KDP boşaltıyor, Türkiye yerleşiyor

Dosya Haberleri —

Türk işgali

Türk işgali

Başûrê Kurdistan'da Türk ordusu ve KDP'nin başlattığı işgal operasyonunu gazeteci Zeynep Boran ile konuştuk:

  • KDP, kırsal kesimi Türk devletine bıraktı. Türk ordusu 3 Temmuz’dan bu yana karadan KDP desteğiyle Girê Bahar bölgesine konumlanmaya çalışıyor. Çatışmalar Girê FM ve Girê Cudî Direniş alanında ve Metina hattında yoğunlaşmış durumda.
  • Behdinan-Bradost hattında bulunan köylerde halkın günlük yaşamı felç olmuş durumda. Türk ordusu 110'dan fazla köyde iletişim hatlarını zayıflatan kuleler kurdu. Köylülerin telefonlarına "Irak'a elveda" ve "Türkiye'ye hoş geldiniz” mesajlar atıyor.

İSMET KAYHAN

Türk ordusu ve KDP'nin Başûrê Kurdistan'da Kurdistan Özgürlük gerillalarına karşı başlatmış olduğu savaş kritik bir eşiği daha geride bırakıyor. 2022 yılından bu yanaki en büyük askeri yığınak ve saldırı dalgası yaşanıyor. Türk ordusunun yanında KDP, DAİŞ güçleri, Roj Peşmergeleri gibi güçler yer alırken, Irak hükümeti de ilk kez bu düzeyde Türk devletinin saldırılarına onay vermiş durumda. Bu yeni imha konseptinde savaşın dengesini yeniden belirleyen gelişmeler de yaşanıyor. Gerilla güçlerinin hava saldırıları ve SİHA'ları düşürme kapasitesi Türk ordusunun konuşlanma planlarını akamete uğratıyor. Yine ilk defa Türk devleti fiili olarak Başûrê Kurdistan'ı ilhak etmiş durumda. Türk askerleri yol ve kimlik kontrolleri yapmakta, tıpkı 1990'lı yıllarda Kuzey Kurdistan'da yaptığı gibi köyleri boşaltmakta. Başûrê Kurdistan'daki işgal saldırılarını ve gerilla direnişini yakından takip eden Gazeteci Zeynep Boran ile sahadaki son durumu konuştuk.

Türk ordusu yeni bir işgal saldırısı başlattı. Bu saldırının geçen yıllardaki savaştan, saldırılardan farkı nedir?

Türk ordusunun Zap, Metina ve Avaşin’e yönelik 2021 yılında başlattığı operasyon 2022 ve 2024’ün başına kadar sürdü. Bu operasyonun Metina hattı boyunca kapsamı geniş tutuldu. KDP desteğiyle gerillanın yaşam damarları olan bölgeleri birbirinden koparıp denetimine almaya çalışan Türk ordusu karadaki savaş insiyatifini kaybedip darbe alarak geri çekilmek zorunda kaldı. Şimdi başlattığı yeni saldırı ise diğer yıllara nazaran kapsamı daha geniş. Hem bölgesel, yerel işbirlikçi güçlerin yanısıra DAİŞ çetelerinin de dahil edildiği topyekûn bir imha konsepti çerçevesinde yürütülüyor. Türk ordusu 3 Temmuz günü Bamernê, Enîşkê, Qadîşê, Amediyê, Derelûk ve Şeladizê bölgelerinden geçirdiği tanklar ve zırhlı araçlarla Girê Bahar ve Sergelê alanına yönelik birçok koldan başlattığı saldırılar ile birlikte yeni bir aşamaya geçti. Türk devleti ilk defa resmi yollardan herkesin gözü önünde büyük bir askeri konvoyla Başûrê Kurdistan topraklarına girerek ilhak politikasını aktifleştirdi. KDP, Türk devletinin ilhak politikalarının yürütücüsü konumunda olup kırsal kesimi Türk devletine bıraktı. Böylece savaşın askeri ayağına ek siyasi bir işgalin zemini ilk kez resmi olarak atılmış oldu.

