Dikkat sürelerimiz kısalıyor mu?

Toplum/Yaşam Haberleri —

Odaklanamamak

Odaklanamamak

  • Sürekli dikkat dağıtıcı bir çağda yaşıyormuşuz gibi geliyor, ancak gerçek daha karmaşık. Dikkat sürelerimiz gerçekten kısalıyor.

EMMA SMİTH* - Çeviri: SERAP GÜNEŞ

Amerikalı teknoloji gazetecisi Nicholas Carr'ın 2008'de "Google bizi aptallaştırıyor mu?" diye sorduğu günden bu yana, konsantrasyon sürelerimiz konusunda bir kriz yaşanıyor. Dikkat dağınıklığı her yerde ve bunun sözde panzehirleri de öyle. Sosyal medya yerine sevimli hayvan resimleri sunan PawBlock gibi uygulamalar ve Microsoft'un Focus'u gibi ekran modları, tüm modern hastalıklar için her derde deva olarak algılanan farkındalığın teknoloji versiyonları. Öte yandan, QuickReader gibi hızlı okuma programları daha kısa sürede daha fazla içeriği özümseme vaadinde bulunuyor. Konsantrasyon ve dikkat dağınıklığı arasındaki ilişki konusunda tamamen çelişkideyiz.

Bu endişelerin ve çözüm yollarının arkasında, genellikle sosyal medyanın dopamin yüksekliğine olan bağımlılığımızdan sorumlu tutulan iki bağlantılı varsayım var.

* Birincisi, dikkat dağınıklığımızın hem yeni hem de olumsuz olduğu…

* İkincisi, konsantrasyonumuzun geçmişte daha iyi olduğu. Carr, eskiden bir dalgıç gibi, anlatılarla derinlemesine ilgilenerek, sürükleyici bir şekilde okuduğunu hatırlıyor. Şimdi ise bir jetski okuyucusu, yüzeyde hızla kayıyor. Bu inka edici bir betimleme.

Ancak belki de bu gerileme anlatıları biraz uçmuş - ya da daha ziyade, çoğu anlatı gibi, yörüngeleri onları başlatmayı seçtiğimiz yer tarafından şekillendirilmiş. Konsantrasyonumuzu idealize edilmiş yakın bir geçmişle karşılaştırmak, dikkatimizin her zaman daha geniş bir bağlam tarafından yapılandırıldığı gerçeğini gözden kaçırıyor. Etkisi olan sadece akıllı telefonlar değil. İlk kitaplardan taşınabilir saatlere, okuma gözlüklerine ve trenlere kadar her yeni teknoloji, dünyayı algılama ve onunla ilişki kurma biçimlerimizi değiştirmiştir. Her kuşak kendi değişimlerinin büyükanne ve babalarından daha hızlı ya da önemli olduğunu düşünüyor.

İş disiplini ideolojisi

Örneğin konsantrasyon, Sanayi Devrimi sırasında iş disiplini ideolojisinin önemli bir parçası haline geldi. Bu, tarihçi EP Thompson'ın kapitalizmin yeni biçimleriyle ortaya çıkan, saat başı işe girip çıkma şeklindeki uyarıcı rejim için kullandığı terimdi. Bu ortamda konsantre olmak, Viktorya dönemi İngiltere'sinin fabrikalarında, değirmenlerinde ve okullarında iyi bir işçi olmayı kabul etmek anlamına geliyordu. Charles Dickens, soğuk okul müdürü Bay Gradgrind'e, "her saniyeyi tabut kapağına vurur gibi bir vuruşla ölçen ölümcül istatistiksel bir saat" vererek, bu ezici araçsalcı zaman ölçümü için bir model oluşturmuştu. Bu açıdan bakıldığında, dikkat dağınıklığı kişisel bir başarısızlıktan ziyade, içselleştirilmiş püriten bir çalışma etiğine radikal bir alternatif sayılabilir.

Öğretilmiş davranışlar

Eskiden "boş zaman" ("boş"un karşıtı "parası ödenmiş" ya da "dolu" mudur?) olarak adlandırdığımız bu dönemde, bazı nostaljik varsayımlarımızın biraz sorgulanması gerekiyor. Örneğin okuma sırasında yoğun konsantrasyon hiçbir zaman doğal bir durum değildi. O da öğrenilmiş bir davranıştı, yeni medya tarafından teşvik edildi, belirli tarihsel ve teknik koşullar tarafından üretildi. Günümüzün dijital dikkat dağınıklığı gibi, derin, konsantre okuma da belirli bir yeni teknolojinin sonucuydu. Bu teknoloji, romandı.

