Ocağın başına mecbur bırakılanlar
Kadın Haberleri —

Kadın eylemleri, Almanya
- Almanya’da yaklaşık 5,5 milyon kişi vatandaşlık gelirinden faydalanıyor. Ancak yeni koalisyon ebeveynlere ödenen sosyal yardım parası ile sosyal vatandaşlık gelirini kesmeyi planlıyor. Bununla çocuklarına tek başına bakmak zorunda kalan anneler tamamen yoksulluğa itilecek.
- Koalisyonun meclise sunduğu taslak metninde “şiddete karşı yardım yasası” ile şiddete maruz kalan kadın ve çocuklara 2032’den itibaren yasal koruma ve danışmanlık hakkı tanınacağı belirtildi. Ama hükümetin kadınları evliliğe, yani deyim yerindeyse “ocağın başına” mecbur bıraktığı görülüyor.
GÖZDE GÜLER
Almanya’da yeni koalisyon görüşmeleri devam ediyor. Ebeveynler için ödenen sosyal yardım parası (Elterngeld) ile sosyal vatandaşlık geliri (Bürgergeld) alanlar gelecekte bu desteklerden mahrum bırakılacak gibi görünüyor. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU)/Hristiyan Sosyal Birlik (CSU), sosyal yardımların reforme edilmesi gerektiğini şimdiden açık şekilde ifade etti. Örneğin, CSU Eyalet Grup Başkanı Alexander Dobrindt, Bild gazetesine verdiği demeçte vatandaşlık gelirinin “istihdam karşıtı olduğunu, insanları işsizliğe mahkûm ettiğini ve bürokratik bir yapı yarattığını” söylerken, CDU/CSU, vatandaşlık gelirini “insanları daha da zor duruma sokmak yerine yeniden çalışmaya teşvik eden bir temel gelire dönüştürmek istediklerini” belirtti.
FAZ muhabiri Julia Löhr, Basın Kulübü'nde yaptığı konuşmada, bütçede 8 milyar Euro tasarruf sağlamak için ebeveyn parasının kaldırılmasını talep etti. Ifo Başkanı Clemens Fuest ise “tüm sosyal yardımlarda” ciddi kesintiler yapılması gerektiğini ve Federal Ordu’yu finanse etmek için ebeveyn parasının tamamen kaldırılması gerektiğini savundu.
Peki, sosyal yardımları kimler alıyor?
Federal İş Ajansı (BA) istatistiklerine göre, şu anda toplamda yaklaşık 5,5 milyon kişi vatandaşlık gelirinden faydalanıyor. Bunların yaklaşık dört milyonu çalışabilir durumda; kalan 1,5 milyonu ise çalışamaz olarak sınıflandırılıyor ve bu grubun büyük bir bölümünü çocuklar oluşturuyor.
Çalışabilir olanlar arasında ise çeşitli gruplar yer alıyor; çalışabilecek durumda olduğu halde çalışmayanlar, iş arayanlar, asgari ücretle çalışıp ek gelir desteği alanlar ya da ücretsiz bakım işleri nedeniyle çalışamayanlar. Örneğin; çocuklarına tek başına bakan anneler gibi…
Bir diğer sorun da ebeveyn parası kısıtlaması. Çocuk bakımı sorumluluğu ve yarım milyon kreş açığı nedeniyle, birçok ebeveyn evde kalmak zorunda ve evde kalanların büyük çoğunluğu yine kadınlar oluyor. Ebeveyn parası, ekstra bir paket değil, fiilen bir gelir desteği işlevi görüyor. 2023 yılında Almanya’da yaklaşık 1,8 milyon kadın ve erkek bu yardımı aldı.
Tasarruf planının hedefi kadınlar
Sosyal devletin kademeli olarak ortadan kaldırılması, kadınların maddi özgürlüğüne doğrudan bir saldırıdır. Kadınların büyük çoğunluğunun yaşlı veya hasta ebeveynlere bakmak ya da çocuk yetiştirmek gibi bakım işleriyle yükümlü olduğu, dünya çapında kabul gören bir gerçekliktir. Kadınlar, çalıştıkları mesailerin üzerine ev işleri de eklendiğinde, erkeklerden daha uzun saatler çalışıyor, bu da toplumsal cinsiyet temelindeki bakım uçurumunu (gender care gap) yüzde 100’ün üzerine çıkarıyor.
Devlet, bu bakım yükünü çoğunlukla dolaylı yollarla kadınlara yüklerken, vatandaşlık ödeneği, ebeveyn parası, yeni kreşler ya da bakım kurumlarına yapılan harcamalardan tasarruf ediyor. Muhafazakâr partilerin “geleneksel aile yapısı” savunusunun arkasında yalnızca değer değil, ekonomik çıkar da var. Çünkü bugün, kreş ve bakım kurumlarının eksikliğiyle birlikte sosyal yardımların kaldırılması, kadınları evliliğe mecbur bırakmak anlamına geliyor. Aksi takdirde, tek ebeveyn olarak ne maddi ne de manevi kaynaklara sahip olabilirler.
Bertelsmann Vakfı’na göre, en fazla yoksulluk yaşayanlar tek ebeveynli aileler. Bu gruptaki ailelerin yüzde 41’i gelir yoksulu olarak sınıflandırılıyor ve bu oran çift ebeveynli ailelere kıyasla daha yüksek. Hükümetin “gereksiz” gördüğü sosyal yardım desteklerinden faydalanan çocukların yarısı tek ebeveynli ailelerde büyütülüyor ve bu çocuklar çoğunlukla anneleriyle yaşıyor. Bu durumda sosyal yardımları kesmek, bu çocukları Avrupa’nın ortasında yoksulluğa terk etmek anlamına gelecek. Üstelik bu aileler hâlihazırda Almanya koşullarına göre yoksulluk sınırında.
Ordu ve ocak İçin
Almanya bir yandan orduyu güçlendirirken, diğer yandan toplumun asıl ihtiyaçlarını görmezden geliyor. OECD raporlarına göre Almanya, eğitim alanında yıllardır en alt sıralarda yer alıyor. Hastaneler yeterli kamu desteği alamadıkları için ya belediye bütçelerinden ya da kendi kaynaklarından hizmet kalitesini sürdürmeye çalışıyor. Tüm bu alanlarda ağırlıklı olarak kadınlar çalışıyor. Öte yandan, ülkede hâlâ 14 bin kadın sığınma evi açığı var. Yeni koalisyonun geçtiğimiz günlerde sunduğu taslak metninde (Sondierungspapier), “şiddete karşı yardım yasası” ile şiddete maruz kalan tüm kadın ve çocuklara 2032’den itibaren yasal koruma ve danışmanlık hakkı tanınacağı belirtildi. Ancak tüm bu koşullar değerlendirildiğinde, hükümetin kadınları evliliğe, yani deyim yerindeyse “ocağın başına” mecbur bıraktığı görülüyor.
Devletin sunduğu tek dayanak olan sosyal yardımların kaldırılması, yalnız ebeveynlik yapan birçok kadın için çıkmaz sokak olacak. Ne çalıştıkları alanlara yatırım yapılıyor ne de çalışamadıkları zaman devlet yeterli desteği sunuyor. Sunulanlar da artık kesilmek isteniyor. Ne kadınlar şiddetten korunabiliyor ne de kendilerini korumak için sığınabilecekleri güvenli alanlar sağlanıyor. Tüm bunlar eksikken, savaş dâhil her şey fazlasıyla yapılıyor.