Delil Doğan’ı vurdular…

Dosya Haberleri —

Delil Doğan

Delil Doğan

  • Süleyman’ın anlattığına göre, Delil, en çok Kemal Pir ile anlaşıyor, ikisi uzun süreli sohbetler gerçekleştiriyorlardı. Delil Mazlum’un etkisiyle Ankara’da politik düşünceleri şekillenir ve eylem etkinliklerde yer alır. Delil’in o dönem Ankara’da okuduğu öğretmen okulu Türk faşistlerinin denetimindedir. Ablası Arife, "O dönem solcu olarak cesaretle okula gidip giden sadece Delil’di."
  • Delil’in şehadetini ablası Nezaket Doğan’a soruyorum: "Köyün etrafı askerler tarafından çevrilir. Delil, askerlere seslenerek, 'Sizler ezilen halk çocuklarısınız, benim meselem sizinle değil.' der ve dereye doğru koşar. O sırada sempatizan kız da evden çıkarak Delil’in peşinden koşar. Sempatizan yaralanır. Bunu gören Delil geri dönerek çatışır. 7 Ekim 1980 tarihinde yediği kurşun sonucu şehadete ulaşır."
  • Delil Doğan çok yönlü bir devrimcidir. Savaş sanatının yanında çok da iyi bir müzisyendir. Delil’in bilinen en önemli bestesi Canê Canê‘dir. Bir anlamda bu parçayla herkesi mücadeleye, coşkuya ve sevince davet eder. Delil bugün yaşasa Canê Canê’nin bu kadar dilden dile dolaştığını, halaylardan insanları coşturduğunu ve insanların ruhuna bu kadar işlendiğini görseydi ne derdi?

ERKAN GÜLBAHÇE

Delil Doğan, ortaokulu bitirdikten sonra 1972 yılında dört yıllık öğretmen okulunu okumak için Elazığ Kız Öğretmen Okulu’na erkekler için ayrılan iki kişilik kontenjandan yararlanarak kaydını yaptırır. Bir sene Elazığ’da okuduktan sonra kaydını Dersim’deki öğretmen okuluna aldırır. Dersim’de öğretmen okulunda okurken politik düşünceleri şekillenir ve eylem etkinliklerde yer alır. Zaten 1973 yılında Dep’de Karakoçan Kültür Merkezi ismi ile bir dernek açılmıştır. Kürdistani düşüncelerin yeni gelişmeye başlandığı Dep’de gençler bu merkezin etrafında toplanır.

Delil, 1974 yılında politik düşüncelerinden dolayı Dersim Öğretmen Okulu’ndan Ankara’daki Öğretmen Okulu’na sürgün edilir. Ankara’da öğretmen okulunda okurken Mazlum ve ablası Arife ile birlikte aynı evde kalırlar. Süleyman, iş yeri Ankara’da bulunan dayısının yanına lise birden sonra boş zamanlarında çalışmaya gider. Hafta sonları Mazlum’un yanında buluşurlar. Yeni filizlenen Kürdistan devrimci hareketinden birçok öncü kadrolarıyla tanışır ve saatlerce birlikte oturup tartışma fırsatı yakalarlar.

 

Süleyman Doğan

 

Cesaretle okula giden Delil’di

Süleyman’ın anlattığına göre, Delil, en çok Kemal Pir ile anlaşıyor, ikisi uzun süreli sohbetler gerçekleştiriyorlardı. Delil Mazlum’un etkisiyle Ankara’da politik düşünceleri şekillenir ve eylem etkinliklerde yer alır. Delil’in o dönem Ankara’da okuduğu öğretmen okulu Türk faşistlerinin denetimindedir. Ablası Arife, yaşananları şöyle anlatıyor: "Yatılı okuyan solcu öğrenciler yatakhanelerinden çıkamıyordu. Evi dışarda olan solcu öğrenciler de faşist öğrencilerin korkusundan okula gidemiyordu. Diyebilirim ki o dönem solcu olarak cesaretle okula gidip giden sadece Delil’di."

