Türk nasyonal sosyalizminin altın çağı

İlham BAKIR yazdı —

  • Irkçılık, Türkiye’de artık çok açık bir şekilde bir anormali olmaktan çıkıp devlet yöneticilerinin, politikacıların, soldan sağa muhalefetinin, iktidarının, bürokratların, akademinin, sanat ve spor dünyasının ve bilumum otorite ile sıradan insanın üzerinde buluştuğu, fikirdaş olduğu, hemhal olduğu meşru bir zihniyet dünyasıdır.

Herhangi bir demokratik ülke düşünün bir profesör, bir üniversitenin rektörü, bir tarihçi, bir akademisyen ülkesinin kazandığı futbol maçını maç yaptıkları o ülkeyle tarihte yaptıkları bir savaşa benzetsin. Bir futbol maçı binlerce insanın öldüğü kanlı bir işgal savaşına benzetilebilir mi? Acaba o rektör, üniversitenin başında rektör olarak kalmaya devam edebilir miydi? Böyle tezleri olan bir adam akademisyen, profesör olabilir miydi? Onu kim bilim insanı sayardı, kim ciddiye alırdı? Utancından bilim dünyasının kıyısından köşesinden geçebilir miydi? Bu adam olsa olsa Hitler Almanya’sında bu unvanları taşıyabilir, bu lafları edebilirdi. Bir de elbette Türkiye’de böyle insanların, böyle görüşlerin boy vermesi mümkün.

Erhan Afyoncu namlı bir tarih profesörü, Avrupa kupası maçlarında Türk milli futbol takımının Avusturya’yı yenmesini Osmanlı imparatorluğunun fethetmek (işgal etmek) için Viyana’yı kuşatmasına benzetiyor ve maçın ulaştığı sonucu şöyle tarif ediyor. “Viyana 341 yıl sonra düştü. Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun” Bir futbol maçının, binlerce insanın ölmesine yol açan bir işgal savaşına benzetilmesi elbette Türkiye’deki ırkçı iklimin vardığı noktayı göstermesi açısından oldukça ibret vericidir. Ve tabi buradan ortaya çıkan sonuç fetihçi işgalci zihniyetin Türk akademiyası tarafından hala nasıl meşru olarak görüldüğünü, Viyana’nın işgaline kalkışmanın normal bir şey olarak görüldüğü, elde olsa bunun bugün de gerçekleştirilebileceğin savunulduğu ama bu pek mümkün olmadığından bu işgali bir futbol maçı üzerinden söylem düzeyinde gerçekleştirmek yoluyla bu milli kızıl elmacı arzunun tatmin edildiği görülüyor.

Futbolcular da kendilerini tıpkı bu ırkçı profesör gibi bir sporcu, bir gösteri oyununun elemanı değil ellerinde kılıç kalkan şanlı bir işgal savaşının süvarileri olarak görüyorlar. Amed Spor’un futbolcularının, teknik adamlarının sefere gelmiş düşman askerleri olarak görülüp linç edilmelerine, canlarına kast edilmelerine bu zihniyetin tezahürü olarak defalarca şahitlik etmedik mi? Avusturya maçında gol atan futbolcunun, bu ülkede Kürtleri, solcuları, Alevileri, kendini Türk-Müslüman olarak tarif etmeyenleri hunharca katleden organizasyonun, kendine ülkücü diyen bir özel savaş aygıtının bozkurt işaretini yapması ve bu işaretin milyonlarca kişi tarafından sahiplenilip paylaşılması bu zihin dünyasındaki büyük ortaklaşmaya işaret ediyor ne yazık ki.

Biz bu işareti her bir metrekare alanda ırkçılığın, homofobinin, nefretin, saldırganlığın bir sembolü olarak tezahür ettiğini her gün yeni bir olayla deneyimlemiyor muyuz? Sivasta 33 aydının hunharca yakılarak katledildiği 2 Temmuz’un yıldönümünde oynanan bu maçta futbolcu tarafından yapılan ve milyonların sahiplendiği bu bozkurt işaretini biz Madımak Oteli’ni yakan azgın şehvetin sahibi bu güruhun ellerinde görmedik mi? Benzini tutuşturan çakmağı bozkurt işareti yapan eller değil miydi? Yedi TİP’li üniversite gencini öldüren, Gazi’de, Maraş’ta, Çorum’da bu işareti yapan eller ölüm ve kıyım yağdırmadı mı halkın üzerine. Bugün Kayseri’de insanları sadece Suriyeli göçmen oldukları için linç edenler, evlerini dükkânlarını ateşe verenler, Mardin’deki yangında insanların cayır cayır yanışına sevinenler bunları bozkurt işaretleri eşliğinde yapmıyor mu?

Bir futbol maçını bir oyun olmaktan çıkarıp bir savaşa tahvil eden bu zihniyet sadece bu ırkçı profesöre ait değil, ırkçılık bir avuç sol, sosyalist, Müslüman demokrat hariç nerdeyse bütün Türk halkına ve Türkleştirilmiş halklara teşmil olunmuştur. Kendini solda tarif eden birçok kesimin bile, futbolun bir ırkçı, savaş kışkırtıcısı aparata dönüştürülmesini, kendini Türk-Müslüman olarak tarif etmeyenler üzerinde nasıl baskı ve sindirme aracına dönüştürüldüğünü görmezden gelerek hala masum bir futbol oyunu olarak görüp desteklemeleri nerde duran bir solculuk yaşadıklarının göstergesi. Irkçılık, Türkiye’de artık çok açık bir şekilde bir anormali olmaktan çıkıp devlet yöneticilerinin, politikacıların, soldan sağa muhalefetinin, iktidarının, bürokratların, akademinin, sanat ve spor dünyasının ve bilumum otorite ile sıradan insanın üzerinde buluştuğu, fikirdaş olduğu, hemhal olduğu meşru bir zihniyet dünyasıdır. Ve bu zihniyetin acı ve ağır sonuçlarının ortaya çıkışına her gün bir başka bir örnekle şahitlik ediyoruz. Türklük, nasyonal sosyalizmin altın çağına varıyor bu iktidar döneminde.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.