Aslında bu saldırıların veya planların diğer saldırılardan farkı, bölgeyi tamamen halktan soyutlamak ve ilhak etmektir. Yani askeri saldırıların yanında bölgeyi idari, ekonomik ve siyasi anlamda da işgal ettiği ve kendi toprakları olarak saydığı Bakurê Kurdistan topraklarına eklentilemek, bağlamak veya katmak istemesidir. Bunu bölgedeki halk nezdinde zorla işgal etmek, ancak hakimiyeti altında iddiasında olduğu KDP’yi de hem idari, ekonomik ve siyasi olarak kendisine bağlamasıdır. Bunun somut örneği; Zaxo ilçesinden Hewlêr hatta Kerkük’e kadarki asayiş noktalarına işgalci Türk ordusu, MİT ve ona bağlı çeteler yerleşerek, kimlik kontrolleri yapılıyor. Hatta daha ileri giderek, başta Berwari olmak üzere Behdinan’a bağlı birçok alanda MİT projesi çerçevesinde Duhok Valisi Ali Tatar ve KDP Politbüro Üyesi Ali Awni’nin katılımıyla muhtarlar ve belirlenen şahsiyetler ile sürekli toplantılar yapılarak ajanlaştırma çalışması yapılması ilhak etme anlamını tam yerine oturtuyor. Daha önceki saldırılarda, Türk askerleri bir bölgeyi hedef alırken en azından KDP/Barzani ailesinden izin alarak ya da onların öncülüğünde nokta ve üsler kurarak giriyordu, ancak şimdi istediği yere istediği şekilde giriyor ve verdiği talimatlarla KDP’ye bağlı güçler de gelmek zorunda kalıyor. Geçmiş ile şimdiki saldırılar arasındaki farkı bu şekilde ortaya koyabiliriz.

 

 

Şu an hangi bölgelerde çatışmalar sürüyor?

Türk ordusu 3 Temmuz’dan bu yana karadan KDP desteğiyle Sergelê ve Deraluk arasında yer alan Girê Bahar bölgesine konumlanmaya çalışıyor. Ancak Kuro Jahro ve Girê Hakkari’den sonra en yüksek dağ silsilesine ve sarp bir araziye sahip olan Girê Bahar bölgesinde gerillanın direnişi karşısında karadan ilerleme sağlamayınca, havadan yoğun bombalamaya ve helikopterlerle indirmeye yapmaya çalışmakta. Yine Sergelê hattından Girê Bahar alanına doğru karayolu yapımı için KDP’ye bağlı şirketler aracılığıyla bölgeye teçhizat sevkiyatı devam diyor. Karşılıklı dağ silsilesi olan Girê Bahar ve Girê Amediyê’de çatışmalar yoğunlaşırken bu iki bölgenin ortasında yer alan Sergelê vadisinin yukarısında Türk ordusu yeni bir üs kurarak bu bölgeleri birbirinden ayırmayı hedefliyor. Yine Şehid Delil Batı Zap bölgesi dediğimiz Girê FM ve Girê Cudî Direniş alanında ve Metina hattında çatışmalar devam ediyor. Ancak HPG vurduğu darbelerle ‘kilidi kapatıyoruz’ diyen Türk devletinin işgal kilidini ellerinde kırdı. Kırılan kilidi onarmaya çalışan Türk ordusu da hedef gözetmeksizin Başûrê Kurdistan’ın tüm bölgelerini yoğun şekilde bombalıyor.

Çatışma, işgal operasyonunun sürdüğü alanlar sivil yerleşim bölgeleri. Ne kadarlık bir bölgeden ve ne kadar sivil insandan bahsediyoruz?

