Sömürgeci Türk devletinin anayasasında Kürt’e yer açmak

Dosya Haberleri —

Colemêrg kayyum eylem/Foto: Medine MAMEDOĞLU

Colemêrg kayyum eylem/Foto: Medine MAMEDOĞLU

  • Sömürgeci soykırımcı Türk devletinin bugüne kadar yaptığı hiçbir Anayasa'da Kürtlere ulusal haklarıyla yer verilmemiştir. Hakeza faşist sömürgeciler, bu anayasalara, Kürtlerin olası bilinçlenmesi, örgütlenmesi ve özgürlüğü için ayağa kalkması durumlarını açıktan engelleyici yasalar koymuşlardır. Şark Islahat Planı ile başlayan, günümüzde Çöktürme Planı’yla devam eden birçok plan-proje çıkarmışlardır.

BAHATTİN SEMSÛR

Sömürgeci soykırımcı Türk devletinin faşist şefi Tayyip Erdoğan, yeni bir Anayasa'nın yapılmasında ısrar ediyor. Ancak Anayasa'nın çerçevesine ilişkin herhangi ciddi bir açıklama yapmamaktadır. Özel savaşın en önemli elemanlarından ve faşist şefin yardımcısı olan Efkan Ala da yeni reformlar yapacaklarını belirtmektedir. Ama henüz ne yapacakları konusunda bir ipucu da vermemişlerdir.

Fakat ne yapmak istedikleri, kirli-suçlu geçmişlerine biraz bakıldığında görülebilir. Kürt halkına soykırım politikasını, Türk halkına Takrir-i Sükûn politikasını Türk-İslam senteziyle uygulamak istediği görülmektedir. Tıpkı kutsal İslam dinini nasıl ki yayılmak için benimsedilerse, şimdi de esas olarak yine aynı amaçlar temelinde kullanmak istemektedirler. Ayrıca, dünyadaki yeni nesil diktatörlerin, yetkilerini çoğaltmak ve kendilerini hayat boyu garantiye almak için onların yetkilerine de göz dikmiş bulunmaktadırlar. Bunun için de yumuşama vb. adı altında çeşitli partilerle görüşmeler yapmaktadırlar. Eğer söz konusu partileri ikna edebilir, kamuoyunda bir algı yaratabilir, istediği anayasayı yapma zeminini oluşturursa istediği biçimde bir anayasa yapacağına kuşku yoktur.

Kürtlerin yok sayılması!

Öncesi de olmak üzere, son yüzyılda, Türk egemenleri, anayasada halk olarak Kürtlere ve ülkeleri Kurdistan’a yer vermemişlerdir. Bunu son derece bilinçli, planlı bir biçimde ve zorla yapmışlardır. Ancak hazırladıkları ama henüz açıklanmayan onlarca belki de yüzlerce raporlarında, Kürtlerin hukuken yok sayılması siyasi-askeri olarak yok edilmesi, ekonomik olarak talan edilmesi, yoksulluğa mahkûm edilmesi, dil-kültür bakımından asimile edilerek Türkleştirilmesi, Kurdistan’ın bir Türk uluslaşma zemini yapılması, ülkelerinden göçertilmesi, zindanlara atılması için çok fazla yer verilmiştir. Yani adı konulmamış bir sömürge-soykırım kıskacında tutmak için, toplantılarında ve gizli belgelerinde, haklarını yememek gerekir, çok fazla yer vermişlerdir. Siyaset felsefeleri Kürt'ü yaşatmak için değil, öldürmek içindir. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” ifadesi tam da bunu anlatmaktadır.

Sömürgeci ve soykırımcı politika

Bu felsefelerini “hizmete özel, gizlidir” damgalı-imzalı iç yazışmalarında dile getirmektedirler. Geçen günlerde de Turgut Özal döneminde, Kürtler üzerine yapılan gizli bir kontrgerilla planı basında yer aldı. Sözüm ona, bu en ılımlı-liberal gözükenlerin başında geliyordu. Diğerlerinin daha neleri gizli planlarına alacakları, bundan hareketle gerçeğe yakın daha iyi tahmin edilebilir. Sömürgeci ve soykırımcı felsefe ve politikalarını böyle hazırlayıp, kadrolarını da oluşturduktan sonra, açıkça katliamlarını peş peşe yapmış, geri kalanını idam etmiş ya da işkencelerden geçirerek, uzun yıllar zindanlarda tutmuşlardır.

