Direnişin adı Öcalan!
Dosya Haberleri —
İtalyan Gazeteci-Yazar Laura Schrader ile son çıkan kitabı “Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi” vesilesiyle konuştuk
- Kitaplarımda anlattıklarım inanılmaz görünebilir, ama bunlar Kürtlerin yaşadığı bir gerçek. Günümüzden bir örnek vereyim. Gazze’deki savaş bütün büyük medyanın birinci konusu. Efrîn’in işgali gerçekleşti bu duruma karşı herkes sessizliğini koruyor.
- Erdoğan’ın çok yönlü siyasi faaliyetlerine rağmen Türkiye ne yazık ki NATO ülkesi. Bu nedenle, Türkiye’nin başta Abdullah Öcalan’ın tutuklanması ve içinde bulunduğu tecrit koşulları olmak üzere, sistematik insan hakları ihlallerine dönük yönelik kınamalar sadece sözde kalıyor.
- Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinden doğan ve halihazırda Rojava’da uygulanan Demokratik Konfederalizm, tüm insanlık için sivil bir arada yaşama modelidir. Kürt halkının sarsılmaz direnişinin ardında ortak bir konu, değişmez bir isim var: Öcalan ve onun fikirleri.
SERKAN DEMİREL / TORINO
Kürt Özgürlük Mücadelesi dünyanın önde gelen aydın ve yazarlarına ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Kürt Özgürlük Mücadelesi'nden ilham alanlardan biri de İtalyan Gazeteci-Yazar Laura Schrader. Daha önce I Fuochi del Kurdistan (Kürdistan Ateşi), Civilta e Verita (Uygarlık ve Hakikat) kitaplarını yazan Laura Schrader'ın, “Berxwedan: La Resistenza Del Popolo Kurdo Contro Il Genecidio Dı Erdogan” (Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi) adlı kitabı yayınlandı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kitaplarını İtalyan dilinde yayınlayan Punto Rosso yayınevi tarafından yayınlanan Laura Schrader’in kitabı, Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü soykırım savaşına karşı Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve felsefesi temelinde gelişen direnişi irdeliyor.
İtalyan Gazeteci-Yazar Laura Schrader ile son çıkan kitabı “Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi” adlı kitabı ve Kürt halkının özgürlük mücadelesi üzerine konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kürt Halkının özgürlük mücadelesini nasıl tanıdınız ve bunun üzerine çalışmaya nasıl başladınız?
1975 yılında seyahat yazarıydım ve fotoğrafçı olan eşimle birlikte seyahat ve turizm dergileri için röportajlar hazırlıyorduk. Bu dönemde, Irak'taki Kürt devriminin trajik sonucunu öğrendim. Böylelikle daha önceden tanımadığım bir halkla ilgilenmeye başladım. Uğradıkları adaletsizliğin büyüklüğü, maruz kaldıkları baskının vahşeti ve batı demokrasilerinin Kürt halkının yaşadıklarındaki suç ortaklığı beni çok etkiledi. İki dergi ve bir gazetede, İtalya'da ilk kez Irak'taki peşmergelerin fotoğraflarını yayınladım. Dönemin Irak Büyükelçiliği, yönettiğim derginin editöründen görevden alınmamı talep etmek üzere bir yetkilisini şehrim Torino'ya gönderdi. Bunla yetinmeyen Irak Büyükelçisi, İtalyan yetkililer ve basın için Saddam Hüseyin onuruna gösterişli bir resepsiyon ve onun adına bir dizi korkunç film gösterisi düzenledi. Daha sonra, birkaç yıl içerisinde Kürdistan’ın dört bir yanından siyasi ve kültürel figürlerle tanıştım. Yine birçok yayın ve sol görüşlü bir gazete için Kuzey ve Güney Kürdistan muhabirliği yapmaya başladım. Ailem Kurdistan üzerine yaptığım çalışmalarla benle gurur duydu. Kızım Roma’daki ERNK ofisinde çalıştı ve bugün oğlum çalışmalarımı takip ediyor ve etkinliklere, konferanslara, festivallere, PKK’nin etkinliklerine katılıyor.
Daha önce de “Kurdistan Ateşi”, “Uygarlık ve Hakikat” kitaplarını kaleme almıştınız. Yakın zaman önce ise “Kürt Halkının Erdoğan Soykırımına karşı direnişini” adlı kitabınız yayınlandı. Kitaplarınızda Kürt halkının Özgürlük Mücadelesini işliyorsunuz. Bu çalışmanızda hangi kaynaklardan yararlandınız?
