Hezimet halinde olan Türkiye
Mihraç URAL yazdı —
- Devletin kendinden menkul propagandası, PKK’nin gittikçe yükselen ve yükseldikçe kapsayıcı olan duruşuna hiç etki etmediğini görmekteyiz. 45 yıl içinde gerileyen, çözülen, her açıdan kaybeden tarafın devlet olduğunu göstermektedir.
Kim kimin ağzını susturuyor? Kim kimin gücünü sınayıp yok ediyor? Memleket bu konuları tartışıyor. Özellikle devlet PKK’ye karşı alabildiğine sert üslupla saldırırken bu söylemleri başta tutuyor. Gerçek nedir? Bunu bilmek için devletin propagandasına değil, verilerin gerçekliğine bakmak gerekiyor.
Yaklaşık olarak son 45 yılda Kürt halkının anlamlı mücadelesi ve ortaya serdiği duruşun güçlenerek ilerlediğine tanıklık yapıyoruz. PKK önderliğinde süren bu yükseliş siyasal, sosyal, ekonomik alanların tümünde anlamlı bir büyüme ve kapsayış içermektedir. Her alanın kendi içinde bağımsızca geliştirdiği ivme bu alanların tümünde devlete karşı başarılı olduğunu göstermektedir. PKK’nin devlete ve onun tüm etkinliklerine karşı gösterdiği başarılı direnme Kürt halkı nezdinde de etkin yer bulmaktadır. Buradan görülüyor ki Kürt halkı bu etkiyle de PKK’nin büyümesine ve güçlüce her alanda yer kaplamasına yol açıyor. Sadece siyasal sahada kazandığı milletvekilli sayısı gittikçe 100’e doğru yükselmektedir. Bu süreçte devletin PKK’nin sesini susturduğu, kuvvetlerini ezdiği iddiasıyla yaptığı propaganda karşılığı olmayan beyhude bir çaba olmaktadır.
Devletin kendinden menkul propagandası, PKK’nin gittikçe yükselen ve yükseldikçe kapsayıcı olan duruşuna hiç etki etmediğini görmekteyiz. 45 yıl içinde gerileyen, çözülen, her açıdan kaybeden tarafın devlet olduğunu göstermektedir. Son günlerde devlet yine ağızla “ezdim, yakaladım öldürdüm kıstırdım vb.” söylemleriyle PKK’ya karşı başarısını sunmaya çalışıyor. Ancak aradan 20 gün geçmedi ki PKK, ikinci kez saldırıya geçerek devletin tarihsel yalanlarına, sahtekarca söylemlerine sert bir tokat daha indirdi. Bu kez "9 ölü 5 yaralı" olduğunu söyleyerek kendini kurtarmaya çalıştı. Oysa yalanı çok geçmeden açığa çıkıyordu. PKK bir kez daha, kışın eylem yapamadığı, gittikçe gerilediği türünden iddiaları da yerle bir eden baskınlar yapabildiğini çok açık bir şekilde göstermiş oldu.
Şimdi oturup bir düşünelim, bu eylemler Güney Kurdistan’da yapılmış. Türkiye iki ülkeye bomba yağdırıyor. Irak ve Suriye. Peki Türkiye’nin bu ülkelerde işi nedir? Buna verilmesi gereken bir cevap olmalıdır. Hemen cevap veriyor, “terör belasını son terörist öldürülenle kadar takip ve etkisiz hale getirmek içindir.” Bu cevaba göre bütün Kürtlerin katledilmesini gerekiyor. Oysa son 45 yılda gördüğümüz ve tanıklığını yaptığımız şey Kürt halkının PKK etrafında toplandığı ve gittikçe genişleyen sayısal ve yapısal olanaklarıyla güçlendiğidir. Yani İster Türkiye’de ister Suriye ya da Irak’ta terörist adına saldırdığı bu insanlar gittikçe büyümekte, gittikçe de güçlenmektedirler. Bu da gösteriyor ki, ülke içinde hal edemediği Kürt sorununun sınır ötesinde halletmesinin mümkün değildir. Türkiye’de siyasal açıdan gösterdiği güçlü adımlarıyla 100 yaklaşan milletvekilini kazanmış olan Kürtler diğer alanlarda gösterdiği çıkışla, sorununun ağırlığını ortaya koymaktadırlar. Devlet ise kendi iç egemenlik sınırlarında çözemediği Kürt sorununu Irak ve Suriye’de, dar halkalar içinde kamplar yaparak nasıl çözebilir. Bu açıktır ki, Irak ve Suriye bu zor koşullarda müdahil olmadığını, Türkiye 'nin saldırılarına karşı PKK, Kürt halkı adına haklı tutumlar alarak çözecektir. Bu da gösteriyor ki emperyalist tutumlarıyla Kürt’e karşı zorbalık yapan Türkiye, hezimete uğrayana dek Kürt gerillasının saldırılarıyla yüz yüze kalacaktır.
Erdoğan, yayılmacı aklıyla, Osmanlıcı hezeyanlarıyla yıllardır sürdürdüğü komşu ülkelerde üsler kurmak ve oradan Kürtleri ezmeye çalışma politikasında bir sonuç alamayacaktır. Kendi ülkesinde Kürt sorunu tüm ağırlığıyla gösterirken, komşu ülkeler alanına sıçraması emperyalist ülkelerin başına gelen hezimetle aynı olacaktır. Bu açıdan kendinden daha güçsüz ülkeler üzerinde emperyalist politikalara yönelen Türkiye, Fransızların, Amerikalıların, İngilizlerin dünyanın dört bir yanında uğradıkları hezimete uğrayacaktır. Türkiye emperyalist tutumlarıyla, bölgemizde en aymaz ve en zalim tutumlarıyla tarihe geçecektir.
Örgütüm adına, halkım adına emperyalist Türkiye’nin gösterdiği bu zalim tutumun hedefinde hepimizin olduğunu belirtirken, PKK önderliğinde yürüyen mücadeleye bizlerin de destek olduğunu buradan bir kez daha ilan ederim. Bu süreçte haklı olanın kazanacağı büyük mücadele süreci hepimizi kapsamaktadır. PKK sadece kendi halkı uğruna mücadele etmemektedir, o tüm Türkiye halkları adına da mücadelesini ortaya koymaktadır. PKK’nin yanında durmak kendi halkımızın haklı mücadelesinin de kazanmasını sağlayacaktır.