Türk devletinin Amediye’nin Guherzê, Belave ve Merstek köylerine, Deraluk kasabasına yönelik gerçekleştirdiği son saldırılarla birlikte başta Behdinan bölgesi olmak üzere Bradost bölgesine kadar olan hatta bulunan 162 köy boşaltılmış durumda. Bölgeyi tamamen ilhak etme planı çerçevesinde de 602 köyün daha boşaltılması için Türkiye ve KDP’ye bağlı askeri güçler köylüleri tehdit etmelerinin yanı sıra bazı ailelere de Hewlêr ve Duhok kamplarına yerleşmeleri için para teklif edildiği de gelen bilgiler arasında. En son Duhok’un Şêladize bölgesinde sivillere yönelik Türk ordusunun saldırıyla birlikte sadece yıl başından bu yana ölen sivillerin sayısı 13 oldu. Yaralı sivillerin sayısı ise 13’e yükseldi. Türk devleti yılın başından bu yana Başûrê Kurdistan’a bin 76 saldırı düzenledi. Bu bombardımanlarda 68 bin hektardan fazla arazi ve ormanlık alan yandı. Sadece 15 Haziran ile 11 Temmuz tarihleri arasında Duhok ve Amediye köylerini 350’den fazla kez bombaladı. Yine Türk devleti Duhok vilayetinde 15 km, Sidekan bölgesinde 45 km içeri girerken bu bölgelerde şu ana kadar 238 geniş çaplı bombardıman gerçekleştirdi. Bombardımanların sonucunda, 20 bin dönümden fazla tarım arazisi, özellikle Amediyê bölgesindeki Guherze, Balave, Barche, Sergele, Kane ve Aşke Dere köylerinin yüzde 48’i yanmış durumda.

Özellikle aldığımız son bilgilere göre; Duhok Valisi tarafından Amediye ve Şeladizê’ye bağlı alanlarda Türk devleti ve getirdiği DAİŞ'liler için 4 üs veya karakol yapıldı. Aslında kırsal ve dağlık alanda yaklaşık 40 km içlere doğru geldiği ve özellikle Zaxo’dan Hewlêr’e kadarki güzergahta Türk ordusuna bağlı güçlerce kontrol noktalarının kurulması ve yol kontrollerinin yapılması, hem siyasi, hem askeri, hem de idari anlamda bölgenin Türk devletine teslim edilmiş olduğunu gösteriyor.

 

 

Savaş halkın günlük yaşamını nasıl etkiliyor? Halk işgali nasıl değerlendiriyor?

Direk sivil alanlar hedef alındığı için halkın günlük yaşamı felç olmuş durumda. Türk ordusu 110'dan fazla köyde iletişim hatlarını zayıflatan kuleler kurdu. Bölge halkı ve bölgedeki köylülerin telefonlarına sürekli olarak "Irak'a elveda" ve "Türkiye'ye hoş geldiniz” şeklinde atılan otomatik mesajlarla adeta bir özel savaş yürütülüyor. Şimdiye kadar YNK’nin sınırlı karşı çıkışı dışında bölge hükümeti ve siyasi güçlerinden herhangi bir açıklama gelmedi. Ama Türk devletinin Behdînan’daki işgali halkta büyük bir tepkiye neden olmuş durumda. Halk, Barzani ailesinin bu saldırılara destek vermemesi halinde Türklerin hiçbir şekilde cesaret edip topraklarına gelemeyeceklerini açık şekilde dile getiriyor. Hatta, Barzani ailesini ve Zerevani güçlerini düşman olarak görüyor. Zaten saldırılara karşı savunmasız kalan halkın çoğu köylerini bırakıp göç ediyor. Bu göç yeni başlamadı zaten. BM, Avrupa Göç Ajansı son 9 yıl içinde 750 bin 498 Irak vatandaşının Avrupa Birliği ülkelerine göç ettiğini, bunların çoğunluğunun Duhok, Hewlêr, Silemanî, Musul ve Kerkük’ten olduğunu açıkladı.

Türk ordusunun bu son operasyonuna KDP tam olarak nasıl destek sunuyor? Ayrıntılandırabilir misiniz?

