Odman: Ölümüne çalışma oranı artıyor
Dosya Haberleri —
- “Hasat dönemlerinde özellikle yasa dışı ve kitlesel olarak mevsimlik işçilerin yola düşmesinden, taşınmasından kaynaklı ölümler var. Ama işçilerin kitlesel taşındıklarını ve o yüzden de kitlesel öldüklerini hatırlatmak gerekiyor.
- Geçim şartları zorlaştıkça, gelir gücü azaldıkça düzenli gelir yaratan güvenli işler azaldıkça, iş yerinde devridaim arttıkça ölümüne çalışma orası artıyor. Soma’da bir işçinin dediği gibi, ‘Yukarıda açlık kesin ama aşağıdaki ölüm muhtemel, o yüzden ölebileceğimizi bile bile de iniyoruz.'
- Kaynakları sonuna kadar karından menkul kıymeti için birleştiren çalışan, krizlerde bütün riskleri en zayıf halka olan işçilere aktaran örgütlü bir sınıf var. Yaşamsal sendikacılığa çok ihtiyacımız var ve dünyada pek çok iş kolunda sendikalaşma ile iş cinayetlerinin geriye gitmesi arasındaki ilişki tarihsel olarak belgelenmiş durumda.”
MASİS HESKİF/ANKARA
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), 2011 yılından bu yana “İş Cinayetleri” raporu yayınlıyor. Meclis, geçtiğimiz günlerde açıkladığı Temmuz ayı “İş Cinayetleri Raporu”’na göre, geçen ay en az 169 emekçi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdiği açıklandı. Rapora göre Temmuz ayında en çok iş cinayeti tarım ve orman iş kolunda yaşanırken bu rakamın ise en az 55 olduğu belirtildi. 2022 yılının ilk 7 ayında en az 1014 işçi yaşamını yitirirken, bu 7 ayda yaşamını yitirenlerin 39’u çocuk, 68’i kadın, 55’nin ise mülteci/göçmen olduğu ifade edildi. 2022 yılının ilk yedi ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 27’sinin sendikalı olduğunu, 987’sinin ise sendikasız olduğu belirtilen raporda, en çok iş cinayetinin yaşandığı kentin ise İstanbul olduğu açıklandı. İSİG Meclisi Gönüllüsü Akademisyen Aslı Odman ile İSİG Meclisi’nin Temmuz ayı raporunu konuştuk.
Mevsimlik işçi ölümleri çok
İş cinayetlerine kurban giden işçi rakamlarının yüksek olması ve büyümenin hızlandığı sektörlerde kıyımın da arttığını söyleyen Aslı Odman, rakamların yüksek olmasının sebepleri arasında mevsimlik tarımın işçiliğinin artması olduğuna dikkat çekti. Odman, “Hasat dönemlerinde özellikle yasa dışı ve kitlesel olarak mevsimlik işçilerin yola düşmesinden, taşınmasından kaynaklı ölümler var. Ama işçilerin kitlesel taşındıklarını ve o yüzden de kitlesel öldüklerini hatırlatmak gerekiyor. Tabi inşaat sektörü de yazın yükselen sektörlerden biri. Bu iş kolu neredeyse 2011 yılından beri iş cinayetleri raporlarında da 1. ve 2’nci sırayı kaptırmıyor. Türkiye’de yapım yıkım dinamiğinin ekonomik büyümede yerini ve büyük inşaat baronlarının devletle kurdukları ayrıcalıklı ilişkilerinin inşaat sektöründeki rolünü hatırlatmak gerekiyor. Bu mevsimde ölümlerin çok yaşanmasının üçüncü bir sebebi ise turizm sektörü” diye kaydetti.
İklim değişikliği sorunu
İklim değişikliğiyle beklenmedik aşırı hava olaylarının esasında bir işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunu olduğunu belirten Odman, “Aşırı sıcaklarda pek çok yerde çalışmama hakkı, özel çalışma saatleri, özel güvenlik tedbirleri, işçi sağlığı ve iş sağlığı güvenliği taleplerinin bir parçası ama ülkemizde henüz değil. Sıcaklığın ölümleri arttıran bir rolü olduğu açık. Biyolojik sınırların ötesine ilerleyen ekonomik birikimin, aylar içerisinde süreklilik gösterdiği yani genel olarak iş kollarını kapsayan, nerede daha fazla kalkınma, büyüme ve istihdam orada daha fazla ölüm doğru orantısının devam ettiğini ama mevsimlik olarak iş kollarına göre farklılaştığını görebiliriz” ifadelerini kullandı.
