Evrenin çözümlenemeyen karanlık yüzü
Forum Haberleri —
- Hawking teorisine göre, her Galaksi’nin merkezinde karadelik bulunduğu, karadelikler’in uzayın dengesini sağladıkları, Galaksi’nin parçalanmasını engellediği kabul ediliyor.
Elif Akgül ATEŞ
Evreni kaplayan trilyonlarca yıldızın uzay boşluğunu tümden aydınlatmaları gerekirken, neden geceleri sadece ışıltılarını görüyoruz? Oysa sokak lambaları gibi çevrelerini aydınlatmaları gerekmez miydi?
Bilim evrenin şifrelerini ilmek ilmek çözerken, kara düğüm misali karanlık madde, karanlık enerji, karadelikler’in gizemli doğası çözümsüzlükte direnmeye devam ediyor.
Bilim insanları, görülebilen maddenin uzayın sadece %5’ini oluşturduğunu, %95’nin hala çözümlenemeyen karanlık madde’den oluştuğu üzerinde hemfikirler.
Son teknoloji ile geliştirilen teleskoplarla elde edilen veriler, uzayın şimdiye kadar tahmin edilenden 10 kat daha karanlık olduğu saptandı.
Einstein’in genel görelilik kuramı, 20.yy başlarından itibaren uzayı keşfetme yönünde büyük ilerlemelerin habercisi oldu.
1998’de Astrofizikçiler evren’in çok büyük bir hızla genişlediğini, denge içinde işleyişini düzenleyen Gravitasyon(yerçekimi) kuvvetinden etkilenmeyen karanlık enerji ve karanlık madde’nin varlığını kabul ettiler.
Evrende fiziksel olarak varolan maddeler ışığa farklı şekillerde tepki verdiği halde, karanlık madde’nin ışığa karşı hiç bir şekilde tepki göstermediği için görüntülenemediği gibi, normal madde ile kütlesel çekim dışında etkileşime girmediğini, Galaksi Kümeleri arasında ışığın eğrildiğini tespit ettiler.
Dolayısıyla bu esrarengiz kuvvet döngüsünün tek bir kuvvetten ziyade, birbirleriyle etkileşen birden fazla quantum alanının etkisinde olabileceğini tahmin etmektedirler.
Evrenin kapanı karadelikler
Karadelikler, evrende her türlü maddesel oluşumu ve ışınımı yutan kozmik cisimler olarak tanımlanmaktadırlar.
Genel görelilik teorisine göre, evrenin başlangıç döneminde büyük patlama'dan (Big Bang) sonra oluştuğu düşünülen Karadelikler, uzayda Nebula denilen aşırı miktarda gaz ve tozların kütle çekim etkisiyle bir araya toplanarak, çok küçük bir noktada sıkıştırılmasıyla oluşur.
Bu durumda uzay-zaman aşırı derecede bükülür ve oluşan güçlü çekim sonucu, hiç bir şeyin kaçamayacağı bir kapan haline dönüşür. Bu kapan karadelikler’dir.
Karadelikler’in bir diğer oluşum şekli ise, Süpernova adı verilen olayda, ömrü tükenmiş çok büyük kütleli bir yıldızın patlaması ve kendi merkezine doğru çökmesi sonucu oluşur.
Karadelikler aynı zamanda Beyaz Cüce olarak adlandırılan yıldızın, ikizinden sürekli çaldığı maddenin aşırı derecede birikmesiyle yaşanan şiddetli sonucu gerçekleşmektedir.
Supernovalar, evrenin soğuyarak çok hızlı bir şekilde genişlediğini, içinde yaşadığımız evrenin gerçekliğini bize kanıtlaması boyutuyla çok önemli rol oynarlar.
Dünya üzerinde bulunan elementler, bir zamanlar yaşamış olan yıldızların çekirdeklerinde üretilmiştir. Süpernovalar, evrenin derinlerine saçılan toz bulutlarının içerdiği elementlerin, yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin oluşumu ve denge içinde devinimini sağlarlar.
