Hozan Serhadca durmalı söz ihanetin karşısında

İlham BAKIR yazdı —

  • Şimdi dağlarda savaşan, şehirlerde direnen binlerce Kürt gencinin dilinde Hozan Serhad’ın şarkıları var. İhanete inat. Şimdi Hewler’de bir kere daha demlenen ihanete karşı Hozan Serhadca direnmenin ve onun Hewlêr şarkısını gür bir sesle söylemenin zamanıdır.

Temmuz ayı Kürt halkının ruhunun ve bedeninin ateşlerde kavrulduğu, kıyım ve katliamlardan geçtiği kadar direniş ateşinin Kürt’ün ruhunu, bilincini ateşlediği demdir de aynı zamanda. Kürt tarihinin en kanlı kıyımlarından biri olan Zilan deresi katliamı bu Temmuz sıcağında kavurmuştur tüm Kürtlerin yüreğini. Kürt’ün katliamlarla, kıyımlarla, soykırımlarla silinmek istendiği tarih sayfalarının yırtılarak tarihin, Kürt’ün eliyle yazılmaya başlandığı demlerin adıdır Temmuz aynı zamanda. En son Temmuz ayının başlarında haber almıştım Süleyman’dan, ya da herkesin bildiği adıyla; o insan ruhunun en derinine nüfuz eden sesinden söylediği türkülerden tanındığı adıyla Hozan Serhat’tan. 1991 yılının Temmuz başlarıydı sanırım. Diyarbakır cezaevindeydim. Ziyaretime gelen üniversiteden ortak bir arkadaşımızla haber göndermişti bana. “Çıkınca seninle özgür dağların serinliğinde buluşalım” demişti. Diyarbakır cezaevi, cehennem ateşleriyle kavrulurdur Temmuz’da. Süleyman’ın sözlerinin serinliği, bütün ruhumu ve bedenimi sarmış, o cehennem sıcağında derin ve serin uykulara dalabilmemi sağlamıştı.

Sanırım 1988 yılıydı Süleyman’la ilk tanıştığımızda. Ege Üniversitesi Bornova öğrenci yurdunun arkasındaki ormanlık alanda yaptığımız toplantıya katılmıştı. Sene başıydı, okula yeni gelen yurtsever arkadaşlarla tanışmak için aldığımız bir toplantıydı. Giyim tarzı, saç kesimi, dönemin arabesk sanatçılarının modasıyla oldukça uyumluydu. Kendisini tanıtıp konuşmaya başladığında da daha sonra konuştuğumuz konularla ilgili konuştuğunda da düzgün bir Türkçe ile konuşmak için büyük bir gayret sarf ediyordu. Birçoğumuz “bununla çok işimiz var” diye geçirmiştik içimizden. Bunu daha sonra da aramızda konuşmuş ve benle birlikte iki arkadaş daha Süleyman’la yakından ilgilenme görevini üstlenmiştik. Aynı evde kalmaya başladık. Süleyman Ege Üniversitesi konservatuarında okuyordu. İşimiz iş diye düşündük. Bir de konservatuardaki o kendini beğenmiş öğrencilerle tanışır ve o havaya girerse çok uğraşacağız demekti. Zaten daha üniversiteye gelmeden kısa bir süre önce arabesk bir kaset çıkarmış, Küçük Emrah ve Unkapanı tayfasıyla takılmıştı bir süre. Onlardan hayli etki taşıyordu üzerinde.

Süleyman, hepimizi şaşırtan bir hızla ve büyük oranda kendi gayretiyle çok kısa bir sürede büyük değişimlere imza attı. Toplantılarımızda, mitinglerimizde, ev sohbetlerinde söylediği Kürtçe şarkılarla, marşlarla hepimizi coşturuyor, adeta ruhlarımıza sarsılmaz bir yurtseverlik zerk ediyordu. Bütün eğitim çalışmalarımızın öğrenmeye en isteklisiydi. Muazzam bir öğrenme isteği ve öğrendiğini yaşama geçirme becerisi vardı. Süleyman’ın geldiği yıl ülkeden çok büyük sayıda Kürt genci gelmişti okuduğumuz üniversiteye. Gelenlerin pek çoğunu örgütlememize gerek kalmamıştı. Zaten örgütlü ve inançlı gelmişlerdi. Daha bir önceki yıl, Kürtçe bir kaseti bile yurtta, okulda dinlemeye korkarken, yeni gelenlerden edindiğimiz güçle kampüste, yurtta ve Bornova’da takıldığımız bazı kafelerde Süleyman Kürtçe şarkılar, marşlar çalıp söylüyor, bizler de ona eşlik ediyorduk. 1990 Newroz’u hepimiz için bir milattı. Ben okulu bitirmiştim bir yıl önce ama hala okulla ve arkadaşlarla ilişkim devam ediyordu. Dışarıdan gelenlerin de katılımıyla nerdeyse beş bin kişi ile kampüs içinde başladığımız Newroz kutlamalarını kampüs dışına taşırdık ve dehşetli bir polis saldırısı ile karşı karşıya kaldık. Pek çok arkadaşımız tutuklandı, bir kısmı kaçıp saklanmak zorunda kaldı. Onlarca arkadaşımız ise özgürlük saflarına katıldı. Ben Süleyman ile en son bu Newroz’da görüşmüştüm şarkılarıyla, marşlarıyla kitleyi coştururken. Ve sonra ben Diyarbakır cezaevindeyken yeni evlendiği ve hemşirelikte okuyan Denizlili arkadaşımız Yıldız ile birlikte özgürlük saflarına katıldığını öğrenmiş oldum bana gönderdiği selamla. Daha sonraki yılarda Süleyman’dan Hozan Serhad olmaya, halkının gönlünde yuva kurmaya doğru giden bütün serüvenini takip ettim. Hewler’de ihanetçilerin saldırısında MKM’li sanatçılar katledildiğinde Hozan Serhad şans eseri kısa bir süre önce oradan ayrılmıştır. Bu katliamı anlatan şarkısı, özgür Kurdistan sanatçısının direniş manifestosuna dönüştü. Nereye giderse gitsin gözleri hep özgür Kurdistan dağlarını arar, kalbi dağların uğultusuyla çalkalanırdı. Yaratıcı ruhuna kavuşmak için yönünü verdiği Kurdistan dağlarında bir Temmuz ayında, yine ne acıdır ki ihanetin öncülük ettiği bir düşman pususunda yirmi dokuz yaşında şehadete ulaştı. Süleyman, o yumuşak ve sımsıcak gülümsemesiyle hep aklımda. Ona hep borçluyum, asla ödeyemedim borcumu. Şimdi dağlarda savaşan, şehirlerde direnen binlerce Kürt gencinin dilinde Hozan Serhad’ın şarkıları var. İhanete inat. Şimdi Hewler’de bir kere daha demlenen ihanete karşı Hozan Serhadca direnmenin ve onun Hewlêr şarkısını gür bir sesle söylemenin zamanıdır. “Hewler, direnişin kalesi, hainlere mezar olacak.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.