Türk devletinin işgal saldırılarını doğru anlamak!
Forum Haberleri —
- Halkımız çok iyi biliyor ki soykırımcı Türk devletinin temel hedefi yüz yıl önce başlattığı Kürt soykırımını sonuca götürmektir. Bütün şiddetiyle devam eden savaşın temel hedefi bütün Kürdistan’ı işgal etmek, Kürt varlığını sonlandırmaktır.
İMAM CANPOLAT
Sovyetler Birliği’nin başını çektiği reel sosyalizm 1989 yılında dağılınca kapitalist modernizmin askeri ve siyasi temsilcisi ABD Başkanı George Busch; “sosyalizm öldü, zafer kapitalizmindir, dünyayı yeniden dizayn edeceğiz” diye açıklama yapmıştı.
Kapitalist modernitenin “zafer” ilan etmesinden sonra; Rêber Apo’nun geliştirdiği Demokratik Ekolojik ve Kadın Eksenli Toplum paradigmasıyla kapitalist moderniteye alternatif demokratik sosyalist bir sistem kuramı geliştirmişti. Rêber Apo’nun bu çıkışı, kapitalist modernist güçlerin “zafer” ilan etmesinin ardından, sosyalizmin ölmediğini, dağılanın reel sosyalizm olduğunu açığa çıkarmıştı. Halkların Önderi Rêber Apo’nun geliştirdiği bu kuram, dünyayı yeniden dizayn etmek isteyen kapitalist modernist güçlerin önünde engel oluşturmuştu, hem de onların dizayna başlamak istedikleri Ortadoğu’da. Kapitalist modernist sistem bu çıkışı tehlikeli gördü ve bertaraf edilmesini öncelikli bir görev olarak belirledi.
9 Ekim 1998 yılında başlatılan uluslararası komplonun temel nedenlerin başında bunun geldiğini söylemek yanlış olmaz.
Onlar dünyayı yeniden kendi ihtiyaçları temelinde düzenlemek istiyorlardı, ama Rêber Apo’yu ve düşüncelerini, yarattığı örgüt ve halk gerçeğini engel olarak görüyorlardı. Bu nedenle Rêber Apo’yu tasfiye etmek için uluslararası komplo geliştirdiler. 23 yıl önce başlatılan komployu bugün sonuca götürmek istemektedirler.
Burada detaylarına girmeden kısa bir hatırlatmayla yetinmek istiyorum. 1979 yılında İran’da Şahlık rejimi yıkılırken Amerikan Büyükelçiliğinde çıkan belgeler arasında; “Türkiye Kürtleri içerisinde Abdullah Öcalan önderliğinde tehlikeli bir hareket gelişmektedir. Bu hareket daha filiz halindeyken ezilmelidir…” diye bir CIA raporu da ortaya çıkmıştı. Bu kısa tarihsel önemi olan anekdotu unutmamak gerekir.
Onlar (kapitalist modernistler) Rêber Apo’yu İmralı Ada Zindanına hapsederek ve Türk devletini de gardiyan yaparak sonuç alacağını hesap ediyorlardı. Bugün şu soruları sorabiliriz: Uluslararası komplo amacına ulaştı mı? Rêber Apo’nun geliştirdiği paradigmayı engelleyebildiler mi? Bu sorulara cevap vermek için ne sosyal bilimci ne de siyasetçi olmaya gerek yoktur. 1998 yılından bu yana yaşanan gelişmelerin takip eden vicdanlı her insanın komplocuların hedefine ulaşamadığını göreceği kadar açıktır. Son bir yıldır yaşanan savaşa dönersek; özellikle Rojava sisteminin geliştirilmesinden sonra kapitalist modernist sistemin öncüsü olan ABD, Özgürlük Hareketini denetime almayı amaçlamaktadır, yani her hâlükârda Rojava Devrimini tasfiye etmeyi hedeflemektedir.
Kapitalist modernitenin lideri olan ABD, Özgürlük Hareketinden ne istiyor? Onların istediği gayet açıktır. Uzun bir süredir Özgürlük Hareketine; “Öcalan’dan uzak durun, O’nun sistemi bizim için tehlikelidir. Barzani çizgisine girin, bizimle birlikte hareket edin, İran’ı vuralım. Eğer istediğimiz çizgiye gelmezseniz, hava sahasını Türk devletine açarız, sizi öldürsünler, Rojava’yı işgal etsinler” vb dayatmalarda bulunmuşlardı. ABD, Rojava Devrimi üzerinde etkili olamamanın önünde Özgürlük Hareketini engel görüyordu ve önderlikten üç kişi (Cemil Bayık, Duran Kalkan, Murat Karayılan) hakkından ölüm fermanı çıkarmıştı. Amerikan yönetimi 6 Kasım 2018 tarihinde Kürt Özgürlük Hareketine karşı savaş ilan etmişti. Trump döneminde bu karar alınmıştı. Trump, Biden’e yenilince Kürt Özgürlük Hareketine karşı ABD siyasetinde fazla bir değişiklik yaşanmadı ve Biden, Trump’ın aldığı savaş kararını güncellediği görülüyor.
