PKK Kürt hareketinin temelidir
Mihraç URAL yazdı —
- PKK, Kürt halkının en önemli siyasi oluşumu olarak sahada yerini almaktadır. Bu yer alış düşmanlarına karşı bir yer alış olduğu kadar içteki ayrımlara karşı da bir tutum anlamına gelmektedir.
PKK, Kürt halkının en önemli siyasi oluşumu olarak sahada yerini almaktadır. Bu yer alış düşmanlarına karşı bir yer alış olduğu kadar içteki ayrımlara karşı da bir tutum anlamına gelmektedir. Erdoğan’ın günlük ilgisini oluşturan PKK, zinde bir duruş sergilemektedir. Erdoğan ısrarla günü birlik olarak PKK üzerine tezler üretirken, PKK Kürt ulusunun yaşadığı her alanda etkin tavırlar sergilemektedir.
İsrail’in Gazze’ye karşı sürdürdüğü çılgın savaş, aynıyla Kürtler üzerinde Erdoğan eliyle sürdürülmektedir. Son günlerde Irak- Suriye mevzilerinde her türden insan yaşamını ilgilendiren alanlar vurulmakta, sivil yaşama dair her boyutta saldırganlık sürdürülmektedir. Erdoğan bu tutumuyla, Kürt halkının en azılı düşmanı olarak kendini gösterirken PKK, dik ve etkin politikalarıyla bu zalime cevap vermektedir. Yaklaşan mahalli seçimlerde PKK’nın Kürt ulusu üzerinde yaratacağı görkemli etki, Türkiye sahasında da kendini gösterecek bir etki olacaktır. Erdoğan’ın korkuları da buradan kaynaklanıyor. PKK’nin Türkiye sahası dahilinde anahtar konumunu bilen Erdoğan, özelikle Büyükşehir Belediye Başkanlıkları’nın elden bir kez daha gideceği korkusunu yaşamaktadır. Erdoğan’ın bitip tükenmek bilmeyen hesapları bu seçimlerde de PKK’nin sert tokatları altında açığa çıkacaktır.
Düşmanı olduğu kadar dostlarının da üzerinde çalıştığı PKK, Türkiye siyasal tarihinin önemli bir figürüdür. PKK, dost bildiği tüm devrimci kurum ve kuruluşlara ilişkin siyasi faaliyet alanı oluşturmaktadır. İster Türkiye’de ister yurt dışında her alanda siyasi ve ekonomik istihdamda yer almalarına olanak sağlamaktadır. Bu durumda devrimci güçler de PKK’ye ilişkin önemli oturumlar yapmakta ve birliğin gelişmesine olanak sağlamaktadırlar.
Bu durumda PKK, Kürt ulusunun en büyük ve en kapsamlı hareketi olarak tarihteki yerini almaktadır.
Erdoğan, Kürt sahasında başarı kazandığı varsayımını hep gündeme getirmektedir. Bu konuda “bitkisel hayata taşındılar” söylemi en yeni tezleri arasında yer alıyor. PKK, Kürt ulusunda öylesine köklü bir yer ediniş aldı ki bu kavramlar hiçbir anlama sahip değildir. Irak, Suriye alanlarında sıklıkla tekrar ede duran bombalı uçak saldırıları, Türkiye’de bitip tükenmeyen saldırganlıkları bunu anlatmaya yeterlidir. Yaklaşan mahalli secimler PKK’nin Kürt ulusunda her ölçüde yer edindiğini de anlatan bir veri olacaktır.
Aradan onyıllar gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, Öcalan adı tartışma götürmez bir önderlik olarak belirlenmiştir. Buna eşlik edecek olan ülke dışı liderlerin kendi aralarında bölünme yada farklılıklar oluşturma gibi bir yönelimleri hiç olmamıştır. Elbette farklı liderlerin farklı algıları ve yönelimleri gündeme gelmektedir. Bu farklılıklar nedeniyle birbirlerini eleştiren tutumlar da gözlenmektedir. Bu farklıklar esasında böylesi dev bir hareket için normal bir durumdur. Bizi rahatlatan bu farklılıkların belli örgütsel toplantılarda açıkça tartışmaya sunulup çözüme bağlanmaktadır. Bu ilkeli davranış PKK liderleri -ki ben bu liderlerin tümünün dostu olarak- yakında takip ettiğim bilinmelidir. Öcalan’ın çevresinde olan tüm kadroları en ağır şekilde eleştirdiğini biliyorum. Bu eleştiriye gönül bağlarıyla bağlı olanların duruşu birlik ve dengeyi sağlayan en önemli veridir. PKK dev bir ulusal kurtuluş gücüdür. Bu güç odaklandığı hedefin bilincinde olarak gereksiz kimi sorunlarla bölünmenin asla olmayacağını göstermektedir.
Yurt dışında böylesi bir bölünmenin olmaması ülke içinde farklı siyasal ortamda aynı şeyleri beklemek mümkün müdür diye sorası geliyor insanın. Bu noktada çok riskli söylemler gündeme gelebilir. Özellikle iktidarın güçlü kadroları ve basının etkisiyle kışkırtılan bölünme hareketlerinde en çok önemsedikleri Öcalan ile Selahattin Demirtaş arasında bir gerginlik ya da pratik süreçlerde bir farklılık yaratıp bunu siyasal ve örgütsel vaka haline getirmektir. Bu konuda büyük çabalar sarf eden Erdoğan, öylesine ağır cümleler kurarak bu konuda sonuca gitmek istedi. Ama sonuçta o da anladı ki Öcalan liderliği bir ulusun liderliğidir. Bu da PKK içinde olası siyasi farklılıkların hiçbir etkisinin olmadığını göstermektedir.
Süreç devam ediyor. Öcalan’ın bildiğimiz geniş davranma stratejisi zaman zaman pratik süreçleri ters yüz edecek sonuçlar üretebilir. Özellikle son seçimlerde Öcalan’la her nasıl buluştuğu tartışma konusu olan birinin onun adına taşıdığı bir mektup Demirtaş’ın, Erdoğan’a karşı sert tutum alışına bir eleştiri olarak gündeme koyulmuştu. Ancak PKK’nin tutumu beliydi ve sonuçta mahalli seçimlerde görkemli yükseliş yaptığını göstermiş oldu. Bu Öcalan’ın prestijine hiçbir zarar getirmedi.
PKK, içte ve dışta tüm kurumlarıyla legal ve illegal varlığıyla gönülleri ferah tutacağımız saygın duruş üretmektedir.
Yaklaşan seçimlerde Öcalan figürü çok büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan Öcalan’ın tahliyesi için elimizden gelen tüm gücü harcamalıyız. Öcalan, biz Türkiyeli devrimcilerin ve diğer azınlıkların önemli temsilcisidir. Öcalan’ı bu düzeyde bir liderliğe yükselten de, genel devrimci sürece en doğru yaklaşımı göstermesidir. Bu seçimlerin artan önemi bu gerçeklerle kesişmektedir.
Kendi adıma ve örgütüm adına bu dengenin bize yansıttığı ruh, bu dönemde hepimizin ihtiyacı olan bir ruhtur. Bu ruha destek vermek hepimizin ana görevidir. Yaklaşan seçimlere hazırlıklı olmak, Erdoğan’ın yenilgisini sağlamak hepimizin görevi olmaktadır.