“Roman bağımlılığı" teşhisi

Uzun biçimli düzyazı eserler 18. yüzyılın ortalarında matbaalardan çıkmaya başladığında, bunlar ve tüketmeyi vaat ettikleri zaman, ahlaki panik gibi bir şeye yol açtı. Bugün ise biz çocukların okumamasından endişe ediyoruz (tabii ki uygun olmayan kitapları yasakladığımız zamanlar hariç); atalarımız ise çocuklar fazla okuduğu için panikliyordu, onlara "roman bağımlılığı" teşhisi koyuyor ve kurgusal kahramanlarının eylemlerini taklit edebileceklerinden endişe ediyorlardı.

Çocukların ve kadınların bu kurgusal dünyalara özellikle duyarlı oldukları düşünülüyordu. Bir koltuğa uzanmış kadın roman okuyucusu, eleştirel bir bakışın odağıydı. Filozof ve erken dönem feminist Hannah More'un onaylamaz bir şekilde ifade ettiği gibi, kadınların okumaya odaklanması "uygunsuz düşkünlük alışkanlıklarını beslemeye ve zihni hataya ve kalbi baştan çıkarmaya açık bırakan boş ve hayalperest bir tembelliği beslemeye" hizmet ediyordu. Okumayı özümsemekten mahvolmaya sadece kısa bir adım vardı.

Roman yeni ortaya çıktığında, derin ve sürükleyici okuma üstün konsantrasyonun bir işareti olarak görülmüyordu. Aksine, etkilenebilir okuyucuları gerçek dünyadan koparacak, duruşları, görme yetileri ve ahlakları üzerinde zararlı etkileri olacak bir araç olarak korkuluyordu. Burada cep telefonlarının etkisi üzerine yaygara koparmamızla bazı örtüşmeler var, ancak geçmişteki bu endişeler şu anda endişelendiğimiz şeyin tam tersine bağlıydı. Roman fobisi olanlar "tüplü dalış" hakkında atıp tutuyorlardı, jetski hakkında değil.

16. yüzyılda okuyucular

Okuma devrimi olarak adlandırılan 18. yüzyıl, genellikle ahlaki ya da dini tonda olan az sayıda eserin yoğun ve tekrarlı bir şekilde okunmasından, çok sayıda seküler kurgunun daha geniş bir şekilde tüketilmesine doğru bir değişim olarak anlaşılmaktadır. Sınırlı sayıda gelişmekte olan metnin bu yoğun okuması ve yeniden okunması, belirli tutumların ve medyanın ürünüydü. Rönesans kitaplarındaki marjinal notlar ve okuyucuyu ilgi duyduğu sayfalara yönlendirmek için dizinlerin geliştirilmesi, saksağan benzeri seçmece bir okuma biçimine yanıt veren ve bunu mümkün kılan teknolojilerdi.

16. yüzyılda okuyucular genellikle bir kitabı baştan sona ya da yavaş yavaş ortaya çıkan karmaşık anlatısı için okumazlardı. Bunun yerine, bazen bir sıradanlık kitabı ya da bu tür alıntılardan oluşan bir koleksiyon aracılığıyla, metinden kesip kendi yazılarına yapıştırabilecekleri alıntılar, fikirler ve ifadeler arayarak "sıradanlaştırıyorlardı" ya da seçiyorlardı. Belki de bizim dünyamıza daha yakındılar. Neredeyse herkesin cebinde taşıdığı fevkalade güçlü mikrobilgisayar, Shakespeare çağında aşina olunan dünyayı kişiselleştirme dürtüsünü sergileyen, hayatlarımızdan parçacıkların sıradan bir kitabıdır.

Modern iştah

Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz dikkat dağınıklığı dönemine ilişkin kendi algılarımızın daha uzun bir tarihsel perspektiften görülmesi gerekiyor. Konsantrasyon, bazı bağlamlarda diğerlerinden daha gerekli olan sosyal ve öğrenilmiş bir davranıştır. Kutu setleri ve çok bölümlü podcast'lere yönelik modern iştah, konsantre olma yeteneğimizi kaybetmediğimizi, sadece farklı medyaya yönlendirdiğimizi açıkça ortaya koyuyor. İstediğimiz zaman konsantre oluyoruz. Dikkat dağıtma, özümsemeden daha az değil, daha farklı olasılıklara izin verir. Ve bir kitabı baştan sona okumak ahlaki bir eylem değildir.

Emma Smith, Oxford Hertford College'da Shakespeare çalışmaları profesörüdür.

Kaynak: The Guardian

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.