Bu ne anlama geliyor? Bu ideolojik bir saldırıdır. Hangi ideolojiye karşı? Rêber Apo’nun kapitalist modernist sisteme karşı geliştirdiği sosyalist ideolojiye karşı bir savaş ilanıdır.
Serêkaniyê ve Girê Spî işgalinden istediği sonucu ulaşamayan ABD, soykırımcı faşist Türk devletinin yönünü Kandil’e çevirdi ve Heftanîn’i işgal hareketi başlattı. İşbirlikçi KDP’nin de Türk işgal güçlerine her türlü desteği (istihbarat, lojistik ve askeri) vermesine rağmen Heftanîn’de istediği sonucu alamadı. Türk devleti aslında Heftanîn savaşını kaybetti. Garê savaşıyla bütün yenilgileri unutturmak ve “zaferini” bir “müjde” ile ilan etmek istiyorlardı, ancak büyük bir yenilgi aldı. Garê yenilgisi öyle sıradan bir yenilgi değil, tarihi bir yenilgidir. D. Bahçeli bile; “bundan sonra her şey Garê öncesi ve sonrası olacaktır” demesi resmi yenilginin itirafı olmuştur.
Metîna, Zap ve Avaşîn savaşı ile Garê yenilgisinin yarattığı sonuçları bertaraf etmek ve psikolojik üstünlük yakalamak istemektedirler. Kapitalist modernitenin bütün istihbarı ve lojistik desteği ile devam eden Metîna, Zap ve Avaşîn işgal saldırısıyla ile kim, neyi hedefliyor?
Birincisi; Türk devleti, kapitalist modernitenin her türlü desteğini de arkasına alarak yüz yıl önce başlattığı soykırımdan sonuç almak istemektedir.
İkincisi; kapitalist modernite sözcüleri ABD, Almanya, İngiltere ve İsrail, NATO’nun bütün istihbarat ve lojistik gücünü Türk devletinin sunarak uluslararası komployu sonuca götürmek istemektedirler.
Üçüncüsü; KDP, Türk devleti ve uluslararası küresel güçlerin Kürt Özgürlük Hareketini “tasfiye” edeceğini, bunu fırsata çevirerek bütün Kürdistan’a hâkim olmak istemektedir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin geliştirdiği savaş ve kazanımları olmasaydı, Güney Kürdistan bu statüye gelebilir miydi? Bu mümkün değildi. Bülent Ecevit, “ben anlayamadım, ABD Öcalan’ı niye bize verdi” diye açıklama yapınca zamanın Türk Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Ateş, “Öcalan’ı tasfiye etmek ve Barzani’nin önünü açmak ve dünyayı yeniden organize etmek için” olduğunu itiraf etmişti.
Bütün Kürdistan kamuoyu şunu çok iyi bilmektedir ki yarım asırdır Rêber Apo önderliğinde gelişen Kürt Özgürlük Hareketi olmasaydı, Türk devleti Güney Kürdistan’ın bir statüye kavuşmasını asla kabul etmeyecek ve Barzani ailesi de dahil hepsini bir kaşık suda boğacaktı.
Halkımız çok iyi biliyor ki soykırımcı Türk devletinin temel hedefi yüz yıl önce başlattığı Kürt soykırımını sonuca götürmektir. Bütün şiddetiyle devam eden savaşın temel hedefi budur. KDP’li Mesrur Barzani ve bazı işbirlikçi ihanetçilerin; “Türk devleti Kürtlere karşı değildir, PKK’ye karşıdır, PKK Kuzey örgütüdür, PKK gerillası Güneyde olduğu için saldırıyor…” propagandası bir özel savaş yöntemidir. Türk devletinin hedefi bütün Kürdistan’ı işgal etmek, Kürt varlığını sonlandırmaktır.
Bugün dört parçada yaşayan bütün halkımızın kaderi ortaktır ya hep beraber direnir özgürleşiriz ya da hep birlikte kaybederiz, koşullar son derece elverişlidir, birlikte mücadele eder direnişi geliştirirsek hep birlikte özgürlüğü yakalarız. Bu da tartışma götürmeyecek kadar açıklıktadır.
Bu nedenle gün; Özgürlük Zamanı hamlesini geliştirme ve sonuca ulaştırma günüdür.