Bir tarih yaratıcısı olarak: Zilan
Sara AKTAŞ yazdı —
- Zilan’ın temsil ettiği, yaratıcısı ve öznesi olduğu tarih dişil karekterli olmuştur. Nitekim Zilan, Mezopotamya’nın altın çağında insanlığa en büyük armağanı sunan kadının yok sayılmasına karşı, kadınların yeniden tarih sahnesine çıkışında bir milat olmuştur. İnsanlığın kök hücresine karşı gelişen ihaneti ters yüz etmiştir. Kürt kadınlarının toplumsal kimliği ile yeni bir tarihe kavuşmasında bir kilometre taşı olmuştur.
Kürt kadınların tarih içinde hikayeleri kendi halklarının kaderi ile beraber ilerlemiştir. Tarihin sisi içinde sesini yer yer duyurmuş ya da sanki hiç yaşamamış gibi yok sayılan tüm kadınlar gibi, Kürt kadınları da resmi tarihin akışında ismi anılmayan, silinmek istenen, varlığı görünmez kılınan, ülkesi parçalanan, tarihi inkar edilen ve sayısız katliama uğrayarak bir yokluğa mahkum kılınmak istenmiştir. Kürt kadınları, geçmişten günümüze kadar “ulus olduklarını ispat etmeye” ve varlığını kabul ettirmeye çalışan bir topluluğun kadınları olarak bir yandan sömürgeci devletlerin politik baskılarının hedefi, bir yandan kendi feodal toplumlarının cinsiyet odaklı hedefi olmuşlar, ancak buna karşı görkemli bir direniş sergileyerek yeni bir tarih yazmaya çalışmışlardır. İşte ardında bıraktığı mektupta kadınlara, “Kürdistan toplumunun geri bırakılmışlığına, özelde ise kadın köleliğine olan o büyük öfkemizi düşünceyle, ideolojiyle ve politikayla birleştirerek… rolümüzü oynamalı, özgürleşmenin pratik adımlarını atmalıyız” diyen Zeynep Kınacı (Zilan) Kürt kadınları için yazılan bu yeni tarihin mihenk taşlarından biridir.
30 Haziran 1996’da, Dersim’in merkezinde işgalci Türk askerlerinin arasına karışarak, bedenine sardığı bombaları patlatan ve Kürt kadınlarının “uyanışında” simge olan bu kadını verdiği olağanüstü mücadele dolayısıyla sadece Kürt kadınları ve Kürt halkı değil Türkiye, Ortadoğu ve dünyada kadın mücadelesine dair söyleyecek sözü olan tüm kadınlar sahiplendi, onun mücadele yaşamını yorumladılar. Zira herkesin bu büyük eylem üzerine söyleyecek sözü vardı. Zira Kürt kadınları kendi tarihlerini yeniden keşfetmeye ve silinen silüetlerini yeniden canlandırmaya, dolayısıyla kendi tarihini yeniden yaşamaya ve yazmaya çoktandır başlamıştı. İşte Kürt kadınının tarihsel kimliğinden soyutlanarak kimliksizleştirilmesine karşı en güçlü yanıtlardan birini veren kadınlardandı Zilan!
Günümüze dek tarih yazımında etkin olan erkekler daha çok kendi yaptıklarını kayda geçirmiş, tarihe özne olarak erkekleri yerleştirmiştir. Tarihi hem salt kayda geçirilmiş olaylardan ibaret olarak ele almış hem de ideolojik bir işlev yükleyerek güç odaklarının etkinliklerinden ibaret hale getirmiş, tarihi erkek egemen bir tarih olarak kurgulamışlardır. İşte kadınların geçmişlerinden dolayısıyla geleceklerinden kopartılmasına karşı, tarihini yeniden inşa eden, yazan ve yaratan dolayısıyla erkek merkezli tarih anlayışına bir darbedir Zilan’ın tarih yazıcılığı! Tarihin ve tarih yazımının toplumu zihinsel olarak biçimlendirme işlevi gözönünden bulundurulduğunda gerçek tarih yazımının erkek aklının ürünü olan tarih metodolojisinden bir kopuşu gerekli kıldığı açıktır. Bu bakımdan kadın eksenli bir tarih yazımının düşünsel ve yöntemsel bağlamı Zilan’ın eyleminde kristalize olmaktadır. Zira erkek egemen tarih yazımının kadınları yok sayan geleneğine karşı Zilan kendi kanı ve canıyla bir tarih yazımı gerçekleştirmiştir. Kadının özneleştiği bir toplumu şekillendirmenin yolunu açmıştır.
Erkek tarihçilerin perspektifinde kadınlara doğa tartından bahşedilen ‘kadınsı’ özellikler ve görevler vardır. Çocuk doğurmak, erkeğe en iyi hizmeti vermek ve eve kapatılmış olmak kadınların doğası ve görevidir. Ahlaklı ve namuslu olmak bununla eşdeğerdir. Erkek merkezli tarih anlayışında kadın tanımlanandır, tanımlayan değil. İster cinsiyetçi perspektiften tanımlama ve görevler kapsamında yer verilsin, ister tarih iktidar merkezli odaklar üzerinden yazılsın erkek aklının yazdığı tarihte kadına yer yoktur. İşte Zilan eylemiyle tarihte tanımlanan değil, tanımlayan olmuştur. Tarihin yön verileni değil, döneme yön veren, yeniden başlatanı olmuştur. Dolayısıyla Zilan resmi tarihin temsili değil, demokratik direnişlerin ana yanlı toplumsal formların temsili olmuştur. Zilan’ın temsil ettiği, yaratıcısı ve öznesi olduğu tarih dişil karekterli olmuştur. Nitekim Zilan, Mezopotamya’nın altın çağında insanlığa en büyük armağanı sunan kadının yok sayılmasına karşı, kadınların yeniden tarih sahnesine çıkışında bir milat olmuştur. İnsanlığın kök hücresine karşı gelişen ihaneti ters yüz etmiştir. Kürt kadınlarının toplumsal kimliği ile yeni bir tarihe kavuşmasında bir kilometre taşı olmuştur.
Zilan, ardında bıraktığı mektubunda hem Kürt tarihi hem de o tarih içindeki kendisi ile hesaplaşmasını oldukça çarpıcı cümlelerle ifade etmektedir. Veena Das’ın deyimiyle egemene, erk ve erkekliğe dair ‘zehirli’ bilginin farkındadır ve iktidara, erkek aklına ve onun ürettiği tüm verili ilişki biçimlerini reddetmektedir. Çünkü Zilan geleneksel erkek egemen tarihe ve sisteme bir isyandı, bambaşka bir tarihsel ve toplumsal hakikatin ifadesiydi. Çünkü Zilan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ifadesi ile “mükemmel bir tarih özetlemesi yapıyor” Çünkü Zilan, tarihe bir müdahale ve tarihi yeniden yazma iradesidir.