Yeryüzünde yaşam döngüsünü oluşturan, bizi vareden temel elemenleri Süpernovalara borçluyuz.
Stephan Hawking’in, 1975 yılında geliştirdiği Hawking Radyasyonu, ya da Hawking ışınımı olarak adlandırılan teori, Karadelikler’in ömrüne ilişkin açıklamaları kanıtlıyordu.
Hawking teorisine göre, her Galaksi’nin merkezinde karadelik bulunduğu, karadelikler’in uzayın dengesini sağladıkları, Galaksi’nin parçalanmasını engellediği kabul ediliyor.
2020 yılı Nobel Fizik Ödülü’nün sahipleri Penrose, karadelikler’in oluşmasının Genel Görelilik kuramının doğrudan bir sonucu olduğunu ispatladı.
Aynı dönemde Astrofizikçiler Genzel ve Ghez ise, gökadamızın merkezinde yer alan ve devasa kütlesiyle etrafındaki yıldızların yörüngesini belirleyen bir devasa gök cismini keşfettiler.
Samanyolu galaksisinin merkezinde bulunduğu düşünülen Karadeliğin kütlesinin, güneş kütlesinin yaklaşık 4 milyon katı olduğu tahmin edilmektedir.
Karadelikler’in varlığı, ancak başka bir karadelikle gerçekleşen birleşmelerde ortaya çıkan Gravitasyonel dalgaların incelenmesiyle, ya da kendine yaklaşan gök cisimlerini yutarken, meydana gelen değişimle tespit edilebilmektedir.
Karadeliğin içerisinde zamanın kırıldığı, yani akmadığı, ya da müthiş yavaşladığı tahmin edilmektedir.
Olay ufkuna yakın bir gözlemciye göre zaman, olay ufkuna uzak olan bir gözlemciye göre daha yavaş akacaktır. Ancak olay ufkuna yakın bir gözlemci bu yavaşlamayı hissetmez.
Einstein, uzay ile zaman arasındaki ilişkiyi ikizler paradoksu ile anlatmaya çalıştı. Buna göre ikiz kardeşlerden biri uzaya ışık hızına yakın gönderilmiş olsun. Uzayda 5 sene yolculuk yapıp dünyaya geldiğinde, kardeşi 110 yıl geçirmiş olacaktır.
Olay ufkunda, beyindeki düşünce üreten nöro-sinaptik hücreler daha yavaş çalışacagı için, bu yavaşlama hissedilmemektedir.
Karadelikleri ve karanlık maddeyi andıran oluşumlar yaşam için en büyük tehdittir.
Astrofizikçilerin henüz çözümleyemedikleri karanlık madde, karanlık enerji, karadelikler evrenin olağanüstü işleyiş dengesini sağlarlar. Oysa insanlığın çözümlenemeyen karanlık dünyası, toplumsal dengeyi altüst etmeye devam ediyor.
Sosyal bilimciler, psikologlar, antropologlar, biyologlar, kimyacılar, fizikçiler evrenin, dolayısıyla insanın karanlık dünyasını çözümlemede büyük çaba sarfetmeye devam ediyor.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Evrenin işleyişine ilişkin bilim dünyasının katettiği olağanüstü keşiflerin, insan yaşamına nasıl yön verdiklerini anlamadan, insan doğasını çözümlemenin mümkün olamadığını dile getirmektedir.
Böyle bir kavrayışın gelişmesi ise ancak yeni bir paradigmayla mümkün olacaktır.
Quantum fiziğinin yol açtığı bilimsel gelişmeler, geleneksel bilgi anlayışıyla birlikte doğa ve evren tasarımını temelden sarstı.
Doğaldır ki bu durum, ideolojik-politik düşünme biçimlerini de değişime zorlamaktadır.
Quantum fiziği ile birlikte belirlenimci, öngörülebilir ve indirgemeci bir evren ve doğa anlayışının sonuna gelinmiştir.
