ABD, İsrail ve Kürtler
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Tarihte ilk defa, geçenlerde “bir şey”, evet “şey” oldu. İsrail Dışişleri Bakanlığı’na atanan Gideon Saar, görevine başlarken Kürtlerin acılarını andı. Kürtler ve onların soyundan Durzi halkının “doğal müttefikleri” olduğunu söyledi
Başlıktaki Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yer yüzünün “süper gücü” ve Suriye’de İslamcı terör çeteleriyle savaşta, Kürtlerle müttefiktir.
İsrail oğulları, Kürtler gibi Ortadoğu’nun en kadim halklarından biridir. Ama ta Babiller zamanında yurtlarından sürülmüş, dünyaya dağılmışlardır. Buna rağmen, yaşattıkları kültürleri Peygamberler yetiştirmiş, dünya kültür, sanat ve bilimine yadsınmaz katkılar sunmuş, kutsal kitapları Tevrat’tan İslam kitabı Kuran’a da sure ve ritüeller aktarılmıştır.
Kürtler ise Mezopotamya kültürünün ortaklarındandır. Ana yurtları 1900’lerin başında, dönemin emperyal gücü İngilizler tarafından çalınmış ve kullandıklarına bağışlanmıştır. Günümüzde Kürtler, dört parçada 50 milyon kişilik nüfusa sahip, ama bir devletleri yoktur. Düşmanlarının postalı altında, yaşama savaşı veriyorlar. Pers artığı İran, bazı günler ortalama 20 Kürt evladını ipe çekiyor. Kuzey Kürtleri ise her türlü hukuksal güvenceden yoksun, Türklerin elinde rehine mi, esir veya köle mi belli değil.
Farklı ırklardan bir göçmen toplumu Türkler, 100 yıldır ırkçı histeriyle soylarını kurutmak için kırım yapıyor, kalanları kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. Kuzey esir, Güney Kürdistan ile Rojava’nın bir kısım toprağı da onların işgali altında. Rojava’nın kalan topraklarını da işgal edip halkı sürmek için, hamleler tazeleyip bombalıyor.
Kürtler, sözde müttefik sahibi ama, yok edilme saldırılarında “tek yalnız”dır.
Tarihte ilk defa, geçenlerde “bir şey”, evet “şey” oldu. İsrail Dışişleri Bakanlığı’na atanan Gideon Saar, görevine başlarken Kürtlerin acılarını andı. Kürtler ve onların soyundan Durzi halkının “doğal müttefikleri” olduğunu söyledi ve devam etti:
“Kürtler, İran ve Türkiye zulmünün kurbanıdır. İsrail’in onlarla iletişim kurması ve ilişkilerini güçlendirmesi gerekiyor.”
Kürtler açısından bu bir ilkti. Haliyle “duygusal bir şey”di. Ne oldu? Yoksa doğanın bir imkansızı olan, katır mı doğurdu? Bilinmez, ama şaşkınlıkla karşılandı ve olay sayın bakanın “entelektüel bir söylemi” olarak görüldü. Yine konuşulup tartışıldı. Derken, Gideon Saar, Hower Fast’ın “Özgürlük Yolu” romanından fırlamış “Gideon” gibi, ikinci atağını yaptı. Çek Dışişleri Bakanı Jan Lipavsky ile görüştükten sonra şöyle dedi:
“Suriye’deki durumu ele aldık. Kürt azınlığın güvenliğinin sağlanması gerekliliğini vurguladım. Çünkü onlar, saldırılarla karşı karşıyalar.”
İsrail’de, Yahudi Kürtler ve Kürt bakan da var. O bakan, Tel Aviv Kürtlerinin kolunda çok iyi govend de oynuyor. Ama Saar Kürt değil.
Bu tutum, Eyyubi devletinin efsanevi Sultanı Kürt Selahaddine Eyyubi’nin Haçlıların, Kudüs’ten kovduğu Yahudileri yuvalarına geri çağırmasına bir karşılık, “nazire” gibi değil. Kurucu lider Ben Gorion, bir zamanlar Irak Kürtlerine de elini vermişti. Ama İslam dünyasında Yahudiler “lanetli”ydi. Belki o nedenle, devamı geldi. Kim bilir…
Yeri gelmişken bir parantez:
İsrail oğulları (Yahudiler) yurtlarına dönüşü eyleme çevirdiğinde topraklarında işgalci olan Osmanlı Padişahı Abdülhamit, büyük tepki göstermişti. Sonra Osmanlı devletini ele geçirip batıran Türk ırkçısı İttihat ve Terakki çetesi iktidarında, Yahudi düşmanlığı histeriye dönüştü. Onların devamı olan Kemalistler de ırkçılığı kırıma evirmiş, Hitler’e yaranmak için Çanakkale, Trakya Yahudilerini savurmuş, savaşta Romanya Yahudilerini İsrail’e taşıyan Struma gemisini, Hitler’e armağan misali İstanbul önlerinde batırmışlardı.
Aynı Kemalistlerin bir kısmı, 1960’larda Türk solu yaftasıyla sahnede göründüler. Solculuk modaydı. Ve de “solculuk adam olmak”tı, ayrıca.
Atatürk’ü kutsayıp tapındıktan sonra, “biz solcular” diyerek söze başlıyorlardı, Türk solcuları. Polis tarafından yere yatırılıp coptan geçirildiklerinde bile, “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi ve İsrail” diye haykırıyorlardı.
“Amerikan emperyalizmi” demek, ardına “İsrail Siyonizmini eklemek büyük solculuktu, çünkü. Onun için her solcu bu deyimlerle cümle kuruyor, başka türlü bilmiyordu.
Türk solu Lenin-Stalin rejiminin yıkılmasından sonra, geride bazı klikler bıraktı ama, iri iri laf edenler rejim ve ırkçı Ergenekon çeteleriyle bütünleşti. “Kahrolsun Amerikan emperyalizmi ve İsrail” sloganı, bu İslamo faşistlerin ağzında çiğnenmeye başlandı. O nedenle hala “Amerikan emperyalizmi ve İsrail kahrol” diyenler pek çok…
Cümleyi kapatırken, Kürtler şimdilerde Batı müttefikidir. Batı ile birlikte savaştığı IŞİD’in ana gövdesi de, Batı ittifakı olan NATO’nun üyesi Türk ordusunda “kiralık” asker.
Yanisi şu: NATO silahlarıyla salt Kürtlerle değil, aynı zamanda NATO’ya da saldırıyorlardı.
O arada medyada yer alan haberlere göre, Amerika’nın Türk IŞİD’leşerek karşısına çıkmaya devam etmesine, “kızarım ha” diyormuş. Ama işte her şey mışta, muşta kalıyordu sonuçta. Amerika’nın kişiliğinde NATO müttefiki Rojava Kürtleri, NATO silahlarıyla donanımlı Türk askerî kılıklı IŞİD karşısından yalnızdı.
Neyse ki adam gibi bir İsrailli çıkıyor ve “Kürtleri yalnız bırakmayalım” çanlarını çalıyordu. Ama bizler, bu çan sesini duyanı görmedik. Çünkü çıkar kulaklarda tıkaçtı…
Yine de Gideon Saar’ın sesini bir başlangıç “çıngırağı” olarak görmek istiyoruz. Hadi bakalım…