Bütün bunlar yapılırken de kutsal İslam’ı Muaviye gibi kullanmaktan, çağdaşlıktan, insan hakları ve demokrasi üzerine demagoji üretmekten de geri kalmamışlardır. Örneğin 1961 Anayasası'nda bunlar fazlasıyla vardır. Halen de bazı sol, demokratik kesimler bu anayasayı öve öve bitiremezler. Ama Kürtlüğün inkâr tezleri en fazla bu dönemde sözüm ona akademik bir dille iktidar kalemşörü yazarlara yazdırıldı. Ayrıca bu Anayasa komisyonunu oluşturan, perspektif veren genelkurmay başkanlığı, cumhurbaşkanlığı yapmış Cemal Gürsel denilen soykırımcı, “size Kürt diyenin yüzüne tükürün” diyecek ve bu sözünü sömürgeci başkentlerinin merkezine pankart yaptırıp astıracaktı. Böylelikle de gerçek anlamda tükürülmesi gereken bir yüzün sahipliğini de layıkıyla yapacaktı. Bunlar düne ait şeyler değil, halen de geçerli olan politikalardır.

İdam fermanı

Ulus-devletlerde anayasa genel olarak, devletin işleyişini ve yurttaşların hak ve görevlerini belirleyen, daha çok da devleti ve iktidarı korumaya ve ebedi kılmaya dönük hukuksal belge olarak tanımlanır. Sömürgeci soykırımcı Türk devletinde ise, tümüyle devlet odaklı, devleti güçlendirmeye, korumaya, deyim yerindeyse, halkın kullanabileceği bir açık vermemeye dayanan bir Anayasa oluşturulmuştur. Zaten Kürtler, tümüyle yok sayılmışlardır. Sömürgeci ve soykırımcı Türk devletinin ilan edileceği günde, yani 29 Ekim’de, “devletin resmi dini İslam, dili Türkçedir” maddesini aceleyle sokuşturması, sinsi bir planın ve hesabın olduğunu göstermektedir. Cumhuriyetin kuruluş günü, aslında Kürtlerin idam fermanının yazıldığı gündür. Türk egemenleri varsın, onu 101 top atarak, bayramlarla şenliklerle kutlasınlar ve bunu da okullarda, Kürt çocuklarının ve gençlerinin beynine işlemeye çalışsınlar; bir avuç egemen ve etkilenmiş, yaratılan algının içine hapsedilmiş bir kitle için bayram olabilir, ama gerçek anlamda Kürtler için katliam ve soykırım kararının verildiği gün olmaya devam edecektir.

Özerklik 1922'de kabul edilmiştir

Oysa sömürgeci soykırımcı Mustafa Kemal, Amasya Tamimi’nde, vatan olarak Kürtlerin ve Türklerin üzerinde yaşadıkları toprakları ifade ediyor ve diğer Müslüman halkların adları veriliyor ve onların haklarından söz ediyordu. Sivas ve Erzurum Kongreleri de bu temelde sonuçlanmıştı. 1920 Nisan’ında kurulan BMM ise en az görünüşte böyle bir anlayış üzerine şekillenmişti. 1 Mayıs 1920'de BMM'ye yönelik konuşmasında “burada maksud olan ve Meclis-i alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürd değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiyedir, samimi bir mecmuadır."  Hatta, bazı tarihi kitaplarda, Samsun’dan sonra, yazdığı bazı mektuplarda “Ben Kürt'lere, Osmanlı imparatorluğu'nun parçalanmaması şartı ile onların gelişmesine ve ilerlemesine vesile olacak bütün hukuk ve imtiyazın verilmesinden yanayım," diyecekti. Zaten 1921 Anayasası “Yerel özerklik” mantığı üzerine kurulmuştur. Bundan hareketle Kürtlere özerklik 1922 Şubat’ında BMM’de kabul edilmiştir.

Bu Anayasa'nın özelliği, kurucu ve geçici olmasının yanı sıra, esas olarak yerel özerkliğe açık bir mantık taşımasıdır. Milletvekilleri veya o dönem ifadesiyle mebuslar, temsil ettikleri vilayet veya ülke adına tanınmış, çağrılmışlardır. Kurdistan, Kürt mebusları ifadesi kullanılmış olmasına rağmen, 1923 yılı 29 Ekim’inden sonra, artık bu kavramlar unutturulmak istenmiştir. Çünkü aynı gün, aceleyle “devletin resmi dilinin Türkçe olduğu” belirtilmişti.

Türk devletinin Anayasası...