Onun yerine göreli, süreksiz ve kesintili, olasılıkların istatistiğinin hesaplandığı bir dünya anlayışı kabul edilmektedir.
Bu bilimsel kabullerin pratik yaşama etkilerini görmeden, kapitalist moderniteye karşı yeni bir dünya ve yaşam öngörüsü geliştirmek mümkün olayacaktır.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla birlikte, 19. yüzyıl paradigmasına göre hayat bulan düşünce akımları gelişmelere yön veremez duruma gelerek bir çıkmazla karşı karşıya kaldılar.
Oysa Quantum fiziğiyle birlikte bilim dünyasında yaşanan devrimsel gelişmelerin, düşünce dünyasında karşılık bulması gerekiyordu.
Bu da özellikle kapitalist moderniteye karşı, eşitlik ve özgürlük idealleriyle alternatif bir yaşamı savunan muhalif güçlerin, eski paradigmadan köklü bir kopuş yaşamasını zorunlu kılıyordu.
Ancak bu yeteri düzeyde gerçekleşmedi ve toplumu kuşatacak yeni bir ütopya geliştirilemedi. Dolayısıyla kapitalist moderniteye karşı alternatif modernite düşüncesi geliştirilemediği gibi, muhalif güçlerin eski pozisyonlarını bile koruyamadıkları görüldü.
Elbette bu, dünya çapında yaşanan genel bir sorundur. Fakat güncelde küresel hegemonya savaşının merkezi haline gelen Ortadoğu bunun sonuçlarını çok daha ağır yaşamaktadır.
Şu anda Ortadoğu’da emperyal saldırganlığa ve yerel gericiliğe karşı, toplumu demokratik yönde ilerletecek güçlerin esin kaynağı, Kürt Özgürlük Hareketi ve ittifak ettiği güçlerdir.
Bunun dışında kalan güçler sürekli mevzi kaybederken, geçmişte yaratılan kültürel, siyasi ve ahlaki değerlere yönelen çok ağır tehditlere karşı varlık gösterememektedirler.
Demokratik güçlerin zayıf kalması sonucu, toplumsal düzlemde ortaya çıkan karanlık güçler, evreni kaplayan karadelikler misali insanlığa dair tüm değerleri yutmaktadırlar.
Karadelikler uzak bir gelecekte de olsa, nasıl koca evreni yok etme potansiyeline sahipse, yeterli karşı koyuş gerçekleşmediğinde, örgütsel karadelikler de toplumsal gelişmeyi tehdit etmeye devam edeceklerdir.
Demokratik değerlerin sonunu getirme, toplumların özgürlük ve eşitlik umutlarını yıkıma uğratma ve yaşamı tahayyül edilemez bir karanlığa sürükleme potansiyelini görmek için, karanlık maddeyi, karanlık enerjiyi, karadelikleri andıran EL-KAİDE türevi İŞİD ve benzeri oluşumların neden olduğu yıkımlara bakmak yeterlidir.
Tehlikenin asıl nedeni ise, bu oluşumların büyük oranda açıktan, ya da örtülü bir şekilde ulus devletler tarafından desteklenmesidir.
Başta Türk devleti olmak üzere batılı emperyal güçlerin önlerini açtıkları ve Afganistan’da iktidarı memnuniyetle sundukları Taliban pratiği de, tehdidi anlamak açısından önemli bir ibretlik örneğidir.
Taliban’ın özellikle kadınlara reva gördüğü, kafese kapatılmış karanlık bir yaşamdır. Karanlık madde nasıl ışığa karşı hiç bir şekilde tepki göstermiyorsa, bu oluşumlar da aynı niteliğe sahiptir.
Toplumların ilerleyişinde aydınlık görevi yapan bilime ve sanata düşmanlıklarının nedeni de budur. Onun için karanlığa mahkum etme pratiğinin kadınlarla sınırlı kalmayacağı da bilinmektedir.
