Tuzu kurular (1)
Nevra AKDEMİR yazdı —
- Tüm dünyada hayat pahalılığı krizi daha fazla insanı yoksulluğa sürüklüyor, zaten zor durumda olanlar için sıkıntıları derinleştiriyor ve daha önce bazı hayat güvenceleri edinmişleri de hem mali güvencesizliğe hem de gündelik hayatı yaşanmaz kılan bir takım koşullarla baş başa bırakıyor.
Ancak bu eğilimler her ülkede aynı şekilde ortaya çıkmıyor ve elbette ülkelerdeki birikim rejimlerinin üzerine kurulduğu tüm eşitsizliklere içkin olarak yeniden şekil alıyor. Örneğin, ülkede hali hazırda korkunç bir yoksulluk, işsizlik ve şiddet sarmalıyla iç içe geçmiş bir gündelik hayatınız varken, bir de üstüne her gün yükselen gıda fiyatları, her ay kabusa dönüşen faturalar, ev sahibinden gelen telefonlar veya işyerindeki giderek artan hukuksuzlukların eklendiğini düşünün. Dahası seçimlerden sonra içiniz sinmese de oy verdiğiniz muhalefetin kendi iç kavgalarıyla iktidarın nefret dili ile örülü yalanlarının sürekli kulaklarınızda olduğunu ekleyin. Hatta önümüzün kış olduğunu düşünürsek, tüm dünyada yaşanan enerji krizini, ısınma harcamalarında hissedeceğimizi öngördüğümüzü de matrise dahil edin.
Hala dahası olabilir mi diyeceksiniz ama, tüm dünyada enflasyonu dinginlemek için önümüze konulan ezberi de hatırlatmadan olmaz. Kemer sıkma politikalarının söz konusu hayat pahalılığı krizine rağmen, arkaik teorilere dayanak bir perspektifle bütçedeki açığın kaynağı olduğunu iddia ettikleri ücretleri ve kamu harcamalarını kısma, vergileri artırmaları yetmezmiş gibi; orman alanları gibi kamu varlıklarını satma, kamusal hizmetleri özelleştirme veya piyasalaştırma ile işletmelere yatırım destekleri vermeye ve iflas eden şirketleri devletleştirerek şirket zararlarını da toplumun sırtına yüklemeleri mümkün; ve elbette tüm politikaların önümüze artık klişeleşmiş yalanlarla ve çoğu kez devlet şiddeti ile çıkacağını görmek için müneccim olamaya gerek yok.
Tüm dünya ülkeleri farklı boyutlarda ve derinlikte bu süreci yaşıyor. Yükselen enflasyon krizin merkezinde ve Euro bölgesindeki oranı 2021'de %2,5'ten 2022'de %10’a(*) zıplamış görünüyor araştırmalara göre. Pandeminin kapanma tedbirlerinin ardından, küresel tedarik zincirleri nedeniyle Rusya Ukrayna'yı işgal etmeden önce de enflasyon tırmanışta olduğu çokca yazılmıştı; elbette bu şirketlerin kârlarındaki artışlarla birlikte. Savaş ise gıda fiyatlarındaki artışa, enerji sorununu ekledi. Ortalama olarak enerji maliyetlerinin Avrupa çapında yüzde 42 ve gıda maliyetlerinin yüzde 11 arttığı söylenebilir (*). Elbette enerji şirketlerinin de kârlılığının muazzam arttığını söylemeye gerek yok. Dolayısıyla kamu hizmetlerinin maliyeti konusu (şirket kârlarını görmezden gelerek tabii ki) Avrupa’da liberallerin ve muhafazakar partilerin daha fazla gündeminde olduğu kadar, ırkçı söylemler için de bir yeşerme sahası oluşturuyor.
Zira bu noktada hükümet politikalarının farkı, ülke halkı deneyimlerini farklılaştırıyor. IMF'nin hesaplamalarına göre Fransa, İspanya, Finlandiya, İsveç ve Hırvatistan gibi bazı ülkelerde enerji faturaları hayat pahalılığını %5'ten daha az arttırırken; Hollanda, İtalya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık'ta yaşam maliyetini %10'dan fazla yükseltmiş. Rakamların düşüklüğünü Türkiye ile kıyaslayarak bunların da tuzu kuru diye düşünmeyin. Zira, kriz öncesi yoksulluğun düşük olduğu Danimarka ve İsveç'te elektrik faturalarını ödeyemediğini bildiren katılımcıların oranının %7'ye kadar düştüğünü, çok daha yüksek yoksulluk seviyeleriyle başlayan Yunanistan'da ise bu oranın %50'ye kadar çıktığını gösteriyor (*). Dahası toplumun içinde herkes de farklı etkileniyor bu yoksullaşmadan: Yine bir başka araştırmaya (**) göre ebeveynlerin neredeyse yarısının (%48) çocuklarını beslemek için kendi yiyeceklerinden kıstığını, benzer bir oranda (%49) gelecekte çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamamaktan endişe ettiğini ve üçte birinin (%33) hali hazırda çocuklarına istedikleri kadar çeşitli bir öğün sağlayamadığını ortaya koymuş, Türkiye’de de yakından gözlemlediğimiz gibi. Araştırma (**) ayrıca her ülkede farklı grupların yoksulluğa düşme riski altında olduğunu göstermiştir: Almanya'da emekliler, İtalya'da genç yetişkinler ve Birleşik Krallık'ta tek ebeveynli aileler en fazla risk altında olan gruplardır. Bilin bakalım Türkiye’de kimler?
Not: yazının devamı haftaya :)
*Eurofound (2022) “The cost-of-living crisis and energy poverty in the EU: Social impact and policy re- sponses”. Background paper,
Eurofound, Dublin
**Vilain, O. (2022) “Exclusive poll: Europeans on the brink”. Secours Populaire, Paris.