İstihdamda zorunlu emek
Türkiye’deki ekonomik kriz ile iş cinayetleri arasındaki ilişkiye de değinen Odman, iş cinayetlerinin öznel ve nesnel tarafının taraflarının olduğunu belirterek, “Bir tarafı doğrudan sistemin muktedirleri/şirketleri, diğer taraftan da devlet kurumları var, bunlar nesnel nedenler. Bir de çalışan insanların kendisinden kaynaklı nedenler var. Özellikle kriz ve iş cinayetleri arasındaki ne yazık ki bu doğrusal ilişkide işçilerin kendisinden kaynaklanan nedenler çok önemli. Bir nevi bunu kapitalizmin daha erken dönemdeki mükellefiyet sistemi ile karşılaştırabiliriz. O zaman devlet zorunlu çalıştırma gücüne haizdi. Özellikle madencilikte, yol işçiliğinde… Devlet jandarma zoruyla maden işçisi, yol işçisi çalıştırabiliyordu. Yani istihdamda zorunlu emek süreci de vardı. Şimdi esasında o jandarma dipçiğinin yerini kredi kartı borcunun, hane halkı borçlanmasının aldığını görüyoruz” dedi.
Gelir azaldıkça ölümler artıyor
Geçim sıkıntısının ölümüne çalışmayı tetiklediğine dikkat çeken Odman, “Geçim şartları zorlaştıkça, gelir gücü azaldıkça düzenli gelir yaratan güvenli işler azaldıkça, iş yerinde devridaim arttıkça ölümüne çalışma orası artıyor. Soma’da bir işçinin dediği gibi, ‘Yukarıda açlık kesin ama aşağıdaki ölüm muhtemel, o yüzden ölebileceğimizi bile bile de iniyoruz.' Diğer yandan meslek hastalıkları tanısının alınması için işçiler de çoğu zaman irade göstermiyor. ‘Hasta olduğumuz öğrenilirse işimizden atılırız’ haklı korkusu hakim. Esasında ekmeğini kazanmak için hayatından ve sağlığından vazgeçen, jandarma dipçiğinden çok daha etkin bir ekonomik zor var. Kriz arttıkça Marks’ın tabiriyle ‘yedek sanayi ordusu’ ve onun dışında da işçi devridaimi, al-kullan-at işçilik artıkça ölümüne çalışma da artıyor” diye belirtti.
Emek veren herkes işçi
Odman, Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) "iş kazası" olarak kayda geçirdiklerinin sadece sigortalı, formel ve kayıt içindeki, bildirilmiş iş kazalarını kapsadığını aktardı. İSİG’in emek sürecinde bulunan herkesi işçi olarak ele aldığını, raporlarını bu doğrultuda yaptığını söyleyen Odman, “Raporlarımız kendi hesabında çalışan, kaçak, güvencesiz çalıştırılan, ev işçiliği, sokakta çalışanlar vs. herkesi kapsıyor. İş cinayetleri, İSİG’in gördüğü ve SGK’nın sistematik olarak daralttığı ve tahfif ettiği bir olgu. Mevsimlik tarım işçiliğindeki yaşam, klasik kapitalizm tanımındaki gibi çalışma mahalli ve ev mahalli ayrışmamış durumda" dedi.
İşçiler işe giderken ölüyor
Odman, sözlerine şöyle devam etti: "Mülksüz tarım işçileri hasat zamanlarında taşınıyorlar, çalışıyorlar ve aynı mahallede yaşıyorlar. O yüzden mevsimlik tarım işçisi bir çocuğun serinlemek için su kanalına girip ölmesi de onlarcasının römorklarda niteliksiz kamyon arkalarında veya minibüslerde taşınırken ölmesi de bulaşıcı hastalıklara kapılmaları veya aşırı sıcaklardan, biyolojik riskler dediğimiz böcek sokmaları yılan sokmaları sonucu ölmeleri de… Taşınmanın ayrışmadığı bir ortamda gerçekleşiyor. Bunun 'sigortalı, bağımlı ve düzenli çalışanı' norm olarak koyan klasik devlet istatistikleri içerisinde de yeri yok. Bunun alt kademesinde işçileşmenin etnik boyutu, ‘altta kalanın canı çıksın’ sistemi diyebiliriz. Burada zorunlu göç mağdurundan mültecilere kayan bir emek türü var. Ve artık devletin valiliklere bildirim yoluyla kendi eliyle sigortasız çalışmayı desteklediği, mevsimlik tarım işçilerinin sigortasız çalıştırılabildiği bir sistem var. Bu alanda istihdam kolaylaştırıldıkça insan hakları, sosyal ve ekonomik haklar mücadelesinden arındırılmış bir işe alım ve istihdam süreci yaratıldıkça iş cinayetlerinde arttığını görüyoruz. Altını çizelim; burada trafik kazaları çok yüksek olduğu için hasat bölgeleri, işçilerin nereden nereye aktığı belli. Bu konulardaki yol kontrolleriyle her yerde işçi sağlığı ve iş güvenliği sorununa çözüm bulunabilinirdi.”