Ortadoğu’da, uzak Asya’da ve Afrika’da İŞİD türevi örgütlenmeler paralelinde, batıda yabancı karşıtlığı temelinde ırkçı, milliyetçi neofaşist akımlar gelişmektedir.
Tüm bu oluşumlar farklı söylemlerden ve farklı gerekçelerden hareket etse de, insanlığın özgür gelecek ideallerine düşmandırlar ve özü itibariyle aynı karanlık niteliğe sahiptirler.
Ve tarih boyunca yaratılan insanlık değerlerini tıpkı Kardelik misali yutmaktadırlar. Yaşamın tüm renklerini somurarak yok edip tek renge, karaya büründürmektedirler.
Karadeliklere ve Karanlık maddeye inat özgürlük meşalesi hep yanacaktır.
Daha iyiye ve güzele doğru yol yürümek, sürekli bir arayış içinde olmakla mümkün olmuştur. İnsanlık tarihi bitip tükenmek bilmeyen bir arayışlar tarihidir.
Ortadoğu, özellikle Mezopotamya havzası tarihsel olarak bu arayışların ilk merkezlerinden olmuştur. Mezopotamya, insanlığın düşünsel ufkunda bir ışık ülkesi işlevi görmüştür. Bu arayış bu günde devam ediyor.
Rojava, demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplum ve demokratik modernite paradigması ile bu arayışın, gerçekleşebilir bir yaşam kaynağına dönüştüğü alan haline gelmiştir.
Tarihsel olarak ışık ülkesi işlevi gören bu kadim coğrafya, bu gün bir kez daha kapılarını insanlığın tüm renklerine açıyor.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin eşitlik ve özgürlük temelinde yükselttiği mücadele, Ortadoğu karanlığını aydınlatmada devrim niteliğinde süreç başlattı.
İnsanlığın ağırlaşan sorunlarına karşın, Rojava’da gerçekleşme imkanı bulan yeni toplumsal sistem, gelecek açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu sadece ağır bedeller pahasına mücadele eden, direnen Kürt halkı için değil, genel olarak ezilen insanlık için geçerli bir durumdur.
Kadınların buradaki özgüce dayalı iradi öncülüğü, binlerce yıllık ataerkil sistemin parçalanması bakımından da hayati önemdedir.
Kadınlar Rojava’da her türden hiyerarşiye, eşitsizliklere ve ezme ezilme biçimlerine karşı devrimci rol oynamaktadır.
Dolayısıyla Rojava, günümüzde yeni bir toplumsal düzenin şekillenmesinde, ışığın tüm renklerini yansıtan aydınlığı yayma misyonuyla, önemli referans konumundadır.
Bu konumu nedeniyle, emperyalist güçlerin vekaleten yürüttüğü savaşta, İŞİD gibi karanlık güçlerin, Türk devletinin saldırı ve işgaline uğradı.
Türk devletinin aylardır Güney Kürdistan’da yürüttüğü işgal savaşı, Kürt özgürlük hareketinde de ifadesini bulan, insanlığın gelecek umutlarını yok etmeyi hedeflemektedir.
Kürt özgürlük savaşçısı gerillaların direnme iradesini kırmak için, aylardır uluslararası savaş hukuku kapsamında kullanılması suç sayılan kimyasal silahları kullanmakta, her türlü barbarlığı sergilemekten çekinmemektedir.
Tüm bunlar dünyanın gözleri önünde yaşanmaktadır. Yaşanan bu ürpertici sessizlik, saldırganlığa verilen destegin beyanıdır ve nedensiz değildir.
Bu sessizlik aynı zamanda demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü toplum paradigması’na karşı sergilenen düşmanlığın göstergesidir.
Kürt özgürlük hareketi’nin Ortadoğu’nun karanlık bağrından filizlendirdiği Rojava Kadın Devrimi’nin özgürlük meşalesi, tüm karanlık girdaplara inat yükselmeye devam ediyor.
Kaynakça: Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan-Siyasi Savunmalar. Kuantum Felsefesi- Roland Omnes