Sahte Bir Kürt Prensi: Kakelo
Kültür/Sanat Haberleri —
- İbrahim Bulak’ın 'Kakelo-Batıda Sahte Bir Kürt Prensi' kitabı Nûbihar yayınlarından çıktı. Bulak, “Benim şahsi görüşüm 20. yüzyılın başında onun kadar medyatik olmuş başka bir Kürt yoktur. Kakelo, Milan aşiretine mensup bir Kürt ve Viranşehirli. Zaten bir ara Milan Prensi olarak Beyaz Saray’a gidiyor, Hollywood stüdyolarına kadar giriyor” dedi.
İbrahim Bulak’ın 'Kakelo-Batıda Sahte Bir Kürt Prensi' kitabı Nûbihar yayınlarından çıktı. Yüzyıl önce Kürt prensi olduğunu söyleyerek ABD ve Avrupa ülkelerindeki gezen ve ilginç kişiliğiyle dünya çapında üne sahip olan Kakelo’nun maceralarına odaklanan kitap, birçok dilden ve ülkeden kaynağın yanı sıra görsel açıdan da Kakelo’ya dair bilinmeyen detayları ortaya çıkarıyor.
Kitabın yazarı İbrahim Bulak’a göre kendini prens olarak tanıtıp Beyaz Saray’a kadar giren ve dönemin ABD Başkanı Warren G. Harding’le görüşmeyi başaran Kakelo’nun şimdiye kadar hayatı bir bütün olarak bilinmiyordu. Özellikle 1920 ve 1930’lu yıllarda dönemin birçok Avrupalı ve ABD’li gazetecinin onun kim olduğunu araştırmaya kalkıştığını fakat başarısız olduklarını belirten Bulak, bu sebeble Kakelo’nun kim olduğunun hep merak edildiği ve bu yüzden de hakkında çok sayıda efsane üretildiğine dikkat çekti. Kitapta onun hakkında ABD, Britanya, Fransa, Almanya, Avusturya, Hollanda, Norveç ve Türkiye basınında çıkan haber, yazı ve söyleşilere yer veriliyor.
Başkentlerde bir Kürdistan Prensi
İbrahim Bulak, Kakelo’nun bir asır önce dünyanın tanıdığı bir kişi olduğuna işaret ederek şunları söyledi: ''New York, Londra, Atina, Paris, Berlin, Amsterdam ve Viyana gibi Batılı devletlerin başkentlerine gidip Kürdistan prensi sıfatıyla devlet adamlarıyla görüşen, sosyete ortamlarına giren, bu başkentlerde otel parasını ödeyemediği için de sürekli hapise giren bir adam. Hikayesi bu şekilde başlıyor. Benim şahsi görüşüm 20. yüzyılın başında onun kadar medyatik olmuş başka bir Kürt yoktur. İsyanlar vesilesiyle Batı medyasında bazı Kürt şahsiyetleri haber konusu olmuştur fakat bu genelde kısa haberlerdir ve görsel olmaksızın yer verilmiş. Hatta onun kadar o yıllarda bu kadar ülke gezmiş ve medyatik olmuş başka bir Doğulu yoktur desem yanlış olmaz. Zaten o yılların Batı medyasında bu özelliğine sık sık vurgu yapılır; Doğulu olması ve dünyaca ünlü olması. Bahsettiğimiz yıllar Birinci Dünya Savaşı’nın ertesi. Osmanlı imparatorluğun ve Rus çarlığının çöktüğü ve akabinde de ordaki soylu sınıfının çoğu Avrupa’ya göçtüğü yıllar. Bu şekilde Avrupa sosyetesi de biraz renkleniyor. Özelikle ABD’de de tam bir star gibi karşılanıyor çünkü ABD’de onun profilinde pek kimse yok. Bir de soylu sınıfının ABD’ye gidiş gelişleri olsa da orda Avrupa’daki stabil ve oturmuş bir aristokrat sosyetesi yok. Bir de Doğulu olması ona dair bir merak uyandırıyor. O da bu merakın farkında olacak ki onları duymak istediği hikayeler uydurur. Kadınlarla ilişkileri, basına farklı konularda demeçler verir, farklı şehirlerde yaptığı seferler haber konusu olur. Yani magazin sayfalarının vazgeçilmezlerinden biri haline gelir.’’
Viranşehirli bir Kürt
Kakelo’nun gerçekte kim olduğuna dair hiçbir zaman net bir cevap verilemediğine de vurgu yapan Bulak devamında Kakelo hakkında şunları belirtti: ''Kakelo Milan aşiretine mensup bir Kürt ve Viranşehirli. Zaten bir ara Milan Prensi olarak Beyaz Saray’a gidiyor, Hollywood stüdyolarına giriyor. Milan ülke mi, hanedanlık mı, aşiret mi ABD’liler doğru düzgün hiçbir şey bilmiyor. Ama kendisini bu aşiretin reisinin oğlu olduğunu söylüyor. Bu Milan ve Viranşehir meselesini elimden geldiğince kitapta aydınlatmaya çalıştım. Viranşehirli Milan Aşireti’ne mensup bir Kürt 1920’lerde ABD siyasetinin, sosyetesinin en bilindik simalarından biri haline gelmiş lafın gelişi değil gerçek anlamda çok şöhretli. Zaten kitapta o yıllardaki gazete haberlerinin kupürlerine de yer verdim.’’
Kakelo’nun maceraları yıllarca sürer
Kakelo’nun şimdiye kadar kendini farklı isimler ve kimliklerle kamufle etmesinden kaynaklı diğer sahte prensler gibi tanınmadığına işaret ederek şunları aktardı: ''Mesela onun ayarında Domela adında biri var. Almanca konuşulan ülkelerde çok meşhur bu adam. Hakkında filmler yapılmış, kitaplar yazılmış. Zaten Domela’nın kendisi de kitap yazıyor. Onun da 1926 yılında başlayıp 1927 yılında tutuklanmasıyla son bulan bir sahte prenslik macerası var. Hatta bazı gazeteler onu Domela’ya benzetiyorlar o dönemde. Fakat Domela’nın serüveni Kakelo’nunki kadar uzun da sürmüyor. Aslında hiçbir sahte prensin maceraları Kakelo’nunki kadar uzun sürmüyor.'' HABER MERKEZİ