Kürt milliyetçiliği!
Ahmet KAHRAMAN yazdı —
- Kürt ulusalcılığı hiç bir halka bakıp “yaşasın ölüm” demeyi öngörmüyor. Barış içinde yan yana yaşamayı amaçlıyor. Tüm halkların, elbette Kürtlerin de onuruyla özgür yaşamasını istiyor. Kürtler, bu yüzden kuşaklar boyudur ırkçılıkla savaşıyorlar.
Kürt evinde beslenip düşman kapısında “hav hav” edenlerden biri olan Mehmet Metiner, geçenlerde bir Türk televizyon kanalında, “kara haber” yayan tellal edasıyla, “çok güçlü bir Kürt milletçiliği dalgası geliyor” diye bağırıyordu.
Bu Kürt düşmanının söyledikleri doğru ama, öteki adı “ulusalcılık” olan milliyetçilik ruhu, Kürtlerde de dünyada da yeni değil. Ortaya çıkışı genelde “Fransız Devrimi”ne dayandırılıyor. Ancak, bu görüş de doğru değil. Kadim çağlarda klanların dayanışması da adı konmamış milliyetçilikti. Ayrıca milliyetçiliğin pek çok tanımı var; bu duygu ve düşünceyi özelde Türkler, evrende ise faşistler ‘ırkçılık’ olarak anlıyor ve uyguluyorlar.
Kendisinden olmayana düşmanlık olan ırkçılığı, ilkin İttihat ve Terakki çetesi uyguladı. Osmanlı topraklarında vardır. Onların devamı olan Kemalistler de şimdilerde evrende insanlığa karşı suç olan ırkçılığı, Türk devletinin ideolojisi haline getirdiler. Bu ideolojiye dayanarak yerli halklara inkar ve yasaklar dayattılar.
Oysa çok halklı, çok dilli, renkli, kültürlü imparatorlukta ırkçı kesilen İttihatçı kadroda Türk yoktu. Hiçbiri soy, kök, köken, ırk aidiyetiyle Türk değildi. Türk devletini teslim alan Kemalistler, Kafkasya’dan, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Arnavutluk’tan her neyse, dört bir yandan “ithal” kalabalıklara mal, mülk vererek Türk yaptılar. Irkçılık aşıladılar.
Soykırımdan geçilmiş Ermenilerden, Rum ve Kürtlerden azılı ırkçı asker ve sivil kadrolar yetiştirdiler. Örneğin; hiçbir Türk Cumhurbaşkanı kan bağı, ırk, soy aidiyetiyle Türk değildir.
Günün en azılı ırkçısı ve “milletimizin bin yıllık tarihi” diyerek sözüne başlayan, “bizim” diye diye soyunu Selçuklular, Osmanlılara dayandıran, arka arkası kesilmeyen tiratlarla “çakma” soyuna güzelleme yapan Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, daha dün (1900’lerin başında) sınırı geçip Pontus Rumları arasında Gürcü bir ailenin çocuğudur. “Biz Türkler” diye söze başlayan, Kürtlerin kelle avcısı, günün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Kürtçe konuşulan evde büyüyen bir dönektir. Ailesi, Zilan soykırımından kurtulabilenlerdendir.
Türk olmayanların ırkçılığı başka konu da, Kürt milliyetçiliği de yalan değil, doğrudur. Ama yeni değil, kökleri derinlerdedir. Düşünsel köklerinin belirgin dalı Ehmedê Xanî ise eğer, eylemsel ilk dayanaklar da Süleymaniye Kadısı Abdurrahman Paşa ve Bedirxan Paşalardır. Şeyh Ubeydullah, Şeyh Said ise onların ardılıdır. Ancak Kürt milliyetçiliği, bugün olduğu gibi, hiçbir zaman sapma yaşamadı. Irkçı sulara açılmadı. Vurgularsak ulusal bazda doğdu. Selahaddin Eyyubi’nin adaleti üzerinden hep ulusal çizgide aktı. Kürt ulusalcılığı (milliyetçiliği) devir ve dönemlerin uygar halklarında olduğu gibi ekonomik, sosyal ve siyasal bütünlüğü temel aldı. Bu konuda birlik ve dayanışmayı öngördü. Kendi gücüyle, “yok edici hırslara” karşı koydu, ayakta durmaya çalıştı. “Bugün, namus günüdür” denilen anda ayağa kalktı. Bedeli neyse onu ödedi.
1990’larda gözden çıkarılan 4 bin köyün yanık enkazı, bu söylediklerimizin tanığıdır.
Öte yandan Kürt milliyetçiliği Angolalı bilge Eduardo Agualusa’nın “unutmama” sözününün karşılığıdır. Çünkü yaşanan zaman (gün, devran) orada bitmiyor. Bir başka şekle girerek devam ediyor. Nitekim Kürtler yüz yıldan beri bu döngüyü kesintisiz yaşıyorlar. Ve Kürt çocukları, zamana sığan olgu ve olayları, masal gibi dinleyerek büyüyorlar. Unutmak kimliksizleşmektir çünkü…
Bugün Kürdistan’ın parçaları bulut gibi kaynıyor. Önderler birlik ve dayanışma için birbirine akıyorlar. Hiçbir şey, başkasına kötülük için değildir. Şeyh Murşid Xeznewi birlik ve dayanışma için kapı kapı geziyor. Rojava’nın Başkomutanı General Kobanê Hewlêr’deydi.
Kürt ulusalcılığı hiçbir halka bakıp “yaşasın ölüm” demeyi öngörmüyor. Barış içinde yan yana yaşamayı amaçlıyor. Tüm halkların, elbette Kürtlerin de onuruyla özgür yaşamasını istiyor. Kürtler, bu yüzden kuşaklar boyudur ırkçılıkla savaşıyorlar…
Kürt annelerin yürümeye başlayan bebeklere ilk dersidir:
“Ürkütme. Onlar da candır!..”