 

Delil Doğan arkadaşlarıyla birlikte

 

Devrimcilerden yediği dayak

Süleyman ise Delil’in Ankara’daki bir anısını şöyle anlatıyor: "Ankara’daki öğretmen okulu MHP’lilerin elindeydi. Okula Depli bir kızla birlikte girerken birileri Delil’in üzerine atlıyor. Birileri de yumruklamaya başlıyor. O gün Delil çok kötü bir dayak yiyor. Kız ambulans çağırarak Delil’i hastaneye yatırıyor. Ardında solcuların yoğun olduğu Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne giderek yardım istiyor. Kantine girerken Delil’i döven kişilerin kantinde oturduğunu görüyor. Sesli bir şekilde çevredeki insanlara ‘bunlar bizim arkadaşımızı dövdü’ diyor. Onlar da ‘Sizin arkadaş kim’ deyince olayı anlatıyor. Dövenler, 'Biz o gün MHP’lilerinin elindeki okulu işgal ettik' diyorlar. Uzun boylu iri yarı kabadayı yürüyen birisini görünce sağcı öğrencilerden birisi olduğunu düşünerek orada dövdük diyorlar. Bunun üzerine Delil’i dövenler çiçek alarak Delil’i hastanede ziyarete gidiyorlar. Olaydan sonra Delil, o yumrukları yerken solcuların yumruğu olduğunu tahmin ettiğini zaten faşistlerin o cesareti göstermeyeceğini, yumrukların o kadar güçlü olmadığını gülerek anlatırdı. O dayakta gözünün altına yediği yumruktan dolayı bir iz oluşmuştu. Ömür boyu o izi yüzünde taşıdı."

Mazlum’un Delil’e hayranlığı

Mazlum’un Delil’i taktir ettiğini vurgulayan Süleyman bir anısını bizimle paylaşıyor: "Ankara’da Delil bir gün birileriyle tartışırken Mazlum çıkageldi ve masanın kenarına oturdu hiç sesini çıkarmadan Delil’in o sert tartışmasını sonuna dek dinledi. O arada Delil bir örnek verdi. Yanlış hatırlamıyorsam Mozambik’le ilgili olması lazım. Ben ilk defa duymuştum bu konuyu. Neyse tartışma bitti. Mazlum gülerek, ’Ya sen Mozambik deyince ‘aha’ dedim, ‘bu burada çuvallayacak. Ama verdiğin örnek doğruydu, anlatımın mükemmeldi. Hayretle dinledim. Bu kitap daha yeni çevrisi yapıldı, ben bir hafta oldu aldım okudum. Peki sen bu kitapları nerden alıyorsun ne zaman okudun? Sana akıl erdiremedim, senin bu yönüne hayranım’ dedi. Delil ise 'Dediklerimde bir yanlış var mı?' diye sordu. Mazlum, 'Harfi harfine doğruydu’ dedi. Delil ise, 'Eh sen ona bak! Ne yapacaksın nerede okuduğumu, nasıl okuduğumu? Benim her şeyde haberim var’ dedi. Gerçekten bu yönü çok ilginçti ve çok pratik kavrayışı vardı."

 

Delil ve Mazlum Doğan'ın kabri 12 Ekim'de yeniden yapıldı

 

'Bu Makli’ye hayranım'

Delil’in devrimci düşüncelerinin şekillenmesinde Mazlum’un etkisi vardır. Delil’in özellikle abisi Mazlum Doğan ve Hayri Durmuş’tan etkilendiğini belirten Süleyman Doğan, Delil’in ikisine duyduğu hayranlığı şu sözlerle anlatıyor: "Delil çok mükemmeliyetçi bir insandı, herkesi beğenmezdi. Fakat Mazlum’a gizliden gizliye hayranlık besliyordu. Zaman zaman bana 'Ben bizim bu Makli’ye hayranım, anlayacağın müthiş akıllı ve muazzam fikirleri var. Bir insan nasıl bu kadar okuyabilir, nasıl her şeyden haberi olur’ derdi. Mazlum ve Hayri’ye çok büyük sempati beslerdi. Onlarla tartışır ama onların dediği her şeyi de harfiyen yerine getirirdi."

Tamamlanan Kaypakkaya yazısı

1975 yılın Mayıs ayında Delil, hafta sonu Dep’e gelir. Süleyman’la Dep’de dolaşırken gözleri duvardaki “YAŞASIN İBRAHİM KAY…” yazısına takılır. Süleyman’a ''Bu ne'' diye sorunca, Süleyman, “İbrahim Kaypakkaya taraftarları 18 Mayıs İbrahim Kaypakkaya’nın ölüm yıldönümü münasebetiyle, gece duvar yazısına yazmışlar. Arkadaşlar yazı yazma esnasında polis baskına uğradıkları için hepsini yazmadan Yüksel yakalanınca, diğerleri kaçmak zorunda kalmış’’ der. Delil kendisine sert bir bakış attıktan sonra para vererek boya almaya gönderir. Süleyman kırmızı boyayı bulamayınca yeşil boya alıp Delil’e verir. Akşam Delil yazının geri kalan bölümü yazarak 'YAŞASIN İBRAHİM KAYPAKKAYA’NIN DİRENİŞİ' şeklinde yarısı kırmızı, yarısı yeşil sloganı tamamladıktan sonra Süleyman’la birkaç gün Karakoçan’dan uzaklaşırlar.