1924 Anayasası'nın ikinci maddesinde, “Türkiye devletinin dini İslam’dır, resmi dili Türkçedir, başkenti Ankara’dır” ve 88. madde de ise “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin, vatandaşlık bakımından herkes Türk’tür” demekle, Kürtlerin üzeri çizilerek yok olma sürecine alınır ve Kurdistan’da inkâr edilir. İlginç olan odur ki 1928’de 2. maddede yapılan değişiklikte devletin resmi dininin “İslam olduğu” bölümü kaldırılıyor. 1937’de yapılan değişiklikte, aynı maddeye, devletçilik, milliyetçilik de ekleniyor. Aslında 1923-1937 yılları zaten tümüyle bir fiziki ve kültürel soykırım yıllarıdır Kürtler için. Çünkü artık İslam dini bir yana atılmış, milliyetçilik gerçek dinleri olmuştur. Türk egemenlerinin İslam dinine yaklaşımlarının özü böylelikle tam bir açıklıkla ortaya çıkar. Bunu da açıkça ve övünçle dillendirmişlerdir. Zaten 1924 Anayasasının beşinci bölümünde, “Türklerin kamu hakları” başlığı bulunmaktadır. Bu Anayasa'da esas öznenin, hakları olanın Türkler olduğu çok açıktır. Başta Kürtler olmak üzere diğer halklar, inançlar ise yok hükmündedir. Ayrıca, Türkün seçme-seçilme, memur olma hakkı ve seçilmede Türkçe okur-yazar olma zorunluluğu gibi maddeler de bulunmaktadır. Kürt'ün inkâr ve yok edilmesinin, anayasanın zihni, felsefesi ve ruhuna iyice yedirildiği çok açıktır. Bunlarla aslında Kürtlerin soykırım kararı kesinleştirilmiştir. 1924 sömürgeci-soykırımcı Türk devlet Anayasası, aslında 1961, 1982 Anayasası'nın gerçek anlamda anasıdır. 1924 sömürgeci-soykırımcı Türk devleti anayasasında başlangıç, giriş vb. gibi bir başlık yoktur. Buna ihtiyaç duyulmamıştır. Doğrudan, ırkçı-milliyetçi-inkârcı ve soykırımcı karakterlerini ifade etmişlerdir. Bu Anayasa daha çok, “Türk devletinin resmi dili Türkçedir” demek suretiyle Kürt inkârını ifade etmek istediğini, bunu sağlamak için de, esas ağırlığı, devletin örgütlülüğüne ve faşist şefin yetkilerine ayırmıştır. Çünkü  Kürt soykırımını sıradan bir yönetim ve devlet işleyişiyle gerçekleştiremezlerdi. Aşırı merkezi, bürokratik ve faşist şefliğe dayanan bir sistemin oluşturulması hedeflenmiştir. Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra takrir-i sükûn yasası, İstiklal mahkemeleri ve Şark Islahat Planı vb. böyle bir strateji temelinde çıkarılmışlardır.

1982 Anayasası

Ancak daha sonraki sömürgeci soykırımcı Türk devlet anayasalarında “başlangıç” bölümü vardır. 1961 anayasasının girişinde, özne yine Türklerdir. Türk milletini “kaderde, tasada, kıvançta ortak, bölünmez bir bütün halinde” tanımladıktan sonra, bu ruhun milliyetçilikten güç aldığını belirtir.  Maddelere geçince, 3. Madde’de, ‘’Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür’’ dedikten sonra yine resmi dilin Türkçe olduğu belirtilir, bu kez daha açıkça, 4. Madde de “egemenliğin kayıtsız-şartsız Türk milletinin olduğunu” altını çizerler. 54. Madde’de ise “Türk devletine vatandaşlık bağlı bulunan herkes Türktür”. Tanımı yapılmıştır. Yani Türk olmayanlar, ancak köle ve hizmetçi olabilirler Türklerin yanında.

Sömürgeci-soykırımcı Türk devleti 1961 anayasasında 7-8 kez, “devletin, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü” ifadeleri kullanılmıştır. 1982 Anayasası'nda ise aynı ifadeyi 18 kez kullanmıştır. Her iki anayasa da “başlangıç” bölümlerinde, Türk milletini özne yapan, belirleyici egemenlik sahibi güç olarak gösteren ifadeler bir esas ilke olarak korunmuştur. 

1982 Anayasası ise bunları yetersiz görmüş olacak ki, 3. Maddeye sömürgeciliğin simgesi bayrağı ve istiklal marşını da eklemiştir. Ayrıca ilk üç maddenin de değiştirilemeyeceği ve değiştirilmesinin dahi önerilemeyeceği ifade edilmiştir. Aslında geriye söylenmeyen tek bir şey kalmıştır, onu da biz yazalım: “ilk üç maddenin değiştirilmesinin sadece önerilmesi değil, akıldan geçirilmesi dahi suçtur ve ağır cezai müeyyide gerektirir.”