Okuyucuların kitaplarımda dikkatini çeken hususlardan biri de çok iyi belgelenmiş olmalarıdır. Bugün 85 yaşındayım ve artık seyahat edemiyorum. Anadolu Ajansı ve ANF gibi farklı yönelimlere sahip haber ajanslarından, ulusal ve uluslararası kurumların ve araştırma merkezlerinin internet sitelerinden bilgi ediniyor, Kürt ve Türk temsilciler, gazeteciler ve dostlarımla konuşuyorum. BM, Avrupa Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi en yetkili kaynaklardan alıntı yapmayı tercih ediyorum, çünkü Kürt halkına yönelik baskı çok şiddetli olduğu kadar bir kadar da kasıtlı olarak gizlendi ve gizleniyor. Kitaplarımda anlattıklarım inanılmaz görünebilir, ama bunlar Kürtlerin yaşadığı bir gerçek. Günümüzden bir örnek vereyim. Gazze’deki savaş bütün büyük medyanın birinci konusu. Efrîn’in işgali gerçekleşti bu duruma karşı herkes sessizliğini koruyor. Bir diğeri, bütün basın, aralık ayı ortasında bir hapishaneden diğerine nakledilen Rus muhalif Navalny’nin tutukluk koşulları hakkında ayrıntılı olarak konuştu. Öte yandan, Selahattin Demirtaş gibi binlerce demokrat ya da Osman Kavala gibi Türkiye’de tutsak edilen tanınmış isimler hakkında hep sessizler. Nelson Mandela, Luther King, hatta Gandhi seviyesinde bir lider olan Abdullah Öcalan’dan bahsetmiyorum bile. Söz konusu Kürtler olunca medya sessiz.
Kitabınızın kapak fotoğrafı dikkat çekici. Bu kapak fotoğrafını tercih etmenizin özel bir nedeni var mı, ya da bir hikayesi?
Kapak için günlerce görsel aradım. Sonunda üç güzel renkli fotoğraf seçtim ve her biri için yayıncı bana çok çekici bir grafik önerisi gönderdi. Ama bunlar tam olarak beni tatmin etmemişti. Bir akşam Şengal’den Mektuplar adlı Kürt filmini izlerken, küçük bir kızın bir Kürt savaşçı tarafından güvenli bir yere taşındığı sahne beni çok etkiledi. DAİŞ katillerinden kaçan küçük kız, saksıdaki bitkisini özenle ve dikkatle güvenli bir yere taşıyordu. Bana direnişin, umudun küçük ve harika bir sembolü gibi göründü. Kadrajı dondurdum, küçük kızın olduğu bölümü aldım. Grafik açıdan bakıldığında, siyah beyaz seçimi daha orijinaldi, renkli görüntü selinin ortasındayız. Kişisel bir bakış açısıyla, o küçük kıza bağlandım. Güvende olup olmadığını, nerede olduğunu çok merak ediyorum.
Kitabınız İtalyanca dışında başka dillerde de yayınlanacak mı?
Kitabımın başka dillerde yayınlanıp yayınlanmayacağını bilmiyorum. Telif hakkından feragat etmeyi seçtim ama telif hakkı bende kaldı. Bu şekilde, örneğin bir Kürt yayıncı kitabı çevirip yayınlamak isterse, bunu sadece benim iznimle ve herhangi bir ücret talep etmeden yapmakta özgürdür.
Henüz kitabınıza ulaşamayanlar ve okuyamayanlar için kitabın içeriğine dair biraz bilgi verebilir misiniz?
Kitaplarımda sadece Kürt meselesinin uzmanlarına değil, herkese hitap etmek istiyorum. 'İzlenimci' olarak adlandırılan ve 'etkili' olduğu söylenen bir üslup seçtim. Hikâye, Sur'un yıkımı, Efrin'in işgali, Cizre'nin harap edilmesi gibi büyük ve trajik olaylara ve Sakine Cansız, Fidan Doğan, Selahattin Demirtaş, Hevrin Khalef ve Erdoğan'ın kendisi gibi bazı şahsiyetlerin portrelerine ayrı bölümlerde odaklanarak ilerliyor. Abdullah Öcalan'ın varlığı kitap boyunca devam ediyor. Kürt halkının sarsılmaz direnişinin ardında ortak bir konu, değişmez bir varlık var: Öcalan ve onun fikirleri. Lider Öcalan ayrıca, ailenin bakış açısından çok ilgi çekici bir şekilde konuşan yeğeni Ayney Öcalan’ın anlatımlarıyla da sunuluyor.
Siz aynı zamanda “Öcalan’a özgürlük Komitesi” içerisinde yer alıyorsunuz. Abdullah Öcalan’ın esir alınmasında İtalya’nın sorumluluğu hakkında ne düşünüyorsunuz ve İtalya Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü noktasında rol oynayabilir mi?
Sayın Öcalan'ın esir alınması Türkiye, ABD, İsrail ve Kenya gizli servisleri tarafından düzenlenen uluslararası bir komploydu. Ancak ilgili tüm hükümetler Kürt lidere koruma sağlamak istemeyerek bu durumda rol oynadı. İtalya'da yargı Sayın Öcalan'a siyasi sığınma hakkı tanımıştır. Bizde adalet yavaş işliyor, bu davada ise kararın nispeten hızlı bir şekilde, 1 Ekim 1999'da verildiğini söylemeliyim. Dürüst olmak gerekirse, Öcalan’a neden mahkeme kararına kadar birkaç ay daha İtalya'da kalmasının tavsiye edilmediğini anlamış değilim. Başbakanımız o dönemde Türkiye'de idam cezası yürürlükte olduğu için Türkiye'ye iadesinin mümkün olmadığını söylemişti.