 

Delil Doğan ve Süleyman Doğan

 

İkisinin tek fotoğrafı

Delil, Dersim’den sonra bir iki yıl daha Ankara’dan okuduktan sonra öğretmen okulunu bitirerek Dep’e geri döner. Sonrasında öğretmen olarak Riha’ya atanır. Okullar tatil olduğu için ilk maaşını Dep’te iken alır. Maaşını aldıktan sonra Süleyman’ın yanına gider: ''Bana, '610 TL maaş aldım gel Xezik’e gidiyoruz' dedi. Xezik’e niye gidiyoruz diye sorduğumda, ‘Xezik’in balı ve kaymağı meşhurdur. Oraya gidip bal ve kaymak yiyeceğiz’ der. Birkaç arkadaşı yanımıza alarak Xezik’e bal yemeye gittik. İkimizin birlikte tek bir fotoğrafı var. O fotoğrafı da o gün ilk maaşıyla çektirmiştik.”

Goman tepesinde Newroz ateşi

Delil, 1976 Newroz’unda Dep’de Newroz bildirisi hazırlamak için çalışmalara başlar. Newroz bildirisini hazırlarken sömürgeci kelimesinin Kürtçesini karşılığını bulamaz. Delil, iki arkadaşını Kürtçesi iyi olan Fergin Melik Aykoç’un yanına gönderir. Aykoç da biraz düşündükten sonra arkadaşlarına, kendisinin de bilmediğini, ancak sömürgecinin Kürtçesinin “xwînmij” olabileceğini söyler. Böylece 1976 Newroz’unda sömürgeci kelimesinin karşılığı olarak bildiride “xwînmij “kelimesine yer verirler. Aynı yıl Newroz günü Delil birkaç arkadaşını yanına alarak Dep’in karşısında Goman tepesinde arabanın lastiği yakarak Newroz ateşini gürler.

1977’de profesyonel devrimci olur

Delil, Riha’da sadece altı ay öğretmenlik yapar. Altı ay sonra 'Öğretmenlik bana uymaz' diyerek Dep’e geri döner. Üniversite sınavlarına hazırlanır. 1977’de Süleyman ve Delil Ankara’ya giderek üniversite sınavlarına girerler. Sınavların ardından Bingöl Eğitim Enstitüsü’ne kayıtlarını yaparlar. Ancak ikisi de kayıt yaptıktan sonra Bingöl’e gitmez. Delil profesyonel olarak mücadeleye 1977’de atılır. 1977’nin sonunda Diyarbakır’a görevli olarak gönderilir.

Lübnan’da eğitim görür ve Dep’e döner

Kürdistan Devrimcileri, 1978’de partileştikten sonra bir grup öncü kadrolarını Lübnan’daki kamplara çekerek askeri ve siyasi eğitime alır. Bu öncü kadroların içerisinde Delil Doğan da vardır. 1979’da Lübnan’daki kamplarda hem eğitim görür hem de kamp yönetiminde yer alır. Eğitimini tamamladıktan sonra doğduğu topraklara komutan olarak geri döner. Döndükten birkaç ay sonra 12 Eylül darbesi olur ve adeta ülke kan gölüne döner. Dep ve çevresinde her gün operasyonlar gerçekleşir, çoluk çocuk denmeden yediden yetmişe bütün halk işkenceye tabi tutulur. Binlerce insan bölgede tutuklanarak cezaevine atılır. Delil de grubuyla birlikte Dep, Dersim ve Çewlig’de mücadeleyi sürdürür.

 

Serxwebun gazetesi ilk sayısı

 

Teman köyünde vurdular...

