OPCW’ye baskı arttırılmalı
Dosya Haberleri —
- OPCW’nin bölgeye gidip gerekli araştırmaları yapması sağlanmalıdır. Kanıtların toplanması için elimizden geleni yapıyoruz; biyolojik ve klinik olarak kanıtları toplayıp, mağdurlar ile görüşüyoruz. Şu anda uyguladığımız baskı çok anlamlı ve önemlidir. Türkiye bu baskıyı hissediyor. Ancak Hewler yönetimi araştırmaların yapılmaması için çok büyük engeller çıkartıyor.
NEJLA ARİ-EREM KANSOY
Türk devletinin Federe Kurdistan Bölgesi'nin Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine dönük saldırılarda kimyasal ve yasaklı silah kullanımı sürüyor. Uluslararası hukuka göre yasak olan ve savaş suçu olarak kabul edilen kimyasal silah kullanımı Kürt halkı söz konusu olunca Avrupa devletleri üç maymunu oynuyor. Kürtlere karşı yapılan savaş suçuna karşı Avrupa devletleri sessizliğini sürdürürken, konunun araştırılması için yapılan girişimler ise engelleniyor. Türk devletinin kimyasal ve biyolojik silahlarla Kurdistan’da işlediği savaş suçları, aynı zamanda KDP’nin kimyasal silahlara ilişkin ciddi iddiaların araştırılmasına dair oluşturulan delegasyonların bölgeye gitmesine izin verilmemesine ilişkin Dr. Goran Zangana ile konuştuk.
Öncelikle Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler'in (IPPNW) raporunu inceleme fırsatınız oldu mu? Türk devletinin kimyasal silah kullanması hakkında neler söylemek istersiniz?
Evet raporu inceledim, mükemmel bir rapor. Dünyanın her yerinde, sağlıkçıların ve sağlık kurumlarının da saygı gösterdiği, yüksek bir saygınlık gören önemli bir organizasyon olan IPPNW tarafından hazırlanmış bir rapor. Bu organizasyonun, kitlesel imha silahları, nükleer silahlar ve kimyasal silahlara karşı yaptıkları araştırmalarda, 1985’de Nobel Barış ödülü kazandığını unutmamalıyız. Bu rapor çok ciddi hazırlandı ve ciddiye alınması gerekiyor. Rapor, Kurdistan bölgesinde Türkiye’nin kimyasal silahlar kullandığına dair çok ciddi kanıtları ortaya koyuyor. 2021 yılı içerisinde, Türkiye İçişleri Bakanı'nın parlamentoda yaptığı bir konuşmada, operasyonlarda göz yaşartıcı gaz kullandıklarını söylediğine de tanık olduk. Kimyasal silahlara karşı anlaşmalara göre ve uluslararası yasalara göre askeri operasyonlarda göz yaşartıcı gaz kullanılması yasaktır. Dediğim gibi rapor çok ciddi şekilde hazırlanmıştır ve Türkiye’nin kimyasal silah kullandığına dair çok ciddi iddiaları ortaya koyuyor ve kesinlikle uluslararası organizasyonlar tarafından da incelenmeli, araştırılmalıdır.
Türk Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın göz yaşartıcı gaz kullanıldığını açıklamasına rağmen Avrupa’nın hala sessiz kalmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Göz yaşartıcı gazın kullanılması kimyasal silahlar sözleşmelerinin birinci maddesinde yasaklanmıştır, fakat Türkiye bu gazı Güney Kurdistan'da Kürtlere karşı yürüttüğü savaşta kullanıyor. Bu kendi başına bir kanıttır, uluslararası kamuoyunun bu iddialara çok daha ciddi ve yakından bakması için ve bölgede araştırmaların yapılmasını sağlamak için gayet yeterli bir kanıttır. Bu organizasyonlar arasında, uluslararası düzeyde, protokoller ve anlaşmalara baktığımızda işlerin nasıl yürüdüğünü görmek gerekiyor. Örneğin OPCW’nin kendine ait bir prosedürü var en azından bir devletin araştırmaların yapılmasına dair bir başvuruda bulunması gerekiyor. Şu anda da beklentim bu yöndedir. Türk devletinin kimyasal silahlar kullandığına dair çok fazla ve çok ciddi iddialar var fakat elimizde somut kanıtlar hala yok; bu somut kanıtlara ulaşabilmemiz için bölgede resmi araştırmaların yapılması, materyallerin toplanması, insanlarla konuşulması, hastanelerin ve çeşitli yerlerinde ziyaret edilmesi ve kimyasal silahların kullanıldığına dair kanıtların toplanması şarttır şu anda tüm beklentimiz bu yöndedir.
Raporda da görüldüğü üzere mustard gazı ve göz yaşartıcı gaz kullanıldığı belirtiliyor. Türkiye bunları envanterinde nasıl tutabiliyor?
Bir doktor ve sivil aktivist olarak birçok meslektaşımdan ve bölgedeki organizasyonlardan raporlar alıyorum, bu raporlarda bölgede kimyasal silah kullanıldığına dair araştırılması gereken çok ciddi işaretler var. Hastanelere giden ve akciğer rahatsızlığı yaşayan hastalar var, göz problemleri yaşayanlar var. Kimyasal silahlarla ilişkilendirilebilecek bulgular bunlar. Sizin de işaret ettiğiniz gibi IPPNW raporunda, Türkiye’nin kimyasal silah kullanmış olduğunu gösteren ciddi işaretler vardı. Orada da vurgulandığı gibi büyük miktarlarda Chlorine, ki bu gaz Hydrovloric Acid’den ve Tuz Ruhu’ndan üretilebilinir, bu madde Türk devletinin askeri operasyonlarında yoğun kullandığı bir maddedir.