1960’lı yıllardan bu yana Kurdistan da özgürlük temelli başlatılan her hareketlenmede KDP Kurdistan düşmanı güçlerin çıkarlarına çalışmıştır. 1971’de, Dr. Şivan’ı MİT ile işbirliği yaparak Bamernê’de katletti. Bugün Dr. Şivan’ın katledildiği Bamernê’de MİT’in en büyük üslerinden biri bulunmakta. 2020-2022 yılları arasında Mesrur Barzani denetimindeki birçok güç ve kesimler işgalci Türk ordusuna ait üsler ve Medya Savunma Alanları'na yakın yapılan yol, kule ve seyyar karakolların güvenliği, savaş uçakların vurması için koordinatlar, yurtsever insanlara yönelik suikast için istihbari bilgi paylaşım faaliyetleri ile büyük destek verdi. 2023 yılının sonlarına doğru kendisine bağlı Zerevanî, Gulan özel güçlerini ve Roj peşmergelerini Türk devletinin Medya Savunma Alanları'na yönelik operasyonlarına dahil etti. Hatta operasyonlara dahil olmak istemeyen Roj Peşmergelerini tutuklayıp maaşlarını kesmekle tehdit etti. Bunlar somut askeri destekler. Siyasi ve diplomasi açısından da Barzani ailesinin başındaki kişiler, “Bölgeyi sizin istediğiniz şekilde yönetebilmemiz için PKK’nin tamamen ortadan kaldırılması gerekir” argümanıyla son bir yılda AKP-MHP savaş hükümetinin adeta sözcülüğünü yapıyor. En son 3 Temmuz’da Bağdat’ta hem merkezi hükümet yetkilileri, hem Irak’taki parti temsilcileri ile yapılan görüşmelerle ikna etmeye çalışması KDP ve Barzani ailesinin verdiği desteğin düzeyini gösteriyor.

Yereldeki KDP yetkilileri, peşmergelerin bu işgale karşı bir direnci var mı?

Türk devletinin operasyonlarını kabul etmeyen Ethem Barzani'nin, Mesut Barzani tarafından 2 yıldır topraklarına girmesine izin verilmiyor. Geçen hafta Hewlêr Asayişi, Ethem Barzani hakkında yakalama kararı çıkardı. Yine Peşmerge güçleri arasında işgalci Türk devletinin yanında operasyonlara katılmak istemeyenler maaşları kesilip işten atıldı. Neçirvan ve Mesrur Barzani arasındaki iktidar kavgasının birbirlerine en yakın isimleri işkenceyle öldürme ve infaz etme düzeyine kadar vardığını biliyoruz. Türk devleti de aile içinde iktidar çatışmasından ciddi şekilde faydalanıyor. KDP içinde Zaxo ve Duhok’ta bazı ileri gelenler, hatta Zaxo temsilcileri zaman zaman kısık da olsa  ses çıkartanlar oldu. Ancak bunlar Ankara’da özel savaş eğitimi gördüğü belirtilen Duhok Valisi Ali Tatar ve Behdinan hattında örgütlemeden sorumlu KDP Politbüro Üyesi Ali Awni’nin çeşitli tehditleriyle susturuldu.

Neçirvan ile Mesut ve oğlu arasında çelişkilerin olduğu doğru. Ancak bu daha çok iktidar çatışması temelli. Türk ordusunun saldırılarına karşı değil. Aksine hangisi daha çok yakın durabilir ya da destek verebilirim üzerine bir çelişki ve çatışmanın olduğunu belirtebiliriz.

Aslında Başûr halkı, tüm hile ve tehditlere rağmen son Irak seçiminde KDP'ye karşı tepkilerini yansıttı. Barzaniler seçimlerin yapılması halinde iktidarının sarsılacağını gördü. Bundan ötürü Mesrur Barzani, bu durumdan kurtulmanın tek yolunu savaş, kargaşa ve kaosta görüyor. Daha önce Aziz Weysi sorumluluğundaki KDP’ye bağlı özel güçleri Metina, Zap ve sonra da Soran bölgesinde gerilla birimlerine yönelik provokatif saldırılar ile çıkacak bir çatışmayla Başûr halkını gerillaya yönelik ‘brakujî’ algısını oluşturma denemesini, son süreçte Zap ve Metina bölgelerinde gerçekleştirmenin peşinde. Zaten 2023 yıllı Haziran ayında Mesrur Barzani’nin Ankara’ya yaptığı ziyaret ile Türk devletinin savaş hükümetinin bölgeyi işgal etme planlarına koşulsuz destek vereceği yönündeki bilgiler Irak basınına da yansımıştı.

 

 

Barzani iktidarının Türkiye ile ekonomik ilişkileri hangi düzeyde? 

