Kapitalist moderniteye meydan okumak
Sara AKTAŞ yazdı —
- Yokluk sınırlarında dolanmaya mahkum edilmiş bir toplumu yeniden tarihsel bir varlık haline getiren bir liderdir. Yani kapitalist modernitenin tüm köleleştirici mekanizmalarına meydan okuyan bir evrensel lider.
En sonda belirtilmesi gerekeni en baştan belirtirsek, Önder Apo insanlık soyunun sorunlarını kendine dert edinmiş, doğmaların kalın duvarlarını ve hapishanesini çoktan yıkmış halklar lideri haline gelmiştir.
Önder Apo’nun 15 Şubat 1999 komplosuna uğramasının esas nedenlerini salt yeni Ortadoğu düzenini oluşturma isteği salt ekonomik çıkarlar, salt stratejik denge hesapları bağlamında değerlendirilmesinin eksik kalacağı ve gerçeğin sadece bir kısmını yansıtacağı düşüncesindeyim.
Bundan çok daha fazlası sistem karşıtlığı karekterinde geliştirdiği ideolojinin ve mücadele yönteminin dünya hegemonik güçlerinin rahatını kaçırmasında aranmalıdır.
Bu bakımdan hem Önder Apo’nun önderliğini şekillendiren hem de hedef haline getiren iki boyuta dikkat çekmek istiyorum.
Birincisi, Önder Apo’nun Kürtlere uygulanan siyasete ve zulme karşı isyanıdır!
Kürtlerin isimsiz olduğu tarihi bir dönemeçte Kürtlere Kürt olduklarını hatırlattığı ve kaybolmuş kolektif hafızayı canlandırdığı evredir bu.
Zira çağın politik sahnesinde Kürdistan, gücünü denemek isteyen her devlet için deneme tahtası, Kürtler ise dörde bölünmüş Kürdistan’da başka bir şeye dönüştürülmüş ve varlığı yok sayılmış; Türkiye’de Türklere, İran’da Farslara, Suriye ve Irak’ta Arap’a dönüştürülmüş bir toplumdur.
Yani ürkütücü sessizliğin hüküm sürdüğü bir dönemde Önder Apo halkının kurtuluşu tutkusuyla, yere gömülüp üzerine beton dökülen Kürt özgürlük umudunu ve düşünü yeniden hayata dönüştürürken Kürtleri yeniden hayata dönüştürmüştür.
Dolayısıyla kendi varlığını inkar ettiği oranda kabul gören Kürt bireyine direnmeyi, onuru ve kendi değerleriyle yaşamayı öğretmiştir.
Bireyden topluma, toplumdan bireye doğru geliştirdiği çözümleme gücü bir mekanizmaya dönüşmüş, bu mekanizma parti mekanizmasıyla bütünleştirilmiştir.
Partiye katılan ve katılmayan her Kürt bireyini toplumsal olarak çözerken, her bireyin ait olduğu toplumsal katmanın özelilikleriyle inceleyip, bireyden topluma gidip, toplumdan bireye gelerek kişilik sorununu kapsamlı çözüme doğru evriltebilmiştir.
Kişilik biliminin aracı olarak bir partiyi derinleştirirken, Kürtler öğrenilmiş çaresizliklerini aşmış ve çağın politik çözüm yöntemlerini üretmiştir.
Kuzuyu kuzu olmaktan çıkarmış, kurdun erişemeyeceği bir politika üretmiştir. Dolayısıyla Kürt halkını ulusal özüne dönüştürmenin ustalığını beceren bir önderliğe sömürgeci iktidarların hoş bakması beklenemez.
İkincisi boyut, Önder Apo’nun, halkların içine hapsedildiği derin sömürü mekanizmalarına ve dünyadaki zulme karşı isyandır.
20. yüzyıl burjuva ve sosyalist ideolojilerle boğuşurken, başlangıçta Marksist ideolojiyle ulusal kurtuluş mücadelesini başlatan Önder Apo, daha ilk mücadele yıllarından itibaren geleneksel sol mantığı aşarak, liderliğini yaptığı partiyi sosyalizme alternatif bir düzenin öncü gücü haline getirmiştir.
Nitekim 1989’da Sovyet sistemi sarsılırken yani sosyalizmin dayanakları çürümenin zirvesindeyken, hem kendi halkının yolunu belirlemiş hem de ideolojik olarak özgürlük yolculuğunun fikriyatını belirlemiştir.
Bundandır ki, yaratıcısı olduğu hareket sosyalizm çözüldüğünde sarsılmamış, aksine daha fazla gelişme sağlamıştır.
Bir mucize gibi şekillenen bu ideolojik tutum, 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçiş arifesinde halkların umudu haline gelmiştir.
Hem unutmamak gerekir ki Önder Apo’yu halkların lideri haline getiren esas Demokratik Ekolojik Cinsiyet Özgürlükçü Paradigma, 2003 sonrası bir işkence rejimi olarak tasarlanan İmralı koşullarında somutlaşmıştır.
Öyleki İmralı’daki işkenceyi, Tuncer Kılınç adındaki bir Türk generali, "Ona telafisi mümkün olmayan bir sistem uyguluyoruz, bir defa değil her gün öldürüyoruz" diyerek tarif etmiştir.
Dolayısıyla Önder Apo, insanlık dışı koşullarda ezilen halklara ve kimliklere dönük siyasi sorumluluğun en kapsamlı biçimini yüklenmiştir.
Örneğin, Bir Halkı Savunmak adlı kitabi uygarlık ve insanlık krizlerini kendine dert edinmiş ve içerik olarak kendini aşan bir beynin ürünüdür.
Yani Önder Apo sadece bir ulusal lider olarak şekillenmemiştir; bu sınırları aşmış ve halkların özgürlük ihtiyaçlarına cevap veren bir lidere dönüşmüştür.
Bu bakımdan Kapitalist modernite güçlerinin derin sömürü çarkına meydan okuyan bir lideri tavsiye etmek kaçınılmaz olarak hegemonya güçlerinin gündeminden hiç çıkmamıştır.
Tüm bu değerlendirmelerden öte; Önder Apo’yu mıknatıs gibi çekim merkezi kılan esas yanının ise yüreği ve beyni arasındaki tüm inşa edilmiş setleri yıkmasında yattığını düşünüyorum.
Yani onun referans kaynağı yüreğidir. Aldığı kararları mantığından geçirdikten sonra yüreğine onaylatan ve yüreğini bir onama merkezine dönüştüren bir liderdir o!
Yani yokluk sınırlarında dolanmaya mahkum edilmiş bir toplumu yeniden tarihsel bir varlık haline getiren bir liderdir o
Yani kapitalist modernitenin tüm köleleştirici mekanizmalarına meydan okuyan bir evrensel liderdir o!
24. yıldönümü vesilesiyle bir kez daha tüm komplocu güçleri lanetliyor, bunun karşısında canını özgürlüğe katık etmiş tüm devrimcileri saygıyla, minnetle anıyorum.