Özerklik oylaması yapılmıştır

Akıldan çıkarılmaması gereken şudur: 1921 Anayasası'nda Kürt halkının haklarını karşılamanın imkânları vardır. Her şey, faşist şef M. Kemal’in iki dudağı arasındadır. Ancak sadece, Kürtlerin gücünü yanına almak ve oyalamak için sayfalar içinde Kürt-Kurdistan ve farklı bir millet olmaktan kaynaklı haklarına vurgu yapılmıştır. Bir de Kürtlerin farklı arayışlara girmemesi için, onların kulağına gidecek tarzda böyle bağlayıcı olmayan, anayasada yer vermeyen, yeri geldiğinde inkâr etmekte zorlanmayacak ifadeler kullanmış olduğu ortaya çıkmaktadır. Oysa birinci Meclis'te Kürtlerin hakları Anayasal bir madde haline getirilebilirdi. Nitekim özerklik oylaması yapılmıştır. Ancak oylama yapılmayla kalmıştır; onu kanunlaştıracak, anayasal bir nitelik kazandıracak, kalıcılaşmasını sağlayacak hukuki, idari, siyasi ve kültürel adımlar atılmamıştır. Ancak bir gecede, “devletin resmi dili Türkçedir” denerek soykırıma giden yol açılmıştır.

1961 Anayasası, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne vurgunun diğer iki Anayasa'ya göre daha yoğun yapıldığı Anayasa olurken; 1982 Anayasası bu vurgunun 18 kez yapıldığı ayrıca bayrak ve marş unsurlarının da vatandaşlık tanımına dahil edilmesiyle inkar, soykırım ve asimilasyona dayalı Türklüğün pekiştirildiği, o döneme kadar ki en faşizan anayasa olarak yürürlüğe konmuştur. Faşişt şef Tayyip Erdoğan bugüne kadar üç kez Anayasa değişimi yapmıştır. Fakat 2005 yılından başlayarak, “Kürt sorunu benim sorunumdur, çözeceğim” sözünü tekrar tekrar söylemesine rağmen, hiçbir Anayasa değişikliğinde Kürtlerin ulusal hakları gündeme getirilmemiştir.

Önder Apo'nun yol haritası

Sömürgeci soykırımcı Türk devletinin bugüne kadar yaptığı hiçbir Anayasa'da Kürtlere ulusal haklarıyla yer verilmemiştir. Hakeza faşist sömürgeciler, bu anayasalara, Kürtlerin olası bilinçlenmesi, örgütlenmesi ve özgürlüğü için ayağa kalkması durumlarını açıktan engelleyici yasalar koymuşlardır. Şark Islahat Planı ile başlayan, günümüzde Çöktürme Planı’yla devam eden birçok plan-proje çıkarmışlardır.

Onun için, kim olursa olsun, anayasa yapımından söz edildiğinde öncelikle Kürtlerin halk olmaktan kaynaklanan hakları, öyle muğlak, elastiki, her tarafa çekilecek tarzda değil, açıkça ve alenen Kürtlerin halk olmaktan kaynaklanan temel hakları yer almalıdır.

Önder Apo, Yol Haritası adlı tarihi belgede, bunu tarihi, kavramsal, kuramsal ve temel ilkeler boyutunda ortaya koymuştu. Bunlar geçerliliği korumaktadır. Bu tarihi belgeyi ilk önce faşist şef ve yardımcılarının okuduğunu biliyoruz.

Kayyum darbesi

Son zamanlarda yurtsever basında dile getirilen “ikili hukuk, sömürgeci hukuk” gibi tanımlamalarının esas kaynağı böyle bir tarihi geçmişe dayanmaktadır. Bu, hayatın her alanında geçerlidir. Önder Apo çok erkenden, Kurdistan’daki uygulamalardan hareketle Kurdistan için, “sömürge bir ülke” tanımını, Türk devletini de sömürgeci bir devlet olarak tanımlamıştır. Onun için, Kurdistan özgürlük hareketi daha ideolojik grup aşamasında, “Kahrolsun Sömürgecilik!” sloganını yükseltmiştir. Bu slogan bugün de geçerliliğini korumaktadır. Kürt halkı artık bunları görüyor, anlıyor ve bunu boşa çıkarmak için de mücadele etmektedir. En son sömürgeci kayyum darbesi karşısında Kürt halkı ve Türkiyeli devrimci-demokratik çevrelerin ortaklaşan mücadelesi bunu göstermektedir.

Her birisi bir soykırım suç belgesi olan açık ve gizli anayasaların sömürgeci egemenlerin suratına vurulacağı ve demokratik anayasa ilkesine hayat kazandırılacak günler yakındır. Uzaklığını ve yakınlığını bütün bu gerçeklere göre yürüteceğimiz mücadele belirleyecektir. Kürt ve Kurdistan’ın demokratik Türkiye-özgür Kurdistan Anayasası'nda yer alması, oluşan sömürgeci egemenliği ve sömürgeciliğe dayalı dengeleri kıracak mücadeleyle olanaklıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.