Recep diktatörlüğü CHP’nin eseridir

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Recep Erdoğan postundan diktatör çıkaran CHP’dir. CHP kendince, diktatörün alternatifi, yani onun yerine aday. Ama, diktatöre “uyum” ziyaretleri düzenleyerek, gömüldüğü çukurda çürüyen demokrasiye methiyeler dizerek, diktatörlüğün köküne hayat suyu döküyor…

CHP, ülkeyi “hayırsız mirasyedi” gibi talan eden, hukuku gömüp kaymağını hovardaca yiyen Recep Erdoğan diktatörlüğünden yakınır gibi yaparak, aslında kurucu ve koruyucusu olduğunu bizlere de unutturmaya çalışıyor.

Oysa Recep, sokakların raconuyla gelen Recep Erdoğan postundan diktatör çıkaran CHP’dir. Daha yolun başında, “kuzu postuna bürünmüş kurt” gibi meyus, masum bir çehre ile ortalıkta dolaşırken, gittiği Siirt’e alkışlayan kalabalıkları görünce, birden bire postu atıp özüne dönerek, kafaya İslamcı miğferi geçirip demokrasiye saldırmıştı. Mahkeme bunun üzerine, onu yargılayıp demokratik kulvarın dışına atıvermişti.

Ancak unutmamak gerekiyor ki, İtalyan Mussolini, Alman Hitler ve Iraklı Saddam örneğinde görüldüğü üzere, her zaman ve her yerde çukura düşen faşiste el uzatan bir kurtarıcı çıkıveriyordu.

Recep’in kaderi de aynen böyle gelişiyordu. CHP, onun atıldığı kuyunun başında beliriyor ve onu çekip alıyor, tepelerin tepesine oturtuyordu.

Sonrası kendiliğinde gelişiyordu. Recep, dinci Fetullah Gülen teşkilatıyla koalisyon kurup diktaya doğru yelken açtığında da CHP yardım rüzgarları hep ardında oldu. “Bu Anayasa benim hızımda değil” diyerek, ağzından çıkanı Anayasa ve yasalar yerine koyduğunda, CHP pısırık pısırık, sinerek, derin suskunluğa bürünerek katkı sunmuştu. Hemen sonra da, “bizi sokağa çekmek istiyor, bu oyuna gelmeyeceğiz” haykırışıyla “bu yollar sana helal diktatörüm” demişti. Hemen ardından gelen terör rüzgarlarıyla medyaya el konup gazeteciler, yazarlar, aydınlar tırpanlandığında ve mahpus damına doldurulduklarında, “ben yokum” sessizliğiyle destek çıkmıştı.

Ülke, o arada mafya adasına dönüşüyordu. Mafya sarayda kabul görüyor, saraylıların eliyle hapisten çıkarılıyor, hırsızlar, soyguncular hapisten çıkarılıp yerine, onları yakalayan savcılar dolduruluyordu. Ana muhalefet partisi CHP “hala ben uyuyorum” numarası yapıyordu.

Oysa bu bir yangın ve büyük bir çürümeydi. Ahlaksızlık ahlak, hukuksuzluk hukuktu artık. CHP, halkın başında sokağa çıkacağına, kitlelerin havası, gazını almak için, göstermelik bir “adalet yürüyüşü” düzenliyordu. Oysa demokrasinin “D”si, sokaklar, meydanlardı. Ama CHP, meydanları suç yeri ilan ediyordu. Tek muhalif ses olan Kürt lider kadroları, ölümle zindan arasındaki dar boğazda sıkıştırılırken CHP’liler, eski Alman demokratları gibi, “düşmanlarımız eziliyor” diye el ovuşturuyorlardı.

10 Kürt şehri yıkılıp talan edilirken ve oralarda bir kuşak Kürt genci yok edilirken, CHP kırım ve kan sesi ile iniltilere kulağını, ölüler denizine gözünü kapatıyordu.

Ortalıkta dolaştırılan Moğol ve Hitler ruhuna karşı duran Selahattin Demirtaş ve seçilmiş arkadaşları CHP’nin desteğiyle “dokunulmazlıktan çıplak” ediliyor, toplama kampına dönüştürülen hapishanelere dolduruluyorlardı.

CHP bugün İsrail’e saldırarak savaşı fitilleyen Hamas Filistini’ne bakarak, bizlere karşı “insani göz yaşı” döküyor. Oysa, timsahın göz yaşıdır. Suriye’de Türk rejiminde olduğu gibi sömürge olmayan, esir de sayılmayan, köle muamelesi gören Kürtler, kendi kaderlerini tayin için ayaklandıklarında, faşizminin gazabına uğruyordu. CHP’nin lideri de işgal ile yok etmeye giden askerlere el sallayarak zafer diliyor, “ayağınıza taş değmesin” diye bağırıyordu.

Türk faşizmi, bugün haydutları da aratan bir barbarlıkla, Kürdistan parçaları boyunca insan avında. Haydutların bile onurlarına yediremedikleri bir tutumla, işledikleri cinayetlerle övünüyor, Türk medyası katillere kaside diziyor. CHP’de insani bir kıpırdama yok…

Neyini anlatayım ben? Türk devletinde anayasa yok, hukuk ölü. Ülke diktatörün özel çiftliği. Diktatörün buyrukları topaç gibi döneniyor ve hayatı döndürüyor. İnsanlar diktatörlüğün talan ve hırsızlığına karşı sularını, mera ve arazileriyle, ormanlarını korumak için mücadele ediyor, bu uğurda ölüler veriyorlar.

CHP kendince, diktatörün alternatifi, yani onun yerine aday. Ama, diktatöre “uyum” ziyaretleri düzenleyerek, gömüldüğü çukurda çürüyen demokrasiye methiyeler dizerek, diktatörlüğün köküne hayat suyu döküyor…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.