İlk önce şunu belirtmekte fayda var, Mesut, Mesrur ve Neçirvan’ın çocukları adına yurtdışı bankalarında paraları olduğu bilinmekte. Ancak bu çocukların adına en fazla para Türkiye’deki bankalarda işletiliyor. Yine Beşli Holding Çeteleri denilen şirketlere bağlı taşeron şirketleri ile ortaklıkları da iddia ediliyor. Kuzeyde Türkiye'ye ve doğuda İran'a doğru yol alan yüzlerce petrol tankeri her gün Hewlêr yakınlarından yola çıkıyor. Hatırlarsanız Reuters, aralarında Iraklı ve Kürt petrol mühendis, tüccarlar ve hükümet yetkililerinin de olduğu 20'den fazla kişiyle görüşerek bu ticaretin ayrıntılarını biraraya getirdi. Bu kişiler, binden fazla tankerin her gün en az 200 bin varil ucuz petrolü İran'a ve daha az oranda da Türkiye'ye taşıyor. Ayda yaklaşık 200 milyon dolar kazandıran, hızla gelişen bir ticaret tablosunu ortaya koymuştu. Bölgedeki petrol üretimi günde 375 bin varil civarında, bunun 200 bini İran ve Türkiye'ye taşınıyor, geri kalanı ise yerel olarak rafine ediliyor. O Reuters’in haberine göre “Yurtdışına kaçırılan 200 bin varilden ya da bölgedeki rafinerilere satılan petrol türevlerinden elde edilen gelirlere ne olduğunu kimse bilmiyor.”

Şu an Türk ordusunun 100’e yakın askeri üssü var. Bu üsler nerelerde? Mevcut durumda Başika’da dahil ne kadar Türk askeri orada konumlanmış durumda?

Türk devletinin Duhok, Zaxo, Hewlêr ve Selahaddin gibi kentlerdeki varlığı, 1991 yıllarına kadar uzanıyor. 1990’lı yılların başında 1.300 Türk askerinin, Duhok’a bağlı Bamerni, Şeladize ve diğer bazı kasabalarda ‘geçici’ gözlemci karakollarda konuşlandırılmasıyla başlayan süreç, günümüzde büyük işgal ve ilhak operasyonlarıyla devam etmektedir. Mevcut durumda Türkiye’nin Bamernê, Şeladizê, Batufa, Kanimasi, Kiribî, Sinekê, Sirî, Kubkê, Kumri, Koxê Spî, Serê Zêr, Geliyê Zaxo ve Amediyê’de askeri üsleri bulunuyor. Bu kamplarda tank, top ve ağır silahlarla donatılmış binlerce asker varlık gösteriyor. Ayrıca Hewlêr ve Duhok’ta MİT’in şubeleri de bulunuyor. Öte yandan Hewlêr yakınlarında Harir bölgesindeki eski askeri havaalanını yeniden faaliyete açtığı belirtiliyor.

Türk üslerinin Başûrê Kurdistan’da kalıcılaşması, 1994 yılında Mesut Barzani ile Türkiye arasında yapılan anlaşma çerçevesinde gerçekleşti. Anlaşma kapsamında Duhok, Zaxo, Hewlêr ve Selahaddin kentlerinde askeri alanlar oluşturuldu. Batufa, Bamernê, Begova ve Kanimasi’de askeri üsler kuruldu. 1997 yılında ise Türk devleti ile KDP arasındaki anlaşma sonucu bölgede Türk askerinin bulunması resmileşti. Duhok’un kuzeydoğusuna düşen Kanimasi, Deralok ve Sirsi’de dört askeri üs kuruldu. O günden bugüne kadar Türk devleti peyder pey üslerdeki asker sayısını arttırdı, güçlerini tank ve zırhlı araçlarla takviye etti.

Ayrıca Zap alanı ile Gare Dağı arasında yer alan Şeladize ve Deraluk’ta ise 40’tan fazla tank ve 3000’e yakın asker ve çeşitli askeri araçlar bulunduruluyor. Türk ordusunun Bamernê, Bêqulkê, Qadişê ve Begova’da tank, top ve helikopter bulundurduğu biliniyor. Ayrıca Amediye, Zaxo, Hewlêr ve Duhok’ta Bolu, Balıkesir ve Kayseri Dağ Komando Tugaylarından Türk Özel Kuvvetleri (Bordo Bereliler) ve MİT mensuplarının varlığı söz konusu.

Türk devleti şu an Şêladizê çevresindeki tepelere ve dağlara yaklaşık 10 yeni askeri üs kurdu. Bu askeri üsler Mam Reşo, Kêrya Dêrê, Serê Darê ve Kelha Bêde alanlarında bulunuyor. Ayrıca, Türk devleti büyük bir askeri gücü bölgede konuşlandırmış durumda.