Suriye’deki problemden şunu iyi biliyoruz ki, Chlorine daha öncede kullanıldı. OPCW daha önceki yıllarda Cholirine’in bölgede kullanıldığını yaptığı araştırmalarda kanıtlamıştı. Türkiye’nin Suriye’deki savaşa nasıl ortak olduğu veya nasıl sorunu körüklediğini biliyoruz. Aynı zamanda epidelojik ve klinik düzeyde gördüğümüz mağdurlar var. Suriye’de, mağdurlar ağızlarından köpük çıkarken görülüyor, ciddi görme problemleri yaşıyorlar, tüm bu belirtiler Cholorine’in kullanıldığına işaret ediyor. Ne yazık ki birçok doktor arkadaşımın ve bölgedeki bağımsız kurumların birçok raporunda bir doktor ve sosyal aktivist olarak bana yazdığı gibi Güney Kurdistan’da kimyasal silahların kullanılmış olma potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.
Bölgeye gitmek gibi bir planınız var mı?
IPPNW’nun gönderdiği delegasyona ek olarak, ki bu delegasyon çok iyi iş başardı ve çok iyi bir rapor yayınladı. Bölgede araştırma yapmak isteyen ve bölgeye ulaşmaya çalışan bir çok kurum ve doktor var. Fakat ne yazık ki, röportajımızın başında söylediğiniz gibi, Kurdistan Bölgesel Hükümeti ve KDP herhangi bir delegasyona veya herhangi bir araştırmaya şiddetle karşı çıkıyor. Bölgede kimyasalların kullanımına ilişkin araştırmaların yapılmasına izin vermemek ve engel olmak büyük bir ayıptır, ben Kürt yönetimi için utanç verici bir durum. Bu nedenle daha fazla girişimlerin olması gerekiyor uluslararası kamuoyunun harekete geçmesi ve kimyasal silahlar anlaşmasındaki madde 10’un bir devlet tarafından devreye konulması ve OPCW’nun bölgeye gidip gerekli araştırmaları yapması sağlanmalıdır. Kanıtların toplanması için elimizden geleni yapıyoruz, biyolojik ve klinik olarak kanıtları toplayıp, aynı zamanda mağdurlar ile görüşüyoruz, ayrıca gönüllü sağlıkçılardan da bilgi alıyoruz. Fakat ne yazık ki, Kürt yönetimi aktif bir şekilde tüm organizasyonların önüne engel çıkarıyor. Araştırmaların yapılmaması için çok büyük engeller çıkartıyor, şiddetle araştırmalara karşı duruyor doktorların meslektaşlarımızın bölgeye gidip araştırma yapmasına engel oluyorlar.
IPPNW’nun raporu açıkça halka sunuldu, sizce uluslararası enstitüler, bu konudaki sessizliklerini devam ettirebilirler mi?
Ne yazık ki yeniden, belirtmeliyim; sayısız doktor, kurum ve kuruluş OPCW’nin üzerinde araştırmaların yapılması için ciddi bir baskı oluşturmaktadır. Fakat OPCW’nın nasıl çalıştığını biliyoruz, kimyasal silah anlaşmasındaki 10’uncu maddeyi bir devletin uygulamaya koyması gerekiyor, ancak bu şekilde araştırmalar resmi bir şekilde yapılabilir. Herhangi bir birey, organizasyon veya parlamento üyesi tarafından da bu gerçekleşemez. Ancak insanlar kendi yaşadıkları bölgelerde milletvekillerine ve IPPNW’ya da baskıyı arttırmalıdır. Artırmaları konusunda kamuoyu da oluşturulmalıdır.
Kimyasal silahlar konusu ile yargılanacak bir ülke için aşamalar nedir? Amerika 2003’de kimyasal silahlar kuşkularıyla saldırmıştı. Bu politik atmosferde tüm bu işlemler nasıl gerçekleşebilir kısaca anlatır mısınız?
Resmi bir araştırmayı başlatmak için prosedürler, işlemler, protokoller, birçok şey var. Dediğiniz gibi bir de politik hesaplar var; böyle bir durumda evet politik olarak, bölgede kimyasal silahların araştırılmasına izin verip Türkiye’nin suçunun kanıtlanması pek de iyi bir şey olmayabili. Fakat daha önce Suriye’de de aynı durumu gördüm, OPCW gidip araştırma yapmıştı, Güvenlik Konseyi de yardım etmişti. Sadece bir devletin kimyasal silahlar anlaşmasındaki 10’uncu maddeyi devreye koyması ile araştırmaların yapılmasını talep etmesi gerekiyor. Ne yazık ki tüm baskıyı şu an bu yönde kullanmasak daha sonra yapacaklarımız yeterli olmayabilir.
Dr. Goran Zangana kimdir?
Dr. Goran Zangana Britanya, Irak Ortadoğu Araştırma Enstitüsü'nde Yardımcı Araştırma Görevlisidir. Birleşik Krallık'ta yaşıyor. Goran Zangana ayrıca MBChB, MPH, MRCP (İngiltere), MRCPE, PhD, Yardımcı Araştırma Görevlisi, Orta Doğu Araştırmaları Enstitüsü ve Herkes için Sağlık Hizmeti (HIFA) Irak ülke temsilcisi.