Delil’in şehadetini ablası Nezaket Doğan’a soruyorum. Nezaket Doğan şöyle konuştu: "Delil grubu ikiye ayırarak içinde olduğu grubu Dersim tarafına, diğer grubu da başka bir yere yönlendirir. Kendisinin de bir görüşme için başka bir yere uğraması gerekir. Delil yanına bir sempatizan kadın arkadaşı alarak köye gider. O gece köyde kalmayı tercih eder. Nöbetçi olarak da dışarı yaşlı bir kadın bırakılır. Ancak yaşlı kadın askerlerin geldiğini geç fark eder. Haber verinceye kadar evin etrafı sarılır. Delil köyde iken o dönem devletle çalışan birisi şüphelenir ve gelip kapıyı çalarak ev sahibine Delil’in burada olup olmadığını sorar. Ev sahibi soran kişinin Delil’in arkadaşı olduğunu düşünerek 'Evet burada' der. 'Çağırayım mı?' diye sorar, 'Hayır. Çağırma rahatsız etme’ der. O gittikten sonra köyün etrafı askerler tarafından çevrilir. Sabaha doğru köyün etrafını çevrildiğini fark eden Delil dışarı çıkarak arkadaşlarına ulaşmayı hedefler. Çatışmak için elinde sadece bir tabancası vardır. Delil, çevredeki askerlere seslenerek, 'Sizler hepiniz yoksul ve ezilen halk çocuklarısınız, benim meselem sizinle değil. Size ateş etmeyeceğim’ der ve dereye doğru koşar. O sırada sempatizan kız da evden çıkarak Delil’in peşinden koşar. Sempatizanın ayağına kurşun değmesi ile birlikte yere devrilir. Bunu gören Delil geri dönerek çatışır. 7 Ekim 1980 tarihinde yediği kurşun sonucu şehadete ulaşır."

 

*** 

Delil’in ardından

Delil’in şehadetinden sonra Hozan Sefkan, Delil’i anmak için “Dersim Dağı” adlı besteyi yapar. Şehit Şefkan’ın Kandil Dağı albümünde yer alan ağıdın sözleri şöyledir: 

Teman köyünü bastılar,

Delil Doğan’ı vurdular,

Al kanlara buladılar,

Şahitsin sen Dersim Dağı,

Dersim Dağı derelerin kanla dolu,

Ahın yerde kalmayacak, başı duman Dersim Dağı…

 

Neler gördün neler duydun

Şehitlere kefen oldun

Delil’i bağrına bastın

Anıtsın sen, yücesin Dersim Dağı

Dersim Dağı derelerin kanla dolu,

Ahın yerde kalmayacak, başı duman Dersim Dağı…

 

O bir önder bir yiğitti,

Kurtuluş yolundan gitti,

Teslim olmadı, direndi,

O ölmedi Dersim Dağı

Dersim Dağı derelerin kanla dolu,

Ahın yerde kalmayacak, başı duman Dersim Dağı…

 

Selam yüce komutana

Silah elde savaşana, savaşıp şehit olana

Selam olsun Dersim Dağı

Dersim Dağı derelerin kanla dolu,

Ahın yerde kalmayacak, başı duman Dersim Dağı…

 

 

***

Canê Canê

Delil Doğan çok yönlü bir devrimcidir. Savaş sanatının yanında çok da iyi bir müzisyendir. Delil’in bilinen en önemli bestesi Canê Canê‘dir. Delil’in ablası Nezaket, Avrupa’da yaşadığı için Delil’in Canê Canê parçasını canlı dinleyememiş. Fakat arkadaşları Teman Mezrası’nda gerçekleşen iki düğünde de Delil’in Canê Canê parçasını canlı olarak okuduğunu kendisine aktarmışlar. Kürdistan’da yıllardır dillerden düşmeyen bu ezgi, folklorik olduğu düşüncesiyle bazen Türk partileri tarafından seçim müziği olarak kullanıldı. Bunun yanında birçok Türk kurumu tarafından resmi olarak çalındı. 7. Kolordu Komutanlığı ile 2. Hava Kuvvet Komutanlığı Bölge Bandosu, 2009 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramı etkinlikleri kapsamında Canê Canê parçasını çaldı. Oysa, Canê Canê, Delil Doğan’ın gerçek ruh halini yansıtan bir şarkıydı zira şarkısında Kürdistan devrimine herkesin katılmaya davet eder. “Dîlan gelek xweş bû, Delil pê rûgeş bû” diyerek devrimci halayın coşkusunun mutluluğunu dile getiriyor. Bir anlamda bu parçayla herkesi mücadeleye, coşkuya ve sevince davet eder. Delil bugün yaşasa Canê Canê’nin bu kadar dilden dile dolaştığını, halaylardan insanları coşturduğunu ve insanların ruhuna bu kadar işlendiğini görseydi ne derdi?

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.