve adalet diyenleri yalancılıkla suçlamaları bundan. Böylesi bir çarpıtma, üstüne oturdukları herşeyi kaybetme korkusundan, zira tüm zenginlikleri ve güçleri, kendi yağma ve talan düzenlerinin sürmesine bağlı. Bu döngüyü kırmak bu yüzden yaşamsal!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.