Haziran Festivallerinin Düşündürdükleri
Sara AKTAŞ yazdı —
- Kuşkusuz bu yıl da ’Diren, Örgütlen, Özgür Yaşa!' Şiarıyla startı verilen kadın festivalleri; Kürt kadınları için sadece bir etkinlik değil, daha fazla mücadele, daha fazla birliktelik ve direniş odaklıdır.
En geniş tanımla festivaller kimi zaman formu ve bağlamı değişse de toplumsal mücadele de çeşitli işlevler taşıyan etkinliklerdir. Festivaller kimi zaman özel ve kamusal alanlar arasında bağlantılar kurarak; gelenekleri yeniden üretip ve kültürel yaratıcılık içerirken; kimi zaman da var olan toplumsal düzene karşı muhalif bir içerik kazanarak farklılaşır. Örneğin ezilen kimlikler ve halklar için Festivaller iktidarın uyguladığı politikalara karşı siyasi, kültürel, ekolojik mücadele alanına dönüşmektedir. Bu festivallerin hikayesi üzerinden iktidarların şiddetini ve uyguladıkları kırım politikalarının çeşitliliğini okumak da mümkündür. Dolayısıyla Festivaller tarihselliği olan ve süreç içinde içeriği, anlamı ve organizasyon biçimleri dönüşen etkinliklerdir. Bu açıdan festivaller, onları üreten toplulukların hayat döngüsündeki kırılmaları anlamlandırmak; geçirdikleri toplumsal, siyasi ve ekonomik dönüşümleri yorumlamak için önemli imkanlar sunmaktadır.
Festivallerin tarihi oldukça eski olmakla birlikte geçen zamanla birlikte içeriği de etkileri de dönüşüm geçirmiştir. Sosyal, ekonomik ve kültürel hayatın önemli bir parçası haline gelmiş, düzenlendiği yörenin kültürel dokusunu yansıtan en önemli tanıtım araçlarından birine doğru evirilmiştir. Sosyal ve kültürel etkileşimin yanı sıra düzenlendiği bölgelerin ekonomik kalkınmalarına etkileri de bulunan bu aktiviteler, kültürel miras oluşumunda da oldukça büyük rol oynamaktadır. İşte Kürt özgürlük hareketinin özellikle kültürel alandaki mücadeleye ağırlık verdiği 1990’lar sonrası dönemde festivaller böylesi bir işlev yüklenmiş ve aynı zamanda siyasi mücadelenin bir parçası haline gelmiştir. Bu festivaller çok boyutlu bir biçimde soykırım ve asimilasyona tabi tutulan Kürt halkının kültürünün, yaşam arayışlarının ve mücadelesinin yeniden yaratılmasının özeti gibi olmuştur. Örneğin, Kürtlerin devlet otoritesine karşı direnişini ve özgürlük arayışlarını sembolize eden Demirci Kawa miti ve bu mit etrafındaki Newroz etkinlikleri, 1990’lardan itibaren Kürt özgürlük hareketinin mücadele repertuarında merkeziyet kazanmıştır. Kürt halkı verdiği mücadeleyi, bu geçmiş emek ve birikimlerini festivaller aracılığıyla dünyaya göstermekte ve kültür-sanat ve diplomasi diline dönüştürmektedir.
Geldiğimiz evrede Ortadoğu’da Kürt kadının öncülük ettiği devrimsel sürecin en büyük sonuçlarından biri ve yansıması olan kadın festivalleri ise aynı zamanda Kürt kadınlarının verdiği çok boyutlu mücadele ve direnişin bir özeti gibidir. Kürt kadınları, geçmişten günümüze kadar varlık mücadelesi veren bir topluluğun mensupları olarak bir yandan sömürgeci devletlerin politik-siyasi baskılarının hedefi bir yandan da kendi feodal toplumlarının cinsiyetçiliğinin hedefi olmuşlar ancak buna karşı görkemli bir direniş sergileyerek yeni bir tarih yazmaya çalışmışlardır. İşte Kürt kadınları bu tarihin bir özeti gibi olan, her yıl direniş ezgileri ve halayları ile mücadelesinde simgeleşen kadınlara adadığı festivaller düzenlemekte ve böylelikle yaratılan değerlerin kalıcılaşması ve bir kültüre dönüşmesini sağlamaktadır. Festivallerin her birisi direnişi ile sembolleşen Kürt kadınlarına adanarak, onların adına düzenlenmekte ve tarihsel anlamlar içermektedir. Bu festivaller aynı zamanda kadınların var olan sisteme alternatif kültürel ve siyasal etkinlikler geliştirerek kadın iradesinin görünür kılınmasını ve ortaklaşmasını güçlendirirken demokratik kadın cephesinide güçlendirmeyi amaçlamaktadır.
Kuşkusuz bu yıl da ’Diren, Örgütlen, Özgür Yaşa!' Şiarıyla startı verilen kadın festivalleri; Kürt kadınları için sadece bir etkinlik değil, daha fazla mücadele, daha fazla birliktelik ve direniş odaklıdır. Dolayısıyla tarihi bir süreçte yapılan bu festivaller tüm kadınları festival alanlarına akarak, zalim devlet ve sistemden hesap sormaya çağırırken, Kürt kadınlarının tüm cephelerden verdiği direnişi selamlamayı da amaçlamaktadır. Kadın festivallerinin startı 4 Haziran’da İsveç’te verilmişti. Tertip komiteleri, tüm kadınları slogan, zılgıt ve halaylarıyla festivallere katılmaya çağırdı. Fransa Kürt Kadın Hareketi öncülüğünde düzenlenen Fidan Doğan Kadın Festivali 18 Haziran’da Paris’te, her yıl geleneksel olarak yapılan Zilan Kadın Festivali ise aynı tarihte Almanyada gerçekleştirilirken, İsviçre’de ise YJK-İsviçre öncülüğünde birçok kurum ve kuruluşun da desteğiyle Sakine Cansız Festivali 26 Haziran’da Zürih’te düzenlenecek.
Dolayısıyla her gün daha büyük kararlılıkla yükselen kadın direnişinin Zap, Avaşin ve tüm saldırı cephelerinde kahramanlıklar yarattığı günümüzde, bu direnişin bir parçası olmak, direnişe sahiplik etmek ve tüm emperyalist zorbalara karşı tutum belirtmek için herkesin en güçlü haliyle bu festivallere katılması gerekmektedir. Bu Festivallerle, dönemin kadın duruşunu göstermek, kadın düşmanı iktidarlara güçlü bir mesaj vermek mümkündür. O halde bir kez daha 'Diren, Örgütlen, Özgür Yaşa!' sloganıyla alanlara, sokaklara diyoruz!