Türk devletinin bu yıl başlattığı operasyonun ilk ayında, Başûrê Kurdistan Bölgesi'nde 15’ten fazla yeni askeri üs inşa etti. Resmi verilere göre Kürdistan Bölgesi'ndeki Türk askeri nokta ve üslerinin sayısını 74'e çıkarıldı. Fakat bu son bir yıl içerisinde yapılan üs ve askeri noktalarla beraber bu sayı 85’i buluyor. Bu kurulan yeni askeri üslerden ikisi Amediye ilçesinin Nelli bölgesinde yer alıyor ve Zaho'nun Batufa ilçesinde 7 yeni askeri üs inşa edildi. Yine Soran bölgesinde Sidekan ilçesinde yeni bir üs kurarken, Bradost’un Zrarê tepesinde yeni bir askeri üs kurmasıyla beraber Bradost alanındaki askeri üslerin sayısı 18 oldu. Ayrıca, bu yeni operasyonun bir parçası olarak, Türk ordusu kontrol noktaları kurarak, sivillerin hareketi sırasında vatandaşlardan kimlik kartları istedi.

Peki Irak yönetimi neden işgale onay verdi? Üstelik işgal edilmek istenen Metina çevresinde Irak Sınır Muhafızları adına kurulmuş üsler de olmasına rağmen...

2024 yılının başında Türk devletinin Misak-I Milli sınırlarına ulaşma planına KDP’den tam destek gelirken MİT Müsteşarı İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in Irak ve Kurdistan Bölgesi’ne yaptığı ziyaretlerin yanı sıra Haşdi Şabi Başkanı Falih Feyyad da Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Irak hükümetinin de dahil edildiği topyekûn işgal konsepti çerçevesinde KDP Şubat 2024’te, 58 bin peşmergenin bulunduğu 80’inci Kuvvet güçleriyle (içlerinde Arap yok) Irak bayrağı altında ve Irak sınır muhafızları adına Medya Savunma Alanları'na gönderdi.

Yine 22 Nisan’da Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde Sudani hükümeti ve Barzani ailesiyle yaptığı görüşmelerin temeli PKK’yi tasfiye konseptinde işbirliği teklifiydi. KDP çoktan gönüllü iş birliğini kabul etmiş sahada her türlü desteği sağlamaktaydı. Yapılan görüşmelerde Sudani hükümeti KDP ile Türkiye’nin işbirliğine ve operasyonlarına onay verdi. Bu plan 3 Temmuz’da Barzani’nin Bağdat’da Sudanî ve Haşdi Şabi yetkilileriyle görüşmesinin ardından sahada pratiğe konulmaya başlandı. Metina ve Garê hattına Türk devleti resmi yollardan onlarca zırhlı araçla geçmeye başladı. Amediye, Sergelê ve Behdinan’da KDP desteğiyle kontrol noktaları kurmaya başladı. KDP Bağdat zirvesinde yine Musul – Til Afer - Şengal hattını denetimlerine almak için Haşdi Şabi’yi de PKK’ye karşı kendi yanlarına almak istedi.

Edindiğim bilgilere göre bu ortak plan çerçevesinde 4 Haziran’da Şengal hattında Rabia ve Til Koçer bölgelerine (Suriye-Irak sınırı) 3 taburluk Irak askeri gönderildi.

Öte yandan Sudani Kürtlere karşı ittifak yapmak gibi bir süreci başlatmak istiyor. Sudani Türkiye ile Suriye ilişkilerini düzeltmek için Erdoğan-Esad görüşmesini gerçekleştirme arayışı içerisindedir. Irak hükümeti Kalkınma Yolu Projesi'nden en büyük payı kapacağının hayalini kuruyor. Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki Sudani hükümeti bu girdiği tehlikeli sularda yüzmeyi beceremeyecektir. Irak’taki siyasi dalgalar onu yutacaktır. Türk devletinin bu kalkınma yolu projesini yapacak bir ekonomisi yok. Irak hükümeti, bölge zenginliklerini bu yoldan Avrupa’ya göndereceğini sanıyor, halbuki Türkiye’nin tek amacı Musul ve Kerkük’teki petrole çökmek ve Türkmen kuşağını tamamlamaktır.