Öcalan mahkeme kararına kadar beklemiş olsaydı, siyasi sığınma hakkının yasal olarak tanınmasıyla birlikte Öcalan’ın İtalya’da tamamen kalma hakkı olacaktı. Bunlar göz önüne alındığında, Öcalan bizim siyasi mültecisidir ve İtalya onun özgür kalmasını talep etmeye en çok hakkı olan ülkedir. Ancak, İtalya ve Avrupa Birliği’nin bağımsız bir uluslararası politikası yoktur. Kendi çıkarlarına ters düştüğünde bile ABD ve NATO’nun diktalarını takip ediyorlar ve uyguluyorlar. Erdoğan’ın çok yönlü siyasi faaliyetlerine rağmen Türkiye ne yazık ki hala değerli bir NATO ülkesi olarak görülüyor. Bu nedenle, Türkiye’nin başta Abdullah Öcalan’ın tutuklanması ve içinde bulunduğu tecrit koşulları olmak üzere, sistematik insan hakları ihlallerine dönük yönelik kınamalar sadece sözde kalıyor.
Bildiğiniz gibi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 25 yıldır İmralı Ada Cezaevinde tutsak ve yaklaşık 3 yıldır kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Öcalan’ın avukat ve aile görüş hakkı tamamen elinden alınmış durumda. Öcalan’ın içinde bulunduğu bu tecrit koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başkan Öcalan'a uygulanan tecrit uluslararası bir suçtur ve Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) tarafından defalarca kınanmıştır. Bir başka büyük lider Nelson Mandela da çok uzun bir hapis cezasına çarptırılmıştı, ancak onun durumunda kamuoyu bilgilendirilmiş ve serbest bırakılması için yürütülen kampanyalar medyada büyük yankı uyandırmıştı.
Öcalan'ın durumunda ise, özgür kalmasını talep eden milyonlarca insanın medyanın ilgisini çekmesi imkânsız olmasa da çok zor, çünkü Ankara hala Batı dünyasının önemli bir müttefiki olarak görülüyor.
İtalyan bir yazar olarak, Abdullah Öcalan’ın fikirleri ve paradigmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinden doğan ve halihazırda Rojava’da uygulanan Demokratik Konfederalizm, tüm insanlık için sivil bir arada yaşama modelidir. Öcalan bu paradigması, insan ve yurttaş hakları adına ve farklı gruplar ve dinler arasındaki dünyası saran çatışmaları çözebilir.
Uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim ki, her kıtadan kadınları kapsayan ve etkileyen Jin, Jiyan, Azadi hareketi, PKK’nin kuruluşundan bugüne Öcalan tarafından arzulanan Kadın Devrimi’nden doğmuştur. Bu kadın devrimi, sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyadaki baskı kültürünü yıkan bir devrimdir. Dünyanın dört bir köşesine radikal, yaşamsal bir yenilik soluğu getiren bir felsefe.
Laura Schrader kimdir?
1938'de doğumlu İtalyan Gazeteci-Yazar Laura Schrader, Torino Üniversitesi hukuk fakültesi mezunu. Gazetecilik mesleğine 1975 yılında başlayan Schrader, ilk olarak fotoğrafçı eşi Georg Schrader ile seyahat ve turizm dergileri için gazetecilik yaptı. 1975 yılından itibaren Kürt halkını yakından tanımaya başlayan Laura Schrader, İtalyan gazete ve dergileri için Kuzey ve Güney Kürdistan muhabirliği yaptı. Kürt siyasetçiler ile yakın temas kuran Schrader, gazetecilik mesleğinin yanı sıra Kürt halkının özgürlük mücadelesinin uluslararası alanda tanıtılmasında noktasında da çalışmalar yürüttü. 1991 yılında Kurdistan Shelter Reconstruction Organizataion onursal üyesi olan Schrader, bu organizasyonla birlikte okul ve hastane gibi biri dizi yeniden yapılandırma projesinde önemli rol oynadı. Peşmerge, PKK gerillaları ve Kürt direnişinin siyasi liderleri yaptığı röportajlar onu Kürt halkının mücadelesi üzerine kitaplar yazmaya sevk etti. Kürt meselesi ve Kürt özgürlük mücadelesinin uluslararası alanda duyurulması ve farkındalık yaratmak için festivaller, okumalar ve sergiler düzenledi.
2012’den beridir Roma faaliyet gösteren Uluslararası Kürt Kültürü Enstitüsü’nün kurucularından da olan Laura Schrader, İtalya Öcalan’a özgürlük komitesi içerisinde de yer alıyor.
Kürt halkının özgürlük mücadelesi üzerine birçok kitabı ve makalesi bulunan Laura Schrader’in, kısa zaman önce “Berxwedan: Kürt halkının Erdoğan soykırımına karşı direnişi” adlı kitabı yayınladı.