‘Öldüklerinde çalıştıklarını biliyoruz’
Odman, büyük bir çoğunluğu kayıt dışı çalışan ve 2022 yılının 7 ayında yaşamını iş cinayetlerinde yaşamını yitiren en az 55 mülteci-göçmen işçinin durumlarına da değindi. Mültecileri, pek çok yerde öldükleri zaman çalıştıkları iş koluyla bildiklerini söyleyen Odman, “Türkiye’de, yoğun bir proleterleşme dalgasından geçiyor. Türkiye’de geçici koruma statüsü üzerinden kısmi çalışma izni verilen Suriyeliler de var. Çalışma izinleri olanların sayısı 100 bini geçmemesine rağmen Türkiye’de 3 milyon 600 binin üzerinde geçici koruma statüsünde sahip Suriyeli var. Neredeyse hepsinin kendisini, ailesini geçindirmek için çalışmak zorunda olduğunu biliyoruz ama alınabilen çalışma izinlerinin 100 bini geçmediğini görüyoruz. Geriye kalanlarının kaçak çalıştırıldığını bile biliyoruz. Koruma statüsü olmayan mülteci ve göçmenleri de düşününce, kaçak çalıştırmanın norm olduğu bir iş gücü 'piyasası' ile karşı karşıyayız. Bunlar, ancak öldüklerinde çalıştıklarını anladığımız insanlar. İş cinayetleri, işçiliklerinin kanıtı oluyor bir nevi. Raporlarımızda çok az bir kısmını ancak kayıt altına alabiliyoruz. Mültecilerin haklarını savunmak için oluşmuş tabandan gelen örgütlenmeler de henüz çok zayıf. Kalan örgütler de epeyce bürokratik ve sınıfsal, emekle ilgili meselelere pek bakmıyorlar. O yüzden biz 7 ayda en az 55 diyorsak bu rakamın çok üzerinde olduğunu biliyoruz” diye belirtti.
‘Hadi hadi’ sistemi
İş cinayetlerinde ölenlerin yüzde 97’ye yakın bir oranının sendikasız olduğunun belirtildiği rapora ilişkin Odman, sendikalaşmanın en önemlisi bir yaşam hakkı savunusunu imkân sağladığının altını çizdi. Odman, “Daha çok ekonomik sendikacılık talepleriyle öne çıksa bile klasik sendikaların çoğu gerçekten şu an Türkiye’de örgütlenme tehlikeli işi reddedebilmek için bedenine, sağlığına, onuruna sahip çıkmak için tek yok gibi gözüküyor. Bireylerin tek başına yapabilecekleri bir şey yok çünkü karşı taraf çok örgütlü, hiçbir biyolojik sınırı dikkate almayan bir ‘hadi hadi’ sistemi. Kaynakları sonuna kadar karından menkul kıymeti için birleştiren çalışan, krizlerde bütün riskleri en zayıf halka olan işçilere aktaran örgütlü bir sınıf var. Örgütlenme yaşam için çok önemli. Yaşamsal sendikacılığa çok ihtiyacımız var ve dünyada pek çok iş kolunda sendikalaşma ile iş cinayetlerinin geriye gitmesi arasındaki ilişki tarihsel olarak belgelenmiş durumda” ifadelerini belirterek sendikalaşma oranının düşüklüğü ile iş cinayetlerindeki kayıpları arasında bağ kurdu.
***
5'li çetenin firması iş cinayetinde ölen genci suçladı
Geçtiğimiz günlerde Yalova Sefine Tersanesi'nde Özyılmazlar taşeron firmasında çalışırken güvenlik halatı olmadığı için yüksekten düşerek yaşamını yitiren Yasin Demirdağ’ın cansız bedenine halat takılmaya çalışılmış ve çalışma arkadaşları bunu engellemeye çalışmıştı. Hayatını kaybettikten sonra halatın takılmasını engelleyen 35 işçi işten atıldı.
Yasin Demirdağ’ın iş cinayetinde hayatını kaybettiği Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi, rant ve talanlarla gündeme gelen 5’li çete üyesi olan Kolin İnşaat'a bağlı olduğu ortaya çıktı. Firma, halatı olmadığı için düşerek yaşamını yitiren 17 yaşındaki Yasin Demirdağ’ı suçladı.