 

 

İran daha önce Türk operasyonlarını kınardı; karşıyız derlerdi. Ancak bu kez onlardan da ses çıkmıyor?

İran her ne kadar Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a yönelik başlattığı operasyonlara karşı sessizliğini koruyor olsa da Türk devletinin Misak-I Milli sınırlarına ulaşma stratejisi ve politikası bölgede hegemonik mücadele yürüten İran devletini rahatsız etmekte. NATO üyesi Türkiye’nin bölgeye yayılmasını İran tehlike olarak görüyor. Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda KDP’nin ısrarlı talepleri sonucu ABD, Irak’tan çektiği askeri güçlerini Güney Kurdistan’da konuşlandırdı. ABD, Başûrê Kurdistan’da askeri varlığını çok arttırdı ve tahkim etti. Aynı biçimde KDP, Türk devletini de Başûrê Kurdistan sınırlarında etkili bir güç haline getirdi. Her yerde MİT, CIA, MOSSAD ve Parastın ortak çalışıyor. Tüm bu gelişmeleri İran kendi açısından olumsuz görüyor. İran’ın ABD, işgalci Türk devleti ve İsrail’in KDP desteğiyle Irak’ta güçlenmesini çıkarlarına tehdit olarak algıladığı açıktır.

Özetle; bu operasyonun askeri olarak amacı nedir? Ne zaman sona erer? Saldırının kısa ve uzun dönemli hedefleri nelerdir?

Amacı, tabi ki de Başûrê Kurdistan’ı tamamen ilhak etmek ve bu amacına karşı en büyük engel olarak gördüğü Kürt Özgürlük Hareketi'ni tümden ortadan kaldırmaktır. Ne zaman sona erer konusunda ise Türk devleti ve KDP açısından Başûrê Kurdistan’ı tümüyle her anlamda kendi işgal topraklarına katarsa belki o zaman sona yaklaşmış olabilir. Ancak Kürt halkı açısından ne zaman ki tüm halklar Türk devleti ve KDP’nin gerçek niyetini ve amacını anlayıp, büyük bir tepki göstererek, hem Irak’ı hem de Başûrê Kurdistan partilerini ve kurumlarını Türk devletini bölgeden çıkmaya zorlarsa o zaman sona ermiş olur. Hatta büyük bir kazanım elde edilmiş olur. Saldırının kısa dönem hedefi Garê bölgesine kadarki alanı tutup tüm Kürt Özgürlük Gerillalarını Qendil’de sıkıştırıp imha etmek. Uzun dönemli hedefi ise, işgalci Türk devletinin DAİŞ ve çete gruplarını Başûrê Kurdistan’a getirerek gerillaya karşı savaşmasını sağlamaktır. Özellikle DAİŞ ve diğer çete gruplarından oluşan birimleri hazırlarken, MİT ve askeri üst düzey sorumluları şunları belirtmişler: “Zaten Qandil’e kadar işgal ettiğimizde sizin işiniz bitmiş olacak, bu sefer Musul’dan Şengal, Dêrazor, Rakka, Tabka ve Minbic’e kadarki bölgeleri size bırakacağız, buralarda QSD ile gireceğiniz savaşa açıktan destek veririz ki o zamana kadar buna hiç kimse karşı çıkamaz.”

Gerilla büyük bir direniş gösteriyor… Gerillanın direnişi, eylemleri için neler söyleyebilirsiniz?

Gerilla klasik savaş tarzının ötesine geçerek geliştirdiği teknik, yeni taktik ve stratejiyle savaşın seyrini değiştirdi. Son iki yılda özellikle hiç beklemediği kış aylarında Türk ordusuna karşı önemli ve ciddi eylemler gerçekleştirdi. Yine Türk İHA ve SİHA'larının da düşürülmeye başlanmasıyla savaşta dengeler değişmeye başladı. Zaten HPG’nin açıklamalarına göre 3 yıl içerisinde 12 helikopter, 100’den fazla drone ve 18 SİHA gerilla güçlerince düşürüldü. Kurdistan dağlarında şu an “her gerilla bir fedai” gibi direniyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.